Cumartesi Nisan 19, 2025

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Siyonist işgalci ve ilhakçı rejime karşı Filistin ulusal direnişinin, ilk olmayan ve son olmayacak olan bu operasyonunun Gazze Şeridi’nde hakim olan Hamas adlı gerici örgütün önderliğinde gerçekleştirilmesi, bu tartışmaların ana hareket noktasını oluşturdu. Bütün teknolojik üstünlüğüne ve savaş kapasitesine rağmen, Filistin ulusal direnişi karşısında tarihsel bir yenilgi alan siyonizm, yaşadığı ilk şokun ardından zulmünü meşrulaştırmak için yaygın bir medya kampanyasına girişti.

Filistin ulusal direnişi Hamas’la sınırlandırıldı ve “terörizm” etiketiyle yaftalandı. Beklenildiği üzere İsrail siyonizmi, en iyi bildiği şeyi yaparak Gazze Şeridi’nde yaşamak zorunda bıraktığı Filistinlilerin üzerine tonlarca bomba yağdırdı.

Filistin ulusal direnişinde Hamas ve İslami Cihad gibi İslamcı çizgide olan örgütlerin varlığı biliniyor. Dahası bu örgütlerin İran gibi gerici devletler tarafından “Direniş Ekseni” adı altında lojistik olarak desteklendiği de sır değil. Direnişin içinde bu tür gerici örgütlerin yer alması eşyanın tabiatı gereğidir. Her ulusal harekette olduğu gibi Filistin ulusal hareketi içinde çeşitli sınıfların temsiliyeti söz konusudur. Bu objektif gerçeklik beraberinde -siyonist propaganda aygıtının da yadsınamaz etkisiyle- Filistin ulusal direnişine yönelik, özellikle devrimci-ilerici saflarda bir tartışma/saflaşma yaratmış durumdadır.

Filistin ulusal direnişinin şu anki durumda ön plana çıkan kimi güçlerin İslamcı çizgide yer alması, dahası bu örgütlenmelerin ideolojik duruşları kaynaklı düşman kavramlarının bulanıklığı nedeniyle yer yer halkı hedefleyen eylemleri vb. gerekçesiyle Filistin ulusal direnişine karşı ilerici saflarda bir tereddüt ve mesafe yaratılmış görünmektedir.

Kuşkusuz Türkiye devrimci hareketinin ulusal sorun konusunda kafa karışıklığı yeni değil. Yanı başında on yıllardır süren Kürt ulusal özgürlük mücadelesine karşı “ama”larla, “fakat”larla başlayan ve “sınıf tahlilleri”yle devam edip, destek ve dayanışma içine girmemeyi meşrulaştıran bu türden anlayışların temel nedeni, hakim Türk ulus milliyetçiliği ve şovenizmdir. Nitekim İsrail siyonizminin saldırganlığını protesto etmek için sıraya girenlerin bir kısmının söz konusu Rojava olduğunda sus pus olmaları bununla ilgilidir.

Benzer durum Azerbaycan ve Türk gericiliğinin Artsakh’a yönelik işgal saldırısında da yaşandı. Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı dillerinden düşürmeyenler, söz konusu Ermeni ve Kürt ulusları olunca bin dereden su getirerek bu ulusların özgürce ayrılma hakkı yani ayrı bir devlet kurma hakkı ilkesini yok saymışlardır.

Söz konusu Filistin ulusal direnişi olunca Türk hakim ulus milliyetçiliği ve şovenizm engeli ortadan kalkmakta ve Filistin ulusal direnişi sahiplenilmektedir. Bu tutumda elbette Türk devletinin İsrail siyonizmiyle başta askeri ve ticari olmak üzere her türlü ilişkiyi sürdürüp, Filistin direnişini ikiyüzlüce sahiplenir gibi görünen tutumu etkilidir. Coğrafyamızda Ermeni ve Kürde dair en ufak bir dayanışma ve destek faşist terörle ezilirken Filistin’e desteğe şimdilik karışılmamaktadır. Kuşkusuz devletin çizdiği sınırlar içinde!

Öte yandan Filistin direnişini sahiplenen kimi devrimci anlayışların abartılı yaklaşımlarını da kaydetmek gerekir. Bu türden anlayışların ezen ve ezilen ulus çelişkisinde hareket noktaları doğru olmakla birlikte, şimdiki durumda Filistin ulusal direnişinde baskın olan gerici örgütlerin propagandasını yapmakta sakınca görmemektedirler.

Ezilen ulusun eyleminde onun zulme karşı başkaldırısında ifadesini bulan demokratik yanı kayıtsız şartsız desteklemek, öte yanda şimdiki durumda Filistin ulusal hareketi içinde baskın olan İslamcı gericiliğin kendi imtiyazları için mücadelesinde tarafsız kalmak! Bu ideolojik çizginin gerici mahiyetini ve halka yönelik eylemlerini eleştirmek, meselenin Yahudi halkından değil siyonizmden kaynaklandığını her fırsatta propaganda etmek! Ne sınıf bakış açısı terk edilip kızıl bayrak elden düşürülmelidir ne de ulusal mücadelenin demokratik muhtevasını desteklememek gibi bir yolda yürünmelidir. Doğru olan tutum budur!

Bu pratik, somut ifadesini ise Nubar Ozanyan’da bulmaktadır. Coğrafyamızda Ermeni, Kürt ve Filistin ulusal mücadelelerine katılan ve bu anlamıyla tarihsel devrimci bir pratik sergileyen Nubar Ozanyan; Filistin ulusunun İsrail siyonizmine karşı mücadelesinde, Artsakh Ermeni ulusunun Azerbaycan işgalciliğine ve Kürt ulusunun Türk işgalciliğine karşı mücadelesinde silah elde savaşmış ve bu uğurda ölümsüzleşmiştir.

Nubar Ozanyan, bu ulusların zulme karşı mücadelesini demokratik yanını fiili olarak desteklemiş öte yandan elinden kızıl bayrağı da düşürmemiştir. Nubar Ozanyan’ın ölümsüzlüğünün ardından FHKC’nin açıklamasında olduğu gibi; “O yaşamı boyunca siyonizme, emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaştı. Bölgedeki tüm hakların kurtuluşuna kadar devrimci mücadeleye ve halk savaşına kendini adamış kahraman siyasi tutsak ve siyasi önder İbrahim Kaypakkaya’nın mirasını temsil etti.”

Kürdistan’da, Filistin’de ve Artsakh’da çizgimiz İbrahim Kaypakkaya’dan beri nettir. Nubar Ozanyanlarla sürmektedir.

5877

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar