Salı Kasım 12, 2024

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

“Devrim öncesi süreç” elbette ki her toplumsal yapı gerçekliğine göre farklılık ve özgünlükler arz ediyor olacağından; haliyle, her bir örnek somutunda devrimi örgütleme tarz ve süreci de önemli oranda farklılık ve kendine has özellikler taşıyor olacaktır.

 

Bundandır ki devrimci güçlerin “olmazsa olmaz” öncelikli görevlerinin en başında; üzerinde devrimi gerçekleştirmeyi tasarladıkları zeminin, somut güncel olgulara dayalı sosyal-ekonomik yapı tahlilini yapmaları ve bu olgusal gerçekliğe uygun bir devrim stratejisini oluşturmaları gelir.

Bu kısa soyutlama girişin ardından, yazı başlığı da olan konu daha somut olarak ele alınabilir artık.

Uzunca bir süreden beridir tamamen kapitalist üretim ilişkileri hakimiyetine girmiş olan Türkiye ve K. Kürdistan somutunda olgular, devrimin ancak ki günümüze uyarlı, Ekim Devrimi tarzı bir Toplu Ayaklanma Strateji ile mümkün olabileceğine hükmediyor. Dolayısıyla da bura devrimcileri, devrimin örgütlenmesi stratejik görevini mecburen, devrimci bir durum oluşuncaya dek sürecek olan o “evrimci” hazırlık evresinde yerine getireceklerdir. Bu, niyetsel bir tercih veya bir keyfiyet değil; olguların dayattığı nesnel zorunlu bir gerekliliktir.

Süreç, nesnel koşullardan ötürü “evrimci” bir karakter arz ediyor olsa da ama devrimci sol-sosyalist ve komünist güçler bu hazırlık sürecinin görev ve sorumluluklarını elbette ki edilgen, düşük reflekslerle olayların peşinden sürüklenen, sistemle uzlaşıcı, reformist bir perspektif ve pratikle değil; devrimci bir perspektif, devrimci bir yaklaşım ve aktif militan öncü bir müfreze ruhu ve pratiğiyle karşılayıp yerine getirmek zorundadırlar.

Ve elbette ki bütün bu görev ve sorumlulukları yerine getirebilmeleri için günün ve “zamanın ruhuna” uygun dinamik mücadele yöntem ve araçları, kendisini ısrarla yenileyerek, yedekleyerek mücadeleyi kesintisiz sürdürmeyi olanaklı kılacak mekanizmaları oluşturmaları gerekiyor. Aksi takdirde, sadece niyetlerle ve dar marjinal örgütsel yapıların idamesine odaklı bir devrimcilikle devrimi örgütleyebilmek, koca bir ham hayaldir.

Devrimi örgütlemek demek; devrimci güçlerin, sürecin devrimci görev ve sorumluluklarını layıkıyla yerine getirebilmeleri için öncelikle kendilerini örgütlemeleri gerekir. Bu, “devrimi örgütleme” meselesinin esası da demek olan kitlelerin bilinçlendirilip örgütlü bir güç haline getirilebilmesi ve keza devrim anının askeri-teknik ve kadrosal alt yapısının hazırlanabilmesi için, “olmazsa olmaz” bir ön koşuldur.

Bütün bunlar da kuşkusuz ki devrimci öncü müfrezenin, hiç abartısız, bir “savaş kurmay heyeti” gibi; süreci günlük, yakın, orta ve uzun erimli bir planlamayla ele almasını ve her bir aşamada neyi nasıl ve hangi aşamalarla, hangi yöntem ve mekanizmalarla karşılaması gerektiğini, değişen koşullara göre bunları, anında müdahaleyle yenileyip, daha bir yetkinleştirmesi ile mümkün olabilir ancak ki. 

Yıllar boyudur birçok devrimci güç, kongre veya konferans kararı olarak, örneğin başta çeşitli milliyet, cinsiyet ve inançtan işçiler olmak üzere, ön görülen devrimin temel öznesi sayılan emekçi sınıf ve tabakaların ve keza özel olarak da kadınların ve öğrenci gençliğin örgütlenmesini, öncelikli temel görevlerinden biri olarak belirler ve bunu tüm dünyaya da gururla duyururlar. Ve ama gerek ortaya koydukları ve gerekse pratikleri yakın plandan mercek altına alınıp incelendiğinde görülecektir ki; bu temel ve öncelikli olarak addedilen görev ve alanlara ilişkin; neyin nasıl ele alınması ve de hangi aşamalarda nelerin yapılması gerektiğine ilişkin hem yakın, orta ve uzun erimli bir planlamaları, hem bu planların pratiğe nasıl ve nelerle geçirileceğine dair, somut herhangi bir projeleri yok ve hem de öz eleştirel bir yaklaşımla, yapılmaya çalışılan veya yapılanlarda varılan veya varılamayan sonuçların belli aralıklarla masaya yatırılıp muhasebesi yapılarak daha iyi ve daha ileri noktalara taşınması şeklinde bir çalışma disiplin ve prensibi yok.  Yani o ulvi kararlar, deyim uygunsa, “saldım çayıra, Mevla kayıra.” hesabı, kendiliğindenci bir akıbetle, zaten ta en baştan itibaren boşa çıkarılmış oluyor.

Öte yandan bilinir ki devrimin öznesi olarak addedilen kitlelerin tamamı veya ezici çoğunluğuyla doğrudan organik bir bağ içinde olabilmek, istenen ve arzulanan bir şey olmakla birlikte; ama bu, özellikle de sendika, kooperatif, konsey-meclis ve parti gibi köklü ve güçlü devrimci kitle örgütlerinin henüz oluşmamış olduğu süreçlerde pek de olası değil. Dolayısıyla da bu süreç boyunca yapılması gereken şey; bir taraftan peyderpey organik bağlar oluşturulmaya çalışılırken, ama esas olarak da kitlelerin gündemini meşgul eden tüm somut sorunları üzerinden, ortaya konulacak isabetli eylemsel pratik tutum ve yaklaşımlarla onlarla dirsek teması ve zihinsel bağlar kurmak ve keza yine bunlar üzerinden şekillenecek ve işlevsel özellikleri olan genel ajitasyon-propaganda ile de onları zihnen örgütlemeye çalışmak (evet, bu belki zorlu bir uğraştır ve ama asla imkansız değil.).  

Ve yine bilinen ve ama devrimci güçlerin ekseri çoğunluğunun, tipik sol sekter yaklaşımlarla, es geçtiği bir gerçektir ki; güncel realitelerinden kopuk, esasen de soyut, onların usunda kayda değer bir etki yaratmayacak türden genel ve bu anlamıyla da işlevsel herhangi bir karşılığı bulunmayan akademik ve ideolojik ajitasyon ve propaganda karşısında kitleler sağır ve haliyle de zihnen kapalı olurlar.

Dolayısıyla da bu tarz tutum, yaklaşım ve çalışma tarzıyla devrimi örgütleme görevi, bin yıl da geçse, asla yerine getirilemeyecektir. Ve keza bundan ötürü de devrim anlarının ortaya çıkacağı her tarihi süreçte, başta komünistler olmak üzere, devrimci güçlerin; “devrimin sübjektif güçlerinin” hazırlanmasına ilişkin görev ve sorumluluklarını esasen yerine getirmemiş olmalarından ötürü, devrim olasılığı her seferinde boşa düşecektir.

2236

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Halil Gündoğan

ONLAR ÇALIP ÇIRPTIKÇA BİZ YOKSULLAŞIYORUZ![*]

“İktidar yolsuzlaştırır.Mutlak iktidar mutlaka yolsuzlaştırır.”[1]

XX. yüzyılın son onyıllarında, Dünya Bankası ve diğer ulusaşırı finans kurumları, özellikle “yükselen pazarlar” olarak kutsanan neo-liberal korsan devletlerdeki rüşvet ve yolsuzlukların maliyetinin, onlara dayattıkları “yapısal uyum programları”nın getirilerini asgarîleştirdiğini gördüğünden bu yana, “yolsuzluklar” başlığını, özellikle UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) gibi “şefkat” aygıtları eliyle gündeminde tutmakta. 

DEVLET, SİYASAL “SUÇ”, HUKUK(SUZLUK) VE TERÖR(İST)[1]

“İnsanın temel özgürlüğü, yaşamını daha iyi kılma özgürlüğüdür.”[

Hayatımızı doğrudan müdahale ederek, zorbaca biçimlendiren egemenlik kavramlarının pratiğine ilişkin söz etmeden önce, bu konuda “Şeytanın Avukatlığı”na soyunan ve egemen zorbalık karşısında bunu layığı ile yapan ve geçenlerde bizi bırakıp giden Jacques Vergès’i anmadan geçmemeliyim.

TKP/ML-MK-SB :Yeni isyan dalgalarıyla ileri!

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi Siyasi Büro (TKP/ML MK SB)’nun açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Yeni isyan dalgalarıyla esmek ve yıkmak için ileri!

Kürt, Türk Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza,

TKP/ML MK'sinden Newroz açıklaması

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi TKP/ML MK ’nin açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Direnişi Büyütecek, Özgürlüğü Kazanacağız!

Newroz Piroz Be!

TKP/ML- TİKKO Gerillalarindan Berkin Elvan için misilleme eylemi

TKP/ML TİKKO  gerillaları polis fişeği nedeniyle yaşamını yitiren Berkin Elvan için misilleme eylemi yaptı.

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı yaptığı yazılı açıklama ile eylemi duyurdu. Açıklamada, “14 Mart akşamı saat 19:30 da Dersimin Çemişgezek ilçesi Emniyet Müdürlüğüne yönelik gerillalarımızca Berkin Elvan'ın TC devleti tarafından katledilmesine yönelik bir misilleme eylemi gerçekleştirilmiştir. Emniyet Müdürlüğü hedefine yönelik gerçekleştirilen bu eylemimizin sonuçları netleştirilememiştir” denildi. 

Marksizmin Militan Savunucusu;Eleanor Marx (Tussy)

“Ben asla dua edemem, çünkü tanrı ölmüştür! Ben asla ağlayamam, çünkü göz yaşları kurumuştur! Ben asla umutlanamam, çünkü umutlar tükenmiştir!”[1]

Eleanor Marx’ın 116. ölüm yıl dönümü anısına...

  Ağıtlar acılıdır. Gidenin yerinin doldurulamayacağı anlatılır. Bazen ise, gitmemesi gereken gidenle birlikte her şeyin bitiği sanılır. Tussy öldüğünde de böyle yakılmıştı ağıtlar. 

Biz Teröristi Tanıyoruz /Erdal Yıldırım

Ülkemiz ekonomik, siyasal, sosyal olarak çok önemli tarihi ve zorlu bir süreçten geçiyor. Başta iktidarı elinde bulunduran AKP ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan, çocukları ve ailesinin birçok bireyi, bazı Bakanlar, bakan çocuklarının, AKP’yle iç içe olan kimi odakların karıştığı yolsuzluk ve rüşvet sarmalı hergün biraz daha açığa çıkıyor. 

Seçimleri Boykot Et / Ergün Aslan

Bu sefer Dadaistler gibi tüm yazım kuralarını hiçe sayarak yazacam.

Ya.. Tayyib seçimleri kaybederse..

Biz proletarya köylüğün  mutluluğu bu kadar kısa sürmemeli yahu.

Toplumsal katmanın en aşağı tabakalarında olmak ( eğri, büğrü, doğrusunu yazmayı öğrenmeye çalışmadan yazmakta ) çok hoşuma    gidiyor.  

Hiç kimse gerçek yüzünü göstermekte bir an bile tereddüt etmiyor.

Güzel bayanların, Metroseksüel  beylerin dahil ne kadarda ağşalık sözleri söylüyebildiklerine şahit oluyorsunuz.

Eee. .. halde böyle olunca ....

Gaz bombalarına ve tomalara kilit vurmak

Polisin attığı gaz fişeğiyle öldürülen Berkin Elvan'ın sonsuzluğa uğurlanışından sonra, Gezi parkına karanfil bırakmak isteyen kitleye polisin gaz bombaları ve tomalarla saldırması artık bu meseleye bir çözüm bulunmasını zorunlu hale getirmiştir.

                Çözümün hükümetten gelmeyeceği ortadadır. Çünkü diğer ülke hükümetleri gibi AKP de halkın alanlara çıkmasından korkuyor. Alanların bir süre sonra devrim kalelerine dönüşerek hükümetleri alaşağı ettiğini görüyor ve biliyorlar.

Onlarla buradayiz;Onlarla dünyayi degistirecegiz!(*)

 

“Ölümseyerek bakıyor dünya,biz gülümseyelim.”[2]

Gerçeği haykırıp, çoğaltarak maddi güce dönüştürmek için buradayken; hepimizi yanyana getiren ilk şey acıdır.

Acılıyız! Kolay mı? Kardeşlerimizi katlettiler… Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Abdullah Cömert’i, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Ethem Sarısülük’ü, Medeni Yıldırım’ı, Hasan Ferit Gedik’i bizden koparıp aldılar…

Gözümüzü çıkardılar; yaraladılar; zehirlediler halkı; Elvan Berkin ise hâlâ derin uykularda…

ԱՆԽԻՂՃՆԵՐ - Vicdansizlar

 

Türkiye,11 yıldır iktidarda bulunan AKP faşizminin, Gezi Parkı alanını halkın elinden alıp,temsil ettiği İslam burjuvazisinin denetimine sunup,rant sağlamasına karşı çıkan halkın şanlı mücadelesine tanık oldu.Doğayı,çevreyi ve yaşam alanlarını savunan halkın, kanla yazılan mücadelesi yeni bir dönemin artık başladığı sinyalini verdi.

Kitleler '' Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak '' sloganıyla AKP 'yi ve  başındaki RT Er doğan'ı tarihin çöplüğüne göndermeye kararlıydı.

Sayfalar