Perşembe Şubat 6, 2025

Hiç değilse bu taş basamakların:Ganime Gülmez

“Binlerce Pazartesi geçti ömrümden\…nasıl yaşanıyor bu vesayetli dünyada\ hangi çılgınlar nasıl dayanıyor buna\…\ Sonu olsun diyorum\ neyin sonu ama\ hiç değilse bu taş basamakların”..şiiri takılıyor aklıma sokaklarda Turgut Uyar’ın.

Pazartesi günü yine 1 Eylül. 1939 yılında Almanya’nın, Polonya’yı işgal edişinin yıl dönümü. Ve tabi; “Dünya Barış Günü”! Ha bir de; Almanya Federal Parlamento’sunun, dün, “İslam Terörü’ne karşı savaşmak için” Irak’a göndereceği binlerce sayıyla basına ifade edilen silahları gönderme kararını alacağı gün! Kaçıncı Pazartesi!

Bundan yüzlerce yıl önce Haçlı Seferleri yapıldığında; hiçkimse bilmiyordu dünyada kaç insan yaşadığını. Balkanlar’dan Kuzey Afrika’ya dek yollara çıkıldı!

Bundan yüzlerce yıl önce Haçlı Seferleri yapıldığında; karadan vurulmamak için, deniz yollarını denemeye-keşfetmeye başladıkları zamanlardı.

Bundan yüzlerce yıl önce Haçlı Seferleri yapıldığında; silah fabrikaları-silah ticaretinin bilinmediği zamanlardı.

Bundan yüzlerce yıl önce Haçlı Seferleri yapıldığında; gazete-radyo-televizyon yoktu!

Ve 2014! 1914’te başlayan, 4 yıl içinde milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan, 1. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde, 2. Dünya Savaşı’nın da 75. yıldönümünde bulmaktayız kendimizi.

Bundan yüz yıl önce; gazete-kitap vardı ama; radyo-televizyon ağı bu kadar gelişkin değildi.

Bundan yüz yıl önce; savaş uçakları-roketatarlar bu kadar gelişkin değildi. “Uydular” yoktu.

Bundan yüz yıl önce İnternet vs.siyle birlikte, MEDYA CANAVARI’da; beyinlerin her hücresini işgal etmiş, insanlığı kanserden daha beter kemiren-insanlığından çıkaran bir SİLAH değildi henüz!

Nasıl bir zamandan geçiyoruz! Bırakalım kapitalist sistemi, feodalizmin bile yeni yeni yeşermeye başladığı Haçlı Seferleri çok geride kaldı. Din adamlarının sarsılan otoritelerini; krallık sistemiyle-feodalizmle kurtardılar. Ardından krallıklar devrildi, daha bilinçli bir “devlet” sistemi-kapitalizmle iktidarlar kurtarıldı. Emekçilerin elinde sosyalizm dünyaya geldi. Asırlar boyu sadece ezilmeyi bilenler; bu dünya gerçekliğinde, dünyaya getirdiklerini korumakta henüz çok acemiydiler….

Kısaca; ekonomik-siyasi ne yolculuklar-tarihler geçirdi bu insanlık! Bazı kavramları keşfedene, altını doldurana, insanlığa maledene kadar; nice insanlar kalemleriyle-bedenleriyle savaştılar!

E böyleyken NASIL bütün medya; öldürülen insanları öldüren silahların, nereden-nasıl pazarladığını bu kadar meşru biçimde reklam eder! “İslam Terörizmi” diye adlandırdığı hayali canavarı, “Haçlı Seferleri” tarihsel hatırlatmalarını yapmadan anmamayı NASIL görev bilir! Bunların arkasındaki ekonomik-siyasi desteğin Avrupa’dan yapıldığını; insan beyninde NASIL kör bir nokta haline getirmenin yöntemlerini yeniden üretir!

Bütün bu manipülasyon girdabında, bir sürü “eğitimli”, kiliseden çıkan insan; “Haçlı Seferleri böyle değildi. Şimdi, bu asırda insanlar dinlerinden dolayı öldürülüyor. Hristiyan kardeşlerimiz öldürüldüler ama, ne olduklarının bilinciyle öldüler. Onlar için dua edip, hep onlarla birlikte olmalıyız bu savaşta” diyerek, NASIL bütün dünya bilgileri-algıları tersine döndürülebilinir! Camiden çıkan bir sürü insan; “İslam hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Korkuyorlar bizim dünyadaki egemenliğimizden. Müslümanlık dünyada hakim olacak, kurtulamazlar”, diyerek, NASIL Avrupa’nın göbeğinde bu kadar nevri dönmüş bir hale getirilebilinir!

En iyi-bilimsel tartışma programlarında;

-NASIL “Haçlı Seferleri” ibaresini kullanmak bir görev haline getirilebilinir!

-Günlerdir-aylardır, binlerce çocuk-kadın-erkek Ortadoğu’da katledilirken; NASIL Alman gençlerinin, müslümanlarca beyinleri yıkanıp, “Cihat” yürütmek için savaşa gönderildikleri flaş cümleler olarak öne çıkarılabilinir!

-Bu programlarda; NASIL Avrupa “mahsur kalmış din alemi” kavramının içerisine sokuşturulmaya çalışılabilinir! Bunu dinleyen müslüman gençlere; NASIL “yaaaa, sıkıştılar. Güçleniyoruz, güçleniyoruz, hiçbirşey yapamazlar bize, dünya müslümanların olacak!” hissi kazandırılabilinir!

Yazarlar NASIL; “transport edilmiş ırkçılık istemiyoruz ülkemizde. Bunlar savaştan gelseler de, hristiyanlara karşı kinleri bitmeyecektir. Yeni iltica politikalarımız, ilticacılara karşı alınması gereken önlemler, oturulup baştan-aşağı değerlendirilmeli” diye yazarlar! Bugüne kadar besledikleri yabancı düşmanlığını, felaketten bir kez daha görev çıkararak; NASIL bu kadar pervasızca yaparlar!

Dünyanın neresinde olursa olsun; tüm ezilenlerin ortak bunalımlarda olduğu kesin. Krizlerin içerisinde bunalan-boğulan YABANCILAŞMANIN keskinliği karşısında çaresizleşen ezilenler; kollarındaki son güçle DİNE sarılmaya güdülüyorlar. Kendileri çaresizlik üretenlerin-ezenlerin, halka sunabildikleri tek çare-afyonsa; YİNE DİN!!!

Bütün bu karanlıklara rağmen; doğa-yaşam kendi yasalarını işletmeye devam ediyor. Ebediyet diye bir kavram yok! Başka canlıları yiyen canavar, günün birinde yem olmaya mahkum. Ezilenlerin kanına doymayan KAPİTALİZM CANAVARI bildiğimiz ve henüz bilemediğimiz yöntemlerle yem olmaya mahkum!

Bulanık, çok bulanık-zor zamanlardan geçiyoruz. Biz yine tarihin sınavlarından edindiğimiz deneyimlerle, bulanıklıkları her yönüyle olmasa da okumaya çalışabiliyoruz. Ancak, “Sonu olsun diyorum\ neyin sonu ama…”; dünyaya gözünü yeni açmış bebelerin, hayat yolunda yürümeye başladıklarında “HİÇ DEĞİLSE BU TAŞ BASAMAKLARIN”, ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen bu ÇARELERİN!

UMUTLA-DİRENÇLE KALALIM!
28 Ağustos 2014
Ganime Gülmez

90520

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar