Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)
Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!
Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!
Heval Redur Siser, tek başına bir ordu gibi direnmenin destanını yazdı. Ne teslim ol çağrısı ne ailenin ikna çabaları direnişin rengini karartamadı. Gerilla, zirvelere bakarak Kurdistan’ın derinliğinde savunma ve saldırının taktiklerini geliştiriyor. Arazinin genişliğini, derinliğini yaratıcı bir şekilde ustaca kullanarak cellatların oyununu ve moralini bozarak darbeliyor.
26 gün direnen gerillanın bilinç ve iradesine takılıyor düşüncelerim. Bu nasıl bir irade ve kararlılıktır ki bir yandan yaralı bedeninin acılarına direnecek diğer yandan öldürmekten ve kıyımdan başka bir şey düşünmeyen bir katiller ordusuna karşı tek başına direnecek?
Bu nasıl bir iradedir? Bu nasıl bir dirençtir yoldaş? Bu teslim olmayan direniş, gücünü özgürlüğe olan ölümüne tutkudan, viran olmuş köylerden, soykırıma tanıklık etmiş kanlı kayalardan, isimsiz şehitlerden almıştır. Aşkolsun sana heval! Gökyüzünün mavi sonsuzluğuna yükselen saygıyla selamlıyoruz direnişini. Örnek alıyoruz kahramanca duruşunu!
Onur ve vicdan sahibi herkes bilmeli ve anlamalıdır ki, gerillanın direnişi ve yaratıcılığı olmazsa yaşam susar, nehirler kurur, ağaçlar gözyaşı dökmeye başlar. Çocuklar dilsiz, analar kör olur. Direnen ve savaşan her gerillaya derin minnet duygumuzu dile getirerek ses ve can olmalıyız. Yoldaş olmalıyız.
Özgürlük arayan Kürt’e, Karabağ’da açlığa ve dermansızlığa karşı direnen zeytin karası Ermeni çocuğa, direnmekten başka yol yok! İsimleri her gün değişen ancak direnişleri değişmeyen gerilla direnişleri ve anılarını özgür basında okuyoruz.
İsimleri bazen JİYAN TOLHILDAN olur. Bazen DİYAR NORŞİN olur. Bazen REDUR SİSER… Ancak toprakta, dağlarda bitmeyen isyan ateşleri gibi bir gidip bin gelen can oluyorlar!
Osmanlı ve TC tarihi tanıktır ki, halklar katledilerek tarihlerinin son sayfalarını çevirmemişler. Mazlum Kürt’ü öldürmek dün olmadığı gibi bugün de TC’nin kurtuluşu ve huzuru olmayacaktır. Direnen özgür Kürt, savaşan onurlu gerilla, TC’nin uykusunu kaçırıp kirli hayallerini ve kan dolu mutluluğunu bozmaya devam edecektir.
Yıkık damlı kerpiç evinde gerilla anaları “Ben size bu dağlar, bu toprak oğlum kokuyor dememiş miydim? Açan çiçeklerde gördüm oğlumun yüzünü” dedikçe zalimler rahat yüzü görmeyecektir. Anaların toplu mezarlara bakıp evlatlarını aramayacakları günler mutlaka gelecektir.
Toprağını, suyunu, kültürünü, dilini ve kendilerine ait olanları korumaya çalışan, hayallerinin peşinden koşan gerilla sadece Kürt halkının değil Ortadoğu, Kafkas halklarının onurunu koruyor ve geleceğini etkiliyor.
Kürt ulusal özgürlük hareketinin gerilla komutanı heval Murat Karayılan HPG, YPS ve QSD’nin toplam şehit sayısının 7 bin 18 olduğunu açıkladı. 8 yılda ödenen bu bedel ağır olduğu kadar bir o kadar anlamlıdır. Bu onurlu direniş özgürlük arayanlara, savaşanlara aittir. Faşist ordunun kaybı ise 23 bindir. Rakamlar önemlidir!
Ancak bundan daha önemlisi savaşın geldiği boyutu ve gerillanın ortaya koyduğu fedakarlık ve kahramanlığı iyi anlamak gerekir.
Gerilla, Ortadoğu, Kafkas ve Balkanların en gaddar, en kıyıcı savaş aygıtı olan Türk ordusuna karşı savaşıyor. Emperyalizmin katliam örgütü NATO’ya karşı savaşıyor. Gerillanın arkasında ise sadece halkın ve özgürlüğün desteği, onurlu direniş tarihi vardır.
Cellatların arasında güneş ışığından daha özgür gerilla, hayallerinin peşinden koşmaya devam ediyor. Ses, can, yoldaş olma zamanıdır.
Son Haberler
Sayfalar
Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...
Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.
Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.
Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.
Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?
Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.
Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.
Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...
Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.
Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.