Ermeni Meselesi hallolunmuştur Talat Pasa 29 Agustos 1915
Ermeni Soykırımı , İttihat ve Terakki Partisi hükümeti idaresinde ama tüm devlet kurumları ile gerçekleşmiş bir olaydır.Hükümet ve devlet uyum içerisinde artık Ermeni'lerin varlığını or tadan kaldırdıktan sonra Ermeni sorunu'' hallolunmuştur '' diyerek '' kurtulduklarını '' zannetmişlerdir.Aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Ermeni sorunu güncelliğini olduğu gibi korumaktadır. 100.yıl yaklaşırken Türkiye, yeniden dünya gündeminde tartışılır ülke konumu ile dikkatleri üzerinde toplayacaktır.
Çünkü temelleri atılan Cumhuriyet Türkiye'sinde bugün yaşanılan tüm sorunların ana kaynağı Ermeni sorunudur.Yok edilen bir ulus ile yutturulmaya çalışılan tarih tamamen yalan ve inkar üzerine kurulduğu için,Osmanlı ve İttihatçı gelenekler ,hiç bir arınma olmadan olduğu gibi devam etmektedir.Soykırımı inkar edebilmek için oluşturulan tüm propaganda malzemelerinin içi boş bir yalan olduğu son 25 yıl içerisinde ortaya çıktı.Her sene Soykırım anmaları yaklaştığı vakit '' gizli ödenek ''ten hükümetin inkar lobileri için harcadığı paranın hattı hesabı yoktur.Yabancı tarihçiler için yine ''inkar'' kitabları yazmaları için ödenen meblağlar sır değildir.Yürütülen bu kirli propagan- dalar artık onurlu aydın,yazar ve tarihçilerin aydınlık düşünceleri ile bertaraf edilmiştir.
Hrant Dink'in olağanüstü gayret sarfederek araştırma ve inceleme yazıları hayatına mal olmuş,Türkiye'de ise bir Milat açmıştır.Ragıp ve Ayşe Zarakolu sayesinde Türkiye'de ilk defa soykırım kitapları Belge Yayınları sayesinde okuyucu kitlesi ile buluştu.''Uluslararası ve ulusal hukuk açısından Soykırım'' Dr.Vahakn N.Dadrian,''Ermeni Tabusu'' Yves Tenon,''Bir Ermeni Doktorun Yaşadıkları'' Dora Sahakyan gibi kitaplar Türkçe'ye çevrilerek bir ilk yaşandı.Elbetteki bunu bedeli de ağır oldu ,Ayşe ve Ragıp Zarakolu sayısız soruşturma,hapis ve ceza ile karşılaştılar.Yine tarihçi ve yazar Taner Akçam tüm akademik çalışmalarını can güvenliği olmadığı için yurt dışında sürdürmek zorunda kalmıştır.Onurlu duruşu ile örnek olan Ayşe Hür,Almanya ve Amerika kürsülerinde Erme - ni Soykırımı üzerine dersler veren T.Akçam tarihin karanlık yüzünü aydınlığa çıkarmak için çalışmaktadır.
A.Davutoğlu'nun Karadeniz Ekonomik ve İşbirliği toplantısı için Erivan'da yaptığı '' Ermeni tehcirini çok yanlış ve insanlık dışı olarak değerlendirmesi '' eksik aynı zamanda samimi olmayan bir yaklaşımdır.Tehcir olayının adının konması gerekirdi.Taner Akçam'ın '' Ermeni Meselesi Hallolunmuştur '' adı altında yayınlanan kitabında Tehcir edilen Ermenilerin yollarda nasıl imha edildikleri,mallarına nasıl el konulduğunu,çocukların yürek yakan dramını,ölümden kurtulmak için tek çarelerinin ''müslüman'' olsalar dahi,kurtulamayacaklarını ,her şeye rağmen bu toplumun içinde Erdemli müslümanların varlığını......anlatan bu eser Türkiye'de Ünüversitelerde tarih dersleri olarak okutulması gerek bir yapıttır.Halen toplumda en aydınından sıradan vatandaşa kadar''Ermeni'' kelimesinin bir hakaret olarak kullanıldığı bir ülkede yaşıyoruz.Ünüversite kürsülerinde okutulması gereken bu kitap ve kitaplar gelecek nesillerin kin ve nefretten arındırılması için dostluk ve halkların kardeşliğinin temelleri olacaktır.Herkese okuması içi tavsiye ettiğim kitaptan bazı başlıklar ;
OKU , GEREĞİNİ YAP SONRA İMHA ET !!
Talat Paşa iş hayatına Selanik'ta posta memurluğu ile başladı,Posta müdürlüğü ile Telgraf İdaresi Başkanlığına kadar yükseldi.Hükümette olduğu dönem dahil 1918 yılı İktidarı terkedip yurt dışına kaçana kadar.İçişleri Bakanlığı ile özellikle Posta ve Telgraf Dairesi'nin başından gidene kadar Ermenilerin Tehcir ve İmha edilmesinde emirler savurarak yönetmiştir.Bunları yaparken postadan öğrendiği telgrafçılığı bütün illerin yöneticilerine ,en ufak birimlere kadar şifreli ve şifresiz telgraflarla nelerin yapılacağını,sonuçlarını,raporlar isteyerek bildirilmesini istemiştir..Gerekleri yerine getirildikten sonra ise telgrafların imha edilmesini özellikle belirtmektedir.
Talat bölgelere ellerindeki belgelerin yakılması için talimatlar göndermiştir.Savaştan sonra yargılanan İttihatçılar mahkemelerde telgrafların okunduktan sonra imha edilmelerini söylemişlerdir.Talat Paşa imzasıyla Emniyet Teşkilatı tarafından bölgelere yollanan şifreli telgraflarda '' din değiştiren kafilelere nasıl davranılacağı konusuna '' değindikten sonra '' telgrafın imhasını '' istemiştir. Yine '' bizzat hallolunacaktır '' diye Musul ve Der Zor'a yollanan telgraflarda emir ve direktiflerden sonra '' telgrafın imhasını '' emretmiştir.Yine bölgelere yollanan telgraflarda yollarda anne ve babasını kaybeden kimsesiz çocukların ileri gelen ,haysiyetli kişilere dağıtılmalarını buyurmaktadır.Gereği yapıldıktan sonra ise '' iş bu şifrenin lazım gelenlere iraesinden sonra imhası tamamen tebliğ olunur '' diye ,emirlerle soykırımı yönetmiştir.İttihat ve Terakki yöneticileri olayların planlayıcısı ve idarecisi olarak yazılı belge bırakmamak için çok uğraşmışlardır.Tehcir edilen kafilelerin nerelere gideceği,nerede oldukları,yolda kaç kişi kaldıkları,hatta içlerinde bazı kişilerin özel durumlarına kadar bilgi istemiş ,raporlar istemiş neler yapmaları için yeni talimatlar vermiştir.Belgeler,çekilen telgraflar bir, iki ile sınırlı olmadığı için yüzlercedir.Bunların bazıları imha edilmiş,ama günümüze ulaşan yüzlerce belge mevcuttur. Alman,Avusturya,Amerikan ve Kudüs arşivlerine bakıldığında bunlara rastlamak mümkün.Bazı belgeleri bir bavul içerisinde yurt dışına kaçmadan önce Arnavutköy'de bir dostunun villasında yakarak imha ettiği belirtilmektedir.
ERMENİ MESELESİ HALLOLUNMUŞTUR ;
Artan şikayetler üzerine Alman,Amerikan konsolos yetkilileri,misyonerler Anadolu'da konvoylar halinde Tehcir edilen ve yollarda Teşkilat-ı Mahsus çeteleri tarafından öldürülen,eşyalarına el konulan yollarda ceset tarlaları ile karşılaşan misyonerlerin anlatımlarından,şikayetlerinden hareketle Talat Paşa'ya ölümlerin durdurulması ve gerekli önlemlerin alınması için sıkıştırırlar.Amerikan misyoneri Henry Riggs ''...Harput'a giderken yolarda cesetlere rastladığını yeni kazılmış mezarlardan veya çok dikkatsiz gömülmüş cesetlerden birçok yerin temizlenmiş olduğunun anlaşıldığını aktardıktan sonra rastladığı köylülerin kendisine '' bu yoldan bazı konsoloslar geçecek '' diyerek,hükümet görevlilerinin kendilerine zorla cesetleri toplattırıp yaktırdıklarını '' anılarında anlatır.Öldürmek bir yana ,Alman misyonerlerinin anlatımlarına göre ''...Türk hükümetinin nakledilenleri açlıktan ölmekten korumak için gerekli önlemleri almadığını ve '' hatta güç durumda olan kadın ve çocuklara yardım yapma teşebbüslerini de '' reddettiğini bildirirler.
Talat Paşa, Tehcir ve İmha olaylarının Ermeni'lerin toptan yok edilmesi olayı olduğu gerçekliğini Ankara vilayeti'ne gönderdiği telgrafta itiraf etmiştir.29 Ağustos 1915 yılındaki telgrafta aynen şu ifadeler yer almaktadır.''...Vilayat-ı şarkiyeye aid Ermeni meselesi hallolunmuştur.Fuzuli mezalimle millet ve hükümetin lekedar edilmesine luzüm yoktur '' diyerek tarihe not düşen aynı zamanda soykırım tartışmalarına nokta koyan,ermeniler kalmadığı için ,yeni cinayetlerin işlenmesine gerek kalmadığını bizzat kendisi itiraf etmiştir.Talat Paşa'nın sözünü ettiği bahsi geçen olayların kaynağı olarak Ankara'da Katolik Ermeni'lerin imhası olayı ile alakalıdır.Saldırıların İstanbul'da ve çevre illerde duyulması üzerine Avusturya,Almanya özellikle Roma Katolik kilisesi hükümeti protesto girişiminde bulumuştur.Talat artan Alman baskılarına karşın katolik Ermeni'lerinin sürülmeyeceği sözünü vermiştir.
Almanya sürgünlerin ve tehcir yapılmasına hiç bir zaman karşı çıkmamıştır.Sadece '' yağma ve talan '' dan Ermeni'lerin korunması gerektiğini bunun için hükümetin önlemlerinin yetersiz kaldığı için defalarca nota vermiştir.Almanya'nın buradaki amacı Türk hükümetinin yani Talat Paşa'nın katliamlarından sorumlu tutulmamak,düşmanlarının gelecekte olası saldırıları önüne geçmek için önlem alma çabasıdır. Talat Paşa ile yapılan görüşmelerde,olaylara engel olacağını,hem de ''İstanbul'dan Ermeni'lerin sürgün edilmeyeceği'' sözünü verecektir.Ama hiç bir şey değişmemiş olaylar yine devam etmiştir.Yalanlarını örtmek için 31 Ağustos 1915 yılında Alman yetkilileri ile görüşen Talat '' İstanbul'da imha ve göndermelerin durdurulması için gönderdiği telgrafları gösterir,Ermeni'lere karşı alınan önlemlerin durdurulduğunu '' ,''Ermeni sorunu artık mevcut değildir.'' demiştir.
TALAT PAŞA İLE DİYARBAKIR VALİSİ DR.REŞİT ;
Diyarbakır Vali'si Dr.Reşit ,Ermeni'lerin yok edilmesinde aktif olarak rol almış,uygulamaya koymuştur.Yetkisini de kullanarak jandarmaları,çetelerle beraber görevlendirmiştir.Bölgede sadece Ermeniler değil,diğer hristiyan halklar da toplu katliamdan korkar hale geldiler.Ermeniler bir an önce önlem alınması için ,Alman konsolosluk görevlilerine haber verilmesini,yoksa toplu ölümlerin kapıda olduğunun farkına vardı.Ermeni'leri yok etmek için kararlaştırılmış olan bu politikanın diğer Hristiyan'lara da uygulanmasından şikayet eden Almanlar,diğer Hristiyanlara karşı uygulanmasından bir an önce vaz geçilmesini talep ve ısrar ettiler.Talat bunun üzerine Dr.Reşit'e iknci bir telgraf çekerek imha politikasının sadece Ermeni'lere uygulanmasını,diğer Ermeni'leri kapsamaması gerektiğini açık ve net olarak belirtti.
Diyarbakır Vali'si Ermeniler ile diğer Hristiyan'lar arasında ayırım yapmayan uygulamalarına olduğu gibi hiç dikkate almadan devam etmektedir.Çetelerin Hristiyanları takip edip,katlettikleri haberleri gelmeye başlayınca Dr.Reşit'e bir telgraf çeker ve uyarır '' kendisinin bir devlet memuru olduğunu,emirlere koşulsuz uyması gerektiğini unutmamak gerektiğini '' belirtir.Talat Dr. Reşit'e telgrafında '' Eşkiya ve çetelere isnad olunacak her fiil ve vakaadan kendisinin mesul tutulacağını '' tekrardan söyledi.Diyarbakır ve çevresinde Ermeni'lere karşı gündeme getirilen politikalarda imha ve yok etmede başarıları nedeniyle Dr.Reşit emrinde çalışan memurların ödüllendirilmesi yoluna gidilmiştir.2000 kişinin üstünde hristiyan,katolik,ortodoks ermeni ayırımı yapmadan herkesi öldürten Dr.Reşit bu görevde rol alan,başarı gösteren polis,komiser ve bazılarını terfi,mükafat ve nişan vererek ödüllendirmiştir.
Talat Paşa ile Dr.Reşit arasında bir başka anlaşmamazlık ve sorun olan katliamlar değil ,cinayetler sırasında '' merkeze yollayacağım '' diyerek el koyduğu Ermeni'lere ait mücevher ve eşyaların akibetidir..Talat Paşa resmi bir yazı ile el koyduğu mücevherleri istemiştir.Sürgün ve yollarda Ermeni'lerin nakid ,mücevher ve kıymetli eşyalarını liste yaparak,merkeze bildirilmesini miktarlarıyla talep etmiştir.Talat Paşa'yı ilgilendiren Ermeni'lerin imha edilmiş olması değildir.Onların mücevherleri,paralarıdır.Bu ganimetlerin üzerine konan Dr.Reşit,Talat'a hiç bir şey vermemiştir.Ankara'ya Vali olarak atanan Dr.Reşit,Talat Paşa tarafından sonradan görevinden alınacaktır.Hakkında soruşturma açılması ve görevden alınmasının sebebi Ermeni'lerin öldürülmesi değil,el koyduğu zenginliklerle ilgilidir.Çünkü elde ettiği bu ganimetlerle İstanbul'da bir yalı almak istemiş.Talat Paşa buna engel olmuştur.Talat Paşa bu olayda Dr.Reşiti ''hırsız''ve ''katil'' diye suçlamıştır.
YARGI'YA MÜDAHALE ;
24 Nisan 1915 yılında,İstanbul ve çevresinde yapılan operasyonlarda 200'ün üzerinde aydın, yazar,sanatci,doktor, din adamı tutklanmış ve sürgüne göderilmişti.Bunların arasında Ermeni entellektüel Doktor Çilingiryan ve 4 arkadaşı Ankara yakınlarında hunharca öldürüldü.Sağ salim Çankırı'dan yola çıkarılan Doktor Çilingirliyan ve arkadalarına Ayaş'a sağ salim ulaştırılacağına dair, ''namus ''sözü verildi.Çankırı İttihat ve Terakki yöneticileri tuzağa düşürülerek öldürülenlerin akibetini araştırmak için polis teşkilatı,savcılar ve yöneticiler ile olay mahaline gittiler.Cinayeti işledikleri tespit edilen Kürt'ler hakkında tutuklama kararı çıkarttılar.Olayların gelişimi ise sonradan oldukça ilginçtir.
Ankara'da mahkemede yargılanan ve gurubun reisi olarak adı geçen Kürt Ali ve arkadaşları 8 yıl hapis cezasına çarptırıldı.Yerel yöneticilerin insiyatifi ile yakalanan ve haklarında dava açılan Kürt Ali ve arkadaşlarının Talat Paşa ve hükümetin girişimleri ile katil oldukları,mahkeme kararları ile sabit olan Kürt Ali ve arkadaşları hapishaneden çıkartıldı.Buna benzer şekilde cezaevinde bulunan suçluların,katillerin salıverilmesi için Ankara'da bulunan Adalet Bakanlığı ile ilişkiye geçen Talat Paşa birçok kişinin salıverilmesini sağlamıştır.
OSMANLI OYUNLARI ;
Tehcir ve sürgünler sırasında Teşkilat-ı Mahsus çeteleri tarafından öldürülen Ermeni'lerin kimler tarfından öldürüldüklerine dair soruşturmalar açılmış fakat herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmadan ortadan kaldırıldıkları görülmüştür.Teşkilat-ı Mahsus üyelerinin bir iz bırakmadan ortadan kaldırılmalarının esas sebebi,bu kişilerin ileride İ-Terakki yöneticilerinin başına sorun olarak çıkacak olmalarıdır.Bu yüzden gizlice imha yolu seçilmiştir.Bu katillerden öne çıkanlar Çerkez Ahmet, Yakup Cemil,Kürt çete reisi Şaftanlı Amero,Kör Nuri,Kürt Murza Bey,Jandarma Çavuşu Tahsin'dir.
Van,Urfa,Diyarbakır,Şam bölgelerinde Ermeni'lerin imha edilmesinde önemli rol oynayan Çerkez Ahmet,millet meclisinde milletvekili olan Krikor Zohrab ile Vartkes Serengülyan'ı,Cemal Paşa'nın emri ile öldürdüler.Bölge'de artık önemli sorun olarak öne çıkmaya başlayan Çerkez Ahmet,Talat Paşa tarfından geri gönderilmesi istendi.Geri dönüş sırasında Eskişehirde Talat Paşa'nın emri ile tutklandı.Halep'e Cemal Paşa'nın yanına gönderildi.Cemal Paşa'ya bir telgraf göndererek idam edilmesini isteyen Talat Paşa '' aksi takdirde ileride çok zararlı olabilir '' demiştir.17 Eylül 1915 tarihinde idam edilmiştir.Cemal Paşa'nın emir subayı olan Ali Fuat Erden bu olayın değerlendirmesini şu şekilde yapmıştır.'' cellatlara ve katillere karşı minnet borcu ağırdır...kirli işlerde kullanılan vasıtalar ihtiyaç ve istimal zamanında luzumludurlar.Fakat kullanıldıktan sonra baş üstünde taşınmayıp izole edilmeleri gerektirir.
Şeftanlı Amero,Diyarbakır valisi Dr.Reşit tarafından Diyarbakır'ın önde gelen 636 Ermeni şahsiyetlerini öldürmekle görevlendirildi.Dicle nehri üzerinden Bezman vadisine götürdüğü Ermeni'leri çırıl çıplak soyduktan sonra aşiret mensuplarına katlettirdi.İki hafta sonra Dr.Reşit tarafından madalya ve ödül verileceği vaadiyle Diyarbakır'a çeğrıldı.Öldürülmesi için tutulan 10 Çerkez tarafından infaz edildi.Aynı şekilde Kürt Murza Bey de Erzurum – Erzincan üzerinden getirilen Ermeni'lerin imha edilmelerini organize etti.İttihatçılar daha sonra '' tehlikeli olacağını düşündükleri için '' bir senaryo ile jandarma vurduğu gerekçesiyle hapse atıldı.Burada '' gizlice öldürüldü ''.
YALANCI TALAT ;
İttihat ve Terakki yöneticileri işledikleri cinayetlerin üstünü örtmek sürgüne gönderilen ve öldürülen Ermeni'lerin akıbetini müttefiklerinden gizledi.Her zaman gerçek dışı beyanlarda bulundu.Dört bir yana yayılan öldürme ve kırım olaylarının sıkça yayılması üzerine Almanya ve Avusturya ,osmanlı Hükümeti nezdinde girişimde bulundular.Almanlar en azından Protestan ve Katolik Ermeni'lerinin kırımdan men edilmelerini istediler.Bir sonuç alamayınca nota vermek zorunda kaldılar.Talat Alman'ları aldatma yoluna gitti.Bölgelere '' sürülmemeleri '' için gönderdiği telgrafların arkasından ,bu telgrafların iptal edilmesi çağrısında bulunmuştur.Tehcir'in ilk dönemlerinde,Almanlara göstermelik olarak Protestan ve katolik Ermeni'lerin '' gönderilmemeleri '' konusunda telgraflar çekti.Bir dönem böylelikle Alman'ları oyalayabildi.
Alman baskılarını hafifletebilmek için,aynı gün ikinci gün,ikinci bir telgraf daha yollayarak daha önceki telgrafın aksine sürgünlere kalınan yerden devam edilmesini istedi.Talat yalanlarını örtebilmek için,Alman Büyükelçiliğine bizzat giderek,bölgelere gönderdiği emri onlara gösterdi.Talat'ın yalanlarına inanan Almanlar,bölgelere telefon ve telgraflar çekerek sürgünlerin artık durduğunu haberini verdi.Ama durum hiç de böyle değildi.
Alman'lara zaten '' Katolik ve Protestan'ları'' sürmüyoruz,diye gösterdiği telgraflarda,belgelerde bölgelerde '' bizzat hallolunacaktır '' şeklinde anlaşılması gerektiğini yine sonradan gönderdiği '' aileleriyle birlikte ihracı '' yoluna gidilmesini istemiştir.Cevap olarak ise artık hiç bir Ermeni’nin kalmadığını hepsinin sürüldüğü belirtilmiştir.Tüm bu gelişmeler üzerine Alman Büyükelçisi Hohenloke 25 eylül 1915'de Berline gönderdiği raporlarda Talat için ''yalancı'' olarak bahsetmektedir.Türk basınında da kaçtıktan sonra yine aynı şekilde '' yalancı '','' hileden başka meziyeti olmayan '' olarak hakkında yazılar çıkmiştır.Yakın dostları ise Talat için '' hükümet ve siyasi işlerinde yalan söyledi '' o , '' ne yalanı,ne de zulmü ahlaksızlık sayan '' bir kişidir, demişlerdir.
MÜSLÜMAN'LAŞAN ERMENİ'LER ;
Tehcir ve ölüm yolculuğu başlamadan evvel Ermen'lere din değiştirmek bir seçenek olarak sunuldu.Bazı bölgelerde zorlamalar bile oldu.Ölmek ile din değiştirme arasında seçenek yapılmasına zorlandı.Konsolosluk raporlarında '' Samsun civarındaki bütün köyler Müslümanlaştırıldı,hatta Ünye'deki köyler de Müslümanlaştırıldı '' deniyordu.Trabzon'da ise 7 Temmuz 1915 itibariyle '' Ermeni'ler tehcirden kaçmak,canlarını ve mallarını kurtarabilmek için kitleler halinde islamiyete geçmişlerdir '' raporları mevcuttur.Müslüman olabilmek için avukatlık büroları bu iş için başvuru yapanlar ile dolup taşıyordu.
Fakat din değiştirenlerin sayısı her geçen gün artınca,bölgelere yollanan özel bir yazı ile Ermeni'ler inanç nedeniyle değil,sadece memlekette kalabilmek için din değiştirdikleri söylenerek , din değiştirseler bile sürülmeleri istendi.Kayseri'de bu uygulamaya son verildi.Hiç bir istisnai uygulamaya müsade edilmedi.Din değiştirenlerin yerlerinde kalmaları yasaklandı.Tüm bölgelere yollanan telgraflarda '' bizzat hallolunacaktır '' notuyla din değiştermeler olsa dahi,suistimallere yer verilmemesi istenmektedir.Din değiştirerek bulundukları bölgelerde kalmalarına izin verilen Ermeniler için özel tedbirler alındı.Diğer müslümanların sahip oldukları serbest dolaşım hakkından yararlanamazlar ve seyahat yasağına tabidirler.İzin İstanbul'dan doğrudan bakanlıktan alınabilmektedir.Müsade edilmeden bulunduğu yerden,başka yere çıkmasına kesinlikle müsade edilmezdi.
Seyahat konusunda Ermeni kadınların,müslümanlarla evlenmeleri durumunda serbest olabildiler.Her türlü engellemelere rağmen seyahat etmenin önüne geçilemediği için,Ermeni'lerin nufüs kağıtlarına,Ermeni olduklarını sağlayacak bir kayıt düşme kararı alındı.Böylece müslüman ismi alan Ermeni'lerin,diğer müslüman ahali içinde kaybolmasının önüne geçilmek istendi.Nufüs cüzdanlarına konan bu özel belirleme ile bu insanların ayrı muameleye tabii kılınmaları sağlanacak takip edilmeleri kolaylaşacaktı.
Nufüs kağıtlarında din değiştirmiş ermeni olduklarının anlaşılması için özel bir kayıt düşüldü.Polis ve jandarmanın bu kayda göre özel muamele yapması sağlanmış oldu.Bütün bölgelere bildirildi.Bu özel kimlikler İttihat ve Terakki'cilere savaşı kaybedip ülkeden kaçtıktan sonra geri dönmelerinde sorun olmuştur.Alınan yeni kararlarla,mevcut bulunan hususun dikkate alınmaması Ermeni'lere yeni bir belgeye gerek olmaksızın seyahatlerine izin verilmesi istenmiştir.
ONURLU MÜSLÜMANLAR ;
Diyarbakır Vali'sinin emriyle öldürülenlerin arasında bulunan Midyat Kaymakamı '' kazasındaki hristiyanların katledilmeleri emrine direndiği için,diyarbakır valisinin emriyle katledildi ''.İstanbul'dan gelen gizli telgraflarda '' tek bir ermeni'nin hayatta bırakılmaması ve bu emre uymayanların da idam edileceği '' yönünde idi.Bu yüzden Basra valisi Ferit, Beşiri Kaymakamı vekili Sabit ... emirlere itaat etmedikleri için öldürüldüler.Kastamonu Valisi Reşit Paşa ,Teşkilatı Mahsusa reisi imzasıyla Bahattin Şakir'den aldığı telgrafta Kastamonu'nda bulunan Ermeni'lerin tehcir edilmelerini bu işin örgütlenmesini istendi.Ama Vali Reşit bu kararları yerine getirmediği için görevinden alındı.27 Eylül 1915'te Meclis açılış konuşmasında Ahmet Rıza Bey '' Bu bir zulümdür.Beni kolumdan tut,köyümden dışarı at,malımı,mülkümü de sonra sat,bu hiç bir vakitte caiz değildir.Bunu ne Osmanlı'ların vicdanı kabul eder,nede kanun diyerek '' karşı çıkmıştır.İzmir valisi Rahmi Bey doğrudan Talat Paşa'ya yazdığı mektupta ''...bu adamları itirazlarına rağmen karılarından,çocuklarından ayırarak insan yaşamaz yerlere sevk etmek doğru değildir '' demiştir.Talat Paşa ile arkadaşlığına dayanarak bu işlemlerin durdurulmasını istemiştir.Yine Enver paşa ile de görüşerek ''..bu tedbirin tatbikatından feragat edildiğini tebliğ etmenizi arkadaşlığımız namına her ikinizden rica ederim '' diye talepte bulunmuştur.1919 Şubat ayında başlayan İttihat ve Terakki yargılamalarında,1919 Nisan'ında idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Kemal aleyhine konuşan Boğazlıyan Müftüsü Abdullahzade Mehmet'in mahkeme kayıtlarına geçen sözleri ise oldukça önemlidir.
Erkekler tutuklanıyor ve sürgüne gönderiliyordu.Fakat nereye gönderilmekteydiler.Hiç kimse bu konuda bir şey bilmiyordu.Sonunda işittik ki onları öldürüyorlardı.Erkeklerin ardından kadınlar ve çocuklar da sürgüne gönderildi.Katledildi.Dine karşı bu ağır suçlardan dolayı fazlasıyla üzülmüştüm.Kemal Bey bu durumu farketmiş ve bir gün bana ;
-- Neden bu kadar üzgünsünüz,siz hükümetten daha mı merhametlisiniz ?
--Hayır üzgün değilim ancak yukarıda Allah var onun gazabından korkarım, demiştir.
BALTA'CILAR İLE PALA'CILAR AYNIDIR ;
Türkiye bugün olağanüstü gelişmelere tanıklık etmektedir.Yüz yıl önceden Osmanlı döneminde yaşanan İktidar kapışmaları,rakiplerini yok etmek,servet düşkünlüğü,suistimaller...bugün de olduğu gibi devam etmektedir.Osmanlı hanedanlığı ile Cumhuriyet dönemi devlet şekillenmesi öz olarak bir ve aynıdır.Değişen hiç bir şey olmamıştır.Kendi geçmişine olduğu gibi sahiplenerek,gelenek devam etmektedir.Talat Paşa Bulvarı,Enver Paşa Okulu gibi, soykırımda rol almış kişi ve kurumların isimleri ,abideleri yaşatılmak istenmektedir.
Bu utanç sayfasına en son Gabaş Ali olayı eklenmiştir.33 yıl önce Amasya'da Yavuz Sultan Selim meydanına Kenan Evren ve ekibi tarafından dikilen Atatürk heykelinde elinde '' balta '' ile tanınan kişinin hikayesi bugün ortaya çıkmıştır.Bu kişi baltacı Gabaş Ali'dir.Amasyada yürürlüğe konulan ,Ermeni'lerin Tehcir ve İmha olaylarında önemli rol oynayan,elini kana bulayan baltacı Gabaş Ali,binlerce Ermeni'yi balta ile öldürmekle tanınmaktadır.Ve bu bir ulusun övünç simgesi,abidesi olarak meydanlarda sergilenmektedir.Artık sözün bittiği noktadayız.Daha başka ne beklenebilir acaba ?
Dün insanları baltayla kesenler yerlerini, bugün Palacılara bırakmıştır,öyle değil mi ?
Ocak 2014
Agop Ekmekciyan
Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.
agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)
Son Haberler
Sayfalar
Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.
Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.
Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.
Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.
Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.
Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.
Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.
İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.
Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”
KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.