Katliam Bir Devlet Geleneğidir!

Son süreçte yaşananlar, gündemin yoğunluğu, faşist devlet ve mevcut iktidarın saldırı politikaları…
Elbette ki bütün saldırıların içerisinde, saldırılacak ilk alan Kürt ulusunun siyaset yapabildiği, devrimci, demokrat ve daha birçok kesimin ortaklaşabildiği HDP oluyor.
HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırı, kapatma davası, iddianamenin ikinci kez Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi, Kobane Davası duruşmasını takip edenlere karşı gerçekleşen faşist saldırı ve toplamda bunlardan önce HDP’nin yıllardır, durmaksızın faşist iktidar tarafından hedef gösterilmesi.
Bütün bu yaşananların yakıcılığı ayrı ayrı tartışılmaya muhtaç. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AYM’nin iade ettiği HDP’nin kapatılmasına dönük hazırlanan iddianameyi yeniden hazırlayarak 7 Haziran günü AYM’ye gönderdi. İddianamede 500 HDP’li hakkında siyaset yasağı ve partinin gelirlerine el konulması istemi de yer alıyor. Yani devlet ve organları açıkça Kürtlere, devrimcilere siyaset yaptırmayacağız diyor.
Kobanê kumpas davasının da bundan aşağı kalır yanı yok. HDP ana davasına dönüştürülmek istenen Kobanê Davası da 6 sene sonra gündeme getirilerek, iktidarın yarattığı pisliğin üstü örtülmek istendi.
Duruşmada yüzlerce sayfalık iddianamenin birkaç sayfası okunarak, geçiştirilmeye çalışıldı. Avukatlar mahkemeye alınmadı, duruşma değil aslında bir tiyatro sergilendi. Son duruşmada ise Sincan Kampüsü’nde gerçekleşen davayı takibe gidenlere faşist bir grup saldırdı. Bu faşist güruhun kimlerin yönlendirmesi ile orada olduğu, kimler tarafından gönderildiği, kampüs önüne kadar özel araçlar ile getirildiği gayet açık.
“Bunlar daha iyi günleriniz” diyerek HDP’yi açıktan tehdit eden Tayyip Erdoğan, ittifakta olduğu Bahçeli ile beraber planlarını devreye sokmuş oldu. Son olarak İzmir’de HDP’ye bir saldırı gerçekleşti. Saldırının gerçekleştiği gün HDP’nin yöneticilerinin de katılacağı yaklaşık 40 kişinin katılmasının planlandığı bir toplantı yapılacaktı. Ancak toplantı son anda iptal edildiği için katliam sorumluları sadece Deniz Poyraz’ı hedef alabildi.
Orada 40 kişi olsaydı da bunun adı katliamdı, Deniz katledildi ve bunun adı yine katliam.
İktidarın, faşist devletin tetikçisi olan katil, bilinçli bir şekilde, devletin ve polisinin gözü önünde HDP binasına girerek bu katliamı gerçekleştirdi. Katilin bilinçli olarak sızdırılan ifadesinde başkaları olsa onları da katledeceği, PKK’den nefret ettiği için bunu yaptığı ifadeleri yer alıyor.
Muhalefet liderleri, CHP’li belediye başkanları, hatta Devlet Bahçeli saldırıya ilişkin tweetler attılar ve olaya yine kendi çıkar ilişkilerinden baktıklarını gösterdiler. Elbette ki daha ilerisini beklemek mantığa aykırı. Çünkü konu HDP ve HDP’nin siyaset yapması!
“Türkiye’nin huzuru, İzmir’in huzurunu bozacak provokasyonlar” açıklamaları bizzat bunu göstermekte. Daha HDP’nin kapatılma iddianamesi ile ilgili doğru düzgün bir tavır alamamış, seçimlerden başka bir şey düşünemeyen CHP’nin ikiyüzlülüğü! Türkiye’nin olmayan huzurunu düşünen CHP, muhalefet olmak bir yana dursun faşist karakterini günden güne daha da açığa vurmakta. Ancak şu anki durumunu dahi HDP seçmeninin oylarına borçlu olan CHP’nin ne kadar yolu takılmadan gidebileceği muamma.
Çete, Mafya Devleti!
Faşist çete örgütlenmeleri ile ilişkisi aleni bir şekilde ortada olan mafya devlet, Suriye’de yine Kürt ulusunun haklı mücadelesine karşı eğitip donattığı bu çetelere tetikçilik yaptırarak saldırıyor. Valilik yaptığı açıklamada tetikçinin “psikolojik problemleri” olduğunu vurgulayarak bu saldırıyı bireysel bir kine, daha da ötesi bilinçsiz bir şekilde yapıldığına halkı inandırmaya çalışıyor.
