Pazartesi Mayıs 20, 2024

Sınırsız, mülksüz, ulussuz bir yaşam: Nubar Ozanyan

Gazeteden gördüm seni güneşe uğurlayışımızın haberini...  Aliboğazı şehitlerimizin yokluğunu derin bir şekilde yaşarken seninde aramızdan bedenen ayrılışının acısı eklendi.

Kısa bir haberdi; “Filistin'den Rojava'ya bir Ermeni” başlığıyla verilmişti. Başlığın kendisi ve yanındaki resim ilk andan çok farklı, özgün bir komünistin yanıbaşımızdan ayrıldığını anlatmaya yetiyordu.

“Her ölüm erkendir.” Bu gerçekliği ne çok yaşadık ve daha ne çok yaşayacağız. Sıcak savaşın yaşandığı yerlerden ölümsüzleşme haberlerinin gelebileceğini biliriz de... İşte belki de insanın kendini hazırlayamadığı tek şeydir ölüm! Hep hazırlıksız yakalanırız bu gerçeğe! Hep erken gelir, zamansız olur geride kalanlar için...

Haberlerini okudum hızlı hızlı ve yanındaki küçük resme baktım bir daha. Hafifçe boynunu sola eğmiş olduğun siyah beyaz resme... Sonradan öğrendim ki, fotoğraf çekilmeyi sevmezmişsin, o zaman anladım yüzündeki ifadeyi. Arkandaki dağlara baktım uzun uzun, sırtını yasladığın dağlara...

Haberde, Partimizin Ortadoğu Komitesi'nin açıklaması vardı. Filistin, Karabağ, Hayastan ve Rojava'da savaştığın yazıyordu. Ortadoğu bölgesinde, ezilen tüm halkların, ulusların yanında söz'le değil eylemle yer almışsın. Partimizin bütün açılımlarında  hiç tereddütsüz en önde yer almışsın. Genç bir Ermeni arkadaş “bu kişilik gerçek mi diye araştırdım” demiş. Gerçekten de yaşamını bütünlüklü olarak öğrenince sadece tüm savaş bölgelerinde bulunman değil tüm yaşam tarzının sisteme karşı güçlü bir reddin, isyanın örneği olduğunu anladım.

Devrimci olmayı, savaşçı olmayı sadece silahı elimize almak veya saflarda bulunmak ama tüm küçük burjuva alışkanlıklarımızı korumaya revam etmek olarak görenlerimizin sayısı az mı? Hatta bu tarz o kadar yaygınlaşmış ki, normal kabul edilmeye başlanmış durumda. Oysa ki devrimcileşmek, sistemin bütün dayatmalarına güçlü bir itiraz olmalıdır. Bu itiraz sınırsızlaşmayı, mülksüzleşmeyi, ulussuzlaşmayı, kolektifleşmeyi kapsamadıkça hep eksik kalır, hep geri çeker. Sistem yaşamın alışkanlıklarında kendine yer buldukça ondan kopuşup ileri atılmak (hiç tereddütsüz) ailem, işim, evim demeden savaşın gerektirdiği yerlerde yer almak mümkün müdür? Mümkün değildir! Gemileri tereddütsüz, geride hiçbir şey kalmayacak biçimde yakmak gerekmektedir.

Sevgili Nubar yoldaşım, kendimizi sorgulamada, ölçülerimizi değerlendirmede sen artık yeni rehberimizsin. Devrim için yapılması gerekenler hiç tereddütsüz yapılmalıdır. Burada en ufak bir hesaba kitaba girilmez. Geride bıraktıklarımız, “bedel” değil olması gerekendir. Bu sistemin anlayışıyla oluşturulmuş, her birimizi kendi dar dünyamıza çekmek görevini gören süslü zincirlerdir. Bunu tüm yaşamınla, bir daha hatırlattın bize!

Saatsizliğinden bahsetmiş bir yoldaş! Yaşamımızın saniyelere kadar bölünmesi, her anımızın bu sisteme, hiç fire vermeden hizmete koşulmasının somutlaşmış hali saatler. Latin Amerika'yı anlatan bir yazıda okumuştum. Orada bu simgeyi red, halen önemli ölçüde devam ediyormuş. “Şu saatte ve dakikada görüşmek, işe başlamak” mümkün değilmiş. Randevular geniş zamanlara alınırmış.  Hatta devlet, kamu dairelerinde aksayan işlerden dolayı kanun çıkartıp duruyormuş. Patronlar bu “tembellikten” şikayetçiymiş. Kapitalizmle değişen zaman algısını reddetmeden, onun yarattığı kişilik nasıl değişecek? Zamanı, sürekli “meta üretme”, “artı-değer çıkarma” üzerinden mili saniyelere dahi bölüyor “modern zamanlar”. Oysa sen herkesin anlattığı devrimci üretkenliği gönüllülükle, zamanı “sınırsızca” yaşamakla sağlamışsın. Vücudunu, yaşamını sistemin değil doğanın ve mücadelenin saatine ayarlamışsın!

Demek ki mesele, gemileri sadece maddi olarak yakmak değilmiş. Duygu da düşünce de yaşamın her anında onun sınırlayıcılığı, bireyleştirici, kalıplaştırıcı yanlarının tümünü o yangının içine atabilmekmiş. Che Guevera ile hemen hepimizin devrimcileşmeden önce bile tanışmışızdır. Arjantin'den Küba'ya, Afrika'ya Bolivya'ya uzanan yaşamı bütün ezilen halklarla atan yüreği,coşkunluğu nasıl da etkilemiştir bizi! Sen bizim Che Guevera'mız oldun yoldaş! Onun diktiği isyan ve sistemi red bayrağını, daha yükseklerdeki tepelere çıkararak bize özgür bir dünya düşünü bırakarak gittin...

Partimizin Kaypakkaya yoldaştan öğrendiği tüm ezilenlerin yanında sözle değil eylemle oluşunun somutlaşmış adı oldun sen! Bundan uzaklaşılan her ana bir cevap oldun! Son yaşanan krizimizde Dersim'e giderek çeşitli olanakları sonuna kadar zorlayarak partinin daha üst boyutta birliği için sonuna kadar uğraştın.

Sana söz sevgili yoldaş, tüm yaşamınla izlediğin gibi ezilenlerin mücadelesinde tereddütsüzce yer alarak kapitalizmin bütün zincirlerini, dayatmalarını kişiliğimizde yok ederek, kararlılıkla mücadelemize daha fazla sarılacağız.

Sana söz sevgili yoldaşım, partimiz yaşadığı krizi sınıf mücadelesinde yeni olanaklar, yeni savaş siperleri yaratarak ve kavganın öncü gücü olarak aşacak! Zaferimizi sen ve bütün ölümsüzleşenlerimizle birlikte kazanacağız.

And olsun ki, özgür dünya düşlerini gerçek kılacağız...

(Bir Partizan)  

41378

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Ukrayna Üzerinde Emperyalist Savaş Ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı

M. Oruçoğlu’nun Gazete Patika’da “izlememiz gereken politika gayet berraktır” başlıklı bir makalesi yayınlandı.[1] Adı geçen Makale’de, ilginç saptamalar söz konusu. Bunlardan biri;  “Türkiye’de emperyalist işgalleri destekleyen devrimci bir kuşağın oluşmasına yol açtı”.

TKP-ML MK: 1 Mayıs'ı kazanacağız!

Kapitalist emperyalist sistemin aşırı kâr hırsının ürünü olan Covid-19 pandemisi, dünya çapında beş milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu. Ölenlerin çoğunun yoksul, aşıya ve sağlığa erişimi olmayanlar olduğu biliniyor. Bu anlamıyla pandemi bir kez daha emperyalist kapitalist sistemin insanlık ve halk düşmanı karakterini ortaya koymuş durumdadır.

Bilinç altımızın Kökeni

Göye biz proletaryalar faydacıyımışız.

Göye biz proletaryalar çıkarcıyımışız.

Göye biz proletaryalar yeteri kadar rus karşıtı değilmişiz.

Göye biz proletaryalar yeteri kadar kompradorlarımızla, emperyalizme karşı kol kola girecek kadar vatansever  değilmişiz

Göye biz proletaryalar yeteri kadar barışsever değilmişiz.

Vallahi yalan tillahi yalan.

Gel... vatandaş... gel... tarladan direk alıcıya... tarladan direk alıcıya... gel... gel...

İnsanın bol mevkili, bol kazançlı, bol avrupalı bir işte çalışması kadar güzel bir şey yok değil mi?

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Şan Olsun Partimizin 50. Savaş Yılına!

Partimiz TKP-ML’nin önder yoldaşımız İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulmasının üzerinden yarım asır geçti. 24 Nisan 1972’de kurulan TKP-ML ve Halk Ordumuz TİKKO’nun 50. kuruluş yıldönümünü tüm coşku ve heyecanımızla kutluyor, halk savaşını büyütme irade ve kararlılığımızı bu vesileyle yineliyoruz. Partimizin ancak savaş içerisinde gelişebileceğini söyleyen önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Türkiye Kürdistanı’nda başlattığı gerilla savaşını bugün onun takipçileri olarak yine aynı ısrar ve kararlılıkla sürdürmeye devam ediyoruz.

TKP-ML KKB: Kurtuluşumuzun adresi olan TKP-ML’nin 50. kuruluş yıldönümünü selamlıyoruz!

Ülkemiz sınıf mücadelesinin tarihinin son 50 yılında, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in yolunda Demokratik Halk Devrimi ve komünizm için can bedeli mücadele veren, tarihin tüm zikzaklı yollarında yenilgi ve zaferleriyle, ödediği ve ödettiği bedelleriyle, yarattığı köklü gelenekle ve hep ileri bakan gözleriyle, halkımızın umudu olan TKP-ML’nin kuruluş yıldönümünü komünizme olan inanç ve güvenimizle selamlıyoruz.

TKP-ML Avrupa Komitesi: Kuruluşunun 50. Yılında Partiyle Devrim Yürüyüşümüz Devam Ediyor!

1972-2022… Kesintisiz süren 50 yıllık devrim yürüyüşümüz, partimizin yol göstericiliğinde devam ediyor.

24 Nisan 1972, Türkiye ve T. Kürdistanı açısından kritik önemde bir tarihtir. Yeni bir sayfanın açıldığı bir milattır.

TKP-ML MK: 50 Yıllık Mücadelemiz, Geleceği Kazanma İrademizdir!

YAŞASIN PARTİMİZİN 50. KURULUŞ YILI!

Partimiz 50 yaşında! 24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadro ve militan tarafından kurulan partimiz, bugün 50. yaşını kutluyor. Bir insan için uzun ancak sınıflar mücadelesi ve toplumlar tarihi açısından kısa bir süre olan bu zaman diliminde Partimiz, önemli başarı ve zaferler kazandı. Yenilgiler aldı ve gerilemeler de yaşadı. Ancak hiçbir zaman devrim iddiasından ve Halk Savaşı ısrarından, silahlı mücadelenin gerekliliği-zorunluluğu bilincinden kopmadı.

Leninist Emperyalizm Tanımının Bulanıklaştırılması

Rusya’nın 24 Şubat (2022)’da Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte, emperyalizm üzerine tartışmalarda sıklaştı.  Ve kendini solcu olarak adlandıran bir kısım siyasi hareket ve bazı yazarlar, Rusya’nın emperyalist olmadığını, ama emperyalist amaç güden işgalci bir güç olarak değerlendirdi. Bazıları ise, “anti-emperyalist cephede” değerlendirmeye devam ediyorlar.

İlham ve güç kaynağımız…(Sentez)

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının ellinci yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, bundan sonra da mücadelesini sürdürecektir. Onu var eden koşullar devam ettikçe varlığını devam ettirecektir. Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, günümüzde sistemin çöküntü içine girdiği koşullarda çok daha kendisini dayatır duruma gelmiştir.  Elbette ki o, üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik bir pusulası vardır.

Beyaz dağ’dan arta kalan çığlık dizelerinin şairi EMİR ALİ YAGANI kaybettik… Hasan Hayri Aslan

Son yıllarda Dersim’in çok değerli kültür insanlarını kaybettik. Sılo Qız, Emre Saltık, Hasan Saltık, Mehmet Çetin, Remzi Aydın…  birer yıldız gibi kayıp gittiler. Remzi Aydın için “Gri İklimden Maviye yolculuk” yazı çalışmamı yaparken 9 Şubat günü EmirAli’nin ölüm haberi ile sarsıldık. Epey zamandır yolları taşımak zor geliyor bana; ziyaret edemedim, kısa mesajlaşmalarla yetindik. 13 Kasım 2018’de söyleşi için o gelmişti bulunduğum kente. O sıra aldığım kitaplardan “Beyaz Dağda Bir Gün”ü şöyle imzalamış: “İhtiyar, ne böyle yaşanmışlıklar, ne de bu kitap olaydı!

TKP-ML MK:Yol Göstericimiz, İlham ve Güç Kaynağımızdır Partimiz!

24 Nisan 1972, İbrahim Kaypakkaya önderliğindeki bir avuç komünist tarafından, karanlığa tutulan meşalenin kurumsallaşma adımı olarak tarihe geçti. Dönemin, savaş ve direniş geleneği, Mahir ve Denizlerle birlikte örülüyordu. Anti-emperyalist kavgada yakalanan ivme, devrimci militan bir mücadele yaratmıştı. İbrahim yoldaş, savaş cephesine proletaryayı temsilen katıldı.

Sayfalar