Pazar Mayıs 5, 2024

Ermeni Yetimhanelerinden; Filistin’e-Karabağ’a-Hayastan’a, Kürdistan’a-Rojava’ya Uzanan Bir Devrim Tarihidir General Martager

Tarihin en karanlık yerlerine gömülmek istenen mazlum Ermeni halkının isyan çığlığıdır Martager yoldaş. DAİŞ faşistleri tarafından köle pazarlarında satılan Ezidi kadınların kurtuluş öfkesidir.

“Ancak çölde yaşayabilirler” diye emir yağdıran İttihat Terakkicilerin devamcı ve takipçileri olan DAİŞ çetelerinin soykırım saldırıları  başladığında Ermeni halkının derin tarihsel acılarına tutunarak Rojavaya uzandı.

Acıları olan her halkın yanında ve silah elde saflarında oldu. Ne zaman ki Filistin halkı derin katliam acıları yaşadı, silah elde Filistin gerillası oldu. Ne zaman ki Hayastan halkı Karabağ’da acı yaşadı silah elde Karabağ gerillası, Kürt halkı acı yaşadığında silah kuşanarak Kürt gerillası oldu.

Halkların acılarına tutunan isyan köprüsüdür General Martager!Yaşamı boyunca Ortadoğu’nun her bir karış yoksul toprağında gerilla olmasını başararak savaşmanın sahici ve samimi adı oldu Nubar Ozanyanyoldaş.  

TİKKO Generali Martager

General Martager’in savaş tarihinin her bir sayfasında ve satırında direnişin ve özgürlüğün kahraman gerillaları olan Antranik Ozanyan’ın, Serop Ağpür’ün, Misak Manuşyan’ın, Monte Melkonyan’ın, Leonid Azgaltyan’ın, Armenak Bakır’ın, Manuel Demir’in, Nubar Yalım’ın, Hrant Dink’in, Hayrabet Hançer’in ve sayısız ermeni fedaisinin hikâyeleri yazılıdır.

Her Ermeni fedaisinin hikâyesi aynı zamanda soykırım yaşamış Ermeni-Ezidi-Kürt-Süryani-Rum halkının değişmeyen benzerlikte ortak hikâyesidir.

TİKKO Generali Martager yoldaş kimdir? diye sorulduğunda O, Ermeni-Asuri-Süryani-Kürt-Arap-Ezidi-Filistin Fedaisidir. Martager yoldaşın hikayesi hem her özgürlük savaşçısının hem de hepsinin birleşmesinin hikayesidir.

O Ermeni yetimhanelerinde soykırım türkülerini ve hikayelerini dinleyerek öfkesini büyütüp ARARAT’ın zirvelerine yürüdü. Kadın-çocuk cesetleriyle kan dolu nehirlerden su içmeyi kabul etmeyen koyunların isyanını çoban kavalına işleyen acıların dinmeyen notalarıydı.  

Soykırım acılarına neden olan kodları Kaypakkaya yoldaşın devrim öğretisinde bulduğunda son nefesini verinceye dek onun öğretisine yüksek sadakatle bağlı kaldı. Kaypakkaya yoldaşa büyük inandı ve inancı ve idealleri uğruna büyük savaştı.

O, bütün sahte sözlerin bittiği yerde sahici devrimci duruşun ve pratiğin isimsiz, görünmez kahramanı oldu. Ne bir mevkiye, ne bir kariyere tenezül etmeyen adressiz devrimciliğin son örneklerinden biriydi.

“Eski çoraplarınız varsa bana verin”

Yaşamı boyunca kendisine ait ne bir evi ne bir adresi ne de kapısını açacağı bir anahtarı olmadı. Ne dünya malına parasına minnet etti ne de kapitalist sistemin ürettiği yarattığı çirkinliklere değer verdi.

Kurmasını istediği dünyayı anda yaşadı ve yaşanması için mücadele etti. Sözle söylemle değil, pratikle işle eylemle devrimi yapmaya kendini adadı. Herkes mevziyi nasıl yapalım diye tartışır ve konuşurken komutan Martager işe girişerek, mevziyi elleriyle hazırlayarak nasıl yapılması gerektiğini gösterirdi.

Ayağındaki ayakkabısını yoksul bir çobana, elindeki silahını yeni gelen enternasyonalist bir savaşçıya anında verecek kadar temiz, yoldaşlarını hiç bir konuda rahatsız etmeyecek kadar duyarlıydı.

Karargahta mevcut bulunan savaşçı sayısına göre sırayla tutulan devrim nöbetini sıra kendisine geldiğinde kimseye devretmeyecek kadar anlatılması derin bir hissiyat sahibi devrimciydi.

 “Eski çoraplarınız varsa bana verin” diyecek kadar kimsenin aklına gelmeyecek kadar dervişlik misali bir yaşamın en ileri”fakir” örneğiydi.  

Kaypakkaya yoldaşın görüşlerine herkesten daha fazla inandı. Öğretisine bağlılığını stratejik yürüyüşünde gösterdiği kararlılığıyla ortaya koydu. Filistin-Hayastan-Kürdistan’da devrimci görev dendiğinde arkasına dönüp bakacağı kendisine ait hiç bir şeyi olmadı. Devrim görevi dendiğinde ufak bir tereddüt bile göstermeden yürüdü.

“Sıra neferi olarak devrimcilik yapmak”

“Her an her yerde her an hiç bir yerde” , “ Devrimi gelecekte değil anda yaşamak”, “sözle değil işle eylemle devrimcilik yapmak,” “mevki ve yetkiyle değil sıra neferi olarak devrimcilik yapmak” kodlarını pratiği ve yaşamıyla yeniden yükledi devrimciliğe.

Sarsılan yorulan kırılan gerileyen herkesin sahip olmak için can attığı avrupa mülteci kimliğini bir anda yırtıp atmakta teredüt etmeden sahip olduğu fiziki bütün imkânları bırakarak ülkeye dönmekte asla teredüt etmedi.

Komutanlık yaptığı Filistin-Karabağ-Rojava topraklarında komutanken savaşçı, savaşçıyken komutanlık yaptı. Savaşla siyaset, savaşla önderlik, savaşla felsefe, savaşla kitleler arasında diyalektik bağı doğru okudu.

Ve bu okuma üzerinden pratiği örgütledi. Yaşamının ve savaşımının her bir adımında statükoculuğa-bürokrasiye mevki ve yetkiye meydan okuyan ve alay eden bir yerde durdu.

Söylemde lafta devrimcilikle sahici devrimcilik arasına kalın bir çizgi çekti. Kirletilerek  gizlenmeye korunmaya çalışılan piyasaya gerçek diye yutturulmaya çalışılan anlayış ve şahsiyetlerle alay etti. Savaşırken alay etti. Ölüme giderken alay etti. “Beş para etmez sizlerin sahte sözleri ve açıklamaları”  diyerek ülkemize en yakın yerde duran ancak ideolojimize-stratejik devrim yürüyüşümüze en uzakta olanlarla alay etti.

“İlk Eylemini Yetimhane Gerçekleştirdi”

Devrimci savaş gerçektir. Savaş alanları ve onun ertelenemez patlamaya hazır görevleri gerçektir.

Halkın yaşadığı acılara karşı savaşmak gerçektir. General martager savaş kadar gerçekti. Elindeki en iyi silahını yanındaki yoldaşına verecek kadar gerçekti. Daeş çetelerinin saldırılarına karşı her türlü silahı kullanarak savaşacak onları tarihin mezarlığına gömecek kadar gerçekti.

Kendisine ayrılan üniformayı yeni gelen yoldaşına teredütsüz bir şekilde verecek kadar paylaşımcı yoldaşlarından eski çorapları isteyecek ve giyecek kadar egoları  olmayan bir devrimciydi.    

Daha bıyıkları terlememiş yaşta devrimcileşen Martager yoldaş İlk eylemini Ermeni yetimhanesinin bahçesinde yükseklerde duran faşizmin kanlı bayrağını indirerek gerçekleştirdi.

 İlk çocukluk eylemi yürüyeceği devrimci savaşın ön adımları oldu. O faşizmin alnında patlattığı mermilerin şarjörünü soykırım hikayelerini ve türkülerini dinlerken doldurdu. Bundandır ki şarjöründeki mermi son nefesine kadar eksik olmadı. 

Fotoğraf karelerinde yer almaktan özenle uzak duran, çekinen ancak savaşa müthiş sevdalı olan büyük devrimci Nubar Ozanyan yoldaş 61 yıllık yaşamı boyunca kendisine ait ne bir anahtarı ne de yeni bir elbisesi olmadı. Kaypakkaya geleneğinin sahici devrimcisi olmanın yükseklere çekilmiş bayrağı oldu.

Bilinç ve yüreğimizde öyle kalacaktır. Onun yarattığı devrimci değerleri ve savaşımını gizlemeye,  saklamaya çalışan hiç bir anlayış ve pratik başarılı olamayacaktır.

Çünkü Nubar Ozanyan, bir savaş ve devrim gerçekliğidir. Kaypakkaya sahiciliğidir.

Rojava’dan bir yoldaşı 

42360

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

44 Yıl sonra onlar yani sonsuzlar[*]

“Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm Kahramanlıklar okudum tarihte Çağımıza yakışan vakur, sade Davranışınız geliyor aklıma.”[1]

“Üç Fidan”ın 6 Mayıs’ından veya THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) savaşçılarından, 44. yıldaki sonsuzluklarından söz etmek zor olsa da; “olmazsa olmaz”…

Madımak’tan Mercan’a, Koray’dan Dursun’a‏

Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamaya, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33lerin en küçüğü Koray Kaya… Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jaru Diyara, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17lerin en küçüğü Dursun Turgut..

'Osmanlıcılık' Egemenlerin Krizlerine Çok Boyutlu Çare Arayışıdır / Haluk Gerger

Uluslararası ilişkiler ve özellikle Ortadoğu üzerine çalışmalarıyla tanınan akademisyen ve yazar Haluk Gerger Siyaset Gazetesi ile dünya güç dengeleri, Ortadoğu ve Türkiye üzerine bir röportaj gerçekleştirdi

CHP, stabil bir parti mi?‏ /İsmail Cem Özkan

Yaşadığımız ülkenin ve devletin kurucu gücü olarak tanıtılan CHP aslında homojen bir parti hiçbir zaman olamadı, sürekli olarak çağın ve zamanın ruhuna uygun olarak tavır değiştirtirken kadrosu da değişen bir siyasi partidir ve o yüzden stabil değil dinamiktir.

CHP kurucu üyeleri son Osmanlı Meclisi üyeleri ve 1. Ankara’da kurulan meclistir. Osmanlı devletinden almış olduğu mirası kesintisiz olarak ileriye taşıyan parti özelliğini de korumasına rağmen, bugün kuruluş çizgisinden çok uzakta hatta hiçbir bağlantısı kalmamış konumdadır.

Koşullara Boyun Eğmek Değil, Değiştirmek Devrimciliktir!

"Bak Bill, İşte Kocakafa!”

İslamcı faşist devletin en büyük korkusu, kitlelerin direnme gücünü bütünüyle kıramamış olmasıdır. Onlar, kendi saltanatlarını rahat sürdürebilmek için, öncelikle kitleleri bütünüyle teslim alamk isterler. Teslim almanın ötesinde, bütünüyle sindirmek ve ezmek isterler. Kısa ve uzun vadeli taktikleri budur.

AKP faşist hükümeti, 14 yıldır, kitleleri teslim almanın mücadelesini veriyor ve son 6 yıldır ise, yoğun bir şekilde saldırıyor. Buna rağmen, kitleleri bütünüyle teslim alabilmiş değildir.

Yaralı Gövdeyle Yaşama Tutunmak

Yaşam binbir zorluklarla,iniş-çıkışlarla doludur. Mutluluk ve mutsuzluk'da öyle birşey. Yaşamda yanlızca mutluluk yoktur, aynı zamanda yaşamımızda yanlızca mutsuzluk denen bir kader'de yoktur. İnsanların yaşamını belirleyen içerisinde yaşadıkları toplumsal ilişkiler ve olaylardır. Bu sosyal , siyasal,kültürel ve toplumsal olaylar etkiler yaratır insan yaşamında. Hatta insanın sosyal yaşamında belirleyci rol oynar. Doğada diğer canlılarda doğanın birçok olayında,değişiminde, altüst oluşunda ciddi şekillerde etkilenirler.

Yine bir Mayıs günü...Rojava’dan bir Partizan

Ölüm kutsanmaz bizde. Kutsanan özgür yaşamdır. Ancak özgür bir yaşam için ölmek gerekiyorsa tıpkı umutla yaşama koşar gibi, cesaretle karşılarız ölümü. Öncülük kutsanmaz bizde ancak geleceği kısaltmak içinse öncülük, bir sıra neferi gibi atılırız öne. Yaşamın, savaşın, gelişimin diyalektiğinde anlamlandırırız her ölümü ve öncülüğü. 

Ortadoğu'da Öcalan'ın rolü ve Demokratik Konfederalizm‏

Hegemonik güçlerin BOP projesi türlü türlü kaos politikalarının uygulamaya alınmasıyla devam ediyor.

Yaralı kartalların sığınağı,Dersim

İbrahim Kaypakkaya -Erdoğan Yalgın

Baba Ali Kaypakkaya doğan çocuğuna muhemeldir ki, Haranlı İbrahim Peygamberin adını verdi. Dünyaya gelen (1949) bebek, İbrahim Kaypakkaya’ydı. 

Gezi heyulası burjuvazinin korkusu olmaya devam ediyor

Bugün GEZİ’nin (2013 Haziran Ayaklanması) 3. Yıldönümü. Gezi, Türkiye ve Kuzey Kürdistan işçi sınıfı ve emekçilerin tarihinde,  hep yükseklerde tutularak taşınacak bir isyan bayrağı olacaktır. 

Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri tarihe bir not düşmüşlerdir: Politik özgürlüklerin baskı altına alınması, yok edilmesine karşı sessiz kalınmayacaktır. Kutuplaştırılmaya, islamlaştırılmaya, demokratik hak ve özgürlüklerin yok edilmesi karşısında sessiz kalınmayacaktır. Gezi’nin tarihe düştüğü not budur.

Sayfalar