Düne kadar HDP’yi hedef göstererek, tehdit ederek parmak sallayanlar bugün bu katliamdan sorumlu olmadıklarını iddia ediyor. Sorumlu olmadıklarını dahi söylemiyorlar demek daha doğru. Ne Tayyip Erdoğan ne de Süleyman Soylu katliama dair tek kelime etmiş değil!
Son süreçte mafya Sedat Peker’in açıklamaları, ifşaları iktidarı köşeye sıkıştırmış durumda. Toplumun birçok kesimi bu ifşaları, gizliden gizliye neler yapıldığını, iktidarın saklamaya çalıştığı çoğu şeyi kendi kulaklarıyla duymuş oldu. Dış ilişkilerde, ülke içerisinde kapana kısılan AKP, doğalında saldırabileceği değişmez yere HDP’ye yöneliyor.
Sedat Peker’in ifşaları sonrasında çoğu şey açığa kavuşmuş ve yargılanması gerekenler birikmişken yargı elbette ki herhangi bir adım atmaktan ziyade HDP’nin kapatılması ile ilgileniyor. Yargının da sürüklendiği uçurum böylelikle daha net görünmüş oluyor.
Mafya Devletin Karşısında, HDP’nin Yanında Olmak
Toplamda baktığımız zaman; her köşeye sıkıştığında gündem değiştiren, yeni gündemi her defasında HDP’ye saldırarak inşa eden, her gün yeni katliamlara imza atan iktidar bu sıkışmışlığını elbette ki aşamayacaktır. Faşist kesimin dışında kalanlar AKP iktidarına ve MHP’ye belli bir tavır geliştirmiş durumda.
Bütün bu “muhalefet-iktidar” oyunlarını, burjuva siyasetini tekrar tekrar teşhir etmek ve her daim mücadele etmek üzere bir kenara bırakalım.
Devrimci, demokrat kesimin bu süreçte HDP’nin yanında olma pratiği ileri bir noktada durmakta, en azından İzmir’deki saldırı gündeminde bu durum böyle. Kobanê kumpas davası için aynı pratiğin sergilendiğini söylemek güç olsa da sürekli dayanışma halinde olmak için henüz geç değil. HDP’ye yönelen saldırıların sadece HDP’ye yönelmediğini, muhalif olan her kesime, devrimcilere, kadınlara ve gençlere yöneldiğini de unutmamak gerek.
Köşeye sıkışmış olan iktidar gerçekliği karşısında bu sıkışmışlığı daha da derinleştirecek olan dayanışmadan elbette ki korkuyorlar. O yüzden siyaset yapacak bir alan bırakmamak, devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin sözünü söyleyeceği her alanı kapatmak, önlerine set çekmek esas amaçları.
Yolda ayağının takılacağı her taşı kenara fırlatmak niyetinde olan bir iktidar var karşımızda. Bu gerçeklikle hareket edildiğinde dayanışmayı inşa etmenin ne kadar mühim ve sürecin en önemli ihtiyaçlarından olduğu daha net kavranacaktır.
Bu saldırı HDP’ye, tek başına Deniz’e yapılmış değildir. Onun örgütlü mücadelesine, kadın kimliğine hem Deniz’in şahsına hem de bu mücadelenin içerisinde olan herkese yapılmıştır. Deniz ve daha nicesi katil, faşist devletin kanlı politikaları sonucunda aramızdan ayrıldılar. Onların mücadele azmi elbette ki devrimci dayanışma içerisinde, sokaklarda, alanlarda sürdürülmek zorundadır.
Son Haberler
Sayfalar

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN
ULUSAL SORUN
Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

Faşizm
Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir. Dimitrov

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor
Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir
Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir
Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor
Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA
Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde...

ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ
“Acıya yenilmek istemiyorsan,
onunla yüzleşmen gerek.”
(Lanza del Vasto.)
Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…