Pazartesi Mart 3, 2025

Abluka ve Yasaklar Değil Direniş Kazanacak; Tutsak YDG’lilere Özgürlük!

Faşist TC devletinin ülkenin dört bir yanında sürdürdüğü siyasi soykırımlar ve katliamlar her gün yeni bir isim olarak karşımıza çıkıyor.

Geçtiğimiz aylarda Cizre’de bodrum katında insanları diri diri yakan devlet, bununla da yetinmiyor yaptığı operasyonlarla demokratik mücadele yürüten birçok insanı gözaltına alıp tutukluyor. T.Kürdistanın’da halkı katlederek susturmak isteyen devlet, katledemediklerini de operasyonlarla susturmak istiyor. Susturmak istediklerinin en başında da devrimci, demokrat ve yurtseverler bulunuyor.

Gözaltına aldığı insanlar arasında katliamlar son bulsun diyen akademisyenlerden, aydınlara, hukuksuz şekilde yargılanan insanları savunan avukatlara kadar birçok kişi bulunuyor. Faşist saldırganlığın bu kadar arttığı bir dönemde yoldaşlarımızda bu saldırıların kurbanı oldu. Yoldaşlarımızdan Ömer Uca hukuksuz bir şekilde gözaltına alınıp, üzerinde sprey çıktığı gerekçesiyle tutuklanıyor. Benzer şekilde yoldaşlarımızdan Taylan Turunç’ta 12 Mart Gazi katliamının yıldönümünde Ataşehir 1 Mayıs mahallesinde katledilenler için düzenlenen yemeğe katılmış, hemen akabinde düzenlenen yürüyüşe polisin saldırısı sonrası işkence ile gözaltına alınmıştır. Yoldaşımız gözaltına alındıktan sonra zırhlı aracın içinde kafasına silah dayanarak tehdit edilmiştir.

 Gözaltı sırasında yoldaşımıza ait olmayan çuval ve maske yoldaşımızınmış gibi muamele görmüş ve işkenceye tabi tutulmuştur. Savcılık ifadesinin ardından mahkemeye çıkarılan yoldaşımız Taylan Turunç, hiç bir görüntü ya da parmak izi olmadığı halde sadece polis tutanağı kayıt gösterilerek, hukuksuz bir şekilde tutuklanıp Maltepe 1 No’lu L Tipi hapishanesine gönderilmiştir.

 Bu saldırı furyasının en son adresi ise geçtiğimiz hafta “Abluka ve Yasaklar Değil, Direniş Kazanacak” şiarı ile örgütlemiş olduğumuz kampanyamızın afiş çalışmalarını yaparken yoldaşlarımız Fırat Öztürk ve Erkin Özkanlı gözaltına alındı. Getirildikleri karakolda ters kelepçe yapıp diz çöktürülen yoldaşlarımızın kafalarına ve vücutlarına çelik cop ve kemerlerle vurulmak suretiyle işkence yapılmıştır.

İşkence gören yoldaşlarımızın darp raporu alması ise polisler tarafından engellendi. Karakolda ki işkenceden sonra mahkemeye çıkarılan yoldaşlarımız 2004 yılında açılan bir davada ki ifadeler üzerinden tutuklandı. Yoldaşımız Erkin Özkanlı Maltepe Çocuk Hapishanesine, Fırat Öztürk ise önce Metris’e, daha sonra ise Silivri’ye gönderildi.

YDG Neden Hedefte?

Peki YDG’liler afiş asmak, yürüyüşe katılmak, üzerlerinde sprey boya bulundurmak gibi basit nedenler ile tutuklanıyor? Saldırıların altında yatan nedeni görmek için ülkenin genel gündemini kısaca bir göz atmak yeterli. Devletin Kürt Ulusu üzerinde ki saldırganlığının her zamankinden fazla olduğu bir dönemden geçiyoruz. Buna karşı ses çıkaran bir şeyler yapmak isteyen her insan baskının her türlüsü ile karşı karşıya kalıyor. Saldırıların şiddeti o kadar arttı ki basın açıklamaları, stant çalışmalarına dahi devletin hazmedemediği bir aşamaya geldi.

Yeni Demokrat Gençlik’te tam da bu sebep üzerinden hedef haline geliyor. Özellikle son yıllarda YDG’nin Kürt Ulusunun direnişinin bir parçası olma hedefli yaptığı çalışmalar, YDG’yi direkt devlet nezdinde hedef tahtasına oturttu. Bizler YDG olarak 2014 Eylül’ünde DAİŞ’in Rojava ve Şengal’e saldırmasının ardından hızlıca bir kampanya örgütledik. Kampanya doğrultusunda, DAİŞ tarafından yıkılan şehirlerde ki ihtiyaçları karşılamak için yardımlar toplayıp, bölgeye ulaştırdık. Aynı zamanda Suruç’ta direniş nöbetlerine dahil olup, direnişin havasını soluduk. Sınırların yıkılıp, Rojava ile Bakur’un birleştiği sırada bizlerde oradaydık.

Yine benzer çalışmaları Newroz ve 7 Haziran seçim çalışmaları sırasında gösterdik.

Özyönetim ilanları ile beraber devlet saldırganlığının ivmesinin arttığı tarihlerde Sur, Cizre, Silopi için işgal eylemleri gerçekleştirdik. Konferansımızı bölge ile daha sıkı ilişkilenmek için Dersim’de geçekleştirdik.

En son olarak ise “Abluka ve Yasaklar Değil, Direniş Kazanacak!” şiarı ile bir kampanya örgütledik. Ve yoldaşlarımız bu kampanya çalışmaları sırasında tutuklandı. Sadece tutuklanan yoldaşlarımız baskının hedefi olmada. Yoldaşlarımıza sosyal medya üzerinden polisler tarafından tehditler savruldu. Çalışmalarımız sırasında Mersin ve Aydın Didim’de yoldaşlarımız gözaltına alındı. Aynı şekilde Dersim’de YDG’lilerin evleri basıldı ve kampanya afişlerimize el konuldu.

Tüm bu saldırılar aslında bize YDG üzerinde ki artan baskının sebebini gösteriyor. Devlet Kürt Ulusu ile yan yana yürüdüğümüz için bize bu saldırıları gerçekleştiriyor. Çünkü bizim Kürt ulusu ile beraber hareket etmemiz, hem şovenizme darbe vuracak, hem de devletin istediği gibi katliam gerçekleşmesine engel olacaktır.

Bizler Yeni Demokrat Gençlik olarak tüm bunlara karşı yılmayacak başta Kürt Ulusu olmak üzere nerede bir ezilen, nerede katliamlara karşı bir direniş varsa orada olmaya devam edeceğiz.

Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!

Abluka ve yasaklar değil, direniş kazanacak!

Tutsak YDG’lilere özgürlük!                                             

 İstanbul’dan Bir YDG’li

45518

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar