Mercan dağları; Bel vermiş munzura

Dersim Mercanlar beldesi şahverdi vadisinde üç genç komünist gerillanın faşizm tarafından katledilişini duyduğumda yüreğimde kan akarcasına bir acı belirdi. Neden ölümler hep bizlere düşer,neden bizler hep öldürülürüz,katlediliriz,yerimizden -yurdumuzdan sürülürüz. Daha geçen hafta üç PKK gerillası aynı yöntemle bombardımanla, alçakca katledildi,İstanbulda Dilek kızımız sorgusuz sualsiz infaz edildi.Ovacık Mercan vadisinde üç komünist gerilla Cengiz İçli,Özgüç Yalcın,Hakan Çakır saatler süren çatışma ve bombardıman sonucu alçakça katledildiler.
Seri oparasyonlar,katliamlar durmak bilmiyor. Faşist dikratörlük muazzambir şekilde rahatsız,huzursuz hangikanlı katliamı ne zaman yapacağı belli değil. Yıkılışın sancılarını yaşadıkca dahada saldırganlaşıyor , katliam,zulüm ve saldırılar yapıyor. Kendine muhalif olan herkesi baskı ve korku yoluyla susturmaya çalışıyor. Faşizmin bu saldırılarından’da anlıyoruzki , ölümlerde artık hiçbirşey ifade etmiyor. Herşeyini kaybedenler artık korku duvarını yıkmış ölümden korkmaz olmuştur . Böylesi bir durumda yaşayanlar ölümlerdende korkmuyor , korkmayacaktır. Çünkü artık insanlık,insanlık onuruherşeyin üstünde tutulmaktadır. Yaşanan bu katliam ve zulme son verilmek istiyorsak , geçmişte yaşadıklarımızı unutmayacağız.
Daha dün gibi hafızalarımızdan silinmeyen Ermeni soykırımı,Dersim Alevi -Kürt katliamı,Maraş, Çorum, Sivas, Taksim,Roboski, Diyarbakır,Suruç ve nihayetinde Ankara’da faşist devletin karanlık güçleri tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda yitirdklerimiz … Dağlarımızı faşizme karşı mesken tutmuşlarımızı,bağımsızlık,özgürlük ve sosyalizm savaşında yitirdiklerimiz yetmezmiş gibi,evlerimiz,köylerimiz,mezarlarımız,inanç evlerimiz bombalanıyır,yakılıp yıkılıyor. Dağlarımızda zulme baş kaldıranlarımız,boyun egmeyenlerimiz kahbece katlediliyor. Parcalanmış canlarımız Toros’lar,Akrepler,Jipler arkasında boyunlarına ipler geçirilerek,çırılçıplak soyularak alcakca , vahşice sürükleniyor. Ölü bedenlerimize insanlığa sığmaz işkenceler yapılıyor.
Mercan beldesi şahverdi köyü yakınlarında katledilen üç komünist gerilla yoldaşımızın haberini duyduğumda içimi derin bir hüzün kapladı. Yitirdiğimiz bu genç komünist yoldaşların haberi beni çok çok gerilere götürdü. Yitirdiğimiz bu üç komünist gerilayı hiç tanımam,adlarını bilmem ama savundukları ve idealleri uğruna dağları mesken tuttukları ideoloji beni biz kılıyordu. Sanki uzun yıllar birlikte dağları mesken tutmuştuk,silah çatıp türküler söylemiştik, faşist diktatörlüğe karşı omuz omuza dağlarda,şehirlerde zındanlarda savaşmıştık,vuruşmuştuk,direnmiştik. Aşımızı , ekmeğimizi birlikte paylaşmıştık. Omuz omuza kaç kahpe pusuyu yarmıştık. Ölüm bize neydiki,bazılarının görmezden geldiği,yaşanan çığlıkları duymazdan geldiği, zulüm karşısında suspus olduğu olduğu en zor , en karanlık dönemlerde faşizme karşı baş kaldırmak,isyan ateşinin kıvılcımını yakmak insanlığın karanlıklardan aydınlığa çıkmasının birer kızıl kıvılcımları oldular oluyorlar.
Unutulmasınki,Munzur dağlarına bel veren mercan vadisi TKP/M-L nin tarihinde tarihi öneme sahiptir. Parti birinci konfaransı sonrası TKP/M-L nin ilk merkezi gerilla kampı (Askeri Komisyon önderliğinde) Mercanlarda,mercan vadisinde 1978 de gercekleştirimiştir. Onbeş gün süren askeri kamp seçilmiş parti kadrolarımızla gerçekleştirildi. Tikko’nun merkezi örgütlenmesinin ilk nüveleri burada atılmıştır.
