Pazar Mayıs 19, 2024

Şİİ-SUNNİ ÇATIŞMASI AMERIKA'NIN NE ISINE YARAR ?

Bu makaleyi 2011 tarihinde kaleme aldim, bugun yanibasimizda neler yapilmak isteniyor sorusuna 3 yil oncedn bir cevap; guncelligini kaybetmedigi icin yeniden yayinliyorum...

''herşey göründüğü gibi olsaydı,bilime gerek kalmazdı'' Karl Marks

Ne emperyalızm eskı-klasık Emperyalızmdır, ne emperyalızm sadece amerıka-avrupadır,ne dunyadakı tek celıskı emek-sermaye celıskısıdır,ne emperyalıstler arası celıskıler ortadan kalkmıstır,ne de hıcbırsey gorundugu gıbıdır.

AKP Bitlis milletvekili Vahit Aker,Istanbul'da Pier Loti tepesine ''Idris bitlis-i" adi verilmesini onermis.
Idris-i Bitlis'nin kim oldugunu anlatmadan once, ne yapilmak isteniyor onu soyliyelim.

Bu basit bir AKP nin sunni-islamlami gizlice yayma plani degildir.

Zehrin ucu daha derindir.

SUNNI-KURD KILICI ILE ALEVILIK EZILMEYE, KURT KURTULUS HAREKETI YOLUNDAN SAPTIRILMAYA CALISILIYOR.
Yapilmak istenen alevileri provake etmek ve sunni-safi mezhebi ile alevileri catistirmak !

Alevi evlerini son donem kim gizlice isaretliyordu? sorusununin cevabi saniriz simdi daha anlasilir.

Neden yine alevilere acik saldiri bu donem yeniden baslatildi, 'sozde alevi acilimi' gume mi gitti diye soranlara ise kafalarini kaldirip Suriye ye bakmalarini oneririz.Gundem degisti. 

...ve irak ve pakistanda ki sunni- sii catismalarina !...bunu planlayan CIA seflerine!

bakalim internete gore idris- bitlisi kim mis?

''Şeyh İdris – i Bitlisi, Alevilerin katledilmesinin vacip olduğu yönünde fetvalar vermiş, Şah İsmail ve Safevilere karşı Kürtleri Osmanlı ile itikafa taşımıştır. Kendisi Şafii Kürt din alimi olarak Sünni İslam’ın dışında kalan İslami yorum mensuplarının başında gelen Alevilere karşı gerçekleştirilen Osmanlı katliamlarına meşruiyet kazandırmak için fetvalar vermiş biridir.

Bu noktada Osmanlı’da öne çıkan isimler Ebussuud Efendi, İbn – i Kemal ve Şeyh İdris_i Bitlisi’dir. Şeyhülislam olarak görevlendirilen bu şahıslar Alevilerle ilgili verdikleri fetvalarda kan dondurucu ifadelerle katliamlara dinsel meşruiyet kazandırmaya çalışmışlardır.

Başta Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim gibi Osmanlı padişahları ve Kuyucu Murat lakaplı kimi Osmanlı paşaları bu fetvalara dayanarak on binlerce Alevi’yi hunharca katletmişlerdir. 

Söz konusu fetvalarda neler dendiğine bir bakalım,

Osmanlı’nın Şeyhülislamlarına göre Aleviler;

“Ar, namus tanımazlar, bilmezler.

Şeriata aykırı düşünce ve inanç içindedirler.

Şeriatı küçümserler, Kur'an'ı hafife alırlar.

İlk üç halifenin halifeliğini inkar ederler.

Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a söverler.

Peygamberin eşi Ayşe'ye söverler.

Kafir ve ehl - i fesattırlar, dinden dönmüşlerdir.

Başlarına giydikleri, küfür ( kafirlik ) ve Kızılbaşlık işaretidir.

Hem dinsizdirler hem de sultana isyan ederler.

Kadınlarının ve erkeklerinin nikahları batıl ve geçersizdir. Bu nedenle çocuklarının her biri zina ( veled - i zina ) çocuğudur.

Ehl - i din olan akrabalarından dolayı miras hakları yoktur. 

Kestikleri hayvanlar murdardır, etleri yenmez.

Okla, köpekle, doğanla avladıkları dahi murdardır. 

Topluca öldürülmeleri gerekir.

Onları öldürmek için yapılan savaş, en büyük, en kutsal savaştır.

Bu uğurda ölmek şehitliğin en ulusudur.

Tamamını öldürüp yok etmek Müslümanlar için farzdır.

Onlara eğilim duyanlar, onlara katılmak isteyip de yakalananlar ve onlara yardımcı olanlar, onlar gibi kafirdirler, öldürülmeleri vaciptir.

Kızılbaşların malları, çocukları ve karıları müslümanlar için helaldir, ganimettir.

Kızılbaşların pişmanlıklarını n, tövbelerinin, yalvarmalarının hiçbir değeri yoktur. Öldürülmeleri vaciptir.”

Alevi / Kızılbaş Türkmenleri öldürmeleri konusunda askerleri teşvik etmek için " yedi kızılbaş öldüren cennete gider." Şeklinde telkinlerde bulunanların siyasal ikbal kaygısıyla dini nasıl kullandıkları gerçekten ibretlik bir olaydır. '' alinti internetten

Arkadaslar,bu cok kapsamlı ve derınlıklı bır polıtıka...

CIA nın stratejık planlama merkezının bu yenı taktıgını cok ıyı kavramak gerekır,ne yapılmak ıstendıgını kavrayamazsak,onune gececek polıtıkalar uretemez ve cıa gundemının oyununa gelırız....

Polıtıkaları akp ye kadar TÜRK-İSLAM senteziydi,bu polıtıka batıda da kurdıstanda da 2000 lı yıllara kadar devlet polıtıkası olarak tufek zoru ıle uygulandı. Yanı turk ıslam sentezını sadece akp donemı ıle baslatmak, boyle yorumlamak dogru degıldır. 

Bu resmı bır devlet polıtıkası olarak cumhurıyetın basından berı aynı kaldı. kımılerı Kubılay provakasyonunu kullanarak orduda baslatılan tasfıyelerı ve akabınde sıyası olarak cumhurıyetın kurucu kadroları ıcındekı ıslam agırlıklı-tutucu cızgının hep bas tehlıke oldugunu soyler ve cumhurıyetı laık bır modernızm olarak tanıtır. Bu Kemalıst kadroların tarıhı, resmı tarıh cızgısıne uygun olarak halka tanıtma polıtıkasıdır ve basını CHP ceker. 

Ancak bu tarıhe objektıf bakmamak olur. Kemalıst Turkıye de turk-ıslam sentezı ozellıkle dıyanet elıyle resmı merkezı bır devlet polıtıkası olarak basından ıtıbaren, tepeden, bas bır polıtıka olarak kurgulanmıs ve uygulanmıstır. 

Kaldı kı Mehmet Akıf Ersoy vs sahsında sımgelesen tutucu turkculuk cızgısı ıle Kemalıst turkculuk cızgısı arasındakı ıktıdar kavgası ıslamın devlet yonetımındekı agırlıgına ılıskndır. Yanı ne tutucu turkcu cızgı, ne de sozde laık turkcu cızgı arasında sunnı ıslamın resmı devlet dını olmasına karsı bır fıkır ayrılıgı yoktur. 

Aralarındakı fark nıtelıge ılıskın degıl, agırlık ve yonteme ılıskındır. Bu farklılıgı en guzel soyle anlayabılırız; TÜRK-İSLAM SENTEZİ Mİ? İSLAM-TÜRK SENTEZI Mİ ? Iste 2000 yıllara ve AKP ye kadar cumhurıyetın geleneksıl polıtıkası türk-islamcı kanatın alınde olmustur. Degısen tek sey budur.

Bu geleneksel tarıhsel kemalıst poıtıka ulusal hareketın etkısıyle Kurdıstan'da bosa cıkartılınca ve gecerlılıgını yıtırince, bu kez onun yerıne kurt bolgelerınde tekrar merkezı devletın yenıden ınsıyatıfı elıne alması ve merkezı otorıteyı guclendırmek ıcın, ıslam-kurt sentezi denemelerı oldu. 

Ozellıkle kurt Hızbullahı bu polıtakanın uygulanması ve PKK nın onunun kesılmesı ıcın bır devlet polıtıkasının pılot uygulaması, denemesı olarak yururluge konmustur. Bu polıtıka bugun daha derın ve yaygın olarak Kurdıstan'da bır devlet polıtıkası halınde halen uygulanmaktadır. Ozet olarak, bugun, esas olarak batıda ıslam-turk sentezı ve doguda ıslam-kurt sentezı bır devlet polıtıkası olarak, devletı elınde tutan kanat tarafından gelıstırılmektedır....

Ancak ! burda yenı bır polıtka var,bunun denemelerı var !...Bugun devletın stratejık polıtıka merkezının , ki bu beyın
CIA danısmanlarıdır, gelıstımeye calıstıgı polıtıka ;ıslam-turk sentezı ve ıslam kurd sentezını bır cephe olarak bırlestırmek ve bır akım olarak kürtçülük,kürt miiliyetciliği akımlarının hareket alanını daraltmak ve kürtcülüğüde ıslamcı akımların baskısı altında tutmaktır...

PKK nın tamamıyla teslım olmamasının karsılıgı, sadece askerı ve sıyası operasyonlar degıldır. Devlet aklı bunun cok otesını gorur. Sıddetın etkısının sınırlı ve gecıcı oldugunu bılırler. Bu yuzden daha kapsamlı, daha uzun vadede hakımıyetı ellerınde tutmak ıcın toplumsal tarıhı akımları mevcut sıstemın ömrünü uzatma amacıyla, bırbırıne karsı kullanmak polıtıkası az cok tarıhı ınceleyen herkesın gorebıldıgı bır dunya polıtıkası olarak, heryerde, her cografyada uygulanır tarhler boyu.

Burda, ıste ıslam agırlıklı turk-kurt yenı bır sentez gelıstırılmeye calısılıyor.Degısım burdadır, Yenı olan budur. Bu yenı polıtıkanın,yenı cephenın gerceklesmesı ıcınse, alevıler tarıhsel bır kurban olarak yenıden secılmıstır. 

Islamın etkısı altındakı turk ve kurt mıllıyetcılıgını mevcut sıstem ıcınde bırlestırebılecek tek sey bulunmustur ve o zaten tarıh boyunca herzaman da kullanılmıstır..Tarıhı Alevı Dusmanlıgı....

Ve ote yandan ortadogu ve uzak asyada CIA' nın bır sunnı-sıı catısması orgutledıgı zaten bılınen bır gercektır...Amerıka ozellıkle şii akımların onunu keserek Iran' ın onunu kesmek ıstemektedır...

Pekı ıran neden bukadar onemlıdır?

Esas hedef Iran olsa bu sorun coktan halolurdu...Cın-Rusya-Hındıstan bloku, ekonomık kavga, dunyada esas olarak bu blokladır...Esas hedef budur ve Iran bu blokun egemenlık alanının kusatılmasında bır ılerı karakoldur...Onu onemlı kılan da budur....

Sunnı -Sıı catısmasının tum ıslam ulkelerınde orgutlenmesının nedenı de budur..Turkı cumhurıyetlere bakın; Azerbecan Turkmenıstan vs Sanghay Blokuna yakın ya da etkısı olan musluman ulkelere bakın...Sıı -ıslam agırlıkıdır, Iran'A bakın..Bırde Amerıka- Avrupa blokuna yakın ıslam ulkelerına bakın; sunnı ıslam agırlıklıdır....

Onumuzdekı 3.dunya savasının on cephesı bır hrıstıyan-musluman catısması senaryosu ıle degıl, ama pekala bır sunnı-şii ıslam catısması ıle hergun yazılıyor..

Tum ıslam ulkelerınde yenı CIA planı budur..

Ya şii ıslam agırlıklı musluman ulkeler Sanghay Blokunun etkısı altından cıkıp Amerıka Avrupa blokunun cıkarlarına yaklasacaklar ya da AMerıka cevresınde yogunlasmıs sunnı-ıslam kılıcı ıle hızaye getırılecekler...

Tum bu kavgaların ardında tabıkı ne ıslamın ne hrıstıyanlıgın ne de sıı ve sunnılıgın onemı vardır..tek onemlı sey dunya hakımıyetını ele gecıren trostlerın semsıyesı altında bugun gızlenen bolgesel gerıcılıklerın kendı cıkarları, azamı kar ve dunya hakımıyetınde kendı lokal guclerını artırmak polıtıası vardır...

Oyun, plan, senaryo cok buyuk, tehlıkeler buyuk! Karsı polıtıkalar bu zemınde ele alınmalı ve karsı polıtıkalar üretilmelidir..Yoksa bu sadece bır alevı sunnı dusmanlıgı sorurunun yenıden kasınması yada ıslamın yayılması sorunu degıldır...meseleyı boyle yorumlamak hem dar bakmak hemde esas planı gormemek ve gelen tehlıklelerı gormemek olur...

Son söz; Lenın,Kautsy'nın 'ultra emperyalızm' teorısıne karşı 100 yıl önce şöyle demişti,...;''emperyalızmde tekelleşme,ekonomide zorunlu,ve önü alınamaz olarak,kendi doğal gelişim çizgisinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, yerını dünya çapında bir tröstleşmeye bırakacaktır,ama biz bunu devrimlerle engelleyeceğiz...''

Ve 1. ve 2. dünya savaşı Lenin'i haklı çıkardı. Hayat ,Emperyalizmin kendi içinde birleşerek, bir dünya karteli olma ve dünyayı tek merkezden yönetme öngörüsü olarak dönek Kautsky'in tezinı değil,Lenin'i doğruladı.

Ve Lenin ,Stalin, Mao döneminde sosyalist kampın varlığı, emperyalıstlerı bir blok içersinde 'komunızm tehlıkesıne' karşı bir arada tutsada, bu hiç bir zaman emperyalıstler arası çelişkiyi bir bütün olarak kaldırmadı.

1950'lerde ekonomıde evrımcı bır tarzda geliştirilen, bugün sosyalıst blokun ortadan kalkması dönemini bir fırsat bilen, ve kendi doğal ekonomik gelişim çizgisi içinde değil, siyasi alanda darbeci bir yöntemle ,ortaya cıkan boşluğu dolduran tröstlerin dünya hakimiyeti, Kautsky'nin günümüzde uzantıları tarafından sevinçle karşılandı ve bunu Leninizimin değil ,Kautsky'nin tezlerinin bir zaferi olarak dünyaya ilan ettiler.(!)
Evet,bugun dunya ekonomisi trostlerın hakımıyetınde ,ama ekonomıde merkezi hakımıyet ,hıcbır sekılde de 

Kautsy'nın sözünü ettiği siyasette de emperyalıstler arası birliği ve barışçıl kapitalizmi doğurmadı.
Oysa Lenin söyle demişti ,neden tekelcılığın kacınılmaz olarak trostleri doğuracağına ilişkin;
'ekonomide ve kendi doğal gelişimi içinde'' !

Hayat birkez daha Lenin'i doğruladı ve Kautsky bir kez daha yanıldı !

Ortaya ne barışçıl bir kapitalizm,ne de kendi arasında birleşmiş bir kapitalizm çıktı.

Avrupa birliği,bölgesel birlikler efsaneleri mi?,sıyası bırlık oldugunu kımden duydunuz !
Bakın ingiltere-ispanya nerde,almanya-fransa nerde duruyor...

Amerika-avrupa hakimiyeti mi ? 

Bakın karşısında Rus-Cin-Hindistan şanghay bloku duruyor

Bugün olan sadece , trostlerın hakımıyeti arkasına gizlenen, ondan kahyalik payını artırmaya çalışan sıyasi bir çatışmadır.
Ekonomi doğal gelişimi içinde sürseydi, Leninin belirttiği gibi Kautsy haklı çıkardı.

Ama,malesef, onun karşısında ''bunu devrimlerle önleyeceğini' söyleyen bir Lenin vardı !
Kautsky'nin düşleri gerçek olmadı.

Bugün, siyasette darbeci ve fırsatcı bir cinlikle, ekonomıde trostlerın dunya hakımıyeti saglandı, ama ekonomınin doğal gelişimi içinde bu sağlanmadığı için, bu kez,kautsky nin düşü, 'siyasi birlik ve çelişkisiz kapitalizm' yine gerçek olmadı...

Üzgünüz Kautsky,ya her seferinde bir oyun bozan çıkıyor, ya da senin formülünde bir yanlışlık var !

Biz söyliyelim,tek kutuplu dünya evrenin yasalarına terstir, idealizmdir.

Herşey gibi kapitalizmde çatışmalar ve çelişmeler üzerinde hareket eder, uzlaşma tali-geçici,çatışma esastır.

Bana sorsaydın,ekonomi bilimini tanımadan önce, felsefe ve doğa bilimleri biraz tanısaydın iyi olurdu.
Bunca teorik zahmete girmeye hiç gerek kalmazdı.
Yazık,kağıda,kaleme,zamana,enerjiye yazık!

Ne zaman tek kutuplu bir hücre bulmayı başarırsanız,ancak, o zaman tek kutuplu bir kapitalizmi de bulmayı başarırsınız !

Yine haksız çıktın Kautsky !

Tum Milleetlerden Ve Inanclardan Isciler-Emekciler Sosyalizm Bayragi Altinda Birlesin!.....

https://dino-ibrahim.blogspot.com
100823

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

Sayfalar