Salı Mayıs 21, 2024

"İpler kimin elinde "2

Dünyadaki gelişmeleri dikkate aldığımızda  Asya kıtası ve Ortadoğu  proleter devrimlerine, ulusal kurtuluş hareketlerinin başarı elde etmesine,zaferle taçlanmasına, objektif şartların en uygun  olduğu alanlardır. Yanlızca objektif şartların değil ,aynı zamanda komünistlerin ve anti emperyalist , anti faşist hareketlerin örgütlü ve ciddi bir potansiyol güç oluşturduğuda bir gerçek.  Emperyalizmin karnının en yumuşak olduğu  bu alanlarda  yükselecek halk devrimlerinin  emperyalizme büyük darbeler vuracağı kesindir. Bu nesnellik görülmeden sınıfların mevzilenmesi doğru ele alınamaz.Hedefimize koyacağımız baş düşmanımıza okun ucu yöneltilemez.

Kürdistan'da,Hindistan'da,Nepal'da, Yemen'de, Filipinler'de, Suriye'de, Türkiye'de vb ülkelerde  emperyalizme ve faşizme karşı gelişen, demokratik halk devrimleri ve ulusal kurtuluş mücadelelerinin merkezini buraların  oluşturacağı kesindir. Bugünun objektif durumu, gelecek açısından bize bunu göstermektedir.

Peki subjektif durum dünyada ve bölgelerde  ne durumda?Bu gerçeği doğru tahlil etmezseniz ve güçlerinizi yukardaki objektif koşullara göre belirlemez,doğru mevzilenme yapılamazsa,bu sujektif gücü yeni bir yıkımada götürebilirsiniz. Geçmişte yapılan yanlış subjektif tahliller komünist partilerin ve anti emperyalist hareketlerin büyük yaralar aldığını bize gösterdi. Türkiye topakları üzerinde kırk küsür yıldır bizler bunun acısını yaşamaktayız.

Hindistan,Nepal, Filipinler ve Kürdistan'da halkların demokratik devrimi, ulusal kurtuluşu gerçekleştirmenin objektif ve subjektif koşulları mevcuttır. Dünya halkları bu potansiyel pozitif gücü doğru düzgün kullanırsa emperyalizm ve faşist iktidarlar  buralarda ağır darbeler alacaktır. Bu gerçekliği herşeyden önce görmemiz gerekiyor. Bu alanları, emperyalist gerici savaşlara karşı devrimin kaleleri ve merkezlerine dönüştürmek komünistlerin ivedi görevidir. Her devrimcinin görevi kendi ülkesinde devrim yapmak, onun içerisinde şartlar ne olursa olsun yer almaktır.

Ulusal kurtuluş ve bağımsızlık mücadesi alevler ve katliamların dur durak bilmediği Kürdistanın dört bir köşesinde sesli, ama bir volkan patlamasını andırıcasına yükseliyor.Kürdistan ve kürtlerin mücade tarihi  uzun yılları kapsamaktadır. Yakın kırk yıllık tarihimizde ise daha kapsamlı bir boyut kazanarak günümüze kadar gelmiştir. Genel anlamda söylececek olursak kürtler bütün tarihi boyunca bu kadar bilinçli,örgütlü ve bağımsızlık mücadelesini devlet olma yolunda ilerletmemişti.  Ortadoğu'ya  bir bütün olarak baktığımızda , Asya ve Afrika  kıtalarını yakından etkileyen geniş bir yelpaze üzerinden Kürdistan devrimi yükseliyor. Kürdistan gerçeğini komünistler görmeli ve bağımsız  Kürdistan savaşında açık , tereddütsüz taraf olmalıdırlar. Kimsenin çeşitli sudan bahaneler uydurmasına,gerekçe göstermesinin bir anlamı artık kalmadı.

Bugün Kürdistan  üzerinde halklarımızın baş düşmanı Amerikan emperyalizmi ve batılı emperyalistlerden oluşan NATO bloğudur. Buna karşı  Rus ve Çin emperyalistlerinin oluşturdukları karşıt blokla aralarında kıyasıya bir egemenlik ve rekabetten kaynaklanan kirli savaş de vam ediyor. Çeşitli piyon örgütler, organizasyonlar oluşturarak , güçler dengesini kendi lehlerine çevirmeye çalışmaktadırlar.  Bölge var olan gerici faşist iktidarlarıda kullanarak , kah yanına alarak , kah karşıt güçler göstererek psikolojik üstünlük birbirlerine karşı sağlamaya çalışmaktadırlar.