Unutulmamalıki,TKP/M-L Partizanları uzun yıllar çok zorlu mücadeleler sonucu bu günlere geldiler. Hiçbir emperyalist devlete,sermayeye sırtını dayamadı. Hiçbir güçle ilkesiz , menfaate dayalı ilişki kurmadı. Devrimi,sosyalizmi, ve komünizm’i esas aldı. Kendi öz gücüne , halkın gücüne dayanmayı ilke edindi. Her zaman devrimin dostlarıyla – düşmanlarını ayrıştırmayı doğru bildi. Devrim güçlerini önemsedi,birlikte ortak düşmamımıza karşı hareket etmeyi esas aldı.
12 Eylül faşizmi şartlarında, faşizme karşı mücadelede Mercan vadisinde , Munzurun eteklerinde ilk şehidini (Pir Hasan Kulaç yoldaşı)verdi. Kaypakkaya`dan günümüze dağları terk etmedi. En ağır şartlarda , ezici çoğunluğun suspus olduğu karanlık , korku dolu koşullarda , karanlığı parçalayan birer kızıl yıldız oldular. Umutsuzluğun kol gezdiği dönemler direnenlere umut ve güven verdiler.
Ölümüne direndiler,yaşamayı,yaşatmayı, emperyalist sermaye dünyasına ve onların faşist yönetimlerine karşı gerilla savaşını sürekli,kalıcı kılmak için ölümü hiçselleştirdiler. Geleceğimizi zaferle taçlandırmak için bedeller ödediler,yanlışlar yaptılar,düştüler,yara-bere aldılar. Zaman zaman ağır kayıplarla , yenilgiyle karşılaştılar. Geçici yol arkadaşları oldu,yollarını ayırdılar. İdeolik, siyasi , örgütsel duruşlarda kırılmalar oldu. Bazıları “artık bu işin gitmeyeceğini, mücadeleden vazgeçilmesini” salık verdiler! Kimileriyse “herşeyin kendilerince başladığını, kendileri ayrı kulvarlarda yer alınca herşeyin bittiğini nafile bir mücadele verildiği,”yılgınlığını dolaylı yollarla yaymaya çalıştılar. Güçlerimiz bölündü, bedence zayıfladı,tahribatlar ağırdı.Çok yönlü ideolojik saldırı komünistlere karşı yürütülüyordu. Herşeye karşın zorlukları , engelleri aşmak kararlılığı ve azmi gerekiyordu,
Yeniden derlenip toparlanmak gerekiyordu. Emperyalist gerici sermaye devleterinin başlattığı komünizm’e karşı ideolojik,siyasi,toplumsal,kültürel ve psikolojik saldırılara karşı dişe diş bir mücadele yürüttü. Komünistlerin üzerine esen kara bulutların el birliğiyle kırılması gerekiyordu. Yaraları sarmak kolay olmuyor olmadı. Orhanımızı şehit verdik, bezhat firik yoldaşımızı ateşler-közler içerisinde yitirdik,Veysel Uyarı, Erdoğan Tekinimizi düşmanla yürütülen muharebe’de kaybettik, Kureşimizi, Rustemimizi, Katomuzu, Piromuzu,Yeterimizi, Karadağlarımızı kaybettik.İnadına direndiler,inadına mücadeleye devam derken ; Mercan vadisi MKP ‘e önderleri CAFER CANGÖZ, AYDIN HAMBAYAT ve onbeş devrimci kadrosunu yitirdi. Faşist dikktatörlük alçakca ve kalleşce bu yiğit devrimci arkadaşlarımızı nokta vuruşu bombardımanla katletti. İsmini sayamadığım daha nice değerlerimizi insanlığın özgürlüğü kavgasında kaybettik.
Bizim dil farkımız , ırk farkımız,renk farkımız , din farkımız yoktu . Önceliğimiz insan olmaktı . Nerede insanlığa karşı işlenmiş bir zulüm,baskı,sömürü,işkence ve haksızlık varsa biz onun karşısındaydık. Zulmün olduğu heryerde isyan etmek , baş kaldırmak buğünde , gelecekte’de bizim vazgeçilmezlerim, olmazsa olmazlarımızdır.
Bu bakışımız asla değişmeyecektir. Emperyalizme , işbirlikci faşist diktatörlüğe karşı mücadele ederek toprağa düşen her değer bizimdir , bizim değerimizdir. Değerlerimizi her şart ve koşulda sahipleneceğiz,savunacağız,koruyacağız.. Yürüyeceğiz hep birlikte zülmün kalelerinin üstüne üstüne… Ya Özgürlük , bağımsızlık ve sosyalizm , yada hiçleşmek,kölece zulüm altında yaşamak , başka bir üçüncü yol mümkün asla mümkün değil. Özgürlük,bağımsızlık ve sosyalizm uğruna toprağa düşen bütün canları unutmayacağız,unutturmayacağız . Mücadelelerini devam ettireceğiz. Ölümleri son kılmanın tek yolu emperyalizme,faşizme ve gericiliğe karşı kararlı mücadele yürütmek, yürütülen mücadeleyi doğru rotada zaferlere taşımayı başarmaktır.
Hasan Aksu- 25-10-2015
Son Haberler

