Cumartesi Nisan 27, 2024

"Diz Çökmeyişin Meşalesi, Kopuşun Adı: KAYPAKKAYA

Sınıf mücadelesi denen o büyük düş, insanlık tarihi boyunca her zaman altınça- ğın kapılarını aralayan öncülerin, mahir ellerinde yazıldı.

İnsanlığın kızıl geleceği, kavganın manifestosunu yaşadığı coğrafyaya nakşeden önderlerin açtığı yoldan ilerledi. Yerkürenin dört bir yanını saran o büyük fırtınanın yaşadığımız coğrafyadaki temsilcisi, devrimin pusulası ise İbrahim Kaypakkaya oldu.

Katledilişinin 44. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya ödenen ve ödetilen bedellerle yaşıyor ve savaşıyor. Faşizmin zindanlarında "ser verip sır vermeyen" mirası ile direncin ve diz çökmeyişin adı olan Kaypakkaya, faşizme karşı her cephede direncin manifestosu olarak yazıldı. İşçi direnişlerine, köylülerin doğa ve yaşam nöbetlerine, gençliğin sokakları mesken eyleyen gelecek kavgasına; kadın ve LGBTİ’lerin isyan çığlıklarına, Kürt ulusunun öz yönetim direnişlerinden Suriye Kürdistanı’nda DAİŞ barbarlığına karşı destansı direnişlerine ve Rojava devrimine ışık saçıyor.

Faşizmin her türlü saldırısına karşı diz çökmeyişin adı olan Kaypakkaya yoldaş aynı zamanda sınıf mücadelesinde Marksizm-Leninizm ve Maoizm’e yönelen ideolojik saldırılara karşı komünist kopuşun da en net ifadesidir. Kaypakkaya yoldaşın komünist niteliği onun MLM’ye olan sadakati ve bu yolda onu rehber edinerek bir kopuş gerçekleştirmesiyle tanımlanmaktadır.

İbrahim Kaypakkaya, kuşkusuz temel teorik tezleriyle ve Komünist Partisi’nin kurucu önderi olması sıfatıyla bugünden sadece tarihsel bir kategoriye indirilemeyecek kadar güncelliğini korumaktadır. Kısa ömrü, devrimci düşüncelerinin rotasını çıkarmaya, ülke gerçekliğine MLM biliminin yol göstericiliğinde ışık tutmasına yetmiştir.

 Ortaya çıktığı tarihsel koşullarda ve o dönemin devrimci hareketine rengini veren ve de komünistlik adı altında pazarlanan her türlü oportünist, revizyonist düşüncenin temel sınıfsal karakteristiğine karşı gerçek bir komünist duruş olmuştur o.

Ülkenin tarihsel, sosyal, siyasal gerçekliğinin bilimsellikten uzak analizi ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan yanlış devlet tahlili, devrimin yolu, hedefleri, dostları, düşmanları ve niteliği sorunlarına karşı proletarya ideolojisinin çekincesiz haykırışı olmuştur.

MLM’yi ülke topraklarına özgünleştirmenin sembolü ve önderi olmuştur.

Diz Çökmeyişin Meşalesi!

Kaypakkaya yoldaş, 68 devrimci gençlik hareketinin ve onun bağrından doğan 71 silahlı devrimci çıkışının tasfiye edilmesi, boğulmasını hedefleyen 71 Askeri Faşist Cuntası koşullarında her türlü zorluğa karşın halka ve devrime bağlılığından taviz vermemiştir. Faşist diktatörlüğün, gelişen ve büyüyen gençlik hareketine, postal ve süngü; darağaçları ve katliamlara yönelen dizginsiz vahşetine karşın  sınıf mücadelesinin engin denizinde kulaç atmaktan bir an olsun vazgeçmemiştir. Yoldaş Kaypakkaya, 15 temmuzdan bu yana  OHAL ilanları ile karşımıza çıkan iklimin daha soğuk ve fırtınalı hali içinde, halkın silahlı kurtuluşunu örgütlemek adına soluğu dağların doruklarında almıştır.

Halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm ideallerine olan inanca azgınca saldırıldığı, yığınların geleceğe dair umutlarının yok edilmek istendiği; işçi sınıfı ve emekçi yığınların, militan gençliğin zulme karşı isyanının bastırılmaya, direniş iradesinin kırılmaya ve diz çöktürülmeye çalışıldığı bir konjoktürde tıpkı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan; Mahir Çayan gibi diz çökmeyişin adı olmuştur!