Bölgede egemenler gerçek anlamda ciddi bir kriz yaşamaktalar, Ortadoğu'da baş düşman Amerikan emperyalizmi ve  Nato blokunun başlattığı bölgesel savaş tam bir bataklığa dönüşmüş durumdadır. Yanlızca bölgemizde değil, Afganistan,Pakistan vb. ülkelerde karşılıklı egemenlik kurma savaşında buralarda'da çıkmaz bataklıklar yaratıldı. Planlanan elli yıllık emperyalist projeler vadesini doldurmakla kalmadı,iflas etti,geçerliliğini tamamen yitirdi.  Yeşil hatta oluşturulan Arap baharı ilk günlerin getirdiği sahte reforumların gerçek yüzünü ayyuka çıkardı. Vadesi dolan diktatörleri alaşağı etti. Yerine ,sözüm ona "reformist islam","demokrat islam" ,"libarel"maskesiyle yeni işbirlikci diktatörleri işbaşına getirdi.

   Bunlardan biriside Erdoğan önderliğinde oluşturulan faşist iktidardır. Bu projenin destekcileri  bir aktörüde libareller,"aydınlar" ve her dönem koltuk degneği görevini yürütenler bu günkü zulümden pay sahibidirler. Biz bunları unutmayacağız. Kendilerini hangi günah çıkarma keçisi yaparlarsa yapsınlar , tarih bu zülme çanak tutanlardan hesap soracaktır.

  Buğün Kürdistan bir yol ayrımına girmiştir. Faşist diktatörlük yükselen kürt ulusal kurtuluş mücadelesini bastıramamanın vede kendi egemenliğine alamamanın hırcınlığıyla toplu katliamlara girişmektedir. Bu zulüm karşısında fikir jimlastiği yapmanın,gereksiz entel pozlara bürünmenin,yeniden "dünyanın yuvarlak olup olmadığını içat etmenin" bir faydasıda yoktur.
    Bugün kayıtsız koşulsuz Kürdistan direnişini desteklemek artık yetmiyor. Kürt ulusunun ulusal bağımsızlık mücadelesinin içerisinde bireysen birey düzeyinde , örgütsen örgüt düzeyinde , kurumsan kurum düzeyinde  elde silahla,taşla,sopayla,zılgıtla sloganıyla  yer alınmalıdır. Artık , bağımsız Kürdistan' da yetmiyor, demokratik halkların tam eşitliği çercevesinde bir Kürdistanı kurmanın bütün imkanları mevcuttur.  Gerilla savaşını , hendek savaşını , barikat savaşı, sokak savaşını,kitlesel sokaklara çıkma, zulme karşı çıkan çeşitli sınıfların her mücadelesini hayatımızın bir parası haline getirmeliyiz.

Biz bu ilkesel doğruları  Kaypakkayanın geleneğinden alıyoruz. Maoculuk lafla olmuyor. Ben yazılarımı kendi adıma yazıyorum. Başka kurumlar  adına ne bir yetkiye , nede bir hakka sahip olmadığımın bilinmesini isterim.  Onlar kendilerini hertürlü savunabilir,cevap verebilirler. Beni ilgilendiren  asıl sorun , biz nerede durmaktayız,bedel ödemeyi göze alabiliyormuyuz ? Benim için sorun  bu ...İlkesel doğrular her sınıfın kendi ideolojik dünyasına göre belirlenir. O sebeple yetmişli yıllarda nasılki Filistin kurtuluş örgütünün siyonist İsraile karşı savaşarak yanında yerimizi aldıysak, bugünde Kobani'de kürt hareketinin yanında savaşa katılmak kadar meşru doğru birşey yoktur. Rojova'da olunması neden bazılarını kızdırıyor ,neden sorgulanıyor anlamakta zorlanıyor insan. Kaypakkaya şeh Said in sarığına, sakalına,dinci  yönüne bakmadan , hatta" Fransız emperyalizminin kışkırtma "söylemlerine bakmadan bu kürt isyanının haklı, meşru ve "desteklenmesi gerektiğini"savundu.savunuyorum.Kadıki,Kürdistan  ve kürt ulusunun ulusal bağımsızlık mücadelesi Türkiye devrim mücadelesinin bir parçasıdır. Köklü bağlarla birbirine bağlıdır. Türkiyeli komünistler bu mücadelede doğru rotada yerini alıyor,  Bazı kişilerin egolarını tatmin için  siyasal tahliller yapılmaz. Diyarbakır'da, Mardin'de, Hakkari'de, Çizre'de,Silopi'devede Kürdistanın dört bir yanında  kürt ulusal kurtuluş mücadelesi yanında  yer almamak , sessiz kalmak,kemküm etmek insanlığın açık bittiği yerdir. Bu sessizlik gizli devlet desteğidir,şövenizmdir, faşizmin zulmünü, baskısını kabüllenmek,korkakca teslim olmaktır. Yarın hangi yüzle  zulmün cenderesinde geçenlere bakacaksınız merak ediyorum. Öldürülen çocukların, kadınların,yaşlıların, sivillerin kanında sizin sessizliğinizin payı var . Sizde bunu unutmayın. Bizde unutmayacağız.  Kürt ulusu yaşamla ölüm arası , var olma yok olma savaşında senden ses vermeni isterken,el uzatmanı , zulme karşı onurlu insanlığı isterken sen bencilliği,rahat yaşamının kaygısını yaşıyorsun. Açık olmalıyız,kıvırtmanın anlamı kalmadı , orta yol yoktur. Ya ezilenlerin,haklıların , zülme uğrayıp baş kaldıranların yanındasın , yada her ne bahane uydurursan uydur ezenlerin , zalimlerin yanındasın...  Bu Türkiye'de Kürdistan'da yaşayan her birey için,kurum , kuruluş ve öegüt için geçerlidir. İnsan olmanın tek ölçüsü  insan olmak ,yapılan zulme karşı sessiz kalmamak,karşı çıkmak,bedel ödemeyi göze almaktır. Gerisi yalan ve demogojiden öte birşey değildir. Aksi yarın benim arkama bakmadan sırtımı döneceğim bir dostum olamazsın... Buda böyle herkesçe böyle biline...

Kimseye bir dayatmada yapmıyorum. Ses verin , yazın , karşı çıkın, sokağa çıkın, zülme karşı birşeyler yapın ama yapın .Daha engin , daha birikimli , hatta bilgili olabilirsiniz , ama ölü sessizliğine bürünmeyin,ses verin , vereceğiniz her kısık ses inanin milyonlara ulaşacak, faşizmin toplu katliamlarını engelleyecektir.  Yazın , yazın derim arkadaşlar,sizde düşüncelerinizi yazın.  Korkmayınki, faşizmi, faşist diktatörlüğü yenebilelim. Sorun çok yaşamak değil, onurluca yaşayabilmektir.

Bütün arkadaşlarımdan, dostlarımdan  bu onurlu duruşu ve insanlık onurunu  koruyan tavıf takınmasını , duyarlı olunmasını istiyorum.Kırıcı , aşağılayıcı , küçümseyici , kendimiz başta olmak üzere, birini mat edici,kendimizle kavgacı olmamak kaydıyla yazın... Siyaseten  aynı görüşte olmayabiliriz.Ayrı görüşte olabiliriz, önemli olan geliştirici , ilerletici,katkı sağlayıcı olalım. Yeterki faşizme -faşist zulme karşı insanlık için ses verelim,sesimize ses katalım.   Faşizme karşı halkın cephesini oluşturmanın yollarını yaratabilelim.Yarın faşizmin zulmüne karşı duruşumuzla gurur duyalım,bunu hak edelim. Zor olsada devrimciler , gerçek aydınlar ilericiler,komünist ve sosyalistler  Kürdistan ve Türkiye'de zoru başarabilecek güce ve birikime sahiptirler. Yeterki çüret edelim , yaratılmak istenen korku toplumuna ve korkaklığa baş kaldırma cesaretini gösterelim . O zaman gelecek özgür- güzel günler çocuklarımızın yaşam ve mutluluk serveti olacaktır.Geride bırakacağımız en büyük değer bence budur.

43071

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

Sayfalar