Pazar Nisan 28, 2024

Dürüstlük…

Zamanında Engels yoldaş tarafından söylenen “Her şeyin başı dürüstlüktür” sözünün ne kadar anlamlı ve önemli olduğu kolektif içinde proleterleşemeyen küçük burjuva tasfiyeciler tarafından öne sürülen yalanlar karşısında daha iyi anlaşılıyor.

İşçilerin-emekçilerin-ezilenlerin özgürlük ve kurtuluş davasına bağlı olan, devrim davasına kendisini hesapsız adayanlar dürüst olur. Gerçeklerle uğraşanlar, gerçekliği devrimci olarak kabul edenler, gerçekliğin gözünün içine bakmaktan korkmayanlar dürüst olur. İmparatoru tahtından indirmek için bin kılıç darbesinden devrimci eleştiriden korkmayanlar dürüst olur. Hiçbir kişisel çıkar sahibi olmayan, kendini düşünmeyenler dürüst olur. Devrimciler, komünistler dürüst olur. Oportünistler ise asla dürüst olamazlar.

İki arada bir derede kalan, iki sandalye arasında oturanlar kurum içinde hem devrimi hem de kendisini yaşamak isteyenler bazı durumlarda bazı konu ve olaylar karşısında dürüst olabilirler ancak hemen her konuda, her sorun ve olay karşısında dürüst olamazlar. Bakışını, duruşunu, safını, yerini devrimci temelde netleştiremeyenler dürüst olamazlar. Olağan durumlarda farklı görüş savunup farklı tavır ve tutum alır. Olağan dışı, can alıcı durumlarda ise daha farklı görüş savunur ve daha farklı tavır ve tutum alırlar. Bir sağa bir sola çark ederler.

Dürüstlük sınıfsal bir olgudur. İdeolojik-politik bir sorundur. Ahlaki boyutu olmasıyla birlikte daha çok sınıfsal ve ideolojik boyutu vardır. Devrimci mücadelede örgüt saflarında kendini yaşatmayı esas alan “yetki-mevki-kariyerini” kişisel çıkarlarını düşünenler dürüst olamazlar. Kurum içinde netleşip devrimcileşemeyen küçük burjuva oportünist unsurlar, sürekli yalpalar. Bir sağa bir sola yüzünü çevirip dönenler asla dürüst olamazlar. Bugün proletarya partisi saflarında kendi kişisel çıkarları temelinde yetki-mevki-iktidarını korumaya çalışan küçük burjuvalar, hemen her konuda yalana başvurmaktadır. Çünkü proletaryanın devrim davası dürüst olmayı, kişisel çıkarlarını terk etmeyi, kendini bir yana bırakmayı, adanmışlığı, yüksek fedakârlığı, emek ve mücadeleyi talep eder. Kurum içinde kendini yaşamayı/yaşatmayı esas alan, eski topluma özen ve özlem duyan küçük burjuvalar ise doğaları ve çıkarları gereği dürüst olamazlar. Kişisel çıkar davasıyla sınıfın devrim davası arasında uçurumlara varan farklılık ve uzaklık vardır. Biri dürüstlüğü talep eder. Diğeri gerçeği çarpıtmayı, yalanı talep eder. İkisi bir anda bir yerde bir arada duramaz ve olamaz. Ya dürüst olunup devrim davası savunulacaktır. Ya da dürüst olmayarak kişisel çıkar esas alınacaktır.

Saflarımızda tasfiyeciliğin temsilciliğini yapanlar, dürüst olmayan küçük burjuvalardır. Hemen her fırsatta her konuda kendi kişisel-grupsal çıkarını devrimin toplumsal davasının önüne çıkaranlar, yalana başvurmaktan başka şeyi düşünemezler. Gerçeklik, dürüstlük talep eder. Gerçeği ters yüz etmek ise yalanı talep eder. 

 

Bir Partizan

45274

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Sayfalar