Pazartesi Eylül 30, 2024

İsviçre mülteci entegre kampları: Ucuz iş gücü pazarı

İki yıla varan bir süredir İsviçre' de kamplarda yaşamaktayım. Bu süre içerisinde kendi isteğim dışında ( biri sürgün edildiğim deport kampı olmak üzere) toplam altı kampta kaldım.

Şunu net olarak gözlemlemiş oldum ki; kantonlar arası bir takım uygulama farklılıkları olmakla birlikte, tümünde sistem kesinlikle aynı temel mantıkla işliyor:  Gerek ilk kamplarda ve gerekse de entegre kamplarında mülteciler ucuz iş gücü olarak görülmekte ve kullanılmaktadır.

Tüm kamplarda, kamp yönetimi alenen TAŞARONLUK yapmaktadır.

Gerek kamu ve gerekse özel sahadan gelen iş gücü talebi kamp yönetimine iletiliyor ve kamp yönetimi de paraya ihtiyacı olan mültecilere bunu iletiyor ve ihtiyaç sahipleri arasından yeterli sayıda mülteciyi, günlüğü 30 Fr karşılığında işgücü talebi olan kişi veya kuruma kiralıyor.

"Amele pazarı " mantığıyla ele alındığından ötürü ,  besbelli ki kamp yönetimi burada taşeronluk yapmakta ve mülteciler üzerinden para kazanmaktadır.

Mültecilerin iş gücünü günlük olarak 30 Fr.a kiralatan kamp yönetiminin ( esasen de „Göçler İdaresi“ nin) burada her bir mülteci sırtından kazandığı bir meblağın  olduğu, tartışmasız bir gerçektir.

Yani İsviçre' deki mülteci kampları da, tıpkı Amerikan hapishaneler sisteminde öngörüldüğü gibi, kapitalizm için birer ucuz iş gücü pazarı/ amele pazarı olarak ele alınmaktadır. Ve hem de "vahşi kapitalizm" dönemine özgü bir ilkellik ve aç gözlülükle. Çünkü çalıştırılanlar  hem çok çok düşük bir ücret karşılığında ve hem de hiç bir sosyal güvenlik mevzuatından yararlandırılmadan bu sömürü yapılmaktadır.

Ve işin ilginç tarafı bu uygulama ve tutumlar başta işçi sendikaları ve göçmen kuruluşları olmak üzere sol/ demokrat ve sosyalist etiketli tüm kuruluşlar tarafından bilinmesine karşın, buna ciddi herhangi  bir toplumsal tepkinin  gösterilmiyor oluşudur.

Keza yine aynı şekilde, özellikle de St.Gallen kantonu'ndaki entegre kamplarında bir süreden beridir mültecilere, "İsviçrelilerin yaşam disiplinini kazandırma" adı altında dayatılan ve uyulması zorunlu kılınan "yeni yaşam disiplini" uygulamasnın da, yine aynı tepkisizlik ve kanıksanmışlıkla karşılanıyor olmasıdır.

Sabah saat 8:30 ile akşam 16: 30 arasındaki zaman diliminde kampta kalan yetişkinlere  kampın tüm  „ayak işleri ", „iş becerisi ve sertifika kazandırma“ adı altında yaptırılmaktadır. Bu, gönüllülük temelinde de değil; uyulması zorunlu bir "entegrasyon kriteri" olarak dayatılmaktadır.

Ve komiktir, çalışmanın saat başı karşılığı sadece ve sadece  1,5 Frank.

Çalışmayı reddetmenin karşılığıysa, mislince para cezası ve nihayetinde de bir başka kampa sürgündür.

Mültecilere vaat edilen sertifika, ev/ofis temizliği, bahçe işleri, çocuk bakımı ve mutfak işlerine ilişkin olduğundan; bu,  mültecilere verilen değer ve layık görülen yaşamın somut göstergesidir de aynı zamanda.

Yani özetle inceltilmiş bir ırkçılık ve hakir görme tutumuna maruz kalmakta bu ülkeye sığınan insanlar.

İtiraz etme seçeneği yok bu " doğrudan demokrasi" de. Kayıtsız koşulsuz biat etmek üzerine kurulmuş sistem.

Uygulamanın ilk dayatıldığı kampta, kampta kalan 54 yetişkinden 39  kişinin imzasını alarak topluca bir itiraz dilekçesi yazmıştık... Demokratik bir ülke ya (!), doğal  bir hakkımızı kullanmak istemiştik. Ama, buna dahi tahammülü yoktu bu "doğrudan demokrasi"nin.

Elebaşı olarak hedefe konuldum. Önce, devletin güvenlik biriminin sorgusuna alındım, sonra imzacıları vaz geçirmem istendi ve  hiç bir sonuç vermeyince de kamptan polis köpekleri eşliğinde zorlan alınarak „geri gönderilecekler kampı“na bir aylığına sürgüne gönderildim.

"Entegrasyon programı" adı altında mültecilere dayatılan işleri normalde dışardan işçi getirip yaptırmaları gerekiyorken ( ki, bu da en az 3500 Fr. olan  asgari ücret karşılığıdır.), bu işleri mültecilere, günlüğü 8- 9 Fr. a yaptırarak ve hiç bir sigorta ödentisi vs yapmadan, hatırı sayılır bir kazanca dönüştürüyorlar.

İsviçre kapitalist sisteminin insanlık dışı bu barbar uygulamalarını teşhir etmek amacıyla  kaleme aldığım bu yazı, umarım ilgili kuruluşlar nezdinde bir yankı bulur ve güçlü bir itiraz iradesi oluşturmanın vesilesi olur. 21.07.2021

5276

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Halil Gündoğan

AFRİN DİRENİŞİ

Saray sahibi RTE'nin fiilen başladığını duyurduğu Afrin operasyonunda Türk savaş uçaklarının Suriye tarafına geçtiği Afrin ve köylerini bombaladığı duyuruldu.

    Operasyonun adı 'zeytin dalı'

    Faşist Türk Devleti tarihi boyunca gerçekleştirdiği saldırıları, katliamları örtbas etmek, gerçekliği ters yüz etmek için her seferinde gerçekle ilgisi olmayan isimlendirmeler kullanmıştır.

    19 aralıkta 20 hapishaneye yönelik operasyonda 28 devrimci tutsak katledilmişti,Ama Faşist Türk devleti bu operasyona 'Hayata Dönüş' adını koymuştu.

TKP/ML ÖRGÜTLENME KOMİTESİ | “Geleceğin Nişanesi Şehitlerimize Sözümüzdür: Başaracağız, Biz Kazanacağız!”

Ocak ayının son haftasını Parti ve Devrim Şehitleri Haftası olarak ele alan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan ve TKP/ML Örgütlenme Komitesi imzasını taşıyan açıklamada Murat Bileydi (Haydar), Cahide Karakaş, Erdinç ve Ahmet Yılmaz isimli devrim şehitlerinin TKP/ML şehidi olduklarının netleştirildiği bilgileri verildi ve “Faşist diktatörlüğün, işgaller, yeni katliamlar ve saldırılarına karşılık şehitlerimizin cesaret ve direnci ile kazanan biz olacağız!” denildi.

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:“Ne olursa olsun, son muhteşem olacak

 Êfrin’e dönük TC devletinin AKP-MHP-CHP’siyle “milli mutabakat” adı altında başlattıkları faşist saldırganlığa karşı bir açıklama da TKP/ML TİKKO’ya bağlı Rojava Komutanlığı’ndan geldi. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamada Kobanê’ye dönük emperyalist devletlerin ve başta TC devleti olmak üzere bölge devletlerinin güdümündeki çetelerin saldırdığı dönemi hatırlatan Rojava Komutanlığı “Bizler de TKP/ML’ye bağlı TİKKO’nun Rojava gücü olarak TC’nin Êfrin’e yönelik saldırılarına karşı direnişte tıpkı Kobanê’de olduğu gibi aktif bir şekilde yer alacağız” dedi.

PARTİZAN | “Efrîn’de işgale karşı Kobanê ruhunu kuşanalım!”

Faşist TC ordusu, 100 yıllık geleneği olan işgalci yüzünü bu kez de Efrîn üzerinde göstermiştir. Uzun bir süredir tartışılan ve son MGK toplantısı ile planlaması yapılan işgal girişimi sivil yerleşim alanlarına dönük bombalamalar ile başlatıldı. Türkiye’de devrimci, demokrat ve yurtsever kesimlere dönük siyasi soykırım politikası güden faşist AKP-MHP-CHP ittifakı, bu kez de Efrîn işgali için bir araya geldi.

Faşizme Karşı Birleşik Mücadele Geliştirilmelidir

Türkiye Devrimci Hareketi oldukça çok parçalıdır. En alt düzeydeki demokratik taleplerin kazanılması temelinde bir araya gelemsi bile oldukça zor ve zorlaştırılmaktadır. Sermaye devletinin izlediği karşı devrimci paraçalama taktiği bu konuda önemli bir başarı elde etmiştir. 

Burjuvazinin işçi ve emekçilere karşı yeni silahı:Bonzai

Bonzai nedir?

Bütün Ülkelerin İşçileri ve Emekçileri AFRİN’de Birleşin!

Emperyalist ve gerici saldırganlıkta burjuvazi sınır tanımıyor. Afrin halkı, en pervasız, en alçakça ve en ahlaksız bir saldırganlık ile karşı karşıyadır. Bu, bir halkın iradesine karşı savaş açmanın yanında, salt ulusal kimliğinden dolayı yok edilmek istenmesinin saldırganlığıdır. Dünya işçi sınıfı ve emekçileri bu saldırganlığın şiddetle karşısında yer alarak AFRİN halkıyla aktif dayanışma içinde olmalıdır.

Fırtınalar içinde,bıçak sırtında;ilkelere ve hukuka sımsıkı tutunma zamanı!

Ön Açıklama: Bu yazı Partizan Dergisinin 91. sayısından alınmıştır. Yazı Proleterya Partisi'sinin son üç yılldır yaşadığı iç sorunları ve 10 Ocak 2017 tarihinde Proletarya Partisi saflarından kopan darbeci hizibi değerlendirmektedir. Günceliği nedeniyle yayınlıyoruz.  Site yazı kurulu

 

FIRTINALAR İÇİNDE, BIÇAK SIRTINDA; İLKELERE VE HUKUKA SIMSIKI TUTUNMA ZAMANI!*

Zepur Gı Tarnam

Nedendir bilmem “Zepur Gı Tarnam” şarkısını her dinlediğimde seninle ilgili anılarla dolaşıyorum.  Senden geriye kalan anılarımıza büyük bir istekle yeniden ulaşmak istiyorum. Sokakları dolaşmak, seninle buluşmak, hızla sana varmak istiyorum. Senden sonra yaşadıklarımı anlatmak, duymanı mutlaka istediğim şeyleri seninle paylaşmak istiyorum. Bilesin senden sonra bir ağustos sıcağının orta yerinde özgürlük kavgamızın yenilmezi olan Ozanyan Nubar’ımızı Rojava’da kaybettik. Çöl sıcağının orta yerinde bir an olsun bile tereddüt etmeden bedenini işgalci çetelerin beyninde patlattı.

Rojava devrimi ve NUBAR OZANYAN'IN şehadeti ve ardında bıraktığı miras...

Kürtler ile Ermenilerin tarihsel olarak ortak bir yanları vardır. Her iki toplum da tarihlerinin uzun bir sürecinde ilhakçı devletlerin işgali ve şidet-i cebri altında kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi Osmanlı İmparatorluğu, İran(Fars, Safevi vb. İmparatorluklar), Çarlık Rusyası gibi devletler Kürtleri ve Ermenileri baskı ve tahakküm altında tutarlar. Bu baskı ve tahakküm ortaçağ gericiliğinin 20.

Bu ateş sizide yakacak

20 Temmuzda gerçekleştirilen AKP darbesiyle ülkemizin saraydan KHK'lerle idare edildiği bir süreçten geçiyoruz.20 temmuzla birlikte ilan edilen OHAL'le FETÖ'ye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla on binlerce insan tutuklandı, 150 bine yakın çalışan insan işten çıkarıldı.15 temmuz da askeri darbe girişimine kalkışan FETÖ'cülerle mücadele adı altında AKP'ye daha açıkçası sisteme muhalif tüm kesimlerin işten çıkarılması, gözaltına alınması, tutuklanması gerçekleştirildi.

Sayfalar