Devrimin Emektarı ve Değeri Olmak; Dursun Çaktı’ya…

Sınıf mücadelesi içerisinde yitirdiklerimizi anlatabilmek önemlidir. Deneyimlerini, hayat ve mücadele birikimlerini, değerleri sahiplenme, zor ve fırtınalı süreçlerdeki duruşları; alçakgönüllü oluşları, mütevazı kişilikleri, kitle inisiyatifleri gibi birçok konuda ortaya koyduklarını anlatmak gerekir.
İşte Dursun yoldaşı anlatmak, tam da bu mütevazı değerlerin karşılığına denk gelmektedir.
68 kuşağının etkileriyle devrimci mücadele ile tanışan bir neslin emektarlarını yavaş yavaş uğurlamaya başlıyoruz. Bu kuşağın çok değerli katkılarını, öğretilerini ve mücadele felsefelerini beraberinde götürmeleri haksızlık olur. Bu anlamıyla yaşamları içerisinde elde ettikleri bu birikim ve değeri, onlar adına devralacak yoldaşları ve siper yoldaşları devam ettirmekle mükelleftir. Siyasi görüşlerimiz farklılık içerse de ayrı siyasetlerde yer almış olsak da bu gerçekliği yok sayma inkarcılığına düşemeyiz.
Türkiye sınıf mücadelesi, yeni nesle aktaracağı çok büyük deney ve birikimlere sahip nice değerli emektarı çevresinde barındırmaktadır. Şu veya bu şekilde örgütlü mücadelenin sürdürücüsü olamamış, yürüttüğü sorumlulukları kaldıramamış, yorgun düşmüş ancak kirlenmeden, karşı-devrime tavizsiz yanaşmış, hala devrimci mücadelenin çevresinde yer alarak katkı sunan ve devrimci değerlere zeval getirmeyen emektarların hem yaşarken hem de uğurlanıp gittiklerinde hak ettikleri değeri görmeleri, devrimci bir yaklaşımı ve sorumluluğu gerektirmektedir.
Kullanılan üslup, yaklaşım ve söylem, devrimci hareketler ve temsilcileri açısından toplum karşısındaki sorumluluğu hatırlatır. Emek saflarında yer alışındaki duruş, emektara verilecek değerle karşılık bulur. Dursun yoldaşı işte bu çerçeve içerisinde ele alarak değer biçiyoruz. Dursun yoldaşı sıradan bir yaşamın son bulan parçası olarak görmüyoruz.
Duruşuyla, devrimcilerin ve partisinin dostu, emekçi savunucusu, kısacası birikimi ve olaylara felsefi yaklaşımındaki samimiyet ile devrimin dostu ve emekçisi olarak ele alıyoruz.
Dursun yoldaş, 68 ve 70 kuşağının o özlenen devrimci özelliklerini yaşatmış ve aynı zamanda günümüze taşımış emektar yoldaşlarımızdan biriydi. Kaypakkaya yoldaşı ve siyasi çizgisindeki halk kavramını, bu kavramın önemini, devrimdeki rolünü iyi kavrayan biriydi.
Parti çizgisindeki ısrarlı duruşu, 45 yıllık Kaypakkaya çizgisindeki duyarlılığı çok şey ifade ediyordu. Politikadaki fırtınalı dönem ve durağanlık dönemi dahil kesintisiz bir şekilde yarım asrı bulan kitle derneklerindeki emeği ve üyeliği, örgütlü insan ve mücadelesi açısından onunla ilgili önemli bir veri sunmaktadır.
Henüz on sekizinde, gençliğinin baharında Almanya’ya gelmesine rağmen, birkaç yıl içerisinde siyasetle tanışması, gençliğinin baharında, 68 gençlik önder ve militanlarının, genç ama politik donanımlı ve devrim sevdalısı heyecanını kapmış, örnek bir gelişim göstermiştir.
Tüm ayrılık ve kopuşlara tavır alarak, kurumunun yanında kalabilmiş nadide kişiliklerden biridir. Savunduğu Kaypakkaya çizgisinde uyanık ve aynı zamanda tutuculuğu ret eden yaklaşımı önemliydi. İnsanların acı ve güzel günlerinde yanında olma duyarlılığıyla, toplum içerisindeki sevgi ve saygınlığı ile kabul görmüştü. Bu kabulleniş onun siyasetteki birikimi ile bütünleşince ortaya bu ‘Doğal önderlik’ gerçeği çıkıyordu.
Dost ve düşman kavramını ve ayrımını yerinde ortaya koyabilme siyasi farklılığını gösteriyordu. Ayrıca halk kavramı ve bu statüde olan kesimler için ve kitle derneklerinin misyonu noktasında bugünkü gelişimimize önemli katkıları olmuştur. Yaşadığı süreçte de bir kolektifin emektarlarına nasıl yaklaşması gerektiği üzerinde defalarca sohbet konuları açılmış ve her seferinde sekter, ben bilirim, ben merkezci yaklaşımları eleştirmiştir.
Kısacası Dursun Çaktı yoldaşımız, altmış yedi yıllık yaşamı içerisine sığdırdığı, yaşamının her anına yedirdiği Kaypakkaya çizgisinin, sahiplenilmesi ve yaşatılması gereken önemli bir emek savunucusuydu. Bu emek, söylem düzeyinde değil, bizzat yaşamın pratik sonuçlarıyla kanıtlanmıştı. Yarım asırlık bir mücadele içerisinde son bulan bir yaşama, kitlelerin sahip çıkışı ve sahiplenişindeki içtenlik, devrimci kadro ve faaliyet açısından titizlikle ele alınması gereken önemli bir noktadır.
Pandemi koşullarına rağmen üç gün içerisinde binleri bulan sahiplenme ve mezar anmasındaki yüzlerce kişilik katılım ve tüm siyasi ve demokratik kurumların sahiplenmedeki pratik yaklaşımı önemli bir veridir. Kitle ve halk kavramının Mao ve Kaypakkaya geleneği açısından mücadelenin temel öğesi olduğu açıktır. Devrimi yapacak olanın kitleler olduğu gerçeğinden yola çıktığımızda; bu sahiplenişe neden olan yaklaşımın ne kadar anlamlı olduğunu görebiliriz.
Toplumsal mücadeleden kopmadan, yanı başında gelişen her türlü haksızlığa karşı örgütlü tavrını ortaya koyan değerli bir kişiliktir.
Ölüm oruçlarına ve açlık grevlerine özellikle bu süreçte eleştirel bakmasına rağmen çarşı merkezinde açılan çadırın en aktif destekleyicisi olmuştur. Eleştirileriyle birlikte HDP’nin sokak etkinliklerine en aktif katılanlardan biri olmuştur. Dernekte yapılan seminer ve panellerde devrimci çizginin dışında savunulan anti-Marksist tezlere karşı sesli ve açıktan düşünce belirlemiştir.
Öyle ki Muzaffer Oruçoğlu ile yapılan bir söyleşide Oruçoğlu’nun “proletarya diktatörlüğü” anlayışındaki değişime hararetle karşı çıkışında Oruçoğlu’nun deyimiyle ‘Dursun eski hararetinden ve çizginden bir şey kaybetmemişsin’ söylemi bir geleneğin savunulması açısından önemliydi.
Bu anlamıyla devrimin emektarı olmak, yürüdüğü yolda iz bırakmak bir erdemdir ve Dursun Çaktı bu erdemiyle hep mücadelemizde yaşayacaktır.
Şairin dediği gibi ‘her ölüm erken ölümdür’. Evet bu ölüm de erken bir ölümdü!

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!
1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine
Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2
“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”
Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!
Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!
“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!
Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar
Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.
Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..
"Başkası olma kendin ol
Böyle çok daha güzelsin"
Anasının kuzusu
Ciğerimin köşesi"
Marifet solun sağıyla başarılı olmak değil ki.
Afyon, antalya, istanbul, ankara...
İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.
Sanki seçimleri kaybettiren sol gibiymiş gibi
Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi
Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.
Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*
Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim
Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!
İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı
İsyan, Direniş, Serhildan!
Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.