Cumartesi Mayıs 18, 2024

Pastırmacıyan ailesinin kaderi / Ragıp ZARAKOLU

Erivan. Anadolu’da Ermeni devrimci gerilla hareketi, Zeytun, Sason, Van, Şebinkarahisar gibi yörelerin kırsalında, 1890’ların ilk yarısında başladı. Amaç, esas olarak öz savunma, Ermeni köylerinin çeşitli aşiretler tarafından yağmalanmasının önüne geçilmesi, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yerinden yurdundan edilen Ermeni köylülerinin geri dönmesinin sağlanması idi.

Bu eylemlerin ardından çok daha büyük bir baskı ve kitlesel cezalandırma geldi. Bu duruma karşı, genç Ermeni devrimcileri, Erzurumlu varlıklı bir aileden gelme Pastırmacıyan (kod adı: Armen Garo) öncülüğünde, İstanbul tarihinin ilk kent gerillası eylemini gerçekleştirdiler. Tarih; 26 Ağustos 1896. (Meraklısı, bu eylemin ayrıntılarını, Karen Pastırmacıyan’ın, kod adı ile Armen Garo’nun, Türkçede de yayınlanmış olan Osmanlı Bankası adlı kitabından okuyabilir. Belge Yayınları 2009 İstanbul)

Bankayı ele geçiren, müdürleri ve memurları rehin alan devrimcilerin temel amacı, Kızıl Sultan Abdülhamit’in Batı Ermenistan’da Ermeni köylülüğüne yönelik zulmüne dikkat çekmekti. Zaten Ermeni devrimciler, 2 yıl kadar önce Kumkapı’da, Namık Kemal yandaşlarının Abdülaziz’in son yıllarında yaptığı gösterilerden sonra, ilk politik içerik ve talepli kitlesel gösterisini, yine Ermeni köylülüğünün durumuna dikkat çekmek ve bunu durdurmak için düzenlemişlerdi. Bu göstericiler de, (1969 yılında üniversite gençliğine karşı siyasal İslamcı militanların Kanlı Pazar saldırısında yaşandığı gibi)  ‘eli sopalı’, camilerden derlenmiş, organize kalabalıkların saldırısına uğramışlardı.

Bu ‘Filistin tarzı’, ilk rehine eylemi, pazarlıklar sonucu eylemcilerin Fransa’ya gitmesine izin verilmesi ile son bulur. Fransızlar bunu rehin alınan bankerlerinin serbest bırakılması için kabul eder. Eylemciler Marsilya’ya ulaştıkları andan itibaren, ünlü Fransız dözyem servisinin yakın takibi altına alınır. Onlar hakkındaki düzenli takip raporları, ‘uygun bir fiyatla’ Osmanlı hafiyelerine iletilir. Onlar Fransa yolunda iken, Kızıl Sultan, ‘eli sopalı’ kalabalıkları sokağa salar. İstanbul’da ilk kez bir Ermeni katliamı yaşanır.

Karekin Pastırmacıyan, yarım kalmış 1908 Devrimi’nden sonra, Osmanlı Parlamentosunda Erzurum mebusu olacaktır. O sıralarda Kareken’in erkek kardeşlerinden biri Osmanlı Bankasının Erzurum Şube müdürüdür. Daha Osmanlı 1. Dünya Savaşına katılmadan kısa bir sürü önce, bir suikasta kurban gider. Alman belgelerine göre, tehcir başladığı sıralarda, banka müdürünün 2 kızına jandarma subayları el koyar. (Bak. Wolfgagng Gust, Alman Belgeleri / Ermeni Soykırımı 1915-1916, Belge Yayınları 2012 İstanbul)

Diğer bir kardeşi, Vahan ise Osmanlı ordusunun ilk ‘mektepli’ genç teğmenlerinden biridir. Enver Paşa’nın ünlü Sarıkamış 1914 aralık macerasında bacağından yaralanır. Karekin Pastırmacıyan, 1914 yılında İttihat Hükümetinin isteksizce kabul ettiği uluslararası tarafsız iki ülke komiserinin gözetiminde yürütülecek olan ‘Ermeni Reformunun’ tartışma sürecinin en aktif elemanlarından ve mimarlarından biridir.

İttihat liderleri ile yaptığı sert tartışmalar onu ve ailesini hedef haline getirmiştir. Ve 1915 nisanında Osmanlı basınına yansıyan bir fotoğrafı ise Ermeni tehcirinin gerekçelerinden biri olur. Bu fotoğrafta, Karekin Rus Çarlığı’nın oluşturduğu gönüllü birlikleri iledir. Oysa Karekin’in Rus Çarlığı ile ilişkileri sorunludur. Bir ziyaretinde, Tiflis’te çarlık tarafından tutuklanır. Osmanlı mebusu olduğu için bir süre sonra serbest bırakılır.

1905 Devrimi’nde Ermeni devrimciler hayli aktif oldukları için, sürekli takip ve baskı altındadır. Mebusluğu sırasında en çok Trabzon-Erzurum demir yolunun yapılması için çaba harcar. Sonra bu, ünlü Chester Projesine dönüşür ve Musul’a kadar uzaması planlanır. Ama bu proje de bölgeye göz diken Rusya ve Almanya tarafından engellenir. Rus Çarlığı kendisi bölgeye demir yolu yapmak istemektedir. Almanya ise Berlin-Bağdat demir yolu projesine alternatif proje istemez.

1914 eylülünde toplanan Ermeni Devrimci Federasyonunun (EDF) legal kongresine İttihatçılar bir heyet yollar ve Rus topraklarında isyan çıkarırlar ise ‘özerklik’ vaadinde bulunur. Benzeri bir teklif ise Rus Çarlığından gelmektedir. Ve herkesin beklentisi bu savaşın kısa sürede biteceğidir. Ve en korkunç savaş alanı ise iki gerici imparatorluğun savaştığı, Batı ve Doğu Ermenistan coğrafyasıdır.

Karekin Pastırmacıyan, ilk bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin Washington elçisi olur. Bu Cumhuriyet Sovyetleşince, Cenevre’ye gider ve 1923 yılında orada, yok edilen Erzurum’un ve ailesinin anılarına saplanmış vaziyette kahrından, erken bir yaşta ölür.

Ama Resmi Türk söylencelerine göre, 1916 yılında Erzincan’da, sözde Yakup Cemil onu vurmak üzere yola düşmüş, ama darbe girişimi nedeniyle kurşuna dizilince, Teşkilat-ı Mahsusa’nın ‘efsane kahramanı’ Brastikli Aziz Ağa tarafından, ‘tek kurşunla’, alnının çatısından vurulur!

‘At bre Brastikli Aziz Dağlar İnlesin!’  

94648

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

Sayfalar