Cumartesi Mayıs 4, 2024

Sınıf ve HDP

Hayat yaşadıklarımızı anlamlılaştırınca güzelleşir.

Kürtlerin, lazların, çerkezlerin.... yoksulların... ezilenlerin .... herkesin  partisiyiz.

Son zamanlarda hiç dikkat ettiniz mi sınıfın söylemleri de Hdp' nin söylemleri.

Şimdi diyeceksiniz ki bu ne hdp' nin ne sınıfın  ne de başka birinin söylemi.

Olması gerekenin söylemi.

Elbetteki bu doğru.

Örgütlenme veyahutta partileşme tartışmasını sürdüren / bitirmiş herkesin kullanması gereken söylemler bunlar.

Sorun bu söylemlerin kullanılması değil.

Sorun bu söylemleri kullanırken öncülünde ve ardılın da  gereken adımların atılmaması.

Proletarya köylü açısından da vazgeçerek ufak bir bir misalle: 

Şimdi kaç repçi, rapçı, sanatçı, yazar veyahutta sosyal yaşamdaki herhangi biri hdp' liyim diyebildiği gibi yapılıyım da diyebiliyor.

Böyle bakınca da sınıf partisi  içerisindeki kaç kişininde bu repçilere, rapçılara... dinleyenlere...tahammül edebilir diye insanın da aklına gelmiyor değil hani.

Gidip görsek mi ne ?

Yapılıyım diyenlerin olduğu yere mi ?

Ben size söyleyem: 

Tam bir kasvet.

Sokaktaki yaşamın tam zıttı

Sanki Nikolay çerneviskin  ne yapmalısın da , maksim görkinin anasında... kötülere karşı savaşan çizgi romanların zagorların, kızılmaskelerin... sayfalarında dışarı çıkıp, fırlamış...  komünal yaşamın ta.. kendisi, kahramanları gibiler.

Olağan mı ?

Olağan.

Her sosyal yaşantının kendisine göre örgütlenmesinin, kahramanlarının olmasının olağan olması gibi.

Köylüseniz narodikliğinizin, kahramanlarınızın olmasının olağan olması gibi

Kapitalizmin içerisinde komünal bir yaşama iştirak edebilmişseniz / öğrenciyseniz,  gettolaşabilmişseniz.... / bolşevikliğinizin, kahramanlarınızın olmasının olağan olması gibi.

Ama yok biz kitle....  helede ki kapitalizme,  feodalizme karşı stalinin demokratik halk devrimlerine  eleştirisini de dikkate alarak maoist örgütlenmeye inanıyoruz diyorsanız.....

İşte orada ne narodiksinizdir ne de bolşevik.

Tabii ki bu da seni, beni, herkesi... ortaya çıkaran koşulların retti de değildir. 

Zaten hiç kimsede bir ferdi...  hareketi....  ortaya çıkaran koşulları tartışmıyor.

Tartıştığımız ortaya çıktıktan sonra kendini ortaya çıkaran ve de varlığını sürdürmesini sağlayan ana rahmini terk etmek istenmeyiş.

İşte tartıştığımız bu.

Tartıştığımız bizlerin ortaya çıkmasını sağlayan narodikliğimizi...  bolşevikliğimizi.. aşmayı sağlayabilecek bir diyalektiğe sahip olup, olmadığımız.

Böyle baktığımızda da kim böyle bir diyalektiğe sahip olduğumuzu söyleyebilir.

Hemi de kimse narodikliği....   Bolşevikliği.... üstüne almazken.

Peki çare ne ?

Kürtlerin, lazların,  çerkezlerin... yoksulların... ezilen tüm kesimlerin...  partisiyiz mi demek ?

Gerçekten çare bu mu ?

Elbetteki bu.

Ama kişi / yapı kendisini bilirse bu.

Kendisini ortaya çıkaran koşullardan da nasıl kurtaracağına dahil bir diyalektiğe sahip olursa bu.

Lakin böyle bir diyalektiğe sahip değiliz

Lakin ki böyle bir diyalektiğe sahip olabilme sorunu da meşrulaşma sorunu.

Ana rahmini terk etmek istemeyişin yol açtığı sağa sapma sorunu.

Lenin parti de ortaya çıkan  bürokrasizmi, diktayı.. kendisini dönüşüme entegre edememiş bir yapıya bağladığı kadar partide ortaya çıkan sağa sapmaları da bürokrasizmin, diktanın .. kendini ortaya çıkaran koşulların devamını sağlama / ana rahmini terk etmek istememe / girişimleri olarak görür.

Ana rahminde çıkmak istemeyen davranışların bu yaşamlarını sürdürebilmek için herkesin gözünde de meşrulaşmak istemeyişiyle de bunu sağladığına tanık oluruz.

Herkesin kimliğini koruyarak Hdp 'liyim dediği gibi yapılıyım diyememesiyle.

Kimine göre tam aksine bu güçle alakalı

Kırk yıldan fazla varlığını her koşulda sürdürebilmiş bir yapıda bahis ediyoruz.

Kitleselleşmememizin nedenlerinde bahis etmem gibi.

Yeri gelmişken sanılmasın ki yapının kendisini ortaya çıkaran koşulların meşrulaşması ve her türlü haklarının da mücadelesini vermediğini söylediğim.

Yok öyle bir şey.

Tam aksine, tamda bunu söylüyorum. Peşine düşmek zorunda kalmadığımız şeyleri söyleyerek.

İnkar etmeden, verilen mücadelelerin  her türlü hakkını iade ederek.

 

48920

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Ergün Aslan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar