Kobanê'de Kürt ulusal hareketi emperyalizm'in siyasal gericiligi ile kusatiliyor!
(IŞ)İD’in Kobanê kuşatması, Kürt siyasi hareketleri arasındaki ve Kürtlerle emperyalizm ve bölge egemen güçleri arasındaki ilişkilere yeni bir siyasi zemin sunmaktadır. Bu gelişmeler; bir yandan Rojava’da oluşan Kürt kazanımlarının meşruiyet alanını genişletirken, diğer yandan Kürt ulusal birliğine olanak sunmaktadır. Ancak bu gelişmelere eklenmesi gereken bir nokta daha vardır. O da Kürt ulusal kazanımlarına yönelik emperyalizmin kendi siyasi hesaplarıyla müdahale etmede büyük olanaklar bulmasıdır.
Bir süredir (IŞ)İD’in gerek Irak’ta ve gerekse Suriye’de, Kürt kazanımlarına karşı güttüğü düşmanlık açık bir savaşa dönüştü. Irak Kürdistan’ında Şengal, Mahmur gibi yerleşim yerlerine yönelik saldırılar Erbil’in kapısına kadar dayanmış ve Barzani’nin (KDP) tehlike çanlarını duymasını sağlamıştır. Bu saldırılara karşı PKK’nin dayanışma tavrı belirleyip aktif şekilde güçlerini savaş alanına sevk etmesi, bir süredir Kürtler arasında süren politik gerginliği yumuşatmış, ulusal dayanışma ruhunu pekiştirmede ileri adımlar atılmasının yolunu açmıştır. En azından bu süreçten sonra politik gerginlik ve çatışma kısmen yerini dayanışma ve birliğe bırakmıştır. (IŞ)İD’in son Kobanê saldırısı ise bu niteliği daha belirgin hale getirmiştir. Kuşkusuz PKK ve Barzani arasındaki politik rekabet ortadan kalkmış değildir. Oluşan ulusal dayanışma ruhu ve pratik adımları aynı zamanda karşılıklı olarak tarafların politik yönelimlerini aşındırma ekseninde yürüyen bir mücadeleyi de içermektedir.
Kobanê Direnişi’nin Kürt Örgütlerine Armağanı!
Türkiye Kürdistanı Kürt Ulusal Hareketi PKK ile Irak Kürdistanı Kürt Ulusal Hareketlerinden biri olan KDP ve diğer Kürt hareketleri (YNK ve diğerleri) arasında yürüyen “ulusal birlik” çalışmaları bir süredir inişli çıkışlı bir seyir izlese de zaten yürümekteydi. Ancak bu çalışmaların esasen krizlerle tıkandığı, aksadığı ve kayda değer ilerlemeler gösterilemediği bilinmektedir. Burada tarafların siyasi çizgileri, müttefiklik ilişkileri, bölge gericiliği ve emperyalizme yaklaşımları da bu krizlerin bir sebebi olarak ortaya çıkmaktaydı. Barzani’nin TC ve ABD emperyalizmine fazlasıyla angaje olan ve işbirliği şekline bürünen siyasi hattı sorunların ana kaynağı olmaktaydı.
Kobanê’nin boğazına dayanan (IŞ)İD bıçağı, burada gösterilen Kürt direnişi ve geniş kamuoyunda oluşan kaygı, endişe ve duyarlılık, bu Kürt örgütlerini de bir birine daha fazla yakınlaştırmış durumdadır. Bu sadece dayanışma mesajları ile sınırlanmamıştır. Somut adımlara da dönüşmüştür. Barzani’nin bir süredir TC ile organize bir şekilde Rojava’daki kazanımlara yönelik düşmanlığı, hatta bunun sınıra hendekler kazılmasına kadar vardırılan pratik adımları şimdiden berhava olmuş, durum tam tersine dönmüştür.
Düne kadar Irak Kürdistan’ına girilmesine dahi izin verilmeyen, PYD Başkanı Salih Müslüm'e açık davet yapılarak, S. Kürdistanı siyasetinin ulusal birlik politikası ekseninde şekillendirilmesi daveti yapılmıştır. I. Kürdistan’ının Duhok kentinde 14 Ekim’de Barzani’ye yakın ENKS ile Rojava’da iktidarda olan TEV-DEM ve PYD yetkilileri arasında, Barzani önderliğinde toplantılar yapılmıştır. Bugüne kadar kaydedilemeyen ulusal birlik ve ortaklık tutumunun ilk nüveleri bu toplantıda ortaya çıkmıştır. Bu güçler arasında ortak bir siyasi komite kurulmasına bunun görev ve yetkilerinin büyük oranda ortak bir mutabakatla belirlenmesi sonucuna varılmıştır. Bu gelişmeler üzerine Rojava Kantonları resmen Barzani tarafından tanınmıştır.
Kapkaççı Emperyalist Müdahale!
Kobanê’ye yönelik saldırı Kürtlerin kendi arasında bu gelişmeleri yaratırken bu sürecin önemli bir parçası da emperyalizmin tutumu ve yaklaşımıdır. Kobanê’de ortaya konulan direniş ve direnç (IŞ)İD’in şehir merkezine girmesiyle birlikte emperyalist koalisyonunun bombardımanının yoğunlaşmasını da getirmiştir. Bu aşamaya kadar (IŞ)İD hedeflerinin bombalanmasında hareketsiz olan bu gerici koalisyon, bu evreden itibaren YPG güçlerinin verdiği koordinatlara yönelerek (IŞ)İD hedeflerini vurmaya başlamıştır. Büyük gericilik kendi eseri olan küçük gericilik (IŞ)İD’e yönelik Kobanê’deki hava saldırılarına da şanına yakışır şekilde “özgür irade” adını verdi. Bu isimlendirme ise (IŞ)İD’in Kobanê’de gerilediğine dair PYD açıklamalarına paralel zamanda yapılmıştır.
ABD emperyalizmi, siyasal ve askeri gericiliğini gerçekleştirirken böylesi şatafatlı ve albenili isimlendirmeler yapmaktan geri durmaz. Şimdi tam da Kobanê’de gerçekleşecek bir kazanıma kendi siyasal gericiliğini enjekte etme operasyonu yaptığını görmekteyiz. Kobanê’nin kuşatılmasına ve saldırıya uğramasına son haddeye kadar hiçbir duyarlılık göstermeyen emperyalist güçlerin bu hamleleri kuşkusuz hem olası Kobanê zaferinde rol çalmak hem de burada dört bir yandan çevrilmiş ve yalıtılmış Kürtlerin kendilerine daha fazla mahkûm olmasını sağlayacak zemini yaratma hesabından ileri gelmektedir. Ki gerek PYD gerekse de Kürt Ulusal Hareketi; (IŞ)İD ile ortak mücadele yürütülmesi, Kobanê’ye bu şekilde yardım edilmesi çağrılarını kamuoyuna açık bir şekilde yapmıştır.
Kobanê’nin bu zor durumunda Barzani’nin ve emperyalizmin Kürt Ulusal Hareketi'nin kendileri için tehlikeli gördükleri politik hattını törpülemek, kendi sistemlerine daha güçlü angaje etmek için faydalanma siyaseti güttükleri açıktır. Siyasal gericiliğin ve özellikle emperyalizmin hiçbir desteği karşılıksız yapmayacağı, büyük hesaplarından bağımsız düşünmeyeceği açıktır. Kobanê’nin yardımına koşması da bölgesel hesapları ve özelde Kürtlere dönük politikasından bağımsız değildir. Bu yardımı basit bir (IŞ)İD karşıtlığının oluşturduğu paydaşlık olarak görmek meseleyi fazla basite almak olur. Bu yardım Kobanê kuşatmasının püskürtülmesine yardımcı olduğu kadar aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’nin illüzyonla emperyalist gericilik tarafından daha kapsamlı kuşatılması olarak da görülmelidir. Bu yardım Kürt ulusal hak ve özgürlüklerine yönelik emperyalizmin siyasal köleleştirme operasyonudur aynı zamanda.
Kürt Ulusal Hareketi’nin Kesilmeye Çalışılan Damarı!
Gelişmeler bununla da sınırlı kalmamıştır. ABD Dışişleri Bakan Sözcüsü Jen Psaki 17 Ekim’de PYD ile doğrudan görüşmelere başlandığını da ifade etti. Buda Kürt Ulusal Hareketi’yle emperyalizmin resmi düzeyde görüştüğüne dair bir ilk niteliği taşımaktadır. PYD Eş Başkanı Salih Müslim, 15 Ekim’de Barzani ile Duhok'ta yapılan toplantı arasında Türkiye sınırında tampon bölge girişimine karşı; “Eğer bir girişim olacaksa bu Birleşmiş Milletler öncülüğünde olmalı. Bu durumda saygı duyarız” diyerek Kürt ulusal kazanımları için tehlikeli söylemlere de bir kapı açmıştır. Aynı toplantıda Barzani “Uluslararası güçlerin, Kobanê’ye verdiği destekleri Erbil’e yapılmış gibi görüyoruz. Kobanê’nin savunulması somut adımlara bağlıdır. Koalisyon güçlerinin desteğini sürekli hale getirmemiz için çabalarımızı birleştirmeliyiz” diyerek olası Kürt ulusal birliğinin temel siyasal destek gücüne dairde açık bir beyanda bulunmuştur.
Barzani’nin Kürt ulusal hak ve özgürlüğü için tehlikeli ve zehirli siyasal çizgisi, içinden geçilen koşullarda kendine koşturacak bir alan bulmuştur. Asıl mesele ise bu iklimde Kürt Ulusal Hareketi’nin bu çizgi ile hangi siyasal hatta mücadele edeceği ve emperyalizmle ilişkisinin niteliğinin ne olacağıdır. Kobane’de daralan ve kendine destek güç arayan Kürt Ulusal Hareketi önderliği doğal olarak baş çelişki olan (IŞ)İD’i püskürtmek için taktik bir politikayla emperyalist güçlerle yakınlaşmaya kendini mecbur hissedebilir. Aynı şekilde bu zemini uzun zamandır yakalamaya çalıştığı ulusal birlik politikası içinde kullanabilir. Ancak özellikle oyunun içinde emperyalizmin artık doğrudan olduğu, müdahil olarak yer aldığı koşullarda kazanımlarını koruma, alanını genişletme siyasetinin sınırlarının nasıl belirleneceği belirleyicidir.
Kobanê’nin oluşturduğu yeni koşullar aynı zamanda Kürt Ulusal Hareketi’nin tehlikeli bir dansa tutuştuğu zemindir. Kuşkusuz şu an için emperyalist politikalara teslim olduğu, bu sisteme angaje olmada güvenceler verildiği söylenemez. Bugün için baş tehdit olan (IŞ)İD saldırganlığına karşı, bu gücün karşısında olduğunu ifade eden herkesle çalışabileceğini söylediği bir siyaseti hayata geçirmektedir. Bu bir taktik politika olduğu sürece Kürt hareketinin siyasal niteliği ve yönelimine dair yeni bir şey söylemek mümkün değildir. Ancak bugün ortaya çıkan durumun, belirlenen söylemlerin ve atılan yeni adımların tehlikeler barındırdığını es geçmekte siyasal körlük olur. Denilebilir ki Kürt Ulusal Hareketi bugün yeni bir zeminde ve yeni dengeler içinde kendisini bulmuştur. Bu aynı zamanda kendisinin emperyalizm ve onun genel bölge politikası ile vereceği bir sınav niteliği taşımaktadır. Emperyalizmin ezilen ulusların mücadelesinin demokratik niteliğini aşındırma ve onu siyasal olarak köleleştirerek, gericileştirme politikasına karşı alacağı tavır aynı zamanda hareketin ve önderliğin demokratik ve ilerici niteliğindeki ısrar ve kararlığına bağlıdır. Kürt Ulusal Hareketi’nin damarlarının kesilmesine yönelik bir kuşatma örüldüğü açıktır. Bugün tarafların taktik yakınlaşmasının nereye evrileceğini alınacak konumlanış ve duruş belirleyecektir. Bunu da zaman ve gelişmeler gösterecektir kuşkusuz. Şimdiden bir şey söylemek erkendir.
Son Haberler
Sayfalar
Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...
Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.
Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.
Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.
Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?
Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.
Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.
Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.
Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...
Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.
Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.