Perşembe Mayıs 9, 2024

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

Gerçekten de böyle imiş. Üç yıllık zamanda birçok şeyler yaşadım, deneyim edindim. Nasıl mücadele etmek gerektiğini, nasıl bir yoldaş olunması gerektiğini; yaşamımın her alanına dokunan insanlar oldu. Daha önce yaşadıklarım arasında, tanıştığım birine gazete verirken gözündeki o mutluluğu, huzuru görmemiştim. O bakışlar bana çok şeyler anlatıyordu. Güzel ananın yürekliliğini ve İbrahim’in Diyarbakır zindanlarındaki direncini gözlerimin önüne getirdi.

Hiçbir şeyin kolay olmadığını biliyorum. Güzel ananın yoldaşı olmak da, İbrahim’in yolunda gitmek de zor iş… Ama inançla onları yaşatmak için her şeye rağmen mücadele etmeliyiz.

Sistem her gün bizleri irili ufaklı bir şekilde kendi çarkına alıyor, farkında olamasak da. 50 yıllık bir geleneğine gönül vermiş binlerce insanı da, bizleri de bir şekilde içine alıyor.

Tüm dünyayı çevreleyen kapitalist sistem, kirli kültürüyle, kirli oyunları ve savaş politikalarıyla bizleri çepeçevre sarmış durumda. Bu sistemle savaşı yürütebilmek ve kirlilikten uzak durabilmenin en keskin yolu mücadele hattından geri durmamaktır. Yaşam koşullarının her gün zorlaştığı, her gün katliamların devam ettiği bu koşullarda başta Türkiye ve Kürdistan’da halkın artık yaşamak için, karnını doyurmak için verdiği çok büyük bir savaş var. O da açlık ve yoksullukla savaşmak…

Türkiye’de her gün keskinleşen yoksulluk, işsizlikle beraber TC devletinin yıllardır bitmek bilmeyen kirli savaş politikaları, Kürdistan’da ve metropol kentlerde pervasızca devrimcilere ve Kürtlere yönelik saldırıları sonucu tüm halklarda bir sindirilmişlik haline yol açmıştır. Bu da biz devrimci ve yurtseverlerin mücadelesinin her geçen gün daha da zor olacağı ve çelişkileri de beraberinde getireceğinin bir göstergesidir.

50 yıllık bir geleneğin mirasçılarına, bu sistem kabul etmeliyiz ki birtakım davranışlar vermiştir. Birilerinin, bu geleneğin bir gazetesini alırken gözlerinin içi parlıyorsa bazıları bu gelenekte bir şekilde yer aldıkları halde ne İbrahim yoldaşa ne de bu geleneğe yakışır şekilde yaşamamakta, erkek egemen sistemin tüm kirini üzerinde taşımaktalar.

Bizler dışarıda belki düşmana karşı cesaretimiz ve devrimci duruşumuzla onları susturuyoruzdur ama yaşamlarımızın diğer kalan alanlarında sistemin içerisinde olan, sistemin tüm kirliliğini yaşıyor isek çevremize devrimciliğin sadece sokakta değil yaşamın her alanında olması gerektiğini gösteremiyor ve örnek olamıyorsak düşmana karsı direnmek bir işe yaramıyordur.

50 yıllık bu geleneğin bayrağını taşımak ona yakışır bir şekilde yaşamak gerçekten zor iş. Düşmanın halen bir fotoğrafına tahammül edemediği bir öndere ve ideolojiye sahip çıkmak, yaşatmak zordur. Bu zorlu görevi yapmak için kendimiz ile başlayıp o ideolojiyi yaşamımızın her zerresine işlemek gereklidir.

1600

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar