Cuma Mayıs 3, 2024

Düşüncesi devrimci olmayanın pratiği devrimci olmaz!

Dünyada ve ülkemizde zulmün yaşanmadığı bir karış toprak parçası yoktur. Ülkemizde burjuva-feodal sistemi, faşist diktatörlüğü alt edip yenilgiye uğratmadan zulüm ortadan kalkmaz. Her bir politikaya, savaş ve kitleleri örgütleme pratiğine devrimci ideoloji yön vermezse zulmün ömrü uzar. Düşünceleri ve pratiği devrimci olan bir kolektif ancak zulme son verebilir.

Düşünceler birkaç eğitim ve birkaç yıllık pratiğin sonucunda hemen devrimcileşmez ve berraklaşmaz. Maddenin, toplumların, savaşın ve örgütün gelişim yasaları gibi düşüncenin de gelişim yasalarına zıtların birliği ve mücadelesi ilkesi yön verir. Sınıf savaşımının zorlu mücadelesi içinde düşünceler adım adım, derece derece devrimcileşmeye başlar. Mücadele pratiği içinde yanılgı-hata-kırılma ve yenilgiler yaşanarak düşünceler devrimcileşmeye başlar. Pratik süreç de benzer gelişim yolu izler. Ne düşüncelerin ne de pratiğin gelişim yasaları tekdüze bir yol, dümdüz bir çizgi izlemez. Mücadele-çatışma-başarısızlık-yenilgiler-düşüp-kalkma içinde düşünce ve pratik gelişir. Devrimcileşir. Bildiklerinde direten, hatalarını görmeyen “kendinin her şeyde en iyi, başkalarının her şeyde kötü olduğunu sananlar” düşüncede devrimcileşemeyecekleri gibi pratikte de devrimcileşemezler. Düşüncenin devrimcileşip berraklaşması dürüst, sağlam bilgilerle gerçekleşir.

Safları düzenli tutmadan, uygun adım yürümeden seçkin birlikler oluşturmadan düşman yenilgiye uğratılamaz. Kolektif derken bu niteliklere sahip olan bir kurumdan bahsediliyor. Zorlu ideolojik-pratik mücadele içinde büyük bedeller ödenerek devrimci değerler yaratılamadan düşünceler netlik ve sağlamlık kazanamaz. Dolayısıyla düşmana karşı örgütlü ve etkili savaşılamaz. Düşmana imha ve yok edici darbeler indirilemez. Halka güven veren kurum yaratılamaz.

Kolektifin politikası, kararları pratiği halkın özgürlük ve kurtuluş davasına, ihtiyacına en yakın olmalıdır. Kolektifin en üst kademesi başta olmak üzere komutan ve savaşçıları duruş ve yürüyüşleriyle, görevleri karşısındaki pratik duruş ve çalışkanlarıyla halka güven vermelidir. Halk, pratikleriyle güven veren kurumun etrafından kenetlenir arkasında saf tutar. 

Güven; kurum politikasının doğruluğu, kararların isabetli oluşu pratiğin görünür,  etkili ve oluşuyla elde edilmeye başlanır. Komutan ve savaşçıların fedakârlığı, adanmışlığı davasına ve görevlerine bağlılığı halka hizmet anlayışının somutluğuyla halkta güven olgusu oluşur.  

Kolektife sadece örgütsel olarak katılan, onun ideolojisi, devrimci değerleri ve ahlakıyla donanmayan, bütünleşmeyen küçük burjuvalar sahip oldukları yanlış düşünce ve hatalı pratikleriyle tasfiyeciliğin temsilcisi durumuna düşerler. Düşünceler, pratikler düzeltilip devrimcileşmediğinde küçük burjuvazi birer yıkım aracına dağıtma ve parçalama makinesine dönüşür. Kolektifin içini bozmaya çalışır, amaç ve hedeflerinden saptırır halka hizmet anlayışını lekeler. Dolayısıyla kurumun devrimci düzeni bozulduğu gibi yürüyüşü de aksak olur.

Her harekete, davranışa itim sağlayan ona yön veren düşüncelerdir. Yani dünya görüşüdür. Düşüncesi devrimci olmayanın pratiği devrimci olamaz. Küçük burjuva düşünüş tarzına sahip olanlar yanlış pratiklere yönelir; yanlışlar ise büyük suçlara ve yenilgilere dönüşür. 

“Kolektif içi ve halk arasındaki sorunlar eleştiri-özeleştiri yöntemiyle çözülür” diyen anlayış ve bunu savunan düşünce devrimcidir. Kurum içi ve halk arasındaki sorunlar “baskıyla, şiddet ve gaspla çözülür” diyen düşünceler tasfiyecidir ve bu düşüncenin yön veren pratik ise düşmana hizmet eder. Kolektif içinde kendini uzun süre gizlemeyi başaran, proleter ideolojiyle bütünleşemeyen bütünüyle devrimcileşemeyen küçük burjuvalar tasfiyeciliğin temsilcisi ve pratik uygulayıcısı durumuna düşerler. Bu düşünce sahipleri iç düzeni bozar, değerleri kirletir. Kendisiyle hem fikir olanlar bu anlayış temelinde yürürken karşısında duran proleter anlayış sahipleri bu yürüyüşün karşısına dikilir.

Düşüncesi devrimci olmayan her pratik, saldırgan, yıkıcı, kışkırtıcı ve bölücü karakter taşır. Bu pratiğini haklı ve meşru çıkarmak ise yalana, sahteliğe başvurmaktan utanmaz. Halkın ve yoldaşların gözlerinin içine bakarak yalan söylemeye, gerçekleri alt üst etmeye çalışır. Kendi savunduklarına inanmadıkları gibi başkalarının da inanmayacaklarına bildikleri halde amaçsız ve sonuçsuz “ikna” çalışmalarıyla devrimcilik yaptıklarını zannederler. Kolektifin parçalarında yoldaşların enerji ve potansiyelini düşmana karşı harekete geçireceğine düne kadar yoldaş dediklerine çevirir. Kitleleri gerçek sorunları etrafında örgütlemeye, düşmana etkili darbeler vurmak için hazırlık ve çalışmalar yapmak yerine “baş düşman” ilan ettikleri yoldaşlarına karşı mücadeleyi esas hale getirir.

Sınıf terbiyesi önemli bir yerde durmaktadır. Düşüncelerini proletaryanın ideolojisiyle-ahlakıyla terbiye edemeyenler her zaman düşman diye dostlara saldırmaya devam ederler. Yalancının kendini haklı çıkarmak için bulmaya çalıştığı gerçek olmayan gerekçeler gibi darbeci tasfiyeciler de kendi pratiklerine gerekçe olacak nedenler ve düşünceler bulmaya çalışırlar, ancak yüzlerine gözlerine bulaştırarak gülünç duruma düşerler. Haksızlığın pratik utancı içinde kimseyi inandıramazlar.

Bir Partizan

42435

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Sayfalar