Kaypakkaya yoldaş, ağır cunta koşullarında, faşist cellatların, iyiye ve güzele ait ne varsa yok etmek adına sefere çıktığı bir süreçte, direniş meşalesini büyütmeyi, halkımızın özgür gelecek düşlerine sımsıkı sarılmayı bilmiş bugün AKP iktidarı eliyle, OHAL altında tüm baskı, şiddet, gözaltı, tutuklama ve katliamlara; imha, inkar ve asimilasyona karşın geleceğinden, emeğinden, dilinden, kültüründen, siyasi iradesinden; kimliğinden, inancından vazgeçmeyen, ezilenler, ötekileştirenler için adeta bir meşale olmuştur!

Yoldaş Kaypakkaya, zemheri ayazında, kara kışta,  yığınların yüreğinde yanan ve asla söndürülemeyecek isyan ateşini görmüş bu öfkeden ve onun tarihsel haklılığından aldığı güçle faşist cellatlar karşısında diz çökmemiştir!

Yoldaş Kaypakkaya; Türk hakim sınıflarının AKP eliyle yaşama geçirdiği, işçi sınıfı ve emekçilerin emeği ve alınterine, geleceğine; Kürt halkının öz yönetim, dil ve kimlik talebine; kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği çığlığına, Alevilerin inancını özgürce yaşama iradesine yönelen saldırılar karşısında gelişen direnişin ilham kaynağıdır!

Yaşamı, "nerede bir direniş ve mücadele varsa orada olma" felsefesinin nadide örnekleriyle dolu Kaypakkaya, AKP iktidarının cihatçı çetelerle katliamlarla boğmak istediği Rojava devriminden yükselen özgürlük türkülerinde yaşamaya devam etmektedir!

Muştulanan Günün Bilimsel Önderi!

 Kaypakkaya yoldaş, tarihi sınıf mücadelesinin önemli bir silahı olarak ele almış ve onu geleceğe yönelen bir silaha dönüştürerek bilimsel sosyalizmin sadık savunucusu olmuştur.

Ülkemiz topraklarında çelişkileri kavrayan ve bunların çözümünde Marksizm’e sarılan Kaypakkaya, sınıf mücadelesi içerisinde her hareketi sıkı takibe almış ve onun içinde kendini var eden ve bunu bilimsel analizlere tabi tutan ve sonuçlandıran bir yöntem izlemiştir.

Kaypakkaya yoldaşın teori ve pratiğinde hareketin seyri, gelişimi ve çelişkilerine dair ortaya çıkan duruma çok yönlü yaklaşarak nüfuz etmeye çalışan bir yaklaşım söz konusudur. Öğrenme, ders çıkarma ve genel sosyal, siyasal, kültürel, toplumsal gerçekliği gözeterek bütünsel bağ kurarak programatik görüşler oluşturmuştur!

Köylü direnişleri, toprak işgalleri, işçi sınıfının mücadelesi, öğrenci gençliğin hareketi ve yönelimi, çeşitli toplumsal sosyal katmanların ortaya çıkan durum üzerinden siyasal temsilcilerinin aldığı pozisyon ve bunlar arasındaki çelişkiler üzerine güçlü gözlem ve analizler yaparak bilimsel sonuçlara ulaşmaktadır.

Örneğin 15-16 Haziran işçi direnişinin analizini birçok yönüyle gerçekleştirip çıkardığı dersler oldukça çarpıcıdır. Reformcu orta burjuva ve küçük burjuva akımlarla ve anlayışlarla hesaplaşma, mücadele ekseninde bir rota benimseyerek devrimin genel karakterine yönelik temel ilkeler ortaya çıkarmayı başarmıştır. Parçayı bütünden koparmaksızın, parçalar arasındaki diyalektik bağı güçlü bir mantık örgüsüyle kurarak, sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarını, gerekliliklerini bilimsel analizlerle incelemiş proleter hareketin ideolojik, siyasal, örgütsel hattının örülmesi mücadelesine, bunun inşa edilmesine yönelik net bir sınıfsal duruşla tutum belirginleştirmiştir.

Bu bağlamda, 2002'de Komprador Burjuvazi ve toprak ağalarının temsilcisi AKP iktidarının, yaşama geçirdiği uygulamaların açığa çıkardığı; islamcı-laik ekseninde kutuplaşan ve düşmanlaşan, giderek muhafazakarlaşan, Kürt sorununun tüm toplumsal gözeneklere nüfuz eden derin etkisindeki toplumsal gerçekliğin nasıl analiz edileceği noktasında da yol göstermeketdir!

Kaypakkaya'dan Aliboğazı'na Direniş Sürüyor!

Kaypakkaya yoldaşın buzu kırarak, ağır bedellerle açtığı yolun taşları ardılları tarafından döşendi/döşeniyor. Kökleri Kaypakkaya yoldaş tarafından atılan geleneğimiz, yüzlerce şehidimizin kanıyla , sayısız bedel pahasına bugüne taşındı.Toprağa düşen özge fidan, kanla, canla binbir emekle gelişti, büyüdü! Kaypakkaya'nın dağların doruklarına çektiği komünizmin kızıl bayrağı o günden bu yana dalgalanmayı sürdürüyor.

24-28 Kasım 2016 tarihlerinde Dersim Aliboğazı'nda faşist diktatörlüğe karşı halk ordusu savaşçılarının duruşu, cüret ve cesareti, direniş geleneğimize eklenen yeni bir halka olmuştur!

On ikiler, 44 yıl öncesinden Kaypakkaya yoldaşın halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm kavgasının büyütülmesine yönelik çağrısına bugünden verilen yanıttır!

On ikiler, Kaypakkaya yoldaşın cuntaya, faşist cellatların kara zulme karşın diz çökmeyen direnişin sürdürücüleri olmuştur! Onikiler, Kaypakkaya yoldaşın, halkın özgürlüğü ve kurtuluşuna olan sarsılmaz inancından feyz almış ve onu bugüne taşımıştır! Dersim dağlarından göğe yükselen on iki kutup yıldızı, zifiri karanlığa yakılan birer direnç meşalesi olmuştur!

Halkın kurtuluş kavgasında toprağa düşen oniki halk savaşçısı; Denizlerin, Mahirlerin; 31 Mayıs 1971’de Nurhak Dağları’nda toprağa düşen Sinan Cemgil, Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga’nın; 18 Mayıs 1977’de Antep’te PKK'nin öncü kadrolarından Haki Karer’in; 13 Mayıs 1978’de Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünün yıldönümünde hesap sorma eylemine giderken yıldızlaşan Ermeni komünist Armenak Bakırcıyan'ın,  Amed zindanlarında 18 Mayıs 1982’de teslimiyete karşı bedenlerini ateşe veren Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin’in geleceğe uzanan özgürlük türkülerinin bugünkü adı olmuştur!

 

İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor!

Mayıs Ayı Şehitleri Ölümsüzdür!

On ikiler Zafer Pusulamızdır!

PARTİZAN

40140

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Sefagül Kesgin’in kaleminden “Aliboğazı’nda izler, tanıklar…”

2 Şubat 2011 tarihinde 4 kadın yoldaşıyla birlikte Aliboğazı’nda şehit düşen TKP/ML Merkez Komitesi Üyesi ve TİKKO Siyasi Komiseri Sefagül Kesgin tarafından 2010 kışında Aliboğazı’nda kaleme alınmıştır.

 

Aliboğazı’nda izler, tanıklar…

Hayaller gerçektir. Gerçekten süzüldüğü için!

Hayaller gelecektir, geleceğin parçası olduğu için!

Komünizm

Burada, komünizmi incelemeyeceğiz, ama, kısaca, olacak olanları, Marx ve Engels’in söylem ve öngörülerinin ışığında, içinde yaşadığımız koşulları da dikkate alarak, komünizmin bir ütopya olmaktan çıkıp gerçek olacağını yinelemek istiyoruz.

İçinde yaşadığımız emperyalist-kapitalist kaos sisteminin, bireylere umutsuzluk verdiği bir koşulda, kaybedecekleri hiç bir şeyi olmayan milyonlarca işçinin komünizmin ilkelerini yaşama geçirmelerinin de kaçınılmaz olduğunu söyleminin ütopya olmadığı, işçilerin kendi yaşamları ve üretimleri kadar gerçektir.

Teslim olmayacağız!

Sanatçısına ,yazarına,siyasetçisine,aydınına düşman bir devlet yeryüzünde hangisidir denildiğinde,kuşkusuz ilk akla gelen TC devleti olacaktır..Bu düşmanlık ve zulüm 1915 ile başlamış artarak bu güne gelmiştir.Kendinden olmayanı ayrı düşüneni hiç tereddütsüz öldürmüştür.Bir gece evlerinden alınan müzikolog olan Gomidas Vartabed,Özgürlük Savaşımı gazetesi yazarı Nerses Papazyan,mizah dergisi yazarı Krikor Torosyan,Emek gazetesi yazarı Sarkis Parseğyan,Vatanın sesi yazarı Levon Larents...gibi sayıları yüzlere varan basın emekçileri ölüm yolculuklarında dağbaşlarında vahşice öldürülenlerden sa

Sana Gelen Ölüm Bana Gelsin,

"Artık tribünden sahaya in ve siyasi bir harekette yer al," diye yazıyor bazı okurlar bana. Aslında tribünde değilim, sahaya atlamak için kenarda heyecanlı bir bekleyiş içindeyim. Ateşin ve zulmün kol gezdiği o sahada her türlü zulme ve cefaya göğüs germeye çalışarak tarihi görevimi yerine getirmek istiyorum. 

