Cumartesi Mayıs 4, 2024

Örgütlemek ve hazırlanmak!

Dünyada ve ülkemizdeki toplumsal-siyasal gelişmelere baktığımızda sömürü ve yağma derinleşip yoğunlaşırken baskı ve zulmün pervasızlığından ve hızından bir şey kaybetmeden her geçen gün etkisini artırıp devam ettiğini görüyoruz. Emperyalizm tarihinin en ciddi bunalımını yaşamaya devam ediyor. Çılgınca kasıp kavurduğu dünyamız, bütün canlı varlıkları ile sömürülmekte, yağmalanmakta, tüketilip kıyamete sürüklenmektedir. Bir avuç efendi, uşak ve cellatlar dışında kalan milyonlarca insan için dünyanın sadece yerüstü değil yeraltı da bir cehenneme dönüşmüştür. Durum her geçen gün kötüye giderken keskinleşen ve derinleşen çelişkilerin, bir dizi ülke ve bölgede dipten gelen bir dalga olmaktan çıkıp yüzeye vurduğu bir gerçeklik içindeyiz. 

Emperyalist-kapitalist sistemin sonlandıramadan yaşadığı krizlerin ağır sonuçlarını emekçiler yokluk-yoksulluk-işsizlik, ağır baskı ve zulüm koşulları altında yaşamaktadır. Emekçilerin var olan gerçekliğe öfke ve mücadelesi her geçen gün ivmesi artarak yükselmektedir. Dünyaya egemen olan emperyalist-kapitalist sistemin parçası olarak işleyen Türkiye dişlisine, başta ABD olmak üzere bütünüyle emperyalist devletlerin çıkarları ve ihtiyaçlarına göre yön verilmektedir. Geçmişin “usta” bir devamcısı olan AKP hükümeti uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle halk kitlelerinin yaşam seviyesi hızlı bir gerileme içine girmiş, açlık ve yoksulluk sınırı altındaki nüfusta büyük bir artış olmuştur. Tarım ve hayvancılık dahil olmak üzere yaşamın her alanında yıkım ve işsizlik toplumsal dokuda büyük bozulmalara yol açmıştır. Ağır ekonomik sorunlar gelir dağılımında uçurumu büyütmüştür. Ahlaki ve kültürel yozlaşma bozulma ve çürümenin açık resimleri olmuştur. 

Faşist Türk devleti ağır sömürü ve yıkım politikasını sürdürebilmek için bir dizi temel yasada yaptığı değişiklik ve düzenlemelerle birlikte yasama-yürütme-yargı kurumlarını dokunulmaz, ayrıcalıklı hale getirmiş, medyayı ise toplumsal gerçekleri gizleyen-çarpıtan-AKP nin bir yalan makinesi durumuna sokmuştur. Hak ve özgürlükler alanına ait ne kadar kırıntı varsa budanıp yok edilmesi gereken görevler arasına dahil etmiştir. Hiçbir söylem ve örtü AKP hükümetinin işçi-emekçi düşmanı, Kürt-Alevi-kadın ve çocuk düşmanı yüzünü gizleyemiyor ve örtemiyor. Hiçbir oyalama ve aldatmaya dayalı “açılım politikası” ezilenlere demokrasinin yolunu genişletmiyor.

AKP hükümeti daha fazla baskı, daha fazla katliam politikasına hız vermektedir. Faşist saldırganlığıyla ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci kesimleri hedeflemekten vazgeçmiyor.  Ülkemizde bir avuç efendi, uşak ve asalak dışında kalan yüz milyonlarca insan  “cehennem” koşullarında yaşamaktadır. Bu durumun her geçen gün daha kötüye gittiği, keskinleşen ve derinleşen çelişkilerin, ezilenler arasında kaynaşmayı, ortak mücadele etme ihtiyacını ve pratiğini artırdığını söyleyebiliriz. Soma katliamıyla birlikte ülkenin her tarafından ve her kesiminden ortaya konan tepki ve öfkeler Kürt ve Türk halkının daha fazla yakınlaşmasını beraberinde getirme zeminini olgunlaştırmıştır. Roboskili anaların, Soma’da yaşamını kaybedenlerin mezarlarını ziyaret etmeleri, protesto gösterileri yapmaları Kürt ve Türk milliyetinden emekçi halkın dayanışmaları açısından oldukça anlamlı bir mesaj olmuştur. Bir kez daha görülmüş ve anlaşılmıştır ki çeşitli milliyetlerden emekçi halkın birbiriyle sorunları dertleri alıp veremeyecekleri hiçbir şeyleri yoktur. Sömürü ve baskıdan dolayı aynı sorunları, dertleri, acıları yaşayanların bir araya gelip birlikte ortak mücadele etmekten başka bir tercihleri olamaz. Sömürünün yoğunluğu zulmün derinliği iki halkın kaderini ve ortak mücadelesini ve kurtuluşunu daha fazla ortaklaştırıp, aynılaştırmaktadır.  

Sömürü ve zulüm her geçen gün daha yıkıcı ve imha edici bir tarzda sürmektedir. Kötülüklerle dolu kölece yaşam devam ettikçe kitlelerin öfke ve tepkisi artarak çoğalacaktır. Hak ve adalet arayan, insanca yaşam talep eden herkes devletin saldırı hedefi durumundadır. Halka ve gerçekliğe ait olanlara tahammülü olmayan, insana ait her kıpırdanış ve hareketi kurşun ve zorbalıkla susturmak, bastırıp sindirmek isteyen faşist AKP hükümeti azgınca saldırganlığa devam edecektir. Önümüzdeki süreçte kitlelerin öfke ve tepkileri daha fazla büyüyüp-artacak, daha fazla kitle sokağa dökülecektir. Sürecin gelişimi bunu gösteriyor. Kitlelerin sokağa taşan ve taşacak olan öfke ve tepkilerini örgütleyip, politik iktidar hedefine yönlendirmek gibi ciddi kapsamlı ağır görevler proleter devrimcileri beklemektedir. İşçiler-emekçiler için bilinçsizlik ve örgütsüzlük hali en kötü haldir. Sınıf bilincine ve örgütlülüğe dönüşmeyen her öfke ve tepki dağılıp sonlanmaya ve yok olmaya mahkumdur. Mevcut gerçeklik karşısında proleter devrimcilerin işçi ve emekçilerle birlikte yapacağı çok şey vardır. En temel vazgeçilmez görevlerin başında örgütlenmek ve devrimci bir önderlik yaratmak gelmektedir.

Önderlik ve örgüt sorunu bütün aciliyetiyle kendini dayatmaktadır. Bu görevin nitelikli bir biçim alabilmesinin ön şartı ideolojidir. Kurtuluş yoluna ışık tutan dünya görüşüdür. Buna güçlü ve sağlam bir şekilde sahip olunmadan yol göstericiliğiyle her gelişme ve sorun aydınlatılmadan örgütlenme ve önderlik sorunu çözülemez. İkinci bir şart ise sokağa dökülen her öfke ve tepkiyi politik iktidar mücadelesine çevirmektir. Göreve nereden başlamak gerekir diye sorulduğunda en fazla sömürülen, ezilen, en fazla haksızlığa ve baskıya uğrayanlardan başlamak. Sokakta, meydanlarda, direnişte olanlardan işe başlamak gerekir. İşçilerin-emekçilerin-işsizlerin-Kürtlerin-Alevilerin-kadınların-gençlerin yanında, onlarla beraber mücadeleyi ve devrimci bilinci örgütlemektir görev.   

“Partilerimiz ülkelerin büyük çoğunluğunda henüz gerçekten komünist partisi değiller, gerçekten devrimci ve tek devrimci sınıfın, eksiksiz bütün parti üyeleriyle kitlelerin mücadelesine, hareketine, günlük yaşamına katılan gerçek öncüsü değiller. Fakat bu eksikliğimizin farkındayız, bu eksikliği III. Kongre’nin parti çalışması üzerine kararında büyük bir kesinlikle açığa çıkardık. Ve bu eksikliği aşacağız.” Lenin yoldaşın bu muazzam çözümleme ve görev çağrısına kulak verip, devrimci görevler yerine getirilmelidir.

Sınıf savaşımında, devrim biliminde örgüt yasalarında bitmeyen ve asla tamamlanmayacak iki görev vardır. Hazırlanmak ve örgütlenmek. Örgütlenirken hazırlanmak, hazırlanırken başka bir görevi örgütlemeyi düşünmek. Sınıf savaşımına ait her anı her fırsatı her eylemi ve görevi örgütlemek. Havayı-suyu-ateşi-zamanı-kitleri-kendimizi-savaşı-direnişi-çatışmayı-devrimi örgütlemek. En etkili şekilde kitlelere yapılacak olan devrimci propagandayı örgütlemek, onları mücadeleye, gerilla savaşına hazırlamak.  Bu ikili görevler iç içedir. Biri diğerinin sonuna konulamaz. Biri esas alınırken diğer unutulup kenara, zamanı belli olmayan bir ana terk edilemez.

Düşünürken-çalışırken örgütlenmek, örgütlenirken düşünmek. Düşünceyi-çalışmayı-çatışmayı örgütlemek. Sokakta çatışırken örgütlenmek, örgütlenirken hazırlanmak. Sınıf bilinçli devrimciler asla tek bir işi yapmayacaktır. Her zaman esas tali olmak üzere ikili işi birlikte ele almalı, ikisini yapmayı hedeflemelidir. “Kitlelerin-yoldaşların mücadeleye hazırlanması açısından örgütlenmedik, hazırlanmadık hiçbir şey bırakmamak” temel ilke bu olmalıdır. Kendiliğindencilik-düzensizlik-dağınıklık-örgütsüzlük-plansızlık ve boşluk sınıf savaşımı açısından ölümdür.

Kitlelerin mücadelesini iktidar savaşına taşımak için hazırlıklarımızı hızlandıralım. Kitlelere güvenelim, örgütleyelim. Devrimin alevlerini örgütlenerek büyütelim! Gelecek sabırla, inatla zorluklar karşısında yılmayanların yaratacağı değerlerle kazanılacaktır.

95067

Pusula

Pusula

Son Haberler

Pusula

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar