Cumartesi Eylül 21, 2024

Soykırımın-şövenizmin panzehiri KAYPAKKAYA

Yüzyıl oldu, hâlâ kadim bir ulus olan, "Ermenilerin soykırıma uğrayıp uğramadığını" tartışıyor olmak, yaşadığımız utanca, bir utanç daha yüklemektedir. Hangi sebepten olursa olsun kendisiyle yüzleşmeyen, yaptığı soykırımı savunan, es geçen veyahut inkâr eden bir ulus ve bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri öncelikle kendileri özgür değildir. Adalet, eşitlik ve kardeşlikten bahsedemezler.Çünkü kendi pazara hâkim olma, egemenliklerini kurmak için, başka bir ulusu soykırıma uğratmış, bir buçuk milyon masum Ermeni sivil insanın ölümüne sebep olmuştur. İnsanlık adına yapılan bu vahşet günümüze kadar kınanmamış, açığa çıkarılıp teşhir edilmemiş, üstü örtülmeye, yaptığı kırım ve haksızlıklara karşı hiçbir şey yokmuş gibi ölü sessizliğinde bürülünmüş, bir asırdır kopan çığlığa adeta kulaklarını tıkamıştır.

Türkiye toplumu üzerine kara bulut gibi çöken bu ölüm sessizliğini ilk defa, 1971 yılında İBRAHİM KAYPAKKAYA gökyüzünü zifiri karanlıkta aydınlatan şimşeklerin çakarcasına paramparça etti. Belki bir kıvılcımdı, belki karanlık bulutların üzerimize çöktüğü atmış yıllık uykudan uyanmamıza vesile olan, gök gürültülü şimşeklerin bizi derinden sarsarak kendimize gelmemizi sağlamasıydı, belki de uyutulan halkların yaşanan acı gerçekleri görmesini sağlayan bir aydınlatıcı ışık oluyordu. Türkiye devrimci hareketi Kaypakkaya’nın ortaya koyduğu bu bilimsel tarihi gerçekleri görmemek için oldukça direndi. Kasketli genç adamın ortaya koyduğu ideolojik tarihi gerçekleri okuma, kavrama ve doğrularına parmak basma yerine, gereksiz ısrarda bulundu, yanlışlarını savunmada bilinçli direnen oldu.

Kaypakkaya zorlu bir ideolojik, siyasi, politik örgütsel kavga sonucu, komplo, öldürülme dâhil var olma yok edilme kavgası sonucu bu karanlığı paramparça etti. Kemalizm gibi köklü bir Türk-İslam sentezi üzerine şekillenmiş faşist ideolojik kurumun tüm ezberini bozarak paramparça etti. Kemalist ideolojiyi en iyi özümseyen, benimseyen DOĞU PERİNÇEK gibi bir ideologla cebelleşerek gerçeklere ışık olan kıvılcımı yarattı. Varoluşundan günümüze nasyonal-sosyalist fikirleriyle faşist Türk devletinin koltuk değneği görevini üstlenen, ideolojik konumlanışıyla devlete yaverlik yapan kaşarlanmış tescilli dönek Doğu Perinçek’in yüzüne taktığı devrimci maskeyi alaşağı etti.

Ermeni Sorunu’nu ilk defa Türkiye halklarının gündemine soktu. "Bir buçuk milyon Ermeni’nin 1915’de katledildiğini, bunun soykırım olduğunu" ilk defa deşifre eden, tek yolu gösteren komünist önderdir. Türkiye ve Kürdistanlı ilerici devrimci, aydın, yazar ve çizere yaptığı araştırmalar sonucu vardığı teorik sonuçları en zor koşullarda sundu. Kaypakkaya’nın bu tarihsel teorik sunumu:

Önce devrimci hareketlerde bir şaşkınlık, ürküntü, uzak durma yarattı, ama Kaypakkaya’nın derinden gelen volkan misali köklü kopuşu, var olan devletle, arasına kesin-açık bir nitel uçurum koydu. Şimşeklerin saçtığı bu aydınlatıcı kıvılcım bizleri uykudan uyandırdı. Çakan şimşek gürültülerine kulaklar tıkalı ve ilgisiz kalınamazdı. Türkiye ve Kürdistan gençliği, özellikle de soykırım yaşayan Ermeni gençliği Kaypakkaya’nın oluşturduğu yeni ML hattı yakından izliyordu. Yeni doğan bu oluşum Türkiye’nin siyasi, ideolojik, politik yaşamında köklü bir dönüşümü de beraberinde getiriyordu. Türkiye halkları üzerinde on yıllarca yer etmiş şoven-ırkçı bir ideolojinin, kültürün etkisinden kurtulmak, hemen kopuş yaşamak kolay değildi. Bir yandan kaygı ve çekince, beri yandan da Kaypakkaya’nın tezleri, görüşleri okundukça, kavrandıkça derinden gelen bir sempati oluşuyordu. Zorlu ve ağır bedeller ödeyerek Kaypakkaya çizgisi toplumda yer ediyor, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da derin volkanik köklerini salıyordu. Armanek Bakırciyan(Orhan Bakır), Hrant Dink, Nubar Yalım, Manüel Demir vb. Ermeni milliyetine mensup yoldaşların ve yüzlerce, binlerce Ermeni genç devrimcinin Kaypakkaya çizgisinde kendisine yaşam bulması derinden yanan bir volkanın bu şekilde patlamasıydı. Yasaklanan, gizlenen, aşağılanan, katledilen azınlık ulus, milliyet ve ezilenlerin sesi, kendini bulduğu örgüttü Kaypakkaya çizgisi... Hâlâ bu gerçeği dile getirmekten , "Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekten" itinayla kaçınan Ermeniler var. Geçmişte Türk solunda yer almış,egemen ulus şovenizminin çok ciddi etkisinde kalmış "eski solcu" Ermeniler ne yazık ki hala Kaypakkaya’yı hazmedemiyor, kara kalemleriyle, kara çalmaya çalışıyorlar. Kaypakkaya’nın, Ermeni katliamını, Ermeni soykırımını deşifre etmesini, Türkiye’nin ve Türkiye solunun gündemine sokmasını hazmedemiyor, her neyse kabullenemiyorlar. Bunu dışarıya vurumsa Kaypakkaya geleneğine uzaktan duydukları, gerçeklerle hiçbir alakası olmayan ithamlarla kara çalmalarıdır. Tavsiyem o ki, vazgeçin bu önyargılı milliyetçilikten! Anlıyorum sizi her şey tersine dönüşür, siz de öyle... Artık gerçekler ortada görün, gözünüzü açın açık gerçeği görün.

Aradan tam bir Asır geçti. Hâlâ Türkiye toplumunun ezici bir kısmı ırkçı-şovenizmin ideolojik etkisi altında tahribatlarını devam ettiriyor. Bugün hâlâ 'sosyalist ve devrimci' oluşumların büyük çoğunluğu şoven-ırkçı ideolojik sarmal çemberi içinden çıkamamıştır. Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi yüzyılı aşkın bir zamandan buyana ırkçı-şoven ideolojinin etkisinden kendini bir türlü kurtaramamış, kendisiyle hesaplaşmak bir yana, yanına dahi yaklaşılmaz gibi radikal bir yol izlemiştir. Ermeni soykırımında, 38 Dersim katliamında, Şeh Said ve Kürt katliamlarında, Alevi katliamlarında ya devletin yanında yer almış, şu veya bu "emperyalist devletin içten bölme, oyunu, tezgâhı olduğu" söylemiş, hâlâ aynı avenelik ciddi şekilde varlığını korumaktadır. Devletin ırkçı faşist soykırım katliamları bir nevi görmezden gelinerek, niyet ne olursa olsun, objektif olarak, devletin yaptığı tüm zamanlardaki katliamlar "desteklenir olmuş, meşru" gösterilmiştir. Ya da ölüm sessizliğine bürünerek suç ortaklığı yapılmıştır. Bu, özcesi her iki tutum ve davranış bir ve aynı olmakla birlikte, gericiliğin parçalanmasında engel teşkil eden ideolojik bir sapmadır.

Yalnızca Türkiye devrimci hareketi değil, Kürdistan devrimci hareketinde de Türk devletinin şoven-ırkçı ideolojik kalıtsallığı mevcudiyetini etkin bir şekilde sürdürüyor. Burkay ve benzerleri buna örnek gösterilebilir. Devletin üzerinde şekillendiği, toplumu eğittiği ideolojinin kalıtsal etkisi, Ermeni milliyetine mensup olan aydın, devrimci, sosyalistlerde de etkin şekilde varlığını korudu, hâlâ belli ölçeklerde korumaya devam ediyor.

Sosyalist Enternasyonal, Komüntern ve buna Mustafa Suphi TKP'si de dâhil, Ermeni soykırımına, Kürt katliamlarına, Alevi soykırımına yaklaşım ve buna bağlı almış oldukları kararlar şovenizmin etkisinde nasıl kalındığını bize ibretlik şekliyle gösteriyor. Kemalist devleti küstürmeme adına, faydacı-siyaseten gerçekleri değil, o günü idare etme dış politik çizginin Komüntern’de Şefik Hüsnü’nün şoven-milliyetçi etkisinin nasıl yansıdığını bize gösteren dışavurumuydu.

Bu gerçekler görülmeden, ne Ermeni soykırımına, ne Alevi soykırımlarına ne de Kürdistan’da yaşanan soykırımcı uygulamalara doğru tavır takınamayız. Belki bazıları bana neci olabilir, coğrafyamızda yaşanan gerçekleri görmezden gelebilir, ortaya çıkan her halk hareketinin altında bir hinlik arayabilir... Ama yaşadığımız gerçekler bizlere öyle söylemiyor. Tam hak eşitliğinin olmadığı bir ülkede, ayrı ulus ve milliyetlerin kardeşliğinden bahsedebilir miyiz? Tabii ki hayır! Bugün her türlü önyargıdan kurtulmuş, şoven, ırkçı, tekçi, egemen ulus zincirini kırmış devrimci aydın, akademisyen, yazar bu mustarip hastalıktan zorda olsa kurtulmuştur. Ağır bedeller ödense de, hayatlarına mal olsa da, kararlıca, geri adım atmadan, bu değişim ve dönüşüm mücadelesinde elini taşın altına koyanlarımız artarak var. Ancak, bu oldukça az, ama olsun, onurlu doğru duruşu yükseltmek bu gibi zorlu kavgalardan ve bedel ödemelerden geçiyor. Geleceğin sömürüsüz komünal dünyasını yaratmak için yolumuzu granitten örmeliyiz.

Hâkim ulus şovenizminin ciddi bir etkisi sol hareketlerin birçoğunda hâlâ etkilidir. O çok devrimci 'eşitlikçi, sosyalist paylaşımcı' arkadaşlarımız, yazarlar, yayın organları hâlâ azınlıklar sorunu gündeme gelince 'Perinçek'e yakın duruyorlar. Tek ulus -devletçi oluyor, tek bayrak üzerinden oluk oluk akıtılan mazlum ulus ve milliyetlerin akan kanı üzerinden siyasi kirliliğin batağında yüzüyorlar. Bunlar günü birlik yaşadığımız gerçekler... Bazıları dil ucuyla, utangaç şekilde, 'ama, fakat” diye tavırlar alsalar da açık net bir siyasi bakış açısına sahip değiller. Sürekli fikri ile zikrin de değişiklik göstermektedirler. Birazcık artçı baskılar artınca kolayca turbo dönüş yapabilmektedir.

Kendisi için özgürlük istemek ne kadar haksa, kendisi olmayan için de özgürlük istemek daha onurlu bir taleptir. Başka uluslar ve hakların köleliği, sömürüsü, katliamı üzerinde kazanılan hak ve özgürlükler özgürlük olamaz. Aksine, sömürü, katliam ve kanla beslenen bir sistemin adı olsa olsa diktatörlük olur.

45084

Son Haberler

Sayfalar

Soykırımın-şövenizmin panzehiri KAYPAKKAYA

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

Sayfalar