Evet, haklısın Saygı Öztürk! “Aliboğazı’na girmesi de, çıkması da zor”

Kemalizm’in iflah olmaz, faşizmin “sol kanadı”nın yayın temsilcisi Sözcü gazetesinin Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, gazetenin dünkü sayısındaki köşesinde, Dersim’de 6 gün süren ve TSK’nın 2 askerin yaşamını yitirdiğini söylediği (ama bölge halkının anlatımı TC ordusunun kaybının daha fazla olduğu) Aliboğazı operasyonunu yazdı. Havsalası gerillanın 6 günlük direnişini pek almayan Öztürk, yazısında aynı zamanda bir gerçeğe işaret etti: “Güvenlik güçleri teröristlere en büyük kayıpları burada verdirir ama şehitler de buralarda olur. Aliboğazı’na, Kutuderesi’ne girmesi de, çıkması da zor.”

Diz çökmeyenlerin, faşizme siper olanların direnişini yükselteceğiz! Aliboğazı şehitleri ölümsüzdür!

28 Kasım günü üç halk savaşçısı Dersim’de Çemişgezek, Pulur ve Xozat ilçeleri arasında bulunan Aliboğazı Vadisi’nde TC’nin kolluk kuvvetleri ile girdikleri çatışmada ölümsüzleştiler. İki askerin de öldüğü çatışmada, Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) gerillaları Hakan (Ersin Erel)Aşkın (Hasan Karakoç) ve Tuncay (Murat Mut), faşizmin kendilerine doğrulttuğu silahlara karşı MLM bilimini rehber edinerek direndiler.

“Örgütlüysek Her Şeyiz Değilsek Hiçbir Şey” de; Bu Nasıl Olacak?

Halk gençliğini, genç kadınları, liseli gençliği, LGBTİ+’ları, değişik inançlara mensup kitleleri ya da daha genel bir ifade ile geniş halk yığınlarını maruz kaldıkları, sömürü, baskı, şiddet, asimile etme, yok sayma ve imha etme politikasına karşı mücadelesinde örgüt, tarihsel önemde bir rol oynar.

Sitemin çarkları arasında can çekişen yığınların mücadele etmekten başka çıkar yolu yoktur. Zira mevcut sistem, varlığını sürdürdükçe dizginsiz bir sömürü, zincirlerinden boşanmış azgın bir şiddet sarmalında soluksuz kalmaya mahkûm kalacaktır.

Gelişimin diyalektik adı: MEHMET DEMİRDAĞ

Gelişimin diyalektiğini anlamak, kavramak için komünist önder Mehmet Demirdağ yoldaşın yaşamına, devrim ve parti sorunları karşısındaki duruşuna, devrimi ve Parti’yi örgütleme tarzına bakmak gerekir. O adım adım ilerleyerek büyümenin ve gelişimin zirvesidir. Küçük bir taş parçasının mücadele içinde parça parça büyüyerek granit kayalara ve oradan Dağlaşmaya varmasının adıdır. Toplumlar ve devrimler tarihinde özgürlüğü en güçlü düzeyde istemenin ve bunun savaşımını örgütlemenin öncülüğünü yapmaktır Demirdağ. Onu sıra dışı ve “özel” yapan onlarca özelliğin senteze varmasıdır.

Em hamu Kurd'ın! Em hamu Hadep'in!

On beş yıldan bu yana iktidarda bulunan AKP'nin yeni hedefi Erdoğan'ı Türkiye'nin yeni kralı, yeni başkanı yapmaktır. AKP, bugüne varana kadar hedeflerine adım adım ilerlerken aydınların, yazarların, ilericilerin, askeri vesayete karşı olanların da desteğini alırken insanları kandırabilmiştir. Ama öbür tarafta onu çok iyi tanıyan yol arkadaşları, kurmayları terk etmiş ve tek başına kalmıştır.

Patriyarkal sistemin kadınlara yönelik her türlü saldırısı politiktir! Korkmuyoruz/Susmuyoruz!

Kadınların rengi, dili, inancı, yaşadığı coğrafya ne olursa olsun, maruz kaldıkları her türlü şiddetin kaynağı bugün olduğu gibi, her dönem patriyarkal sistem olmuştur. Egemenler kendi çıkarları gereği, kadının toplumsal görevini anne/ eş olarak sınırlayıp, yaşamın her alanında kadının emeğini ve bedenini en katmerlisinden sömürüp kârlarını katlarken, aynı zamanda kadın üzerinden korkutulmuş/ susturulmuş/ biat eden bir toplum yaratmaya da çalışmaktadırlar.

Tasfiyecilik ile mücadele doğru çizgiyi oturtma mücadelesidir

Lenin, Tasfiyecilik Üzerine adlı makalesinde, tasfiyeciliği sınıf mücadelesinin ideolojik olarak yadsınması şeklinde tanımlarken, bir devrimci örgüt için ise tasfiyeciliğin “yasadışı bir sosyal-demokrat partinin gerekirliliğini yadsımak” anlamı taşıdığı ifade eder.

Sayfalar