Pazartesi Nisan 29, 2024

"Kaypakkaya, devrimin kutup yıldızı, direnişimizin meşalesidir!"

"Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın faşist cellâtlar tarafından Amed Zindanı’nda katledilmesinin üzerinden 43 yıl geçti. Faşist diktatörlük, önder yoldaşı fiziken imha ederek ondan duyduğu büyük korkuyu ilan etmiş ve böylece onun düşüncelerini yok edebileceğini düşünmüştür.

Ancak Kaypakkaya, gerek işkence tezgâhlarında sergilediği 90 günlük destansı direniş gerekse de girdiği açık siyasi hesaplaşma ile düşmanı bozguna uğratmıştır. Kaypakkaya, faşizme kendi kalesinde komünist bir devrimcinin takınması gereken tavrı takınarak, büyük bir yenilgi yaşatmış ve ülkemiz devrimci hareketinde “ser verip sır vermeyen” direniş geleneğinin ilk köşe taşını döşemiştir!

Önder yoldaş, ’68 devrimci gençlik hareketinin yarattığı fırtına içinde, Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan ile birlikte ipi ilk göğüsleyenlerden oldu! Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’la Türkiye devrimci hareketinin, revizyonizme ve parlamentarizme karşı buzu kıran, yol açan ’71 silahlı devrimci çıkışına önderlik edenlerdendi.

Bir farkla ki; o komünist bir devrimciydi!

Onun perspektifi, proletaryanın bilimsel ideolojisinin rehberliğinde, demokratik halk iktidarından sosyalizme, oradan komünizme giden yolu ve nihayetinde komünist bir toplumu kapsıyordu. Bundandır ki; vücudunun parça parça kesilip sır istendiği 90 günlük işkencede kendini bir komünist olarak savundu, siyasi fikirlerinin sonuna kadar arkasında durdu. Devamında mahkeme kürsüsünde fikirlerini ilan ederek faşist diktatörlüğe meydan okudu."

Açıklamada Kaypakkaya'nın 71 silahlı devrimci çıkışı içinde yer aldığına değinilerek onun içinde de bir kopuşu ifade ettiğine dikkat çekildi

"Kaypakkaya, 24 yıllık kısacık ömrüne sığdırdıklarıyla bugün hala biz ardılları için büyük bir bilgi kaynağı olmayı sürdürmektedir! Onun araştırma-inceleme yöntemi, öğrenme azmi; kendini sürekli geliştiren, ileri taşıyan özellikleri, çalışkanlığı ve mütevazı duruşu; işçi sınıfı ve emekçi yığınlara duyduğu sarsılmaz inanç hala rehberimiz olmaya devam etmektedir!

Kaypakkaya, “kırmızı ışık altında gitar çalmanın yasak olduğu” koyu karanlık faşizm koşullarında, ihtilalci çizgisinden ve cüretinden, davaya olan bağlılığından ödün vermedi.

Önder yoldaş, tüm enerjisini, yeteneklerini, devrimin olanakları ve gelişimi, bunun yol ve yöntemleri için harcadı! Ülkenin sosyo-ekonomik yapısı, devletin niteliği, devrimin yol ve yöntemleri, devrimin önder ve temel gücü, kurmay örgütü; devrimci zor ve bu çerçevede silahlı mücadele ve alacağı biçimler; Kemalizm, milli mesele ve daha bir dizi başlıkta ortaya koyduğu tezler bu karakterinin birer ürünüdür!

Kaypakkaya, dönemi içinde henüz gündeme bile gelmeyen pek çok konuda çığır açacak analizler yapmış, ’71 silahlı devrimci çıkışı içinde bir kopuş olmuştur! Bu bağlamda Kaypakkaya, devrimin temel ve güncel sorunlarına yönelik ortaya koyduğu yol haritasıyla ülkemiz devrimin kutup yıldızı olmuştur!

Faşist diktatörlüğün, onu “ihtilalci komünizm bu topraklardaki en tehlikeli temsilcisi” olarak görmesi bundadır!

Aradan geçen 43 yıla rağmen onun resimlerini taşıyanlara, onu savunanlara kesilen cezaların duyulan düşmanlığın nedeni budur!"

T. Kürdistanı'nda yaşanan abluka ve yasaklara dikkat çekilen açıklamada, Erdoğan'ın "ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz" sözlerine atıfta bulunularak Kaypakkaya'dan dörtlere ve haki karer'e direniş çizgisinin altı çizildi:

"Baş verecek ama baş eğmeyeceğiz!

Faşist diktatörlük, Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçi halkımızın gelişen mücadelesini bastırmak adına katliamlar eşliğinde büyük bir kuşatma ezme ve saldırı furyası başlatmıştır.

T. Kürdistanı’nın dört bir yanında Kürt halkının büyüyen direnişi karşısında düştüğü aczi, gözaltı, tutuklama ve faşist ablukalar ile katliamlarla bastırmaya ve yok etme çalışmıştır! Devşirdiği, besleyip büyüttüğü, cihatçı çetelerle, emekçi halkımızın büyüyen mücadelesine set vurmaya, onları korku iklimi için teslim almaya yönelmiştir!

Amed Sur’dan Cizre’ye, Silvan’dan Yüksekova ve Nusaybin’e Kürt halkının öz yönetim talebine karşılık tam da katliamcı niteliğine uygun bir şekilde, ilçeler ve mahalleler ablukaya alınmış, sokağa çıkma yasakları ile darbe dönemlerini aratmayacak uygulamalar yaşama geçirilmiş, direniş bölgeleri tank ve savaş uçaklarıyla bombalanarak taş üstünde taş bırakılmamıştır!

Tüm bunlara paralel bir şekilde işçi sınıfı ve emekçi yığınların her türlü demokratik hak ve özgürlük talebine de azgın bir devlet terörü şiddeti ile karşılık vermiştir!

Karşı devrimci zor, coğrafyamızın dört bir yanında; Kürt halkının, yurtsever, devrimci, ilerici güçlerin sokak ortasında infaz edilmesi, gözaltına alınarak tutuklanmasıyla gemi azıya almıştır! Faşist iktidar, tüm organları ve silahlı gücüyle, Kürt ulusu başta olmak üzere işçi ve emekçilerin dinmeyen öfkesini teslim almaya yönelmiştir. Bugün sınıf mücadelesinin aldığı biçim, Kaypakkaya yoldaşın 43 yıl önce devrimci zorun gerekliliğine dair tezlerin doğruluğunu bir kez daha ispatlamaktadır! Faşist karşı devrimci şiddete karşı en etkili yolun devrimci şiddetten geçtiği bugün açık bir örnek olarak karşımızda durmaktadır!

Başkanlık ve padişahlık hayalleri ile yatıp kalkan R. T. Erdoğan’ın “ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz” sözleri faşist cellâtların parolası olmuştur.

Kaypakkaya yoldaş, tam da böylesi bir süreçte “ser verip sır vermeyen”, diz çökmeyen, baş eğmeyen duruşu ile yol göstermeye devam etmektedir! Önder yoldaşın direnişi, “baş eğeceksiniz”diyen cellâtlara karşı bilincimiz, ilham kaynağımız ve meşalemiz olmayı sürdürmektedir!

Türk hâkim sınıflarının, Osmanlı’dan devraldığı imha, inkâr ve asimilasyona karşı Türk milliyetinden bir devrimci olarak mücadeleyi büyüten ve 18 Mayıs 1977’de katledilen Haki Karer; teslimiyete ve ihanete, karanlığa karşı bedenlerini ateş topuna çeviren Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Öner ve Mahmut Zengin’de, “baş eğmeyip baş vererek”, 1982’nin 18 Mayıs’ında yine Amed zindanında adlarını tarihin onurlu sayfasına kazıyarak ölümsüzleşmiştir!

Dörtler’in yaktığı ateş bozkırı tutuşturmuş ve Kürt halkının bugün faşizme kan kusturan isyanına dönüşmüştür.

Açıklama şu sözlerle sona eriyor:

"Önder yoldaşın 43 yıl önce göklere çektiği kurtuluş bayrağı, yüzlerce şehitle birlikte, 21 Ekim’de Dersim Ovacık Şahverdi’de son mermisine ve son nefesine kadar direnen halk savaşçıları Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın’ın ellerinde büyümüş; 6 Mayıs gecesi Dersim Geyiksuyu’nda son mermisine kadar çarpışan Haydar Arğal ve Murat Akgöz’ün elinde kızıla boyanmıştır!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın çağrısı, sınıf mücadelesinde çatışma ve direnişin, hesaplaşma ve kopuşun en fazla yaşandığı alanlaradır!

Kaypakkaya’nın çağrısı, işçi sınıfı ve geniş emekçi yığınlarla daha fazla buluşma ve onları örgütleme çağrısıdır! Önder yoldaşın çağrısı halkımıza yönelen her türlü saldırıya anlayacağı dilden yanıt verme çağrısıdır!

PARTİZAN  MAYIS 2016"

44449

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar