Salı Mayıs 14, 2024

“Zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırız?”

Ayaklanma ve halk savaşı ateşten bir sanattır. Devrimci savaş sanatında gösterilmesi gereken hassasiyet bütün sanatlarda ortaya konandan daha ilerde ve gelişkin olmak zorundadır. Bu sanat bütün sanatlardan daha bir derinlik ve incelikle ele alınmak zorundadır. Çünkü savaşta yapılacak bir hata ağır bir kayıp ve büyük bir acıyla sonlanabilir. Devrimci savaş sanatında yapılacak ciddi bir hata bazen bütünü kaybetmeye götürebilir. Devrimci sanat yürek ve aklın en ileri temelde birleştirilmesi, karar vermeden önce üzerinde kırk kez düşünülüp, yoğunlaşılarak yürütülmesi gereken bir sanattır. Herhangi bir sanattan daha fazla duyarlılık, incelik ve dakiklik gösterilmesi gereken bir sanat dalıdır. Dolayısıyla savaşın idaresinde komutan olacak militanın kendisini çok yönlü bir şekilde savaş görevlerine vermesi, kendisini bütünüyle savaşın sorunlara katarak yoğunlaşması, beynini-ruhunu her şeyini bütünüyle savaşın zaferine vermesi gerekir. Bir yandan iyi savaşırken diğer yandan savaşçı gücünü savaştırabilmesi gerekir. 

Devrimci savaş aynı zamanda büyük bir ciddiyet ve yüksek bir sorumlulukla ele alınması gereken bir sanattır. Öyle yanından geçerken, biraz içine katılmakla biraz ilgilenilip biraz ilgisiz kalınarak ya da zaman zaman katılınılan canı istendiğinde başvurulan, aklına gelindiğinde düşünülen bir uğraş değildir. Ya da birileri katılırken diğerlerinin seyirci olarak izlediği, kazanırken sevinen kaybedince üzülen duygusal bir katılım olayı değildir. Ya da kendini savaşın kilometrelerce uzağında-dışında tutarak başkalarının savaşa katılması istenen bir adaletsizlik de değildir. Plansız-programsız rastgele ele alınan, kendiliğindenciliğin nereye varacağı nasıl evrileceği belli olmayan bir akışı içinde sağa sola savrulan çizgisi netleştirilmeyen bir olay değildir.

Savaşı ciddiyetsiz ele alan, görünürde sözde savaşan ancak özünde ondan oldukça uzak olandır. Savaş derinliği zenginliği olan kapsamlı bir mücadele bilimidir. Gevşekliğe, ertelemeye asla gelmeyen büyük bir ciddiyet ve yüksek bir sorumlulukla ele alınması, üstelenilen görevlerin mutlaka yerine getirilmesi gereken bir ateş olayıdır. Derinliği inceliği yaratıcılığı olan ince bir sanattır. 

Ayrıntılı bir planlanması olan, ruhun, beynin, düşüncenin, bedenin 24 saat sürekli bir biçimde yatırılması gereken ciddi bir iştir. Yoğunlaşılarak derinleşerek kendini bütünüyle başarısı için verilmesi gereken bir sanattır. Bu savaşta komutan olmak da farklı özellikleri gerektirir. Nitelikleri ve özellikleri birçok sanattan daha fazla olan zorluklarla dolu bir görev olduğu anlaşılmalıdır bunun. Pratik sahada düşmana “baskın-pusu-sızma” tarzında etkili vuruş yapan askeri olarak belli bir gelişkinlik ve yeterlilik düzeyi olan bir görevdir.

Asgari bir alt yapıda da olsa proletarya partisinin ideolojik-politik değerlerine sürekli yükseltmek anlayışında olmayan biri gerçek anlamda bir komutan olamaz. Sadece askeri-pratik alandaki gelişkinlik ve yeterliliğe sahip olunarak iyi bir pratik duruş sergileyerek de iyi bir komutan olunamayacağı bilinmelidir. Çünkü “partinin ve devrimin komutanı” aynı zamanda halkın da komutanı demektir.

Proletarya Partisinin ideolojisiyle, değerleriyle ve adalet anlayışıyla dolu olunmak zorundadır. Bu asgari temel değerlerden yoksun olan bir komutan süreç içinde salt askeri bakış açısının kurbanı olmaktan kurtulamaz. Kahramanlığı halkın devrim ihtiyaçları için ele almayan, bunu yüksek devrimci amaç için sürdürmeyen bir savaşçı zamanla yozlaşmaktan kurtulamaz. Zira silah, doğru ve devrimci amaçlar için kullanıldığında etkili ve güçlü bir örgütleme-aydınlatma-bilinçlendirme aracı haline gelir. Halkın ve devrimin örgütlenmesi için ön açıcı bir rol oynayabilir.

Savaşçılarına güven veren ve savaşçıları tarafından güven duyulan savaşçıları arasında eşitlik ve özgürlük ilkesini uygulayan her savaşçısına eşit ölçülerde yaklaşan aralarına farklılık koymayan, ayrımcılık yapmayan adaletli biri ancak halkın ve devrimin komutanı olabilir. Komutanda adalet duygusu güçlü olmak zorundadır. Savaşçılarına adil ve eşit bir şekilde yaklaşmalıdır. Sadece söyleyen değil söylediklerini öncelikle kendisi yapan olmalıdır. Hem yapan hem de yaptıran olmalıdır. Duruş ve yürüyüşüyle tutarlılığıyla saygı duyulan, kişiliği sağlam ve güçlü olandır. Riskli ve tehlikeli durumlarda gerekirse öncelikle kendisini öne sürendir. 

Komutan soğukkanlı sabırlı azimli olandır. Bir savaşçının komutan olabilmesi için militan özelliklere sahip olması gerekir ancak sadece bu özelliklere sahip olunarak komutan olunmaz. İkisi arasında güçlü bir diyalektik gelişim bağı olmalıdır. Ancak militanlık eşittir komutanlık değildir. İkisi bir ve aynı şey değildir. Komutan savaş sanatının inceliklerine asgari bir hakimiyet sağlayandır. Taktik zenginlik ve yaratıcılık konularında gelişkin olandır. Devrimci savaş genellemelerle yürütülemez. Detaylarda gizli olan savaş, çok zaman dikkat edilmeyen önemsenmeyen detaylarda kazanılır ya da kaybedilir. 

İyi bir komutan diyalektik materyalizmi benimsemiş onu içselleştirerek bir yaşam ve savaşı yürütme tarzı haline getirmiş olandır. Savaş devrimci felsefeye sahip olunarak, yaşamda en iyi şekilde temsil edilip yürütüldüğünde başarı ve zaferler elde edilir. Komutan aynı zamanda savaşçılarıyla devrimci bir ilişki geliştirendir. Onları duruş ve yürüyüşüyle eğiten-şekillendiren bir kişilik ve kimlik kazandırandır. Gevşek-laçka bir duruş sergileyen savaşçılarıyla ahbap çavuş temelde ilişkiler geliştiren ya da ilişkileri sıradanlaştıran ve sıradanlaşan bir duruşla asla komutan özellikleri kazanılamaz. 

Günün yirmi dört saatini “zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırım” diye düşünen sonuç alıcı tarzda yoğunlaşandır. Bütün düşünsel-ruhsal-bedensel yapısını devrimci savaşın geliştirilmesine verendir. Canı istediğinde zorunda kaldığında değil yaşamın bir bütününü devrimci savaşın gelişimine katan ve kazandırandır.

 

43754

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

Sayfalar