Çarşamba Mayıs 29, 2024

TKP-ML AVRUPA KOMİTESİ:50. MÜCADELE YILIMIZDA PARTİMİZ TKP-ML ÖNCÜLÜĞÜNDE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ MÜCADELESİNE SEN DE EMEĞİNLE KATIL!

Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza!

Açlık, yoksulluk, savaş ve göçler ezilen dünya halkları için kader değildir. Tüm bunların sorumlusu emperyalist kapitalist sistemdir. Emperyalistler bitmez tükenmez kâr hırsla dünyanın tüm yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını sömürmeye devam ediyorlar.

Devasa bir zenginliğe sahip yerküre, kitlelerin yaşamlarını refah içinde sürdürmelerine yetecek koşullara sahip olmasına karşın, sömürücü emperyalist ülkeler, tüm zenginlikleri ellerine geçirerek milyarca insanı açlık ve yoksullukla başbaşa bırakmaktadır. Afrika, Latin Amerika ve Asya kıtası zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen, bu kıtalarda yaşayan milyonlarca insan yoksulluk, işsizlik, salgın hastalıklar ve açlıkla boğuşmaktadır. Her gün yüz binlerce bebek daha doğarken yaşama veda etmektedir. Emperyalist tekellerin talan ettiği Afrika’dan, Ortadoğu’dan, Asya’dan göç etmek zorunda kalan milyonlarca kişi, bir lokma ekmek, ferah bir yaşam için hayatını kaybetmektedir.

Dünyanın savaş olmayan bir tek coğrafyası yok gibidir. Milyonlarca insan bu savaşlarda hayatını kaybetti/kaybediyor. 40 yıl süren Afganistan iç savaşında, işgalci güçler geri çekildiklerinde geriye harap olmuş bir ülke ve yüz binlerce insanın cesedini bıraktılar. Taliban’ı yıllarca “terör örgütü” gören emperyalist güçler, şimdi Taliban’la el sıkışmak için sırada bekliyorlar. Zira biliyoruz ki, emperyalistler için “terör örgütü” kavramı izafidir, söz konusu olan çıkarlarıdır. Taliban’ı kuran da bizzat emperyalist güçlerin kendileridir. 1979’da Rus Sosyal Emperyalizminin Afganistan’ı işgal etmesinden sonra kurulan El-Kaide ve Taliban’ı, çıkarlarına hizmet ettiği sürece “özgürlük savaşçıları” ilan edenler, yolları ayrıldığında “terör örgütü” ilan etmektedirler. Bu ikiyüzlülüktür.

Emekçi Göçmen İşçiler;

Ülkemizdeki gelişmeler de dünyadaki gelişmelerden kopuk değildir. Dünyada olup bitenler ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir. 19 yıldır iş başında olan AKP iktidarı, emperyalistlerin hizmetinde, tüm zenginlikleri efendilerine peşkeş çekti. İş başına gelirken “Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklarla” mücadele edeceğini vaat ederek oy avcılığı yaptı. Ancak bugün halkı nasıl aldattıkları, yalan söyledikleri, çalıp çırptıkları artık tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır.

Yasaklar en fazla AKP döneminde yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Yasak getirilmeyen neredeyse hiçbir alan yoktur. Tüm basın ve TV’ler iktidar tarafından satın alınmıştır, öyle ki yandaş medya AKP-MHP propagandası dışında hiçbir haber vermemektedir. R.T.Erdoğan’ı eleştirmek yargılanıp yıllarca ceza almanın nedeni olmuş durumdadır. Grevler yasaklanmakta, işçiler işten atılmakta ve AKP’ye üye olmayanlar kolay kolay iş bulamamaktadır. Toplanma özgürlüğü rafa kaldırılmış, eylem yapanlar gözaltına alınıp işkenceden geçirilmektedir. Hapishaneler birer işkence merkezine dönüşmüştür. Yüzlerce hasta tutsak yaşam mücadelesi vermekte, ölümüne günler kalan tutsaklar dahi serbest bırakılmamaktadır.

Türkiye Kürdistanı’nda kayyım atanmayan bir tek belediye kalmamıştır. Pandemiyle birlikte Kürt halkı ölüme terk edilmiş durumdadır. Yoksulluk, açlık ve işsizlik T. Kürdistanı’nın her yerinde giderek artmakta; geçinmek için göç eden emekçi Kürt yoksulları ya çalıştırılıp paraları verilmemekte ya da linç saldırılara maruz kalmaktadır. AKP-MHP’nin organize ettiği bu saldırılarda onlarca Kürt emekçisi hayatını kaybetmiştir.

AKP-MHP faşist iktidarı göçmenleri de bir baskı aracı olarak kullanmakta, bu kitlelerin Avrupa’ya geçişini engellemek Avrupalı emperyalistlerden aldığı milyarca Euroyu bir gelir kapısına dönüştürülmüş durumdadır. Özellikle son süreçte Afganistan’ın Taliban’ın eline geçmesiyle zulümden kaçan yüz binlerce Afgan mülteci AKP tarafından bir rant aracı olarak kullanmaktadır.

Göçmen İşçiler, Emekçiler;

Avrupa ülkelerinde de ırkçı parti ve örgütler giderek güçlenmekte; Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerde ırkçı partiler ya hükümet ortağı olmakta ya doğrudan hükümete gelmekte ya da parlamentolarda grup kurmaktadırlar. 26 Eylül 2021 tarihinde Almanya’da yapılan genel seçimde ırkçı parti AfD oyların %10’unu alarak 100’e yakın milletvekiliyle parlamentoya girmiştir. Irkçı örgütlerin saldırılarına her gün yenileri eklenmektedir. Bu saldırılarda bugüne kadar onlarca göçmen katledilmiştir.

Pandemiyle birlikte, yerli işçi ve emekçilerin yanısıra en fazla etkilenenler göçmenler oldu. İşsizlik en fazla göçmenler arasında artmaya başladı. Yoksulluk ve işsizlik herkesi vurduğu gibi göçmen emekçiler arasında da giderek artmaktadır.

Avrupa’da iç faşistleşmenin ayak sesleri daha fazla duyulmaya başlanmıştır. Yeni polis yasaları, yasaklar ve demokratik hakların bir bir gasp edilmesi baskıları da artırmaktadır. Polise verilen yeni yetkiler, özellikle göçmen örgütler üzerindeki baskıların artmasını beraberinde getirmiştir. Politik örgüt ve çevrelere yapılan ev baskınları ve tutuklamalar, önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın nasıl şekilleneceğinin de bir işarettir.

Göçmen Emekçiler, Devrimciler;

Dünyamız yeni bir kaosun içine doğru hızla sürüklenmektedir. Silahlanma korkunç boyutlara varmıştır. Her yıl yeni silahlar için milyarca dolar ayrılmaktadır. Öyle ki, bir yıllık silah alımına ayrılan bütçe, her yıl bir Afrika ülkesinin açlık ve yoksulluktan kurtulmasıyla eş değerdedir.

Emperyalistler pazarların yeniden paylaşımı için bölgesel savaşlar çıkartmaktadırlar. Her bölgesel savaş, yüz binlerce insanın ölümü ve milyonlarca insanın göç etmesi demektir. Nükleer silah denemeleri, dünyamızı yaşanmaz bir duruma getirmiştir. Yer altı ve yer üstü kaynaklarının ele geçirilmesi ve işlenmesiyle bozulan doğal denge, yeni tehlikenin kapıda olduğunun işaretidir. Tüm bunların sonucu dünyada her yıl yüzlerce canlı türü yok olmaktadır.

İnsanlığın baş düşmanı emperyalistlerdir. Her kötülüğün kaynağı emperyalist sistem ve onların tek tek ülkelerdeki ortakları ve uşaklarıdır. İnsanlık emperyalizmden, faşizmden ve gericilikten kurtulmadığı müddetçe geleceği de güvencede değildir.

Partimiz kuruluşunun 50. yılına doğru adım atarken, 50 yıllık mücadele tarihinde bu büyük davanın doğrudan öznesi olmuştur. Türkiye gibi faşizmle yönetilen bir ülkede yüzlerce savaşçısını kaybetmesine rağmen mücadele azminden bir adım dahi geri atmamış ve gücünü her zaman halktan almıştır. Almaya da devam etmektedir. Partimizin açtığı bu yılki bağış kampanyasına tüm göçmen işçileri emekleriyle katkı sunmaya çağırıyoruz. Unutmayalım ki, büyük ya da küçük her katkı, devrimin bir tuğlası işlevini görecektir.

YAŞASIN DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ VE SOSYALİZM MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN ULUSLARIN ÖZGÜRCE AYRILMA HAKKI!

KAHROLSUN EMPERYALİZM, FAŞİZM VE HER TÜRDEN GERİCİLİK!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

TKP-ML AVRUPA KOMİTESİ

30 Ekim 2021

3039

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

Sayfalar