Çarşamba Şubat 26, 2025

Leyla Qasım 41 yıl sonra da biz kadınlara ışık oluyor:Armen Semsur

Bir süre önce, arkadaşlarla toplaşıp Leyla Qasım’ı yâd ettik. Hatıralarını kimi hüzünle, onurlu mücadelesini ise hafif bir tebessümle anlattık, umutla paylaştık.

Aramızdan ayrılışının üzerinden kırk bir yıl geçmesine rağmen, Leyla Qasım’ın ileri görüşü, ölümüne ilişkin, ölümünün insanlar üzerindeki yankılanışına ilişkin kehaneti, vaadi gerçekleşmiştir. Öyle ki, Leyla Qasım yargılandığı sırada mahkeme hâkimine, beni öldürün fakat şu gerçeği de bilin ki, benim öldürülmemle binlerce Kürd uyanacak. Ben Kürdistan’ın özgürlüğü yolunda canımı feda ettiğimden sevinç ve gurur duymaktayım demişti. Leyla Qasım’ın yargılanırken onurlu duruşu, Baas rejimiyle mücadelesi, Saddam Hüseyin ve kurmaylarıyla uzlaşmaması Kürd milletine sadakati adeta, fasıla fasıla değerlendirildiğinde ders niteliği taşır… 22 yaşındaki Leyla Qasım gibi dört civanın darağacında bayrak gibi sallanması elbette yüreğimize dokunur. O gün içinde bulundukları durumu hissetmeye çalışınca, gözyaşlarımız göz pınarlarımıza gelir oturur. Yine de vakur görünmekte ısrar ederiz. Bu davranışımızla anma biçimimizle ‘yasta değil isyandayız’ demek isteriz… İnsanlık tarihi boyunca baskıya sömürüye faşizme karşı duran mücadeleci insanlar daima zorluklarla karşılaşmışlardır. Ne ki bu onları yollarından geriye döndürmemiştir. Leyla Qasım gibi, aydınlık pırıl pırıl savaşçı böyle insanlar, adeta etraflarında görünmez bir haleyle dolaşırlar. Bu hale, ışık aksı yol arkadaşlarını, yoldaşlarını aydınlatır, güç verir niteliktedir. Savaştıklarının, düşmanlarının ise  gözünü alır, korkutur, kör eder düzeydedir. Bu insanların kitleleri peşinden sürükleyen gücü, etkisi tutsak edilseler, öldürülseler bile etkisini yitirmemektedir… Yeryüzünde ezilen, yok sayılan insanların kurtuluşuna dair kurulan özgür düşler, düşünceler en zorba devletler, devlet adamlarına rağmen haklılığını korur, gerçekleşmeye çabalarlar. Baskıya, zulme sömürgeciliğe ve faşizme karşı olan her insanın imtina  etmeden sahipleneceği ve saygı duyacağı bir değer olan Leyla Qasım, özellikle biz kadınlara ölümünün üzerinden 41 yıl geçmesine rağmen ışık olmaktadır. Umutsuzluğa düştüğümüzde üstün cesareti, anıları bizlere moral vitamin değerindedir. Leyla Qasım daha yirmi ikisinde genç bir kadınken geleceğe dair düşlerini bir kenara koyup, canından fedakarlık edip milleti için savaşmıştır. Leyla Qasım kapitalist sistemin ve zorba devletlerin kadınların önüne bent gibi koyduğu evliliğe, anneliğe hiç imrenmeden, devlet, erk temelli tüm baskıları reddeden kahramanlardan biridir. Leyle Qasım tutuklu bulunduğu hapishanede, işkenceye tabi olsa da kötü koşullarda yaşasa da bir gün olsun zaafa düşmemiştir. Annesiyle duygusal bir görüş-buluşma esnasında bile güçlü durmuş, anneciğine olgunlukla, olağanüstü mesajlar vermiştir. Ve yine tutuklu bulunduğu hapishaneyi ziyaret eden, Saddam Hüseyin ve kurmayları, Leyla’yı af dilenmeye davet ederler. Bir sürü vaatlerle yolundan, sözünden döndürmeye çalışırlar, ailesine değin özel imkanlar sunacaklarını söylerler.

Leyla’nın sağlam duruşu, Baas rejimini ve Saddam Hüseyin’i çileden çıkarır. Hemen orada uyduruk bir mahkemeyle, Leyla ve arkadaşları ölüm cezasına çarptırılır.

Leyla Qasım sadece işkencede direnişiyle değil, savunduklarıyla da Baas rejimini gayrimeşru  kılmıştı. O günlerde, Leyla Qasım ve arkadaşlarının tutuklanması hakkında bilgiler, televizyondan ve radyodan verilerek, Kürtleri sindirmek hesaplanıyordu. Kürtlerde bu davanın, olumlu etki bırakmasından tedirginlik duyan Baas Rejimi aceleyle, mahkemeden  hemen 15 gün sonra 12 Mayıs 1974 tarihinde, sabah vakti saat 7’de Leyla ve arkadaşlarını idam etti…

Leyla Kasım idam sehpasına giderken, kendinden emin ve güvenle idam sehpasına yürümüş, sömürgeci rejime haykırmış, meydan okumuştu.

Ben Leyla Qasım’ım bayım!

Belki siz tanımazsınız beni?

Sizden önce bir albay vardı burada,

ölmüş olmalı ve öldü daha niceleri!

Ama ben çoğaldım bayım…

Türkü türkü yayıldım,

Marş oldum  Peşmergelerin dilinde.

Mahkemelerde haykırıyorum

Ve öldükçe çoğalıyorum ben bayım!

Ve elbette ki bugün geldiğimiz noktada kadınlar yalnız, cephe gerisinde değil, savaşlarda, kuşatmalarda, tamamı kadınlardan oluşan savunma birlikleriyle mücadele etmektedirler. Leyla Qasım ve çağdaşı kadın kahramanlardan sonra, günümüzde kadınlar evlerinde, sokaklarda, parlamentoda daha görünür durumdalar.

Eskiden olduğu gibi savaşların gerisinde, savaşanlara aş-ekmek, giyecek, mermi taşımaktan öte, savaşta erkeklerle beraber ya da kendi özel birlikleriyle çatışır duruma geldiler.

Örnek vermek gerekirse, Kobane kuşatmasında YPG’ye bağlı YPJ’li kadınlar IŞİD’e karşı yiğitçe savaşmışlardır.

Gururla söylemek gerekir ki tüm dünya basını, diğer milletler, yiğit Kürd Kadınlarına, direnişlerine, kayıtsız kalmamışlardır. Günlerce dünya basınında, adlarından övgüyle söz etmişlerdir.

Son olarak, bugün biz kadınlar rahatça konuşabiliyorsak, her türlü baskıya karşı çıkabiliyorsak, sistemin biz kadınları mücadeleden alıkoymak için uydurduğu ‘kadınlar naiftir, kırılgandır’ söylemini elimizin tersiyle itiyorsak, bu duygu, bu direngen ruh, korkusuzluk hali bizlere Leyla Qasım’lardan mirastır.

 

51000

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar