Pazar Mayıs 12, 2024

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak Kürt ulusunun direnişine destek ver!

Sınıflar mücadelesi zamanın gidişini değiştirebilir ama mevcut koşullar, şartlar olgunlaşmadan devrimci sınıfların zamanı kendi lehlerine çevirmesinin mümkünü yoktur. Her toplumsal altüst oluş o günkü şart ve koşullardan ayrı değildir, birbirlerini tamamlarlar. Kısacası, kendiliğindenciliğe düşmeden, kendini veya düşmanı olduğundan çok abartmadan, içinde bulunduğumuz objektif ve sübjektif durumu iyi değerlendirmek gerekiyor.

Tarihin sayfaları geri çevrildiğinde, insanlığın ezici çoğunluğu her dönem baskıya, işkenceye, zulme, zindana, sürgüne katliamlara kendi devletleri tarafından maruz bırakılmıştır. Halklarımıza uygulanan devlet baskısı sınıfsal ve de kurumsaldır. Bunun açık ve net bir adı var: FAŞİZM. Bireylerin ismi yapılan baskıdan dolayı öne çıkmakla birlikte, devletin işlevsel niteliği, oluşturduğu yasama, yürütme ve yargı belirleyici rol oynamaktadır. O sebeple, birey önemli bir rol oynamasına karşın belirleyici olan kurumsal baskıdır. Bireyin belirleyici rol oynaması çok istisnalar taşır. Eğer ki öyle olsaydı ne küresel sermayeyi temsil eden emperyalizm kalırdı, ne de faşizm denen bir olgu var olurdu. Bireyler yaşamını yitirdiklerinde onların saltanatları da, iktidarları da son bulurdu.

Erdoğan ise, bir sınıfın ideolojik, siyası, ekonomik ve askeri çıkarlarını koruyan devletin güvencesi altında, tıkanan yolu açmak için, yeni plan ve projeyle devletin varlığını devam ettiren ekibin başıdır. Kemalist ırkçı-şoven kafatasçı , faşist ideolojiyi  makyajlayarak Panislamist -Pantürkist bir iktidar oluşturdu. Bu model tüm Ortadoğu'da "ılımlı İslam modeli" olarak hayata geçirilecekti. ABD'nin ve İngilizlerin bu planının uygulamada baş aktörü Erdoğan’dı. Uzun vadeli planda uygulamaya konan bu proje, Irak’ta, Suriye'de, Afganistan’da ve Kürdistan'da tutmadı, iflas etti.

Proje ve planları iflas eden Amerika ve Avrupalı emperyalistler tornistan yaparak, yol haritasında dümen kırarak yeni alternatifler aradı ve oluşturmaya çalıştı. Bu sefer kendilerini hedef tahtası yapmayacak, kendi militarist güçlerini savaşın içerisine sokmayacaktı. Kendi egemenliği altındaki ülkeleri savaştıracak, ayrıştıracak, yıpratacak ve nihayetinde kötü gidişe dur diyen kurtarıcı role soyunacaktı, öyle de yapıldı.

Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Amerika, İsrail ve Avrupalı emperyalistler Türkiye, Katar ve Sudi Arabistan vasıtasıyla IŞID, EL NÜSRA, EL KAİDE gibi İslami faşist çeteleri Irak'ta, Suriye'de, Kürdistan'da halkların üzerine sürdüler. Önceleri aynı zulmü, katliamı Amerikan, İngiliz, Avrupalı militarist güçler yapıyordu, hala bulundukları yerlerde katliam, işkence, tecavüz vb. devam ediyor. Büyüyerek gelen ve bir isyan sinyali veren karşı tepkileri üzerlerinden bertaraf etmek için, hedef saptırarak örgütleyip kuşandırdıkları faşist çetelere yaptırıyorlar. Zalim mi zalimler… Hiçbir acıma hisleri yoktur. Emir büyük yerdendi, yakacaklardı, keseceklerdi, yıkacaklardı, tecavüz edeceklerdi, soykırım yapacaklardı, korku toplumu yaratacaklardı. Emir böyleydi. Emir Beyaz Saray’dan, saraylardan veriliyordu. Sünni mezhep bölgede egemen kılınacak, karşı azınlık mezhep ve dinler, uluslar, milliyetler toplu katliamla yok edilecek, köleleştirileceklerdi. Her şey tamamlandığında, Amerika’mız, Avrupa’mız devreye girecek "büyük kurtarıcı" olarak demokrasi getireceklerdi. Her şey planladıkları şekilde iyi gidiyordu. Irak Kürt yönetimi de projeye dâhil edilip sus payı olarak sözde "Bağımsız Kürdistan” ilanı verilecekti. Fakat ülkesi işgal altında olan Esad yönetimi işgalci emperyalist oluşuma karşı meşru savunma gösterdi, direndi. Suriye Kürtleri Amerika’nın, Avrupa’nın, Türkiye’nin oyununa gelmedi, bazen uzlaşıcı, çıkarcı bir tavır göstermesine karşın, esasen kendi öz gücüne güvendi, kendi ordusunu, düzenini, öz yönetimini kurdu.

Bu Ortadoğu'da yeni bir şeydi. Kimse Kürtlerden böylesi bir niteliksel çıkış beklemiyordu. Oluşan, olgunlaşan şart ve koşullar Kürt hareketi tarafından iyi okundu, değerlendirildi. Yer ve zamanda koşullara iradi müdahalede bulundular. Oluşturulan Kürdistan Demokratik Yönetimi’n kapsamı yalnızca Kürtlerden ibaret değildi. Suriye Kürdistanı’nda yaşayan bütün halklar içine alıyordu. Orda yaşayan ve mücadele veren bütün demokrasi güçleri öz yönetimlerde temsilen yer alıyordu.   Kobani’nin kazanımı, zaferi asıl bunun üzerinde şekillendi ve sonrası daha belirginleşerek net hal aldı.

Ortadoğu emperyalist işgalin, faşist diktatörlüklerin hüküm sürdüğü bir bölgedir. Hiçbir zaman sular durulmadı, silahlar susmadı. Küresel emperyalist sermaye öyle istiyordu. Kürt hareketinin böylesi bir çıkışı değişimin can alıcı bir nitel dönüşüme gebeliğin başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Bütün emperyalist sermaye ve gerici faşist yönetimler şaşkındı. Gelecekte büyük deprem yaşanabilirdi. Kürdistan fay hattının merkezindeydi, Kürdistan’da fay hattının kırılması demek bütün bölgenin altüst oluşunu da birlikte getirecek, ülkelerin sınırları yer değiştirecektir. Egemenler bu patlamanın önüne geçmek için her yolu deniyor, her politik hile ve entrikaya başvuruyorlar. Ortadoğu'da böylesi ulusal karakterli devrimci patlama ise bölge halklarına yeniden direnme, örgütlenme ve geleceğe umutla bakmanın yolunu açıyordu. Faşist Türk devletini azgınlaştıran, katliamlara odaklayan, acımasızca yakıp-yıkmasına asıl gerçek budur. Başka yerlerde bir şey aramaya gerek yoktur.

Kürtlerin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesi, bölgemizde ve ülkemizde devrim kıvılcımını ateşe çevirecek bir etki yaratmaktadır. Faşizmi bunca katliamcı kılan da; önü alınamaz şekilde gelişen Kürtlerin bağımsızlık ve demokrasi savaşını büyük bir aşkla, inançla ve sevdayla yürütmesi, başarılar elde ederek ilerlemesidir.

Çeşitli entrika, yalan vaatle Kürtleri kandıramayan faşizm, Türkiye Kürdistanı’nda varlığını kaybetmeye başlayınca toplu katliam ve kan akıtarak soykırım yapmaya başladı. Böylece maske düştü yüz göründü. Faşizm yüzüne "demokrasi "maskesi takmıştı, halkımızı, sizleri, bizleri kandırmak istiyordu, bunun için binbir ipte oynuyordu, hepsi bu kadar.

Faşizm bir devlet yönetim biçimidir, bazen açık, bazen örtülü, bazen ise, kendi koyduğu yasaları dahi tanımayarak parlamento ahırını, ineğini ahırını, bahçesini hiçe sayarak yakar -yıkar, kapatır askeri bir biçim alarak raptı- zapt yasasını yürürlüğe koyar. Faşizm  bugün hiçbir kural, yasa, hak- hukuk tanımıyor, açık terör faşizmi uyguluyor ve bunu meşrulaştırarak kalıcı kılmak istiyor. Faşizmin başı ırkçı, şoven, kafatasçı çağrılarla "tek bir kişi kalıncaya kadar operasyona devam" dedi.  Kendine muhalif olan her kesime saldırıyor, tutuklatıyor, emirler, talimatlar, yağdırarak dünyanın en "bağımsız yargısını, yasamasını, yürütmesini "anında harekete geçiriyor.Böylesi hızlı çalışan yargı, yasama ve yürütme bir tek Hitler Almanya’sında mevcuttu.

Öyle ki, Faşizmin başı hapşırıyor, "bağımsız ordumuz, polisimiz, savcımız, hâkimlerimiz" altına sıçarcasına harekete geçiyorlar. Öyle 'bağımsızlar ki; devlete, iktidara, hacıya hocaya, yolsuzluk yapana karşı sesini çıkarana, işsiz olduğu için iş isteyene, zam isteyene, devleti yöneten faşist cenaha laf söyleyene, kaşın üstünde gözün var diyene ferman çıkartıyor, tutuklatıyor. On binlerce Kürt yurtsever devrimci tutuklu, binlerce komünist, devrimci demokrat -aydın, yazar tek tip zindanlarda sudan bahanelerle tutuklu. Faşizm düşmanca saldırıyor, silindir gibi ezip geçmek istiyor. 12 Eylül askeri faşizmini kendine rehber edinmiş. Türk devletinin tek dil, tek ırk, tek millet, tek devlet genetik hastalığı daha kronik devasaya dönüştürerek, Hikmetyar vari radikal İslam’la bütünleşerek, katiller ordusu yaratmaktadır. IŞİD, El Nusra, Bayırbucak Türkmenlerini koruma altında Fatih tugayları adı altında sivil faşist mafyacı, uyuşturucu müptelası çeteler örgütleniyor. Bu çeteler bugün, Kürdistan’da, Kürdistan halkına, yurtseverlerine ve direnişçilere karşı kullanılıyor. Türk devleti bu çetelerle bütünlük taşıyor. Ordu içerisinde, Polis örgütü içerisinde, MİT içerisinde, bürokrasi içerisinde, Türk sermayesi içerisinde mezhepçi Sünni bir faşist devlet şekillenmiş durumda. Halkları birbirine kırdırmanın en vahşi ve adi yolu olan bu yol bugün yürürlükte. Mezhepçilik üzerinden yıkılacak olan saltanatlarını korumak, ömrünü uzatmak istiyor faşizm. Panislamist -Pantürkist ideoloji rehberliğinde Doğu Perinçek, Devlet Bahçeli, Tuğrul Türkeş, Başbuğ' ,Özkök', Yılmaz, Barlas', Koru gibi, kısacası, İti, MİT’i, generali, katili, mafya bozuntuları, Osmanlı, Ülkücü, Alperen ocakları, Türk solu, DGB gibi bütün şovenistler, ırkçılar, faşistler, katiller, tecavüzcüler, işkenceciler, bebek katilleri bir araya gelmiş kana susamış aç kurt misali  Kürt kanı istiyorlar, Alevi kanı istiyorlar, Ermeni kanı istiyorlar, Ateist kanı istiyorlar, devrimci kanı istiyorlar, Ezidi kanı istiyorlar. Aydın Feminist Kadınların, Demokratların, İlericilerin, Devrimcilerin ve Komünistlerin kanını akıtmak, kellelerini kesmek istiyorlar... Artık açık bir savaş tamtamı içerisindeyiz. Anlaşılan o ki, gidişat daha da kötüye hızla gidiyor. Yarınımızın bugünden iyi olmayacağı açık... Bu kader değildir, geleceğimizi belirlemek bizim elimizde. Hepimiz açık net taraf olmalıyız, üçüncü bir yol yoktur. Kurtuluşumuzu birlikte yaratmaya evet ise dur beklenin zamanı çoktan geçti. Zaman ve siyasal gelişmeler Kürt ulusal direnişi lehine işliyor, kusur aramalardan öte direnişin neresinde yer almalıyızı netleştirmeliyiz. Faşizm hiç bu kadar yıpranmamıştı, paniklememişti, yıkılış korkusu yaşamamıştı. Hendekleri, barikatları, çukurları yaratarak faşizme karşı direniş destanları yaratan, uzun zamandır sokak savaşında faşist Türk ordusunun forsunu bozan YDG H’yi ve onlarla birlikte direnen Kürt ulusal direnişini selamlıyorum, mevzilerin daha ileriye bir seviyeye, alana hâkimiyet sağlayacaklarına inanıyorum.  Faşizme karşı savaşı, ancak savaşarak kazanabiliriz.

Kürdistan’da açık bir savaş var, bunu görmemek siyaseten körlüktür. Kürt hareketi ve ulusu, bağımsızlığı için, öz yönetimleri için, özerklik için, ana dillerini özgürce konuşmak, yazmak, okumak için, kültürlerini, geleneklerini geliştirmek, yaşatmak için haklı ve meşru bir direniş gösteriyor. Namuslu her insan bu haklı, meşru Kürt direnişinin yanında yerini almalı, her alanda faşizme karşı dili, dini, ırkı, rengi, cinsiyeti fikri ne olursa olsun mücadele etmelidir. Bu direnci, duyarlılığı gösteremez ve yaratamazsak bir sabah faşizmin postal sesleriyle evimizden uyanacağız. O zaman yardım isteyeceğimiz kimseler kalmamış olacak. Eyvahlar çekmenin bir anlamı da olmayacak...

Faşist Türk devleti özellikle bölgemizde ve ülkemizde mezhepçi örgütlenmeyi, ayrışmayı kurtuluş görmektedir. Ülkemizde yaşayan diğer azınlıklar, dinler, mezhepler, milliyetlerin yaşam hakları, alanlar büyük risk ve tehlike altında bulunmaktadır.  Tarihimizde bu kadar açık Sünnileşerek iktidarlaşma, toplumları bölme yaşanmamıştı.  Bu tehlike her alanda giderek büyüyor, aradaki ayrılıklar geri dönülmesi mümkün olmayan uçurumlar yaratıyor. Büyük katliamlar yaşamak istemiyorsak önce insan olarak ses vermeliyiz, haksızlığa, haksız gerici savaşlara karşı çıkmalıyız. Haksız savaşlar çıkaranlara karşı, direnenlere, savaşanlara, örgütlenenlere yalnızca destek vermeme, yanlarında olmalıyız direnişlere ses vermeli, geleceğimizi yok etmek isteyen faşizmi yenmek için birleşmeliyiz.

Özgürlük, bağımsızlık, halk demokrasiyi Türkiye ve Kürdistan’a getirmek için birleşmeliyiz.. Bu hepimizin görevidir, çünkü faşizm hepimizin ortak düşmanıdır. Bugün ağır kayıplar alabiliriz bu bizleri yıldırmamalı, korkutmamalı, aksine bitti dedikleri yerde tohumu filizlendirmeli, mücadeleye kaldığımız yerden başlamalıyız.

Geleceğin Halk Direniş Cephesinin temelleri atılmalı, sürekliliği sağlanacak örgütlülük yaratılmalıdır. Halklarımız faşist zulmün kalelerini yıkmak için birleşmeli, Kürt ulusunun bağımsızlığını kazanması, Türkiye halklarının demokrasi, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik ve kardeşliğinin sağlanması için faşizme karşı birlikte halk direniş cepheleri oluşturulmalıdır

  

   

44104

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak Kürt ulusunun direnişine destek ver!

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar