Perşembe Nisan 17, 2025

Dünya mizah günü 7 Ocak’tır! İsmail Cem Özkan

7 Ocak 2015 tarihi kanlı bir gün olarak mizah tarihine geçti. Mizah dergisi olan Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıda çalışanları, mizah yazarları ve karikatürcüleri hayatını kaybetti. Yapılan saldırı dergiye yapılmış gibi gözükse de aslında mizaha karşı yapılmış saldırıdır.

Mizah elbette ilk defa saldırı altında değildir, sürekli mizah ve mizah yapanlar hakkında saldırılar düzenlenmektedir. Mizahın keskin dili, erk sahipleri ellerinde ki baskı araçları ile törpülenmekte ya da yok etmek için her türlü araç kullanılmaktadır.  Osmanlı zamanında padişah ve onun gölgesinden güç alanlar; mizah üretenlerin ve orta oyunu ile düzeni hicvedenlerin derileri yüzülmüş, şehir içinde eşek/ deve üzerinde yüzülmüş derileri ile halka sergiletilirlerdi. Bu sayede halka dilinize mukayyet olun, yoksa sonunuz bu adamlar gibi olur denirdi. Osmanlıda oyun bitmezdi ama mizahçıda bitmedi. Her dönem, her tiran yönetimi altında bile mizahçılar eserler üretmiş, halk ile kucaklaşmıştır. Osmanlı zindanları her dönem bir mizahçıya ev sahipliği yapmıştır. İşkence aletleri buna şahitlik eder. Osmanlıda arşivleri ve tarih yazıcılığını elinde bulunduranlar bu büyük mizahçıları yok saymış, hatta tarih defterlerinden silmek için her türlü oyunu oynamıştır. Sözlü olarak günümüze kadar gelen mizahi eserler, onları yaratanların simlerini fısıldar…

Mizaha hoşgörüsü olmayan toplumlarda baskı, zulüm, tiran yönetim yaşamın günlük olayı olarak karşımıza çıkar.

Osmanlı'dan miras olarak doğan Türkiye de aynı uygulamanın daha çağdaş hali ile karşılaşırız. Mizah yazarları, şairleri de aynı sonucun başka boyutu ile karşılaşırlar. Sürgün, işkence, işsiz bıraktırılarak açlık ile eğitime tabi tutulmuşlardır. Dergileri kapatılmış, yazdıkları sayfalar boş olarak çıkmıştır.

Sürgün, işkence, mahpus damları mizahçılara yabancı değildir, onları kucaklar.

Mizah her dönemin dogmalarına dokunur ve o dogmalardan nemalananların şimşeklerini üzerine çeker. Sadece şimşek mi, elbette taşeronları aracılığı ile dolaylı saldırı altında kalırlar. Evleri kurşunlanır, ateşe verilir, elbette devlet mahkemelerine kadıların huzuruna çıkarılmak istenmiyorsa. İşverenine gözdağı verilir, açlık ile eğit derler, törpüle derler.

Mizahçı dokunulmaz değildir ama dokunulmazlara dokunur.

Mizahçı korkar, bazı mizahçılar artistlerin donlarından mizah üretmeye çalışır, işi rast gider ev alır, kendisini güvende hisseder. Dokunmaz dokunulacak konulara ve der ki toplumun hassasiyeti vardır, o hassasiyete mizahçı olarak dikkat etmek gerek. Bu otosansürün başka bir ifadesidir.

Korkuya boyun eğmiş birinden mizahçı olmaz, olursa işte popüler işlere imza atar ama yaşarken rahat, öldükten sonrada kimse onların eserini dahi anımsamaz.

Irkçı, faşist dönemde faşizmin gücünden etkilenen ve onların ırkçı söylemlerini ülkemizde uygulamış bir çok mizahçı olarak kabul edilen karikatürcü tarihimiz içinde varlığını korumaktadır. Hatta o kişilerin heykelleri bile şehir meydanlarında bulunmaktadır.

Mizah dikenli tellerin arasında keyif ile uçan ve dikenler ile dalga geçebilecek yürekliliğe sahip olmayı getirir.

Mizahı dalga geçme aracı olarak algılayan ve onu küçültmeye ve küçümsemeye çalışanlarda olacaktır. Elbette mizahın içinde dalga geçme keyif verecek boyutta vardır ama sadece dalga geçmez, onun esas işlevi dalga geçerken dokunulmaz olarak görülen, dogmaları yıkmasıdır. Kısaca mizah riskli bir iştir.

Mizahçılar ile şarlatanları karıştıranlar çok olur. Şarlatanlar erk sahibinin yanında erk sahibini güldürmek için emek sarf eden kişidir, sarayın soytarısıdır. Soytarı içeriği boş, balon cümleler ile anlık espriler ve anında unutulacak iğnelemeler ile erk sahibini ve çevresini güldürürken, mizahçı eserinde yapmış olduğu nükteler anında hissedilmese de daha sonra acı verecek boyutta bir etki yaratır. Eğer bu etki yoksa orada mizah işlevini tam yapabilmiş değildir.

Mizahçılar elbette her konuya dokunmak ve savaşmak zorunda değildir. Her mizahçı bulunduğu koşullar içinde tercihini yapmak ve o tercih içinde olaylara ve olgulara yaklaşmak özgürlüğüne sahiptir.

Mizahçı erk sahibinin yanında, lehinde ürün vermez, verdiği an mizahın işlevine, tanımına, duruşuna hançer sokmak ile birebir anlamdadır. Mizahçı her koşulda muhalif olmak ve ezilenlerden yana tavır almak ile yükümlüdür. Mizah, ezenin haksız kazancını, kara paranın kaynağını ve kullandığı dini, dili, ırkı ve işlevini sorgulamak halka “kral çıplak” diyebilme özgüveni içinde haykırmasını bilmektir.

Mizah ezene methiye düzmez, eleştirir, yerer, nükteler ile alay eder. Çünkü bilir ki, ezenden kaynaklanır bu dünyanın düzensizliği, adaletsizliği...

Mizahçı bilir ki bu düzenin devamı, insanı yok eder, özgürlüğü ortadan kaldırır, özgünlüğün yerini fabrikasyon bilgiler alır. Mizah var olan tüm düzene, sistemli işleyişe, karşıdır, eleştirendir.

Mizah olan yerde bir adaletsiz işleyiş vardır.

Fransa’da gerçekleştiren saldırı mizahadır.

Ve mizah susmayacak!

Mizaha karşı yapılan bu saldırılar gerçeklerin üzerini örtmeyecek!

Dogmaları açığa çıkarılıp, insanoğlunun yaratmış olduğu zavallı biat kültürü mizahın dilinden nasibini alacaktır.

Mizah tabuları yıkacak, yerine yeni tabu oluşturmayacaktır. Oluşan tabuya da karşı mizah dilini kullanacak ve yıkacaktır.

Mizah yıkıcıdır, o yüzden hiçbir saldırı, hiçbir güç mizahı yıkamaz!

Mizahı hiçbir tiran yok edemedi, bugün ki taşeronlar ve erk sahipleri de yok edemeyecek!

7 Ocak dünya mizah ve mizahçılar günüdür. Bu katliam her sene bugün mizah gününde anılacak ve o katillerin çirkin suratları her sene tekrar tekrar deşifre edilecektir.

İsmail Cem Özkan

72174

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar