Çarşamba Mayıs 29, 2024

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

Darbenin başarıya ulaşamamasının esas nedeni; ABD ve AB destekli ve de Genel Kurmayın en üst kademesinin bu darbenin merkezinde yer almaması, darbeyi daha baştan başarısız kılan etmenler olarak sıralamak gerekiyor. Bugüne kadar yapılan askeri darbelerden öğrenebildiğimiz; TSK’nın merkezi yapısının, kontrgerilla ve MİT’in içinde yer almadığı bir askeri darbenin başarı şansı olamadığıdır. Ve bu son darbe girişimini bastıran da bu güçler olmuştur.

Darbe girişimi, RTE’nin halkı (kendi gerici-yarı militaristleştirilmiş tabanını) sokağa çağırması ile önlenmedi. Bir önceki paragrafta söylenen nedenlerle başarıya ulaşamadı. Gülenci darbenin içinde kemalist kesim yer almadı. Ordu içindeki kemalist kesim Erdoğan ile işbirliği içindedir ve bu kesim Erdoğan’ın en yakın ve önemli müttefikidir.

15 Temmuz gecesi darbe girişimi, karşı-devrimin kendi içinde karşı-dervimci bir darbeyle karşı karşıya kalışının hikayesidir. İşçi sınıfı ve emekçiler içinse darbenin içeriği; darbe girişimi de ve onu bastıranlarda karşı-devrimci güçler ve her ikisi de işçi sınıfının karşısında yer alan devlet içindeki faşist odaklardır.

Darbenin yapılışına bakınca “danışıklı-dövüş” olduğu düşüncesine iten görüntüler çok.“Böyle askeri darbe olmaz” bir görüntü sergilendi. “Danışıklı-dövüş” görüntüsü verildi. Bunun olma ihtimali yok değil. Ve ABD’nin de elinin bu işin içinde olması da ihtimal dışı değil. Eğer ABD kontrolü ya da bilgisi dahilinde yapıldıysa bir “tehdit” amacıyla yaptırılmış olabilir.

Darbe girişimi “danışıklı-dövüş” değildi. Egemen sınıflar arası çelişmeler bu tür darbelere her zaman açık kapı bırakmaktadır. Bu darbe girişimi başarısız olunca, Erdoğan yönetimine içeride daha da pervasızlaştıracak koşulları da yaratmış oldu. Türkiye’de buna benzer bir çok (Talat Aydemir örneğinde olduğu gibi) darbe girişimleri oldu. Ne amaçla yapılırsa yapılsın, böylesi faşist bir darbe halkı daha fazla baskı altına almanın aracı yapılacak ve AKP-Erdoğan ırkçı-faşist-dinci kliğinin “maduriyet” edebiyatını geri kitlelere karşı kullanma süresini uzatacaktır.

Askeri darbelerin hiç biri işçi sınıfı ve emekçilerin yararına olmamış, tersine, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de olduğu gibi direkt işçi ve emekçilere karşı yapılmıştır. Diğer ufak tefek darbe ya da darbe girişimleri ise egemen sınıfların iktidar dalaşının ürünü olmuştur. Egemen sınıfları iktidar dalaşı nedenyile ortaya çıkan askeri darbelerde de, yine en fazla ezilen işçiğ sınıfı ve emekçiler olmuştur.

AKP-Erdoğan kliğinin aksine, 15 Temmuz darbe girişimini önleyen “sokağa çıkan halk” değildi. Öncelikle bu “halk” bildiğimiz halk değil, gerici-linçci ve polis kontrolünde yarı-militaristleştirilmiş kitledir. Bundan sonrada Türk devletinin (Pakistan’da olduğu gibi), demokratik hak ve özgürlükler isteyen kesimlerin karşısına çıkaracağı gerici-faşist güçtür.

Yarı-militaristleştirilmiş ve de militaristleştirilmek istenen bu gücü, Erdoğan her seferinde işçi sınıfı ve emekçilerin karşısına çıkarmak istedi, anacak çıkaramamıştı. Özellikle Haziran Ayaklanması (GEZİ) sırasında kullanmak istediysede, bunu başaramadı. Ama, bu darbe girişimini fırsat bilerek gerici güçleri devletin kolluk güçleri eşliğinde sokaklara karşı-devrimci bir güç olarak dikmeye çalışmaktadır. Bundan sonra da sık sık bu güç halkın karşısına çıkarılacak ve “milleti kontrol edemiyoruz” söylemiyle, ilerici güçleri ezmeye çalışacaklardır.

Diyarbakır, Suruç Ankara Garı vb. yerlerde İŞİD katliamlarıyla kitlelere göz dağı vermek ve sindirmek isteyenler, bu kez örgütlendirilmiş gerici-faşist güçleri kitlelerin karşısına çıkaracaklar ve bir baskı aracı olarak kullanacaklardır.

Bunları, devrimci ve ilerici güçlerin yoğun olduğu mahallelere, Kürtlerin üzerine ve demokratik hak ve özgürlükler için mücadele eden güçlerin üzerine salacaklardır. Bunların eline sadece sopa ve pala değil, silahta vereceklerdir. Bu nedenle de devrimci güçlerin ve emekçilerin buna karşı silahlanması ve savunma önlemlerini almaları da bir o kadar elzemdir.

Önümüzdeki süreç oldukça karmaşık ve siyasi kaoslarla geçecek bir süreç olacaktır. Bunun nedenlerini salt Türkiye-Kuzey Kürdistan içindeki durumla açıklamak yetmez. Uluslararası durum, emperyalistler arası çelişkinin her geçen gün keskinleşmesi ve emperyalist savaş hazırlıkların artması ve kapitalist sitemin uzun bir süredir “göreceli barışçıl” ömrünü bitirmesi vb. nedenleri sıralamak gerekiyor. Ve Erdoğan böylesi bir sürecin ürünü ve bu nedenle de ayakta durabiliyor.

Askeri darbe girişimini bahane ederek daha da saldırganlaşacak olan Erdoğan kliğinin karşısında durmak ve onu geriletmek ve yenmek şarttır. Korkarak sinmek değil, birleşerek daha güçlü bir şekilde sosyalizm hedefli demokratik hak ve özgürlükler için mücadelenin örgütlenmesi güçlendirilmelidir. Çünkü sosyalizm gerçekleşmeden işçi sınıfı ve emekçiler egemenlerin kanlı-kaos saltanatlarından asla kurtulamayacaktır.

Baskıları ve darbeleri, gerici güçleri ortadan kaldıracak ya da onları geriletecek yagane güç, işçi sınıfının örgütlenmesi, bilinçlenmesi ve sokakları zapt etmesiyle olabilecektir. Bu güç uyanmadığı sürece sokaklara ve tüm hayatımıza egemen olacak olan güç faşizm ve dinci gericilik olacaktır. Ancak, bu gerici güç sanıldığı kadar güçlü değil, güçlü olan işçi sınıfı ve emekçilerdir. Devletin en büyük korkusu da bu gücün örgütlü hale gelmesidir. Bu nedenle birleşerek örgütlenmeli ve sokakları zapt etmeliyiz.17.07.2016 

46059

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Sayfalar