Pazar Mayıs 19, 2024

Partizan,Sınıf Teorisi,Atılım,Alınteri,DKP'den Paneller: 100.Yılında Ekim Devrimi işçi sınıfına ve ezilen halklara yol göstermeye devam ediyor

Paris Komünü’nden sonra, insanlığın nihai kurtuluş yolundaki en büyük ayağa kalkışı Proleter Sosyalist Ekim Devrimi’dir. Bu devrimin 100. yılındayız.

Emeğin köleleştirilmesine dayalı kapitalizme karşı Rusya'da işçi sınıfı ve müttefiki köylülüğün gerçekleştirdiği devrim, dünyanın en büyük köhnemiş düzenini, Çarlığı yıkarak tüm insanlığa yolu açtı.

Ekim Devrimi, bir uluslar hapishanesi olan Rusya'da, ezilen bağımlı ulusların kölelik zincirlerini paramparça ederek, onların, kendi kaderlerini tayin hakkını özgürce kullanmalarını sağlamıştır. Rusya'da yaşayan tüm uluslar, aynı çatı altında, Sovyetleri kurarak kardeşçe yaşadılar.

Ekim Devrimi, köleleştirilmiş ve eve hapsedilmiş kadını özgürleştirerek kurtuluşunu sağladı.

Ekim Devrimi, işçi sınıfının ve köylülüğün esir alınmış emeğini toplumsal bir emeğe dönüştürdü.

Böylece Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nin zaferiyle dünya iki sisteme, emperyalist ve sosyalist sisteme bölünmüş oldu. Ekim Devrimi’nin dünya çapındaki önemi yeni bir çağı; emperyalizm ve proleter devrimler çağını açmış olmasıdır. Ekim Devrimi aynı zamanda sömürgelerde ulusal kurtuluş çağını da açarak, ulusal kurtuluş savaşlarını emperyalizme karşı mücadeleyle birleştirmiştir.

Proleter Sosyalist Ekim Devrimi sadece ulusal çapta bir devrim değildi. Ekim Devrimi, Rusya sınırlarını aşan dünya çapında bir devrimdi. Ekim'le eski köhnemiş bir dünyadan yeni bir dünyaya doğru işçi sınıfı ve bağlaşıkları dünya kapitalist emperyalist sistemine karşı, insanlığın kurtuluş hareketinde, sömürülen yığınların mücadele yöntemlerinde ve örgütlenme biçimlerinde, yaşam ve tarzı ve geleneklerinde, kültür ve ideolojisinde köklü altüst oluşu ifade etmektedir.

Ekim Devrimi, dünya çapındaki önemi ve etkisi birbirini izleyen devrimler ve devrimci girişimlerle başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada yankılandı. 1918 Finlandiya, 1918 Avusturya ve Almanya, 1919’da Bavyera’da kurulan Sovyetler ve Mart 1919 Macaristan geçici devrimleri ve devrim girişimleri ve bir dizi ülkede kurulan komünist partileri Ekim Devrimi’nin dolaysız sonuçlarıydı.

Sosyalizm bugün de, işçi sınıfının, köylülüğün, kadınların, gençliğin ve ezilen bağımlı ulusların tek kurtuluş yoludur. 1956'da Sovyetler’deki geriye dönüş sadece bir yol kazasıdır. Dünya çapındaki emperyalist barbarlıkla ezilen ve sömürülen insanlık ancak sosyalizmle kurtulacaktır.

Devrim, sosyalizm ve ulusların bağımlılıktan kurtuluş mücadelesi bugün de dünyanın her yerinde; Türkiye, Hindistan, Latin Amerika ve Asya'da sürmektedir. Ortadoğu'da Ekim Devrimi’nin tarihsel gücünü arkasına alan Kürtler, Rojava'da gerçekleştirdikleri devrimle Ortadoğu halklarına ilham kaynağı olmuşlardır. Ulusal kurtuluştan sosyalist bir devirme Kürt emekçilerinin de tek kurtuluş yoludur. Bu yolda verilen mücadele bugün Kürtlerin ve enternasyonalist savaşçıların ellerinde yükselmektedir.

Tarihi dersler ışığında “100. Yılında Ekim Devrimi Ve Sosyalizmin Günceliği” konulu düzenlediğimiz panele tüm ilerici, devrimci ve yurtseverleri katılmaya çağırıyoruz.

Panel Tarihleri Ve Yerleri

Stuttgart

14 Ekim 2017

Panelistler:Partizan, Alınteri, Sınıf Teorisi, Atılım

Paris.

Panelistler:Partizan, Alınteri, Sınıf Teorisi, Atılım

15 Ekim 2017

Köln.

Panelistler: Partizan, Alınteri, Sınıf Teorisi, Atılım

Hamburg.

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

Manheim

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

İsviçre Zurih

Panelistler :Partizan, Sınıf Teorisi, Atılm, Alınteri

21 Ekim 2017 tarihinde tüm Avrupa'da sokak şenlikleri yapılacaktır. Bu etkinlik diğer tüm yerli ve yabacı örgüt ve partilerle ortak örgütlenecektir.

28 Ekim 2017

Avusturya İnnsburg

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi

29 Ekim 2017

İngiltere.

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

Belçika Brüksel

Panelistler: Partizan, Atılım

Viyana

Panelistler : Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

''100. Yılında Ekim Devrimi Ve Kadınların Kurtuluşu''

Panellerin yapılacağı yerler:

4 Kasım 2017

Duisburg.

Panelistler: Partizan, Alınteri, Sınıf Teorisi, Atılım

5 Kasım 2017

İsviçre Basel.

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

11 Kasım 2017

Frankfurt.

Panelistler: Partizan, Sınıf Teorisi, Atılım

19 Kasım 2017

Avusturya Viyana

Panelistler: Partizan, Atılım, Sınıf Teorisi,

Düzenleyenler

Partizan, Atılım, Alınteri, Sınıf Teorisi 

43572

Sevan bu sefer yalnız değil

 

Sevan Nişanyan’ın zekâsına, bilgisine ve hayat görüşüne hayran, onu merak eden biri olarak benim de yolum Şirince’den geçti. Geçen yıl Şirince’ye yaptığım birkaç aylık yolculuğun yaşamımda önemli bir yere sahip olacağını biliyordum, öyle de oldu… Ancak iz bırakan yalnızca Sevan Nişanyan’ın kendisi değildi. Sevan ile Müjde Tönbekici, kamuoyunun onlar hakkında düşündüğünün aksine ve hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki şahane bir aile kurmuşlar.
 

“Iyi” Papa mı?

“Yüreğin soğuksa,güneş de ısıtamaz.”[1]

Papa Benediktus’tan (ya da önceki Papa II. Jean Paul’den) sonra Vatikan’da ikamet eden Papa Francesco, “iyi” Papa mı?

Kanımca değil. Papalık kurumunun “iyi”si olmaz/ olamaz. Çünkü orası Vatikan’dır…

Tam da bu noktada Mohandas Karamchand Gandhi’nin, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz,” saptamasının altını çizerek, Immanuel Wallerstein’ın, “Katolik olmayanlar kimin Papa olacağını umursamalı mı? Elbette,”[2] saptamasını paylaşmadığımızı belirtelim.

Bu Ne Şiddet,Bu ne Celal?(Yada Gulyabani Kim?)

“İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,Kırıklar dolar kucağına,İşte orası umudun tarlasıdır.Ve orada başaklar ağırlaştığında,Sayısız ah dökülür toprağa.”[1]

Şiir şöyle: 

“gencecik cocuklardık/ milyonlar kadardık/ haykırışlarımızla türkülerimizle/ güle oynaya/ Gezi’deydik/ meydanlardaydık.

Gulyabani!/ annelerimizin masalındaydı/ zifiri karanlıktı/ çıktı geldi/ esti gürledi/ BEŞimizi yuttu/ ONİKİmizin gözünü yedi/ yetmedi organlarımızı yedi/ yetmedi/ YÜZlercemizin kolunu bacağını kafasını kırdı/ sakat bıraktı/ kimimizi komaya/ SEKiZBiNden fazlamızı yaralı kodu.

Türkiye'de paradigma değişimi ve "Derin Kürdistan aklı"

Kapitalist dönemin en önemli başarısı kitleleri gönüllü aptallaştırabilmesi, hatta köleleştirebilmesidir.Kendi çıkarlarının nerede olduğunun rasyonel bir analizini yapamadan,kitleler egemen yapının çıkarlarının kendi çıkarları olduğu yanılsamasının etkisinde ömürlerini geçirirler.Seçimlerini bu doğrultuda yaparlar,yeni nesilleri bu doğrultuda yetiştirirler.Hukukun üstünlüğüne inanırlar ve hukuk adı verilen sistem makyajının onların haklarını korumak için varolduğunu zannederler.Halbuki ezenler/ezilenler veya egemenler arası yerel/global çelişkiler suüstüne çıktığında il

Yolsuzluk

2010 yılında Anayasa refarandumu onaylanması için Maltepe meydanında halka hitaben yaptığı konuşmada Başbakan R.T.Erdoğan şöyle diyordu '' merhum Menderes'lerin biz bu yola çıkarken kefenimizi de yanımıza aldık'' dedikleri gibi,''biz kefenimizi zaten yanımızda taşıyoruz'' sözlerini şaşkınlıkla dinledim.Bir başbakan vatandaşlarına ''nasıl böyle bir şey der'' diye düşündüm.Ne yapmış olabilir ki ''kefene'' gerek duyulsun.Bu sözün ne anlam taşıdığını bugün daha rahat anlayabiliyorum.

Beni ve hamile eşimi çırılçıplak soydular!

Dışişleri eski bakanı Coşkun Kırca'nın, Kürt milletvekili K'ye cevap vermek için çıktığı meclis kürsüsünde, "Türkiye'de her Türk vatandaşı Türk'tür. Hepsi Türk'tür. Kendi vicdanınızda bunu hissediyorsanız öyledir; ama kendiniz sapmışsanız o zaman size ancak susmak ve susanlara karşı Türk devletinin gösterdiği sabırdan istifade etmek düşer, daha fazlası değil…"dediği günlerdi.

Hukuk Mu Dediniz?

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde, emperyalist bir tekelin çıkarları uğruna maden işçilerinin katledilmesi (16.08.2012)

Burjuvazi ve onu hizmetindeki kalem erbabı; “hukuk”, “adalet”, “hukukun üstünlüğü”, “yargı bağımsızlığı”, “bağımsız Türk mahkemeleri”, “demokrasi” “insan hakları” gibi kavramları çok sever. Her fırsatta bunları dile getirirler. Burjuvaziyi tanımayanlar; “bunlar ne kadar da adalet ve hukuk düşkünüymüş” diye hayret içinde kalır ve alıkışlarlar, kendi zayıf “hukuk düşkünlüklerinnden" ve  zayıf “adaletli” oluşlarından utanır olurlar.

 

“Zamanın ruh(suzluğ)u”na karşı İbrahim Kaypakkaya

“Geçmiş asla ölü değildir.Geçmiş, geçmiş bile değildir.”[1]

 

Postmodern vazgeçiş dört yanımızı kuşatmışken; çürüyen “zamanın ruh(suzluğ)u”na inat İbrahim Kaypakkaya hakkında yazmak, konuşmak çok önemlidir ve gereklidir…

Gereklidir çünkü gerçeklerin “unutuşa”, “suskunluğa” terk edilmek istendiği yalanın egemenliğinde, Mihail Yuryeviç Lermontov’un ‘Düşünce’ başlıklı şiirindeki, “Kaygıyla bakıyorum bizim kuşağa!/ Geleceği ya boş ya karanlık görünüyor...” dizeleri anımsamamak/ anımsatmamak elde değil…

Beşikçi ve Kürd resmi ideolojisi

Ömrünü Türk resmi ideolojisiyle mücadele etmekle geçirmiş,Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin kırk yıllık emektarı İsmail Hoca’nın Apocu resmi ideolojinin yeniden üretiminden ve propagandasından sorumlu Ferda Çetin üzerinden eleştiri adı altında saldırıya uğraması hazin olmanın ötesinde Kürdistan’da Kürdistanlıların iktidarından yana kesimlerle Türkiyelileşme sevdalısı entegrasyoncu kesimler arasındaki ideolojik cephe savaşının başlangıç düdüğü olma potansiyeline de sahiptir.

 

Edebiyatin Latin Cephesine kenar notlari[*]

“Adını değiştir,öykü seni anlatsın.”[1]

“Resmi payeleri hep reddettim. Legion d’honneur’ü de kabul etmemiştim. Fransız akademisine de girmedim. Yazar kendisinin bir kuruma dönüştürülmesini reddetmelidir. Bu onur verici bir paye dahi olsa bunlar kişisel nedenlerim. Ayrıca şu da var: ben iki kültürün barış içinde bir arada yaşayabilmesi için uğraşıyorum. Elbette çelişki ve çatışma var ve olmalı. Burjuva bir ailede yetiştiğim hâlde sosyalist oldum. Sempatim ondan yanadır. Bir de bu yüzden, bu ödülü verenlerin konumundan dolayı, kabul edemem,” vurgusuyla ekler Jean Paul Sartre: 

Latin Amerika'dan barış süreçleri 'El Salvador’ örnegi

  * Anlaşıldı:Savaş artık Barış demek.Öyleyse bundan böyle domuzlara at,kız çocuklarına erkek deyip geçelim...”[1]

 

El Salvador’da iç savaşın tarihi, 1970’li yıllarda, topraksız köylülerin, kent yoksullarının, işçilerin, öğrencilerin sokaklara dökülen muhalefeti karşısında ABD destekli ordunun kanlı operasyonlarına dayanır.

Sayfalar