Perşembe Mayıs 30, 2024

Partizan: “12/15 Mart Şehitleri Ölümsüzdür! Unutmadık, Hesap Soracağız!”

Katliamlar ve kıyımlar insanlık tarihi kadar eskidir. Yaşadığımız coğrafyada da ülkemiz egemenleri onlarca katliamın altına imza atmıştır. Dersim'de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta halkımızın yaşadığı tarifsiz acılara bu sefer de Gazi ve Ümraniye katliamı eklenmiştir.

Bundan 20 yıl önce 12 Mart 95’te İstanbul’un emekçi semtlerinden Gazi Mahallesi’nde devletin kontra güçleri yeni bir katliama imza attı. Kahvehanelerin, işyerlerinin uzun namlulu silahlarla taranmasıyla başlayan katliam, devrimcilerin müdahalesi ile bir direnişe evirildi. Devlet Alevi-Sünni çatışması yaratmak isterken karşısında devrimcilerin öncülüğüyle direnişe geçen, katilini tanıyan ve doğrudan onu hedef alarak karakollara yönelen bir halk buldu. Bu direniş karşısında acizleşen devlet daha da azgınca saldırarak, Gazi halkının üzerine ateş açtı ve 17 kişiyi katletti. Gazi’deki direnişe ülkenin birçok yerinden destek gelirken, halkın öfkesinin yükseldiği bir diğer semt 1 Mayıs Mahallesiydi. Devrimcilerin emekleriyle, halkla birlikte kurdukları semtler direnişin sahiplenildiği, faşizme karşı direniş bayrağının yükseltildiği merkezler haline geldi. Nitekim sokaklara dökülen ve hesap soran halka, egemenlerin cevabı yine katliam oldu. 15 Mart günü 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 kişi polisin üzerine açtıkları ateşle katledildi.

Tarihinde katliamdan, zulümden, acıdan başka bir şey olmayan TC Devleti bilmelidir ki aradan yıllar değil on yıllar da geçse şehitlerimizi sahiplenmeye devam edeceğiz. Bizlere direniş mirası bırakan şehitlerimizi halkımızın direniş geleneğinde ve mücadelemizde yaşatmayı sürdüreceğiz.

Gazi, Ümraniye, Roboski’nin Katili Patron Ağa Devletidir!

Dün Gazi’de, 1 Mayıs’ta halkın üzerine kurşun yağdıran devlet katliam geleneğini elden bırakmayarak Roboski’de 34 Kürt gencini uçaklardan üzerlerine attığı bombalarla katletmiştir. Dün Gazi’de direnen devrimcileri yargılayan, kaçırarak gözaltında işkenceyle katleden devlet, bugün Gezi’de isyan eden milyonları yargılamaya, katillerini ise korumaya almaktadır. Aradan geçen yıllar boyu değişen hiçbir şey yoktur! Faşist Türk Devleti katletmeye, halkın üzerinde korku yaratarak sindirmeye, tutsak etmeye, katillerini korumaya devam etmektedir.

Ancak halkın direniş geleneğinde ve mücadelesinde değişen bir şey olmadığı bilinmelidir. Gazi’de, 1 Mayıs’ta barikatlarda direnen halk, Gezi İsyanında, Kobané serhıldanın da milyonlar olup sokaklara dökülmüş, aynı mevzilerde, barikatlarda düşmanla çarpışmıştır. Gazi’de, Ümraniye’de devrimci dayanışmanın, birliğin gücü Gezi’de ve Kobané’de vücut bulmuş, halkın dayanışması, gücü ve birliği bir kez daha ispatlanmıştır. Bundan 20 yıl önce Karakollara yürüyerek sokakları terk etmeyenler devletin saldırılarına karşı mücadeleyi sürdürmektedir.

Bugüne değin katliamlara, baskılara boyun eğmeyen halk, Gezi isyanı'yla, Kobané Serhıldanıyla bir kez daha yıkılmaz kalelerin kitleler olduğunu göstermiştir. Devletin tüm bu katliamlarının hesabını soracak olan, Gazi’de, Ümraniye’de Gezi’de, Kobané’de bedenlerini barikatlarda siper eden, meydanları işgal eden, korkusuzca düşmanın üzerine yürüyen halkın adaleti ve öfkesidir.

Gazi’de ve 1 Mayıs’ta katleden patron-ağa devletinden hesap sormak için, 20. yılında 12-15 Mart şehitlerini bir kez daha anarken, tüm halkımızı sokağa, hesap sormaya ve şehitlerimizi sahiplenmeye Partizan saflarında olmaya çağırıyoruz.

Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

12-15 Mart Şehitlerini Unutmadık Unutturmayacağız!

Anma Programı

Gazi Mahallesi:12 Mart (Perşembe)  09.30Yürüyüş-Eski Karakol

1 Mayıs Mahallesi:15 Mart (Pazar)09.00 Mezar Ziyareti/14.00 Yemek (PSAKD)/15.00 Yürüyüş (Cennet Düğün Salonu önü)

PARTİZAN

 

61023

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Sayfalar