Pazar Mayıs 5, 2024

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı. Böylece, çeşitli milliyetlere mensup işçiler ve emekçiler arasına milli düşmanlık ve kin tohumları saçtı; işçilerin ve emekçilerin birliğini ve dayanışmasını baltaladı. Türk işçi ve emekçilerini, kendi şovenist politikasına alet etmek istedi! Kemalist diktatörlüğün milli meselede izlediği çizgi, tam anlamıyla Türk şovenizmidir ve bilindiği gibi, faşist diktatörlüklerin bir özelliği de hâkim ulus şovenizmini körüklemek, milli düşmanlıklar yaratarak ve kışkırtarak, emekçi halk kitlelerini bölmek, birbirine düşürmektir”İbrahim KAYPAKKAYA

Deniz, Mahir ve İbrahim’in görüşlerini yayınlarken; yorum yapmadım. Amacım yeni nesil saflarını belirtirken birilerin etkisinden kalmadan Mahir’i, Deniz’i ve İbrahim’i birebir kendilerinden öğrenmek idi. Buna rağmen İbrahim’i öne çıkarttığım eleştirileri aldım. Haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Ben İbrahimci olduğum kadar, o kadar da Mahirciyim, Denizciyim, Mustafa Suphiciyim, Yılmaz Güneyciyim, Mazlum Doğancıyım, İrfan Çelikçiyim, Pir Sultancıyım, Şeyh Bedrettinciyim, dünyanın neresinde olursa olsun zalime karşı kim ki isyan bayrağını dalgalandırmışsa ben onun yanındayım.

Deniz, Mahir, İbrahim bize Türkiye devriminin rotasını göstermişlerdi. Yani hasta olan Türkiye’ye doktor gözüyle reçete yazmışlardı ve bugün görülmüştür ki Türkiye’nin iyileşmesi için İbrahim’in yazmış olduğu reçete uygulanırsa bu hasta ayağa kalkar, yani devrim olur. Mahir, Deniz, İbrahim her türlü revizyonist akımlara karşı silahlı mücadelenin önemini öne çıkarttırmışlardı. Yani ihtilalcıdırlar, üçünün de amacı aynıydı, devrim yapmaktı. Mahir ve Deniz bugün yaşamış olsaydılar, onlarda İbrahim’in söylediklerini onaylardı. Çünkü onların amacı devrim yapmaktı.

Mahir Çayan ve arkadaşları Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i idamdan kurtarmak için, Kızıldere eylemini gerçekleştirmiştir. Aralarında ki devrimci ilişkiler, siper yoldaşlığı ve ruhuyla da kendilerinden sonra gelenlere örnek oldular. Onlar sisteme savaş açarken farklı kulvarlarda da olsa birbirlerini sahiplenmenin en güzel örneklerini gösterdiler. İbrahim ve arkadaşları, Nurhak dağlarında Sinan Cemgil’leri ihbar eden muhtarı bizzat kendisi cezalandırdı. Tıpkı Deniz’lerin idamını engellemek için iki hareketin ortak pratikteki sergilediği tutum gibi. İbrahim, Mahir, Deniz reformist ve parlamenterist mücadele anlayışına baş kaldırarak, Türkiye devrimci hareketine, yeni bir çığır açarak, mücadeledeki kararlılığı ile düzene doğrudan savaş açmıştır. O dayanışma ruhunu bugünde yoğun bir şekilde yüreğimizde hissetmeliyiz.

Mahir, Deniz ve İbrahim devrimci zoru da dönemin sosyalist hareketinden farklı bir şekilde ele almaktadırlar. “Savaş siyasetinin başka araçlarla devam ettirilmesidir” ilkesinden hareket ederler. İbrahim zoru, uluslar arası komünist hareketin tecrübelerinin izinden gidip, ülkenin üretim ilişkileri ve özgül koşulları çerçevesinde ele alarak “halk savaşı” yöntemini benimser. Dolayısıyla kendi sistematiğiyle, dönemin küçük burjuva fokocu hareketleri arasındaki anlayış farkını ortaya koyar.
İbrahim’in sistematiği, Mahir Deniz ve 71 devrimciliği içinde şu ayırt edici yönlere sahiptir:

1. Kemalizm’den köklü bir kopuş.
2. Kürt sorununda Marksist analiz.
3. Devrimci zoru, halk savaşı pratiğinde ele alma.
4. Ülkenin tarihini Marksist açıdan analiz etme
5. Kitlelerden kitlelere anlayışının amansız bir takipçisi olma.

İbrahim Kaypakkaya yıllar geçtikçe fikirleri, düşünceleri eskimek şöyle dursun, doğruluğu sosyal pratiğin içinde her gün daha fazla ispatlanan bir önderdir. Kürtlere ve Alevilere karşı uygulanan katliamlar ve soykırım politikası bile Kemalist politikanın faşizmin ta kendisi olduğunu göstermeye yeter. Kemalizm’e ‘ilerici’ diyenler onun baskılarına destek verdiler. Kemalist politikanın iğrençliğini ve halk düşmanı olduğunu İbrahim Kaypakkaya daha 1970’lerin başında ortaya koydu. Bugün T.C. Kaypakkaya’nın adından dahi korkuyorsa asıl gerçeklik buradadır.

Egemen sınıflar TC’nin kuruluşundan bu yana Kürt ve Alevi sorununu baskıcı ve katliamcı bir politikayla çözme yolunu seçtiler. Kurtuluş Savaşı sırasında Kürtlere ve Alevilere karşı Kemalistler ikiyüzlü bir politika izledi. Önce onların ulusal haklarını ve inancını tanıyacaklarını bildirdiler. Böylece savaş içinde Kürt’lerin ayrılmasını önlediler. Alevilerin de desteğini aldılar. Ancak Kemalistler hâkimiyeti sağlayınca, Kürtlerin ulusal istemleri ayaklar altına alındı. 1925 yılında bizzat Mustafa Kemal tarafında çıkarılan özel bir yasayla Aleviliği yasakladılar.

TC’nin ikiyüzlü politikasının anlaşılmasından sonra peş peşe patlayan Kürt ve Alevi İsyanları kanlı bir şekilde bastırıldı. Bu isyanlarda on binlerce Kürt ve Alevi kıyımdan geçirildi. Özellikle Şeyh Said ve Dersim İsyanlarında yüz bini aşkın Kürt ve Alevi katledildi. O günden bu yana da Kemalist katliamcı politika katı bir şekilde sürdüre geldi. Bugün bile Kemalizm’i aklama çabaları çırpınışları devam ederken, İbrahim Kaypakkaya Kemalizm’in faşizm olduğunu çok genç yaşında görmüş ve buna uygun bir komünist duruş sergilemişti. O cesareti, direngenliği ve düşünsel yapısıyla örnek bir Komünist olmuştur.

Kemalizm Kürt ve Aleviler için katliamlar ve baskı demekti. Türkiye’de tüm emekçilere yapılan baskı Kürdistan’da daha bir katı kitle katliamları, sürgün seri idamlar şeklinde uygulandı. Bazı burjuva aydınlarımızın ve kimi küçük burjuva solcularımız için ‘ilerici’ ve ‘demokratik’ olan Kemalizm aslında faşizmin ta kendisi idi. Bugünkü AKP hükümetinin, Kürt’lere ve Alevilere yönelik politikası, 1920’den buyana uygulanan Kemalist politikasının kendisidir.

Mahir de Deniz de İbrahim kadar ihtilalcıydılar. Bu düzenin yıkılması için bedel ödediler. Bugün yapılması gereken onların yarım bıraktığı davayı sürdürmektir. Devrimcilere düşen görev:  Hastayı iyileştirmektir. 1970’lere takılıp kalmak değildir. Mahir’leri Deniz’leri İbrahim’leri doğru anlamaktır.

117458

Barış Aydın

Barış Aydın özellikle devrimciler ve aleviler hakkında yazılar üreten aydınımızdır.

barisaydin@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Barış Aydın

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar