Pazar Mayıs 19, 2024

Korkak Kedi (Kitleyle Kedinin Hikayesi )

Ah kedi kız ah!

Marks'ta mı senin gibi proletaryayla birleşme sorunun dururken sanat proletaryayla öncüyü birleştiren mi olmalıdır sorusunun cevabını aradı durdu ?

Şimdi kalkıp desen ki sırada proletaryadan gelen her eleştiriyi hoş karşılamalıyız ne fayda.

Artık hiç bir şey umurumda değil.

Ben ölüyorum.

Seni ilk gördüğüm zaman her sokakta kitle yürüyüşlerinin yükseldiği gezili günlerden bir gün idi.

Kitle içerisinde örgütlenmeyi ret etmezken:

Kitlenin halk olduğu aklına gelmiş.

Yetersizliklerimiz dediğinde Maoistliğini...

Birler,  onlar, yüzler....  on binlere önderlik edebileceğini söylüyordun denildiğinde de bolşevikliğini unutmuştun.

Seni dar bir alana sokamaya çalışanlara uymuştun.

Sokaklarda yükselen çığlıklara kulağını kapatmıştın.

Kendin gibileriyle de koca şehrin bir kaç alanı dışında başka bir yerde gözükmezken arkadaşlarında ayrı düşmüş yolunu kaybetmiştin.

Kaybolduğun sokaklarda nasıl davranacağını bilemez bir hale getirildiğin kitle mitingiyle de karşılaşınca da irkmiş tüylerini diken diken edip tırslayarak kaçmıştın.

Bir daha seni gördüğümde bir sokak arasında faşistlerce hırpalanmış bir köşeye atılmış  yarı baygın yarı kendinde geçmiş şekildeydin.

Seni yakında görmemde ilk defa o zaman olduydu. İlk defada o zaman sıcaklığını güzel bedenini  hissettiydim.  Kucaklayıp evime götürdüğümde. Yatağa koyup güzel bedeni seyir ederken o an anladıydım ki:

Kaderimdin.

Kişini kader dediği şey neydiki:

Metanın kapital anlamda serbest dolaşım ihtiyacının yarattığı kaçınılmazlığı yaşamasından başka.

Uyanık kendinde olsan, saflarında,  o kadar yakındığın  bürokrasizmin, önderlik diktatoryasının...  halinin sonucu, kökeninde de mülkiyet sorunu, ilacının da kitleyle bütünleşmek olduğunu bildiğinden yine bende kaçardın.

Sana sahip oldum.

Seni kitlesiz bıraktıran,  bir mücadele varken sistemin krizi de buna paralel derinleşir gerçeği ortada dururken, kapitalizmin krizlerinde bahis ederek algın da kapitalizmin krizlerinin  yol açacağı açlığın, sefaletin... herkesimi birleştireceği düşüncesi oluşturan sözlerden uzak.

Tıpkı  kitaplarda çıkarımda bulunabileceğimiz gibi:

Kadrolar için en tehlikeli şey, Lenin milyonlarca insana dergiyi ulaştırdığı için böbürlenirken böbürlenmesinin dergiyi kadro ortaya çıkarabilme özelliğini yitirmiş olmasından kaynaklanmadığını görmeyip, senin istediğin gibi , savunmalarını siyaseti eleman olabileceklere ulaştırıyoruz yüzerine kurmalarıdır, bilgisi ışığında yarı baygın ne olup bittiğini bilmeden biyolojik yapın da bana cevap vermişti.

Uyandığında vücudunun da aska iştirak ettiğini biliyorcasına utangaç, başını  öne eğmiş, ama bir o kadarda mutlu bir şekilde odanın bir köşesinde geçmiş sinmiştin.

Belki de her zaman beni görünce tüylerini diken diken edip kaçarken bu sefer sende benim gibi ilk defa önderliğin beğenmiyorsanız hadi bakalım demek olmadığını görünce bundan sonra nasıl davranacağını bilmediğinden böyle davranmıştın.

Yanakların al al olmuş, tüylerini temizlemeye başlayınca da  hadi salona gidelim kedi   sana süt verem demiştim. Ayaklarıma sürtüne sürtüne peşim sıra gelmiştin. Sütünü verdiğimde beni taşımayan dizlerimle salonun ortasında duran masanın yanındaki sandalyeye oturmuştum.

Sütünü içerken de:

Biliyor musun kedi seninle bu güne kadar bir olamayışımızın nedeni sadece senin kitleye bakış açın nedeniyle de değildi ki.

Dilin nedeniyleydi de.

Dilin hep partinin dili olduydu.

Partisizlik özgürlüktür asla diyemedin.

Dilinde devletle partininde bir esaret olduğu asıl özgürlüğün komünizmde olduğunu söylediğin izler itip gitmiş.

Şimdi bana söyle kedi şimdi söyle:

Sen hiç Marks'ın, Lenin'nin hatta bir  anarşistin başarısız olan  devrimleri kapitalist anlamdaki tüm ilişkileri ortada kaldıramamış olması  

dışında  bir nedende aradıklarını hiç duydun mu  demiştim ?

Bana şaşkın şaşkın birazda korkakça bakmıştın.

Korkaklığın soru sorarken sesimdeki hiddetten belkide  ayağa kalkıp volta atışımdaydı.

Bende sana korkma kedi korkma, vücut işaretlerimdeki kabalık, sözlerimdeki hiddet...  sana karşı değil.

Hala anlamıyorsun değil mi kedi hala.

