Cuma Nisan 26, 2024

Milli mutabakat hükümeti; Çetin çetin

Türk hakim sınıflarının Yenikapı buluşmasından sonra burjuvazinin yazılı ve sözlü medyasında en çok sözü edilenin AKP, CHP, MHP’nin bir araya gelmesiyle milli mutabakatın sağlandığı, yakın bir süreçte de darbe girişiminin olumsuzluklarından sıyrılmak ve düzlüğe çıkmak için milli mutabakat hükümetinin kurulacağının müjdesinin verilmesidir.

Milli mutabakat hükümeti girişimi geçmişte kurulan Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerini hatırlatıyor. 1970 li yılların ikinci yarısında ülkemizde işçi sınıfının geliştiği; haklarını grevlerle aradıkları, fabrikalarda üretimlerin durduğu, fabrika işgallerinin yaşandığı, devrimcilerin, sosyalistlerin sokaklara çıktığı, özgürlük türküleriyle sokaklarda yüründüğü, meydanların zapt edildiği bir süreç yaşanıyordu. Açıkçası Türk hakim sınıflarının yönetmede zorlandıkları bir süreçte hakim sınıfların parlamentodaki temsilcileri Adalet Partisi (AP), Milli Selamet Partisi (MSP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) nin bir araya gelerek kurdukları Milliyetçi Cephe hükümetlerini hatırlıyoruz. Milliyetçi Cephe hükümeti işçi sınıfının örgütlülüğüne, ülkemizde gelişen devrimci mücadeleye karşı, kısacası halk muhalefetine karşı kurulmuştu. Türk hakim sınıflarının bu siyasal örgütünün görevi halkın yükselen muhalefetini boğmak, işçilerin örgütlülüğünü dağıtmak, bütün haklarını elinden alıp karın tokluğunu çalışmaya razı etmekti. Efendilerine karşı mücadeleyi yükselten devrimcileri, ilericileri, sosyalistleri katletmek, öldüremediklerini hapisanelere doldurmak birinci görevi arasındaydı. 1. MC hükümetinden sonra 2. MC hükümeti de kuruldu. Peş peşe kurulan MC hükümetleriyle halkımız yaşamak zorunda bırakıldı.

1970 li yılların ikinci yarısında kurulan MC hükümetlerinin kendilerinin besleyip eğittiği sivil faşistleri devreye sokarak sokak infazları gerçekleştirdiler. İşçi önderleri, devrimciler, ilericiler, sosyalistler katledildiler. MC hükümetleri grevleri yasakladı, işçi örgütlülüklerine saldırdı. Katliamlar gerçekleştirdiler. 1977 1 Mayıs katliamı en önemlilerindendir. Türk hakim sınıfları yaptıkları bu saldırı, işkence ve katliamları örtbas etmek, yaptıkları bu baskılara karşı halkın mücadelesini boğmak için sıkıyönetimler ilan etti. Sıkıyönetimler halkımızın mücadelesini engellemeye yetmeyince 12 Eylül 1980’de askeri bir darbeyle faşist CUNTA işi başına getirildi. Türk hakim sınıflarının sömürüsünün talan yaptığı işte tam da bu süreçtir. Yine ülkemizde tutuklamaların, gözaltıların, işkencelerin, sokak ortasında infazların, idamların tavan yaptığı da bu süreçtir.

Bugün AKP, MHP, CHP’nin bir araya gelmesiyle oluşan milli mutabakat ve sonrasında belki de kurulacak milli mutabakat hükümeti Türk hakim sınıflarının bir tercihidir. Bu Milli Mutabakat hükümeti devrimcilere, ilericilere, sosyalistlere, Kürtlere karşı bir milli hükümet olacaktır. Zaten bunun bir ipucu da HDP’nin bu Milli Mutabakatın dışında bırakılmasından da anlaşılmaktadır. Saldırının en amansızı, en acımasızı; Sur’da, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Cizre’de… olduğu gibi Kürtlere yönelik olacaktır. Kürt Ulusal Mücadelesinin boğulması, olmuyorsa zayıflatılması için T.C.’nin tüm olanakları bu Milli Mutabakat hükümeti döneminde kullanılacaktır.

Milli Mutabakat denilerek bir araya gelen bu üç parti parlamentoda üçüncü parti durumunda olan ve genel anlamda devrimcilerin, ilericilerin, sosyalistlerin ve Kürtlerin oylarıyla parlamentoya seçilen bu partinin Milli Mütabakatın dışında bırakılması önümüzdeki süreçte bu kesimlere yönelik Milli Mutabakatın gerçekleştirildiğini ve bu kesimlere yönelik saldırıların artacağının habercisidir. Özellikle de Kürtlere yönelik katliamların artacağının habercisidir. Buna bir de AKP’nin gizli ortağı İŞİS eklenirse sürecin ne denli ağır olacağı görülecektir. Antep katliamıyla saldırıların startı verilmiştir. 12 Eylül 1980 öncesi MHP’li faşist çetelerin yerini bugün İŞİD’in İslami görünümlü çeteleri almıştır. Önümüzdeki süreçte bu durum daha da ağırlaşacaktır.

Burada bir parantez açarak değinmekte yarar var. Bugünlerde tv kanallarında arz-ı endam eyleyen cumhurun başından tutalım öteki AKP yöneticilerine kadar hepsi terör örgütlerine yeni bir eklemeyle FETÖ’yu sayarken İŞİD’i de eklemeyi unutmuyorlar. Ama burada terör örgütlerine birini daha ekliyorlar! PKK’yi. Yani Kürt Ulusal Mücadelesini veren PKK’yi İŞİD’in yanına ekliyorlar. Hadi diyelim kendilerine biat edenleri kandırıyorlar ama öbür tarafta halkımızı ve Avrupa kamuoyununu nasıl aldatacaklarını sanıyorlar. Halkımızın deyimiyle ”Allah akıl fikir versin” deyip geçelim.

İçeride Milli Mutabakat sağlayan Türk hakim sınıflarının temsilcisi üç partinin uzlaşmasının hemen sonrasında 81 ilde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. İçeride bunlar gerçekleşirken de dışarıya yönelik yıllardır Suriye’deki duruma dahil olmak için can atan Türk hakim sınıfları bu sabah Carablus saldırısını başlattılar. Carablus’a yönelik T.C. tarafından başlatılan operasyonun amaçlarından biri buradan İŞİD’i çıkarıp yerine kendilerinin eğitip donattıkları ÖSO’yu yerleştirmek Bir diğer amacı da, ki esas amacı, Mimbiç’i İŞİD’den temizleyip Afrinle birleşmede bir adım daha atmış olan YPG’nin Fırat’ın batısından yani Mimbiç’ten çıkarılmasıdır. Ama buna tüm AB devletleri, ABD ve bir anlamda da Rusya karşı. Bu yönde YPG’ye bulaşmaması için T.C. yi uyarıyorlar.

Süreç bir iç savaşa gidiyor desek fazla abartmış olmayız. Bugünkü durum giderek daha da derinleşecektir. Buna karşın devrimcilerin, sosyalistler ve ilerici güçlerin örgütlenmelerini güçlendirmeleri, Kürt Ulusal dinamikleriyle sıkı bağlar kurarak demokratik cepheyi genişletmeleri bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.

Türk hakim sınıflarının saldırılarını boşa çıkarma, geriletme ve yıkma ancak geniş halk yığınlarının örgütlenmesi ve sokakları zapt etmesiyle olur. ­ 

45359

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Sayfalar