Cumartesi Nisan 27, 2024

Sevan Nisanyan'a özgürlük,Tutuklu gazetecilere özgürlük

2 Ocak 2014'den bu yana cezaevinde bulunan dilbilimci,yazar ve turizmci Sevan Nişanyan,ceza hukuku çiğnenerek,sadece savunmuş olduğu düşüncelerinden dolayı tutuklu bulunuyor.Soykırım tartışmalarında geleneksel türk tezlerini çürüten,aynı zamanda tarihçi kimliği ile tanıdığımız,siyasal islamın ipliğni pazara çıkaran,sözünü esirgemeden,bedeli her ne olursa olsun,ister ölüm,ister cezaevi çekinmeyen ve bu yüzden AKP hükümeti'nin linç kampanyaları ile karşılaşan Nişanyan en son tutuklanarak 16 yıl 7 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Hakkında isnat edilen suçlamalarda,her nedense bu güne kadar Türkiye'de cezaevinde bulunan bir allahın kulu yoktur.Cezaevinde ''kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu ''na muhalet ile ''islam peygambere Muhammed'e hakaret ettiği '' gerekçesiyle bu suçlamalardan tutuklu tek siyasetçidir.Yani kaçak yapılanmaların olmadığı,müslümanlık adına yapılan hırsızlık,pedofili gibi ağır ceza gerektiren,yüz kızartıcı suçlardan insanlar,beyefendiler,yorumcular,milletvekilleri gezerken Sevan Nişanyan'ın hapiste tutulmasının tek sebebi siyasidir.

Türkiye'de Torbalı Cezaevi,Buca cezaevi,Şakran Cezaevi,Aydın Yeni Pazar Kapalı Cezaevi,Sultan Hisar cezaevi,Söke cezaevleri'ne sürgün edilerek ilerlemiş yaşına bakılmaksızın,bazen cezaevlerinde yerlerde yatırılarak,kapasitesinin dışında koğuşlarda ,her türlü suça bulaşmış,uyuşturucu,katil,hırsız gibi adli mahkumlarla bırakılarak can güvenliği hiçe sayılmıştır.Yani bir bilim adamına kö tülüklerin en kötüsü ile zulüm yapılmıştır.

Ermenistan Diaspora Bakanlığının her sene geleneksel olarak verdiği William Saroyan nişanına bu sene Sevan Nişanyan layık görüldü.Ama cezaevinde olduğu için ödülünü alamadı. '' 15 Kasım Tutuklu Yazarlar Günü '' dolayısıyla,''Uluslararası Sevan Nişanyan'a Özgürlük ve Adalet Komitesi''cezaevlerindeki gazetecilere,Sevan Nişanyan'a sahip çıkarak,mahkemelere aktif destek çağrısında bulundu.Komite aracılığıyla kamuoyuna Türkiye'de insan hakları ihlalleri,gazetecilerin tutuklanması hakkında görüşlerini belirten Nişanyan HDP eşbaşkanları S.Demirtaş ile F.Yüksekdağ tutuklanmalarından duyduğu endişeleri dile getirmiştir. '' Kürt siyasetinin yok edilişi ve anayasal düzenin çöküşü,eninde sonunda trajik geçmişini aşacağını umduğumuz bu ülkenin kasvetli geleceğine işaret ediyor '' değerlendirmesini yapmıştır.

''Türkiye'nin son dönemde şiddet ortamına ve mutlakiyete düşüşü çoğumuzu feci bir hayal kırıklığına uğrattı.Benim hapsedilmem gelen felaketin belki de bir ön ihtarıydı '' açıklamasını yine cezaevinde Index on Censarship dergisi ile geniş olarak yaptığı reportajda yine tutuklanan akademisyen gazeteci yazarlarla ilgili de '' Türkiye'de ifade özgürlüğü hiç bir zaman hayranlık uyandıracak bir düzeyde değildi,şimdi ise berbat ve gün be gün daha da batıyor '' değerlendirmelerini yapmıştır.

''Cumhurbaşkanı,Erdoğan ve hükümeti hayatta kalamama korkusu içindeler ve iktidarı devretmenin sonuçlarından dehşete düşüyorlar.Tüm muhalefete saldırmalarının ve bu ülkede zaten kırılgan olan insan haklarına karşı haşin oluşlarının sebebi bu,belki de islami yobazlığı kalpten benimsemeleri bir tür hayatta kalma stratejisidir.Su yüzünde kalabilmek için cahilleri seferber ediyorlar '' diye içinde bulunduğumuz dönemin gerçeklerini açıklamıştır.

Sevan Nişanyan siyasetçi olduğu kadar,turizmci,tarihçi aynı zamanda dilbilimcisidir.Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana TDK'nun yapamadığı,Türk dilinin ''yirmi yılımı verdim '' dediği etimolojik sözlüğünü cezaevinde geliştirerek tamamlamıştır.Hatırlanacağı üzere TDK'nun ilk genel sekreteri dil bilimcisi,Ermeni Agop Martar Dilaçar olmuştur.Kemal Atatürk tarafından atanmış,Türk dilinin gelişimine önemli katkılarından dolayı soyadını K.Atatürk '' Dilaçar '' olarak koymuştur.'' Atatürk''soyadını ise Agop M.Dilaçar, M.Kemal'e öneri olarak getirmiş,soyadı kanunu ile kabul edilmiştir.Dilaçar,Ermenice ve Türkçe'nin yanısıra yedi dil konuşan aynı zamanda dil bilimcisidir.

Sevan Nişanyan'ın tutuklanmasına sebep olan İzmir'in Selçuk ilçesi Şirince mahallesinde yıkık dökük,harabe olmuş evleri onararak zengin tarihi özelliklerini koruyarak turizme açmış,yeni yaşam alanları açarak binlerce insanın ekonomik ve sosyal olarak ilerlemesine katkıda bulunarak '' suç ''işlemiştir.Devlet vatandaşına götüremediği hizmeti,vatandaşın sorumluluğu üstlenerek çok büyük yeniliklerle Şirince'yi canlandırmış olmasından devlet rahatsız olmuştur.Şirince'nin tarihine bakacak olursak eski bir Rum yerleşim yeridir.

'' ÇİRKİNCE '' , '' ŞİRİNCE '' OLDU ;

Eskiden Rum'ların oturduğu Şirince'nin adı '' Çirkince '' idi.Rumlar zamanında altı bin nufuslu çok gelişmiş bir kasabaydı.Çevre köylerden gelen insanlar alışverişlerini buradan yaparlardı.Verimli toprakları ile tanınır,incir,şeftali,zeytin ve kirazın en verimli olduğu topraklar burada bulunurdu.Harika doğa manzarası ile kaplı Şirince'de rivayete göre derebeyi köylüleri azad edince ,kendilerine bir yerleşim yeri bulmuşlar,o kadar güzel doğa harikası olduğu için, köylüler başkalarının gelip yerleşmemeleri için adına '' Çirkince '' koymuşlar. 1922 mübadele yıllarında Türk ordusu geliyor diye Rum halkı büyük bir panik ve korku içerisinde herşeyini bırakarak kaçtı.Çevre köylerden gelen insanlar ne bulurlarsa alıp götürdüler.Yağmaladılar.Mübadele yıllarında Selanik ile Girit'ten gelen müslümanlar buralara yerleştirildiler.Ama maalesef bu doğa harikasının güzelliğini ve verimliliğini devam ettiremediler.Koruyamadılar.Ağaçlar kırılmış,topraklar verimsiz,evler bakımsız olunca köylüler bu sefer valiliğe başvurarak adının '' Şirince '' olarak değiştirilmesini talep etmişler.Yetkililer de bunu onaylamışlardır.

Zamanında Sebahattin Ali gelip Çirkince'yi görmüş ve hayran kalmış.Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra bir daha ziyaret edince ,muhacirlerin tahribatını görmüş ve tanık olmuştur.Bunun üzerine ''muhacirler geldi,köyü harap etti '' diye yakınmıştır.Aynı şekilde Yunanistan'ın Yeni Efes köyüne yerleşen Rum'lar '' biz gideliden taşı taş üstüne koymamışlar,evlerimiz harap olmuş '' diye yakınmışlardır.

Doğa harikası Şirince'nin bu günkü hali ise içler acısı durumda idi,yıkık,harabe olmuş SİT alanı evlerin eski haline kavuşması hatta onardıktan sonra '' tarihi eser '' olarak tescil ettiren,çoğu evlerin bakımı ve onarımını tamamlayıp turizme kazandıran,senede 600-800 bin insanın gelip ziyaret ettiği yer haline dönüştüren,devletin görüp sesini çıkarmadığı,aslına uygun olarak yapılan evlerin izin istenmesine rağmen verilmeyen,turistlerin hayran kaldığı '' ne güzel bina '' dediği,sosyetenin sık uğrak yeri,fiyatların tavan yaptığı yere dönüşen Şirince'deki gelişmeler devleti rahatsız etti.Turizm cennetine dönüşünce devlet S.Nişanyan'ı tutukladı.

S.Nişanyan tarafından onarılan evler Turizm Bakanlığı'nın Turizm tanıtım kataloklarında utanmadan gösterilmesi ayrıca kendi çelişkileridir.Tamir edilen evler bugün otel olarak turizme açıldı.Sosyal alanda ise Türkiye'de ilkler burada yaşandı.Ali Nesin tarafından oluşturulan Matematik köyü de eğitim ve matematik alanında araştırma merkezi olarak hizmet vermeye başladı.Dünyaca tanındı.Tiyatro okulu oluşturuldu.Her sene burada festivaller düzenlenerek Türkiye'nin tanıtımı için iyi bir sosyo-kültürel adım oldu.

SİT alanı olarak kabul edilen,bütün başvurulara rağmen cevapsız kalan,herkes gibi kendi toprağı üstüne inşa ettiği 60 m2 kare ev çok görülerek yıkıldı,bu yetmiyormuş gibi tutuklanarak cezaevine atıldı.Oysa Anayasa mahkemesi TCK yasalarına göre izinsiz olarak yapılan,ev sahiplerinin ceza landırılmasını iptal etmiştir.Hal bir hristiyan,bir Ermeni olunca yasalar rafa kaldırılarak hiçe sayılmıştır.Yani kişiye özel kanunlarla cezalandırılan,bu tip davalardan cezaevinde olan tek bilim adamıdır.Aynı şekilde diğer evlerin hiç birine dokunulmamış,hiç biri hapis cezasına çarptırılmamıştır.

Memlekette hukuk düzeni olmadığı zaman,orman kanunları devreye girer.Oysa,C.Başkanlığı köşkü,camii ve konutlar '' kültür '' merkezi olan Atatürk Orman Çiftliği talan edilerek,izinsiz yasalar hiçe sayılarak inşa edilmiştir.Ankara'nın en büyük yeşil alanı üzerinde inşa edilen Kaçak saray'ın bulunduğu alan 1992 yılında '' doğal ve tarihi SİT alanı '' olarak koruma altına alınmıştır.Ama AKP hükümeti bu kanunda bulunan '' tarih '' statüsünü değiştirerek, KHK ile Hazineye devretme kararı aldı.

Erdoğan'ın her zaman söyleyip de yapmadığı '' yasalara uymadılar '' ''mahkeme kararı '' diye avazı çıktığı kadar bağırdığı meydanlarda Kaçak saray'ın durdurulması için Ankara Barosu'nun ve Hukuk'çuların itirazları reddedildi.Tarihi SİT alanı üzerine inşa edilen Kaçak Saray'ın durdurulması çağrısı,yasalar rağmen devam etti.Her seferinde itirazlar ''devlet sırrıdır'' denilerek karşı çıkıldı.Yıkım kararı da verilen yargıya Erdoğan '' güçleri yetiyorsa yıksınlar '' diyerek bildiğini okumuş,yasaları çiğnemiştir.İki olay,iki örnekte Erdoğan devlet imkanlarını kullanmış,Sevan ise mağdur edilerek üstelik hapise atılmıştır.Bunun adı çifte standard değil de nedir ?

Bu günlerde sıkça rastladığımız,beğenilmeyenin,muhaliflerin,gazetecilerin tutuklanıp cezaevine atılmaları için uydurulan '' halkı kin ve düşmanlığa tahrik '' suçlaması ile birçok insan cezaevine hiç bir suçu olmadığı halde atılmaktadır.Muhafazakar yazar ve yorumcuların her akşam tv ekranlarında içler acısı durumlarını şaşkınlıkla izliyoruz.Savundukları düşüncelerin ne medeni kanunla,ahlak kuralları insanlığın ortak değerleri ile uzaktan yakından alakası yoktur.Hal böyle iken Sevan Nişanyan'ı '' dini değerleri aşağılamak,nefret suçu '' işlediğini ve bu yüzden cezalandırılması için kampanyalar düzenleyerek hapis istenmesi ayrı bir çelişkiler yumağıdır. Muhammed'in ve islamın eleştirisini yaptığı '' nefret suçlarıyla mücadele etmeli '' yazısında '' bundan yüzlerce yıl önce Allahla kontak kurduğunu iddia edip bundan siyasi mali ve cinsel menfaat temin etmiş bir Arap lideriyle dalga geçmek nefret suçu değildir '' düşüncesini savunduğu,bu kısa ve özlü anlatımdan rahatsız olunduğu için cezaya mahkum edilmiştir.

İŞİD'e karşı olduklarını iddia eden,oysa ki muhafazakar ve şeriat sistemini getirmeye çalışılan an layış on dört yıldır iktidardadır.Çok eşli evlilikler,9/12 yaşlarında çocukların evlendirilmesi,cinsel istismara uğrayan çocukla,suçlunun evlendirilmesi,70 yaşında dahi olsa evlendirilmesini öngören yasanın meclisten geçirilmesi,gibi çağdışı,medeni toplumlarda olmayan sapık,pedofili olarak görülen suçlardan kendilerini arındırmaları gerekirken,Sevan Nişanyan için '' dini değerleri aşağılamak''gibi suçlama getirmek hükümsüzdür.İnsan onur ve şahsiyetini ayaklar altına alan bu insanların ahlak ve edeb ile alakaları yoktur.Olamaz.

KALEM KILINÇTAN KESKİNDİR !

Bu güne kadar yeryüzünde hür düşüncenin hiç bir kuvvet,silah veyahut cezaevi ile engellenmesi mümkün olmamıştır.Tutuklanan gazeteciler,akademisyen ve yazarların tek silahı ise kalemdir.Her zaman iktidarlar,diktatörler düşünceyi ifade eden kalem karşısında mahkum olmuşlardır.Türkiye'de de böyle olacaktır.Toplumun en ileri kesimini susturarak,hapishanelere atarak amaçlanan Erdoğan'ın '' kral '' olabilmesidir.Aceleye getirilmek istenen Anayasa'nın meclisten geçirilmesi varsayalım olmuş olsa bile sorunun kendisi çözülmüş olmayacaktır.Aksine kar topu gibi büyüyerek çoğalacaktır.Ahmet Şık'ın tutuklanması gerçeklerin gizlenmesi için korkunun ifadesidir.Çünkü Erdoğan ile Gülen'in bir ve aynı olduklarını,ipliğini pazara çıkaran ilk gazetecidir.Bunun için hedef olmuştur.Erdoğan'ın Suriye politikalarını eleştiren,İŞİD ile ilişkilerini kamuoyuna anlatan Hüsnü Mahalli,basın kartı iptal edilen Amberin Zaman,Akademisyen Prof.Dr İştar Gözaydın,Mahir Kanaat,Diha'dan Ömer Çelik,Metin Yoksu,Sevan Nişanyan,Derya Okatan,Tunca Öğreten,Eray Saygın... ve daha niceleri toplumun gür sesi, susmayan öncüleridir.Amaç gerçeklerin halka ulaşmasını engellemektir.

Tutuklandığı ilk günden bu yana haksız yere ağır cezalarla karşı karşıya kalan Sevan Nişanyan gibi bir bilim adamına ,eksiklikleri bahane edilerek,duyarsız kalınmıştır.Sevan Nişanyan'ı, özgürlüğünü savunmak herzamankinden daha acil görevlerimiz arasındadır.Ethem Mahçupyan veya Markar Eseyan gibi Saray soytarıları olmuş olsaydı,bugün Sevan Nişanyan,Erdoğan'ın baş tacı olurdu.Ama O,halkını savunduğu,soykırımı inkar edenlerin kafalarına vura vura,teşhir ettiği için,100.yılında cezaevine atılarak susturuldu.

Her dönemde devlet kendi çocuklarını yaratmış artık bu bir gerçeklik halini almıştır.Önceden bir döneme damgasını vuran '' iyi çocuklar '',yerini '' öfkeli çocuklar '' a devretmiştir.Terörist demeye dili varmayan,koruyan,besleyen,silah ve cephanelik gönderen devletin artık bugün bütün icraatları ortya çıkmıştır.Yargılanmak ve hesap verme korkusu şimdiden başta Erdoğan ile tüm yandaş çevreleri sarmış durumdadır.Erdoğan'ı iktidar yapan bugünlere getiren, misyon yükleyen efendilerine karşı çıkmaya başlamıştır.Bunun için güvenilir liman olarak gördüğü Putin'e sığınmıştır.Bu git-geller,artık çığrından çıkmış efendileri Erdoğan için son '' nokta ''yı koymuştur.

'' Öfkeli çocuklar '' 2017'nin ilk saatlerinde Yeni yıl kutlaması yapan kalabalık kitle içerisine silahla girerek acımasız ve barbarca savunmasız insanları öldürmüşlerdir.Bu tür saldırılara daha önceden de tanık olmuştuk.Reina'ya yapılan saldırı,Türkiye'nin Bataclan'ıdır.Orada da tiyatroda konser izleyen kitle taranmış yüze yakın masum insan öldürülmüştü.Bu sefer aynı saldırıyı İstanbul'da ortaya koydular.Üstelik polisin aşırı güvenlik önlemleri altında,insanlar öldürüldü.Katil elini kolunu sallayarak kaçtı.Tüm bunlar hemen yanıbaşında bulunan karakola çok kısa mesafede gerçekleşiyor.Olaydan sonra faili olduğu ileri sürülen kişi ile hedef şaşırtılarak,katil veya katillerin kaçması sağlandı.Tanıklar olayda birden fazla kişinin olduğunu söylemesine rağmen,polis tek kişi üstünde durarak,48 saat sonra resmini yayınlayark çok geç davranmış,katilin kaçmasına göz yummuştur.

Esas acı olanı ise,barbarlığın son halkası muhafazakar,yobazların '' oh oldu '' diyerek sosyal medya aracılığıyla sevinmeleri,öldürülen insanları bir kere daha öldürmüş,kemiklerini sızlatmış yakınlarına ve insanlığa derin acılar yaşatmıştır.

* * * *

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN,SERSALA WE PİROZ BE 2017, ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ

46288

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

"Güleç yüzlü yiğit komünist şehit düştü" Osman Oğuz

Kapkara, zapzayıf bir adamdı, dışarıdan bakınca. Ama koca cüsseli olanı bile öyle bir sarardı ki karşılaştığında… Hani, “Ne çelikten irade kardeşim!” dersin ya bazılarına, öyle biri işte. Dosta candan güler, gülmek diye buna denir; düşmana ser verir, sır vermez.

İslamcı faşist diktatörlüğün korkusu

Adı resmileşmemiş, ama fiiliyatta TC artık islamcı faşist bir diktatörlüktür. Egemen sınıflar arasında bu konuda bir anlaşmazlık var. Ancak, gelişmeler bunun resmi bir hal alacağıdır.

Mussolini, Hitler ve Franco, faşizmi açıktan savundukları gibi, Erdoğan ve arkasındaki sermaye ise, açıktan “islamcı” bir iktidarı savunuyorlar. Meclis Başkanları bunu açıktan dile getirdiği, Erdoğan ve diğerleri ise teyit etti. Teyit etmelerine de gerek yok, 14 yıllık savunu ve uygulamaları islamcılığı bütünüyle yerleştirmek ve Suudi Arabistan benzeri Selefi iktidar kurmaktır.

79-ԵՐՈՐԴ ՏԱՐԵԼԻՑԻՆ ԱՆԻԾՈՒՄ ԵՆՔ ՏԵՐՍԻՄԻ ՑԵՂԱՍՊԱՆՈՒԹՅՈՒՆԸ:

79.YILINDA DERSİM TERTELESİNİ LANETLİYORUZ !

Kürt, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani, Alevi, Ezidi halklarına mensup farklı etnik ve inanç sahibi toplulukların bir arada yaşadığı coğrafyamızda yüzyıllardır hiçbir zaman kan, gözyaşı ve acı eksik olmamıştır. Zulüm, bugün bile mazlum halkların kanları ile sulanan topraklarda en koyu ve vahşi şekilde devam etmektedir.

Parti biziz /Halil Ahmet

Belki biz olmayacagiz ama bu celik aldigi suyu asla unutmayacak,Ibrahim kaypakkaya.

Sorunlari cözme tarzimiz olaylara olgulara bakis tarzimiz ve bunlar arasindaki iliskiyi ele alisimiz nasil olmalidir.

Dogaldirki yazinin basligindanda anlasilacagi gibi parti biziz .Biz partiyiz ve dogal olarak partinin ele alinisi ve degerlendirilmesi parti onderligi ve cizgisinden bagimsiz olarak ele alinip degerlendirilemez.

Faşizme Karşı Direniş, Serhildan!

Faşist Kemalist Diktatörlük başta Kürt ulusu olmak üzere parolası mücadele ve direniş olan tüm halk kesimlerine azgınca saldırmaya devam ediyor. Hâkim sınıf kliği AKP sistemli baskı ve sömürü politikasına, katliam, gözaltı ve tutuklama terörüne geride bıraktığımız iki seçimle (7 Haziran-1 Kasım) birlikte hız kazandırmış, Kürt ulusuna, işçi ve emekçilere, kadınlara, çocuklara, LGBTİ’lere, doğaya ve yaşama karşı teyakkuza geçerek yeni bir saldırı dalgası başlatmıştır.

" Devrimci cephe hareketi "üzerine

Kaypakkaya'dan günümüze 44 yıl geçti. Yaşadığımız devrimci deneyimler bizlere önemi azımsanmayacak kazanımlar bıraktı. Bu bizler için önemli miras bu mirası doğru özümsemeliyiz, kavramalıyız ki, gelecekte Halk Cephesi’ni kurma yolunda ufkumuz açık olsun. Gereksiz polemiklerden böylece kaçınmış olunur. Eğer ki mesele doğru kavranmaz, önemsenmez ve de olsun-bitsin mantığıyla hareket edilirse ciddi yaralar alınır.  "Kaş yapalım derken, göz çıkarmış "oluruz.

PARTİ VE KAYPAKKAYA ÇİZGİSİNE SAHİP ÇIK, TEORİK TEMELLERİNİ GÜÇLENDİR, ONU KAVRA ve GELİŞTİR

Partimizin kurucusu şahsında amaç ve araç, hedef ilişkisi bağlamında kuracağımız analiz-sentez ilişkisi bizim sorunu nasıl ele alacağımızla direk ilintilidir. Tarihsel olarak olaya baktığımızda İbrahim Kaypakkaya (İK) sıradan bir devrimci önder değildi. Onu komünist yapan doğrudan savunmuş olduğu ve yaptıklarıydı, yani teori ve pratik bütünlüğüdür.

Bir ikiye bölünür / Halil Ahmet

Herşey bir çelişkidir. Bu Maoist felsefi tanımdan yola çıkarak soruna bakarsak olayları ve olguları ve bunların arasındaki iç bağlantıları doğru bir şekilde kurabiliriz.

“Hareketin kendisi bir çelişkidir veya bir ikiye bölünür” Maoist felsefi yaklaşımını nasıl ele almalıyız? Başkan Mao’nun bu noktadaki ML’ye yaptığı katkılardan biri olarak felsefe alanında çelişki yasası olduğu gerçeği de herkes tarafından kabul edilmektedir.

“Bir ikiye bölünür ama asla iki birleşip bir olmaz. İkiyi bir yapmak revizyonistçe bir yaklaşımdır.” (Mao Zedung)

TKP/ML – TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI: 24 Nisan devrimin zorlu ve onurlu yoludur!

Savunduğu devrim öğretisiyle burjuva-feodal devletin soluğunu kesen kıvılcımı-aleve, alevi tüm ülkeye yaymaya çalışırken sadece gerçeğin sesine ve gerçeğin izinde yürümeye çalışan Kaypakkaya yoldaş işçi sınıfının ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımızın önderi olmaya devam ediyor. Kaypakkaya yoldaşın devrim ve örgüt öğretisi, işçi sınıfının kazandığı ve sahip olduğu en ileri devrimci öğretidir. Ülkemizde hiçbir teori, hiçbir düşünce ve strateji Kaypakkaya yoldaşın ortaya koyduğu kurtuluş yolu kadar gerçekçi, uygulanabilir ve güvenilir değildir.

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

Sayfalar