Ne zaman teorinde üretimin örgütlenmesinin görüntüsü devlet komünizminde herkesin gereksinimine ihtiyacına göre örgütlenmiş toplum olduğunu yazdın ki sende farklı kadroların ola demiştim.

Sütünü içtikten sonrada süzüle süzüle  gelmiş  kucağıma oturmuştun.

Tüylerini okşamaya başlamışken de yavaş yavaş nefesimin gittiğini hissettiydim. Ruhum bedenimi terk ediyordu. Dudağımda hafif bir tebessüm oluştuydu. Yanımda olduğuna hala inanamıyordum.  Son kez sana bakmak için kapanan gözlerimi açtığımda dizlerimin yüzerinde yoktun. Meğersem son nefesimin oyunuymuşsun. 

52349

TKP/ML TİKKO Militanlarından Eylem

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir açıklamaya göre TKP/ML TİKKO’nun kuruluşunun 42. savaş yılını selamlayan militanlar, İstanbul’da; Gazi, Sarıgazi, Yenidoğan ve Gülsuyu Mahallelerinde eylemler gerçekleştirdiler. Açıklamayı güncelliğinden ve haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

TKP/ML militanları Sarıgazi’de Kaymakamlığı yaktı

İstanbul: Bugün Taksim’e girmek isteyen kitleye yönelik saldırıyı protesto etmek için Sarıgazi’de yapılacak eylem öncesi TKP/ML militanları bir korsan gerçekleştirerek, Kaymakamlığı tamamen ateşe verdi.

Bugün Taksim’e çıkmak isteyen kitleye karşı uygulanan polis terörüne karşı Sarıgazi’de DHF, ESP, EMEP, Halkevleri ve Partizan tarafından bir protesto eylemi örgütleme kararı alındı. Eylem öncesi Demokrasi Caddesi’nde bir korsan düzenleyen silahlı TKP/ML militanları, Kaymakamlığa yönelik bir saldırı gerçekleştirdi.

Kaymakamlık tamamen yakıldı

TKP/ML MK'si:"Taksim hayal değil gerçek!"

Sokakları tutuşturmaya, barikatlar kurmaya, alanları zaptetmeye;

Taksim'i bir kez daha kazanmaya, 1 Mayıs'a!

Elinden gelen her şeyi yapmak

Egemenler her daim devletin bekaası ve güvencesi için sömürü ve baskı politikalarını gizlemeye, kendilerine yönelebilecek öfke ve tepkiyi yarattıkları hayali düşmana yöneltmeye çalışırlar. Bunun için her dönem içte ve dışta bir düşman bulmakta zorluk çekmezler.  Halkın biriken öfke ve isyanı “iç ve dış düşmanlara” yöneltmeye çalışarak, kurtulduklarını zannederler.

1918 Bir aşk destanı

1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.

"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın

Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden

Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde

Mezun oldular

Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

Secim sonuclarinin kaba bir analizi ve ana basliklar

Secim sonuclarının kaba bir analizi ve ana baslıklar;

Bir ulusun başına gelen Büyük Felaket, Bir coğrafyanın tanıklık ettiği, unutulamayacak bir yıkım…

Üzerinden yüzyıl geçmiş olmasına sadece bir yıl kaldı, o Büyük Felaket’in, o acımasız talanın ve o amansız soykırımın.Dillerin lal olduğu, kulakların tıkandığı, gözlerin kapatıldığı zamanlar hiç eksik olmadı bu yüzyıl boyunca. Ama hiçbir şeyin gücü yetmedi, bir ulusun acısını dindirmeye, soykırımla çoraklaştırılmış bir coğrafyanın kaderini değiştirmeye.
İşte, bugün vicdanlarda bir kez daha mahkum ediliyor, bir kez daha lanetleniyor, bir ulusun maruz bırakıldığı o acımasız yıkım ve kırım.

Bu acı hepimizin acısıdır !

  

 20.yüz yıl , İnsanoğlu'nun  soykırımlara tanık oldukları en karanlık dönemlerdir.

TMLGB'den 24 Nisan açıklaması!

"Tükenmeyen Gücümüz Partimizdir Öncümüz!

Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyetlerden, çeşitli mezhep ve inançlardan; ezilen cins ve kimliklerden işçi sınıfının, emekçi yığınların, köylülerin, halk gençliğinin; karanlığa mahkum edilmek istenen ve aşağılan, yok sayılan, hor görülen yığınların kızıl sancağı partimiz 42 yaşında.

Ekonomik gelişme Güney Kürdistan

Günümüzün alternatifsiz global kapitalizm koşullarında ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını ve bu farkları yaratan dinamikleri belirleyen şey nedir?

UKRAYNA’DA YAŞANAN İKTİDAR KRİZİ VE KIRIM ÖZERK BÖLGESİ’NİN RUSYA TARAFINDAN İŞGALİ BİZLERE NE ANLATIYOR!

Emperyalist güçler arasındaki rekabet ve hakimiyet dalaşı, bir asırı aşkın bir zamandır devam etmektedir.Yaşadığımız yüzyıl, katliam, zulüm ve sürgün yüzyılı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda otuz milyona yakın insan katledilmiştir. Başta kadınlar ve çoçuklar üzere, milyonlarca  insan yerinden yurdundan edilmiş, zoraki göçe ve sürgüne maruz kalmıştır. Bu insanların mallarına, mülklerine büyük bir  açgözlülükle el konulmuş, hakları gasp edilmiştir.

Sayfalar