Salı Mayıs 7, 2024

Saygı duyulan militan…

Halkın yoksulluk ve acılarını azaltmanın sömürü ve zulüm dolu yaşamını sonlandırmanın denenmiş ve sınanmış yolu devrimi büyütüp, özgürlüğü çoğaltmaktır. Her gün her an daha fazla işçileri, köylüleri, Kürtleri, alevileri, kadınları, gençleri tüm ezilenleri kolektif etrafında örgütlemenin yol ve yöntemini geliştirmek, zengin araçlarını yaratmaktır. Daha etkili, yaratıcı, gerçekçi propaganda yaparak kitleler üzerinde devrimci etkiyi artırmak, kitleleri adım adım kolektife yakınlaştırarak, örgütlemektir. Sınıf düşmanlarına daha etkili sarsıcı darbeler vurarak kitleleri ve kolektifi örgütlemektir.

Bütün bu zorlu ve onurlu görevleri yerine getirmek için devrimin militanına ihtiyaç vardır. İdeolojinin-programın- devrimci kararların yaşam bulmasında devrimin kadro-savaşçı ve militanı belirleyici yerde durmaktadır. Eğer sürecin ve anın devrim ihtiyacına yanıt olacak “Ne yapacağını bilen” bilinçli ve örgütlü insan eğitilip hazırlanmadığı zaman devrim gerçek olmaz.

Devrimi gerçekleştirecek militanda olması gerekli nitelik ve değerlerin başında “Tutarlı olmak”, “görevlerini yerine getirmek”, “özeleştiri vermeyi öğrenmek” gelir. İstenen, aranan, yaşanması ve sürdürülmesi gereken temel devrimci nitelikler bunlar olmalıdır. Bu niteliklerden birinin eksik ve zayıf olması durumunda devrimin zorlu görevleri yerine getirilemez özgürlüğün yolu yürünemez. Halkın güven ve saygı duyduğu kadroları yaratılamaz.

Bugün sistemin, küçük burjuvazinin kendi insanını örgütlemeye, yaratmaya çalıştığı süreçte proletaryanın devrimci kadro ve militanını yaratma ihtiyacı daha fazla ön planda olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.

“Teori ve pratik”, “iddia ve uygulama”, “amaç ve görevler” arasında uçurumlara varan uzaklıkta duran sistemle her konuda uzlaşarak barışık yaşayan, iddia ve temsiliyet düzeyi zayıf, sahip oldukları statükolarını bozmayanların ne halka ne de yoldaşlarına güven vermediği bilinmelidir. Halk ve yoldaşlık nezdinde kırılma ve güvensizlik yaratanlar sistemden, küçük burjuva yaşamından onun ideolojisinden-alışkanlıklarından tam kopuş sağlayamayanlardır. Kopuşun mücadelesini vermeyenlerdir. Bugün bu tipte küçük burjuva kişilikler yüzünden halkla/devrim iddiası, halkla/örgüt arasında aşılmaz duvarlar örülmektedir.

Her dönem devrimci saflarda tasfiyeciliğin sosyal tabanını proleterleşemeyen küçük burjuvalar oluşturmuştur. Bunlar felsefi planda idealizmi, politik alanda oportünizmi örgütsel zeminde tasfiyeciliği örgütler. Her tasfiyeci sürecin “bir müsibet” olduğu bilinciyle hareket edildiğinde görülecek ve anlaşılacaktır ki iki zıt temel sınıf arasında sıkışıp kalan bir ayağı düzen içinde bir ayağı devrimci saflarda, iddiasız, gönülsüz, kararsız, tutarsız olanlara ne halk ne de proleter devrimciler güven duyar. Bu tipte yarı-bilinçli, yarı-inançlı insanların halka ve yoldaşlarına güven vermesi güven duyulması da beklenemez. Hiçbir güvenilirliği, saygınlığı ve ciddiyeti olmayan kendinden menkul küçük burjuvaların proletarya adına ortaya çıkıp politik ve örgütsel rol çalmaya çalıştığı günümüzde bir kez daha devrimin kadro ve militanda olması yaşanması gerken niteliklerin doğru belirlenmesi ve neler olması gerektiği üzerinde ciddiyetle ve önemle durmak gerekir.

Bir militanda devrimci nitelikler neler olmalıdır? En başta aranması gereken nitelik tutarlılıktırSözünün sahibi olan, söylediğini yapan, aldığı devrimci kararları canla başla samimiyet ve içtenlikle uygulayan nitelik esas alınmalıdır. Sağlam devrimci dünya görüşüne sahip olunmadan tutarlı olunamaz. Devrimin bilgisine ve pratiğine girme cesareti gösterilmeden kararlılık kazanılamaz. Materyalist diyalektik dünya görüşüne göre eğitilip terbiye edinildiği oranda tutarlılık kazanılır. İç bütünlüğü, uyumluluğu olan proleter dünya görüşü militana hemen her konuda sağlam bir devrimci bakış-duruş hem de sorunların çözümünde tutarlılık ve kararlılık kazandırır. Teori ve pratik, eylemle söylem, savunu ve uygulamanın bütünlüğünü, tutarlılığını kazandıran yegane güç devrimci ideolojidir. Proletaryanın devrim öğretisidir.

İkinci temel nitelik ise “devrimin görevlerine sıkı sıkıya sarılmaktır” Devrimci görevler dendiğinde elinden geleni en iyi şekilde yapmakdır. Üstlendiği görev ve sorumlulukları arkada ve masada bırakmadan ciddiyetle yerine getirmek ve tamamlamakdır. İşini en iyi şekilde zamanında yapandır. “Görev” denilince yaşamın ve çalışmanın ertelenemez önceliği, mutlak yerine getirilmesi gereken kutsal değer olarak kabul etmektir.

Üçüncü temel nitelik ise başta kendi hata ve zaaflarına karşı içtenlik ve samimiyetle özeleştirelyaklaşmaktır. Yetersizlik yaşadığında hata yaptığında zaafa düştüğünde hiçbir kişisel kırgınlık yaşamadan kapris yapmadan gerekçeler arkasına sığınmadan düzeltme yol ve yöntemlerine açık olmaktır. Bir yoldaş kendisini yapıcı temelde eleştiriyorsa eleştirileri ciddiye almak eğer aynı konu üzerinden iki yoldaş eleştiri getiriyorsa önünü ilikleyip ayağa kalkarak samimi dürüst güven verici bir şekilde konuşmaya, özeleştiriyle başlamaktır. Hiçbir dış nedenler idealizmine başvurmadan, gerekçeli teoriler üretmeden, hiçbir küçük kişisel hesap ve çıkarlar içine girmeden dürüst ve samimi bir şekilde özeleştirel tutum yoluna girmektir. Herhangi bir düşünce, hareket, tavır ve çalışma konusunda eleştiri getiren yoldaşa teşekkür edilmelidir. Unutmamak gerekir yıkıcı ve bozguncu olmayan her eleştiri ciddi bir gözlem-dikkatli bir inceleme tutarlı bir değerlendirme ve kapsamlı bir analiz üzerinden yapılır. Yoldaşına eleştiri getiren her militan bir ya da birkaç konu hakkında sorun üzerinde ciddi kafa yormuş, ciddi bir izleme-gözlem-analiz yapmış demektir. Her devrimci eleştiri değerli ve anlamlı bir emektir. Devrim iddiasında samimi ve dürüst olanlar devrimci emeği her şeyin üstünde ve önünde kabul eder ve eleştirilere ciddi anlam yükler, değer verip önemser. Çok iyi bilir ki devrimci eleştiri militana güç verir. Onu her türlü küçük burjuva zayıflıklarından arındırarak, güçlendirir. Ancak devrimci eleştiriyi geliştirici ve güçlendirici olarak kabul etmeyenler ise oportünistlerdir. Devrim iddiası tükenen küçük burjuvalardır. Devrimin-partinin-halkın böylesi tutarsız, bencil, arızalı kişiliklere ihtiyacı yoktur. (Bir Partizan)

38517

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Sayfalar