Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan

Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde katledildi. Yaşamını mensup olduğu Ermenilerin tarihsel akıbetini kamuoyuna açmaya adamıştı Hrant… Ama Hrant’a tahammül edilemedi… Bundan dolayı Hrant katledildi..
Tabu olan Ermeni sorununun giderek toplum nezdinde bir Ermeni tarafından gündeme getirilmesini devlet yadırgıyordu… On yıllarca kamuoyundan gizemli tutulan tarihsel bir sorunun gündeme getirilmesi bağnaz devlet mayasına ters geliyordu… Yaklaşık yüz yıl önce aynı topraklarda yaşayan bir toplumun yok edilişini gizleyen devleti sorunun ayyuka çıkması rahatsız ediyordu. Öyleki soykırım gerçekliğinin açığa çıkması mevcut devlet doktriniyle tezatlık teşkil ediyordu. Dolayısıyla devlete göre mübah olan bir tehcirin yaklaşık bir asır sonra soykırım olarak lanse edilmesi ırkçı ve dini bakımdan bağnaz olan mantalitesine ters düşüyordu…
Hrant Dink böylesi bir ortamda katledildi. Gerçek katilleri henüz “bulunamadı”. Her ne kadar birileri “yakalandı ve cezaevine konuldu” ise de; bunlar katliamın piyonlarıdır… Hrant’ı katleden paravanlardır…
Hrant’ın katliamı bunlar üzerinden kapatılmak istendi… Katliamı örgütleyen güç ileri sürülen kobaylar üzerinden sorunu kamufle etmek istedi. Ama umdukları gibi olmadı.. İleri sürülen ve yakalanan piyonlar devrimci-demokrat değer yargısıyla donanmış kitleleri tatmin etmemiştir. Bunun sonucu bu kitleler tarafından Hrant’a cenazesinde sahip çıkılmıştır. Önyargılarla topluma tanıtılan ve lanse edilen Ermeni milliyetinden birinin cenazesine yüzbinler tarafından sahip çıkılması devleti bağrından vurmuştur. Hrant’a Türkiye’de sahip çıkılması dünya çapında Ermeni diasporasını da etkilemiştir. Ermeni Diasporası’ndan İsabelle Kortian “Türklerin Dink’i kucaklaması bizde deprem etkisi yaptı” diyerek bunu belirtmiştir. Ayrıca her yıl ölüm yıldönümünde anılan Hrant Dink’in gerçek katillerinin bulunması talep edilir. Bunun sonucudur ki, her mahkeme bir yıl sonra yeniden “başlar”… Ve yeniden piyonlar üzerinden “yargılanma”ya gidilir…
Gerçek katil(ler) ise mekan(ların)da yerlerini alıyorlar. Hatta daha üst rütbelere bile çıkarılıyorlar. Hrant’ı sağlığında tehdit eden zamanın valisi bugün yolsuzluk ve dolandırıcılık kisvesiyle İçişleri Bakanlığı’na kadar çıkartılmıştır. Yine diğer unsurlar da üst düzeyde resmi makamlara getirilmişlerdir.
Hrant’ın katliamının ardındaki perde iyice açığa çıkmıştır. Katliamda ileri sürülen kobayların bu katliamı kendi başlarına yapmadıkları gerçeği iyice deşifre olmuştur…
Bu güçler tarafından Hrant Dink’i belki katlettiler, fiziken yok ettiler; ama, O’nun toplumun belleğinde ilelebet yer almasını da engelliyemediler… O’na sahip çıkılmasına önüne geçemediler…
Malatya doğumlu olan Hrant Dink ailesiyle birlikte daha çocuk yaşlarda İstanbul’a yerleşir. İlk, orta ve lise eğitimlerini yatılı Ermeni okullarında tamamlar. İstanbul Üniversitesi Fen fakültesi Zooloji bölümünü bitirir. Bu dönem içerisinde liseyi beraber okuduğu okul arkadaşı olan Armenak(Orhan) Bakır’la beraber TKP/ML’ye sempati duyar. Armenak(Orhan) Bakır, Hrant’ın yaşamında ayrı bir yere sahiptir. Gençliklerinde beraber oldukları dönemde sosyal yaşamı paylaştığı Armenak Hrant’ı etkilemiştir. Bunun sonucu Armenak’ın şehit düştükten sonra da Hrant’ın belleğinde özgün bir yeri olmuştur…
Hrant Dink 12 Eylül darbesi sonrası ilkokulu okuduğu Ermeni okulun yatılı yeri olan Joğvaran’ın Ermeni müdürüyle birlikte bir müddet tutuklanır ve cezaevine konulur. Cezaevinden çıktıktan sonra 12 Eylül koşullarında kapatılmak istenen Joğvaran’ın kapatılmasını engellemek için yetimhanenin yönetiminde başkan olarak yer alır. Daha sonra 1996 tarihinde AGOS adlı Ermeni gazetesini çıkarır. Hrant Dink artık kendisini Ermeni sorununa verir. Ermeni sorununun tarihsel ivmesini kamuoyuna yansıtmaya çalışır. Ancak zamanla devletin baskısına, yaptırımına ve tehdidine maruz kalır. Hakkında davalar açılmaya başlanır. İlk açılan dava 2002 yılında Urfa’da verdiği bir konferansta “Ben Türk değil Türkiyeliyim ve Ermeniyim” dediği için açılır. Üç yıl yargılandıktan sonra bu davadan beraat eder. Ayrıca hakkında üç dava daha açılır. Bunlar içerisinde en çok yankı yapan dava 13 Şubat 2004′te yayınlanan makalesiyle ilgilidir. O makalesinde yayınlanan “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarında mevcuttur” cümlesiyle ilgilidir. 301. maddeden “Türklüğe hakaret” iddiasıyla yargılanır. Lehine verilen bilirkişi raporuna rağmen mahkeme tarafından 6 ay hapis cezası verilir. Ancak cezası ertelenir ve baskıya tabi tutulur. Ayrıca Atatürk’ün evlatlık edindiği manevi kızı olan ”Sabiha Gökçen’in anne ve babasının Ermeni olduğunu” yazması üzerine hakkında bir başka dava açılır. Henüz bu dava sonuçlanmadan hakkında bir başka dava daha açılır. Ayrıca Reuturs’a verdiği demeçte ”Evet 1915′te olan bir soykırımdı çünkü dört bin yıldır bu topraklarda yaşayan halk ve onun uygarlığı artık yoktur” diye demeç vermiştir.
Tüm bunlar sonucu Hrant Dink İstanbul valiliğince çağrılır ve tehdit edilir. Böylece Hrant Dink bir taraftan mahkeme üzerinden, diğer taraftan devletin resmi güçleri tarafından baskı ve tehdit altına alınır. Ermenilerin varlığına tahammül edememiş mutaassıp devletin örgütlediği saldırı sonucu Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde öldürülür. Hrant şahsında tüm Ermeniler hedef alınmıştır.
Hrant’ın katliamı kişi bağlamında yapılmamıştır. Bizzat devlet nezdinde yapılan bir katliamdır. Dolayısıyla Hrant’ı katleden devlet kendisini yargılayabilir mi?!.. Hayır yargılayamaz!
Henüz kabullenmediği soykırımın günümüzdeki tezahürü olan cinayetin üzerine bu devlet gidebilir mi?!… Hayır gidemez!
Tarihsel olarak burjuva demokratik devrimini yapmayan ve Ermeni soykırımında, Kürt sorununda, Alevi sorununda objektif olamayan bu devlet Hrant Dink katliamında objektif olabilir mi?!.. Hayır olamaz!
Tüm bunlara karşın günümüzde Hrant’ın katliamı tarih nezdinde yargılanmaktadır. Bu gerçeklik de görülsün… Ve gün gelecek bu katliamı yapan kurum tarihin çöplüğüne atılacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Hrant Dink’i saygıyla anıyoruz ve selamlıyoruz!
Ve Hrant’la beraber Armenak Bakır’ı, Nubar Yalım’ı, Manuel Demir’i, Hayrabet Honca’yı ve tüm devrim şehitlerini de anıyoruz ve selamlıyoruz!
Anıları yaşamımıza örnek olsun!
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.