Beyaz dağ’dan arta kalan çığlık dizelerinin şairi EMİR ALİ YAGANI kaybettik… Hasan Hayri Aslan
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-22/public/emir_ali_yagani_kaybettik._hasan_hayri_aslan.jpg?itok=eYmax2i6)
Son yıllarda Dersim’in çok değerli kültür insanlarını kaybettik. Sılo Qız, Emre Saltık, Hasan Saltık, Mehmet Çetin, Remzi Aydın… birer yıldız gibi kayıp gittiler. Remzi Aydın için “Gri İklimden Maviye yolculuk” yazı çalışmamı yaparken 9 Şubat günü EmirAli’nin ölüm haberi ile sarsıldık. Epey zamandır yolları taşımak zor geliyor bana; ziyaret edemedim, kısa mesajlaşmalarla yetindik. 13 Kasım 2018’de söyleşi için o gelmişti bulunduğum kente. O sıra aldığım kitaplardan “Beyaz Dağda Bir Gün”ü şöyle imzalamış: “İhtiyar, ne böyle yaşanmışlıklar, ne de bu kitap olaydı! Saygıyla, Kırmanciye, kadim kardeşlik ahtine…” Ayaküstü sohbetimizde, hayat ve ölüm üzerine şakalaşırken… “Sorma kokım ben de sıradayım, ALS diye bir illete düştüm ki eridikçe eriyor kaslarım, hayat dur diyor artık bana” demişti…
5 Nisan’da kendi sayfasında yeni kitaplarının görücüye çıkış heyecanını paylaşmıştı. Bir yanda da oğlu sevgili Cihan’ın düğün heyecanı… Artık ölümden, hastalıktan söz edilemezdi, “ölüm yok” dedim… Beklenmedik bir yolculuk oldu, tıpkı Remzi Aydın gibi… Aydın Yağan’ın duygusuyla inledim; “Bu gün konuşamıyorum/Bu gün sesim kesildi!”
….
En verimli zamanında daha ne kadar yapılacak şey vardı oysa. Çalışkan, üretken bir yazardı EmirAli. Başucunda bulundurulmasını istediği kitabı “Her Yerden Hiçbir Yere/Öte Anlatılar”” ütopya yayınevinden kısa sürede okuyucuyla buluşmaya hazırlanıyor; “kitabeden kitaba okuma notları” alt başlıklı “Babil’den Paris’e” kitabı sırada; sonra “Beyaz Dağda Bir Gün” kitabının devamı niteliğindeki “Dersim Defterleri-2” eşi Eylem ve yoldaşları tarafından yayına hazırlanıyor.
“Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,
Her an peşimizden koşan gölgemiz,
Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
Uzaktadır her şey; anneler, kızlar…
Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
Her yerde, her an yakınımız, ölüm.”
İşte böyle elinde kalem uykuya dalar gibi giden bir yazar…
“Gidersem büsbütün göç yollarını yitirmiş turnaların menziline düşüp de dönmezsem
deyin ki, o ateş ve rüzgârını hep yanında taşırdı.”
Öyleydin dostum.
**
EmirAli’yi Avrupa’ya geldikten sonra ilk kez bir Paris ziyaretim sırasında tanıdım. Şiir çalışmalarını göstermek için evine davet etmişti. Son derece donanım yoksunu küçük bir mülteci odasında defter defter el yazması şiirlerini okudu, akli derinlik ışıldayan keskin bakışlarıyla fikrimi sordu. Ne diyeceğimi bilemedim; çok değişik şiir denemeleriydi çoğu, ilginçti… Özellikle düz yazı formunda yazılmış bir çalışmasındaki olağandışı imge lezzeti beni şaşırtmıştı. O sıralar eşinden ve çocuklarından ayrı, kendisini bütünüyle şiire vermiş hüzünlü, yetkin bir şair izlenimi edindim. İlk tanışmamız olmasına karşın içini açmaktan imtina etmeden her şeyini paylaşması duygulandırmıştı beni. Sonra Yılmaz Güney için düzenlediğimiz “On Birinci Eylül” etkinliği için Paris’ gittiğimde birlikte Paris Komünü’nün ünlü vekili ve Enternasyonal Marşı’nın yazarı Eugène Pottier’in mezarı ile komünarların gömüldüğü yeri ziyaret ettik. Akşamki salon etkinliğinde kuliste birlikteydik, Fransa Komünist Partisi ve bazı aydınları ile tanıştırdı. Yıllardır Paris’te bulunan arkadaşlardan farklı olarak proleter enternasyonalizme ilgi duyduğu ve çevresini genişlettiği için kutlamıştım. 2000’lerin başında benim de bir süre katıldığım “Sanat Kollektifi” içinde o da vardı. Daha sonra Mehmet Çetin, Hüseyin Şahin, Hıdır Uludağ, Grup Munzur üyeleri ile diğer bazı yazar ve ressam arkadaşlarla birlikte onlar sürdürmeye devam ettiler.
**
EmirAli Yağan’ın estetik yaratım kabiliyeti asıl Dersim Sözlü Tarih sürecinde ortaya çıktı ve büyük sıçrama gösterdi. Sanırım dikkat çeken ilk düz yazı çalışmaları da bundan sonra gerçekleşti. Bu süreç, pek çok Dersimli yazar, şair, ressam, ozan, müzisyen, sinemacı ve tiyatrocunun doğuşuna ve yaratım kabiliyetine kaynaklık etti, ama EmirAli’yi de zirveye çıkardı. Gerçekten bu alandaki en göz kamaştırıcı eserler onun damgasını taşıyor. Dersim sözlü anlatımlarını insanlığın vicdanına en asli haliyle sunma becerisi gösteren EmirAli oldu; en etkili yapıtlar onun estetik donanımı içinde can buldu. Buna şaşırmadık çünkü o “Beyaz Dağ” köylerinden Xéçhe’li (Demirkap) bir şairdi. “Mezar taşları batıya bakan/gezegenine küs bir köyde doğdum” demişti ya işte o köy; 70 hane, 700 nüfuslu, 33 hanesinin bütün aile fertleri, 11 hanesinden de sadece birer kişinin kurtulabildiği Xéçhe köyü! O günkü resmi açıklamada 15 Ağustos 1938’de evlerinden alınan çoğu çocuk, kadın ve ihtiyarlardan oluşan “395 haydut” (!) topluca katledimişti. Zımağe, Qırnığe, Bornağ, Deregöl, Sırze, Merxu ve Kowo Sıpé (Beyaz Dağ) eteklerindeki diğer köy ve mazralardan toplananlarla birlikte o gün sadece orada 1000’den fazla insanın insafsız bir vahşetle katledildiği biliniyor. Katliamın son derece soğukkanlı profesyonel, deneyimli soykırımcı niteliği dikkat çekici. Nitekim Sakallı Nurettin Paşa’nın damadı 4.Ordu Müfettişi askeri Vali general Alpdoğan’dan başka tanıdık isimler de vardı: “3. Ordu Manevra Planı” adı altında yürütülen “sel harekatı”nda yer alan 3.Ordu Müfettişi Orgeneral Kazım Orbay, İttahatçı Enver Paşa’nın yeğeniydi. Deşte’deki “Cevdet Alayı” komutanı Cevdet Sunay, daha sona (1966-1973) 5. Cumhurbaşkanı olarak karşımıza çıkacaktıı… Yine soykırım alanında sicili bozuk İttahatçı Başbakan Celal Bayar (1937-1939) daha sonra 10 yılda ülkeyi darbeler sürecine sokan 3. Cumhurbaşkanı olmuştu (1950-1960).
Sonra 12 Mart
Sonra 12 Eylül
Sonra ötekiler
Her defasında en çok o diyarın insanı düşer menziline zulmün… Bitmez tükenmez asırlar süren zulüm.
“benim şarkılarım hicran
vurgundur türkülerim
ben her rüzgara sürgünüm
her rüzgar iklimine götürür
ardı sıra göçeri turnaların
sesimi sulara bıraksam
serin ırmaklara
ürperir fırtına kuşları
derin denizlerin tayfun uykularında
eriştir sesimi dotman
beni ıssız bırakma”
Issız bırakılmaz yine de, birbirine çok yakışmış insan-doğa uyumunda, dolar-boşalır-yine dolar, kadim evrensel inatla sürüp gider bu döngü… Şairlerin isyan ve siteme dizelerine ekilse de acıları.
**
“hiçbir soruya yanıt değil ömrüm
ekin bitmez çöl oldu
yurdum diyebileceğim Terra Nilius
hiçbir soruya yanıt değil eyvah
şu yerçekimsiz gezegende
hangi dağa yaslansam
yana veriyor dağ
kendini taşımaktan yorgun…
**
kök tutamamak,
hiçbir ulusa, sınıfa, inanca,
kimliğe bel bağlamamak,
pasaportlarını taşıdığın
ülkelere yurdum diyememek,
bütün sınırlara bigâne,
yerçekiminden azade
durmaktıysa muradın,
âlemin marifet saymayacağını
başardın işte…”
dese de yeniden döner dolaşır oraya çevirir yüzünü. Her iyi şair aynı zamanda büyük bir yurtseverdir, doğduğu topraklardan yıldızlara bakmayı sever…
“Geçtiği menzili yurdu sanan konar göçer gezginler
Sürgünler kimlik buldu bende yüzleşti kanun kaçakları
Kadim yurtsuzları ve yenilmişleri sefil soytarı bir çağın
Çekilmiş bir nehrin geride bıraktığı izler gibi
Toprakta kederle duran devrik mezar taşları
Hatırlatır bana yollara düştüğüm o yeri
Dönüp geldim işte”
**
Emirali Yağan 1958 Dersim doğumlu. Ankara Eğitim Enstitüsü ve Paris 8 Üniversitesi Modern Yazın Bölümü’nü bitirdi. 1980 askerî darbe yıllarında siyasal nedenlerle hapis yattı. Mamak’ta kaleme aldığı ilk şiirlerini Urmiye Mavisi adıyla 1989’da kitaplaştırdı. Diğer şiir kitapları: Şarkılar Ülkesi (Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülü 1990), Gitmek Bir Uzun Öykü (1995), Evvel Zaman Şiirleri (2003), Sahra, Sanrı ve Sara –Aylak Dizeler– (2007) Ve Denizi Kar Tuttu (şiir albümü, 2002). Silva Gabudikyan’ın Şarkıların Şarkısı adlı eserini Raffi Hermonn’la birlikte Ermeniceden Türkçeye çevirdi (2002). Cemal Taş’ın derlediği Abdullah Gündüz’ün Vasiya Mı –Fecir, Alacakaranlık ve Ömrüm– (2006) ve yine Cemal Taş’ın derlediği Dağların Kayıp Anahtarı-Dersim 1938 Anlatıları’nı Kırmançkîden Türkçeye çevirdi (2010). Dersim Tertelesi’ni konu alan “Qelema Sure/Kırmızı Kalem” (2009) ve devamı niteliğindeki “Kara Vagon” (2011) belgesellerine metin yazarlığı yaptı. Piya Yayın Kolektifi’nin kurucuları ve süreli yayınlarının editörleri arasında yer aldı. Şiirleri farklı müzisyenlerce bestelenip seslendirildi, değişik dillere çevrildi, yerli-yabancı antoloji, dergi ve gazetelerde farklı türde eserleriyle yer aldı. “Dersim Defterleri/Beyaz Dağda Bir Gün” (bunun ikincisi hazırlanıyor), Şiirlerini topladığı “Gitmek Bir Uzun Öykü” kitabı, kendisinin katkısıyla Rose Polat Agum imzasıyla yayımlanan Dersim 1938 ve sonrasını konu edinen “Bego” kitabı gibi eserler üretti.
Son dönemlere, özellikle Dersim konulu düz yazı yapıtları bile şiir tadında. Lir tınıları ile harmanlanan epik konular okuyucuyu yaşanmışlıklarla tanıştırıp kucaklaştırıyor. Bu yüzden diyorum keşke bütün Dersim konulu anlatıları o yazsaydı… Ömrü yetmedi. Çok üzgünüm.
**
Sevgili şairimiz Paris Alevi Kültür Merkezi’nde taziye ve uğurlama töreninden sonra memleketi Dersim’e götürülüyor. 13 Nisanda Dersimdeki son uğurlama töreninin ardından doğduğu Xeçé köyünde özlediği toprağın kucağına verilecekmiş, buna çok sevindim.
“vedalar bırakıp bir liman akşamı
okyanus yorgunu bir geminin güvertesinden
aynalarını eskitmiş bir yüz bırakıyorum sulara
ve sonra inkara vuruyorum bütün zamirleri
bir kenti sahipsiz, bir başına
bütün aşklarımı yüzüstü
bütün adresleri bırakıp zamanaşımlarına
hoşça kal yararsızlığım
ömrümün sarsak yanı
sana ihanetimi bırakıyorum
kıyısız mavide kırık yelkenler
balıkçı tekneleri, balık adamlar, batık kentler
ülkesiz gemiler, gemiciler
yakınlaştıkça uzaklaşan deniz fenerleri
ufkunu yok sayan fırtına kuşları
hoşça kalın
kıyıdakiler”
Güle güle, yıldızlara yoldaş ol. José Marti şiirinde özlemini duyurduğun gibi yoldaşların seni “kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz” Dersim sosunlarının kucağına bırakıyorlar, uğurlar ola!…
13 Nisan 2022
Son Haberler
Sayfalar
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/afd-kadin-780x470.png?itok=dKbMIeOq)
Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/indir-780x470_0.png?itok=M18gteO_)
Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_kaypakkaya-partizan_9.jpg?itok=BA0MPgQ7)
Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/nubar_ozanyan_anma-780x470.jpg?itok=Z2jd0zaf)
Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/yusuf_kose_yeni_1_0.jpg?itok=j9MkEpCz)
Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/nubar_0.png?itok=ZiF3V9h8)
Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/ftcom.jpg?itok=tQx6dPcU)
Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/halil_1.jpg?itok=9_NF5F75)
İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/nostalji_sol.jpg?itok=POeBHml4)
Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”
![](https://www.kaypakkayahaber.com/sites/default/files/styles/grid-5/public/afd-kadin-780x470.png?itok=dKbMIeOq)
KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.