Aşırı Sermaye Üretimi ve Marmara’nın Ölümü
İşçinin, emekçinin katledilmesi, yoksullaştırılması, sıradanlaştırılması, aşağılanması, yaşam araçlarının elinden zorla alınması, üretimine oranla insan gibi yaşamasının engellenmesi; doğanın katledilmesinden ayrı ele alınamaz. İşçinin karşı karşıya kaldığı sınıf muamelesi, doğanında karşı karşıya kaldığı bir sınıf muamelesidir. İşçi ve doğaya karşı tavır, burjuvazinin karakteristik sınıf eylemidir. Ya da daha açıkcası, kapitalist sistemin temel yapısıdır.

Katliam Bir Devlet Geleneğidir!
Son süreçte yaşananlar, gündemin yoğunluğu, faşist devlet ve mevcut iktidarın saldırı politikaları…
Elbette ki bütün saldırıların içerisinde, saldırılacak ilk alan Kürt ulusunun siyaset yapabildiği, devrimci, demokrat ve daha birçok kesimin ortaklaşabildiği HDP oluyor.
HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırı, kapatma davası, iddianamenin ikinci kez Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi, Kobane Davası duruşmasını takip edenlere karşı gerçekleşen faşist saldırı ve toplamda bunlardan önce HDP’nin yıllardır, durmaksızın faşist iktidar tarafından hedef gösterilmesi.

Toplumsal Cinsiyet ve Din: Antropolojik Bir Bakış[*]
din adamı göremezsiniz,
din adamları
ezen sınıfın asalağıdır.”[1]

Sevdiği Renk Mavi; Tutkusu Da Aşk ve Devrimdi[*]
Mütevazı bir dev nasıl anlatılır?
Çok zor. Ama yine de hakkında yazılabilecek şey, “Yazdıkları gibiydi” olabilir.
Aşkı, ayrılığı yazan ve “Tüm çiçekleri koparabilirler ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler,” diye haykıran bir sosyalistti O.
“Evet, şiir isyandır… Biz şairler nefretten nefret ederiz ve savaşa karşı savaşırız,”[2] derdi.

CHP bir alternatif değil AKP'nin sınıf kardeşidir!...
Kapitalist toplumda temel çelişki emek-sermaye arasındaki çelişkidir ve kapitalist toplum içerisindeki temel iki sınıftan burjuvazi ile proletaryanın ve bu iki sınıf menfaatine faaliyet yürüten en basitinden en karmaşığına bütün siyasi örgütlerin sınıf savaşının neresinde durduklarını belirleyen de bu çelişkidir. Elbette Türkiye toplumunun sosyo-ekonomik yapısına paralel, bu temel çelişkinin yanında başka çelişkiler de bulunur ve bu çelişkiler sınıf mücadelesinin dinamiklerini oluşturur.

İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)
Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!
Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!
Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!
Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?
On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

Paramaz! (Nubar Ozanyan)
20 devrimci militanın darağacına çekiliş tarihidir 15 Haziran 1915. Paranın ve korkunun egemen olduğu bir dünyada Türkçülüğün ve Turancılığın hüküm sürdüğü bir coğrafyada Hınçak militanı 20 Ermeni devrimci, son nefeslerini korkusuzca darağaçlarında verdi.
Paramaz’ın (Madteos Sarkisyan) yiğit sesiydi gecenin karanlığını parçalayan. “Yoldaşlar! Yiğitçe, başımız dik gideceğiz ölüme!” Cellatlar korktu. Karanlık sindi 20 Ermeni devrimcinin önünde.

Politik gerilik ve yetmezlik…
Geçen sayımızda okuma ve özellikle yazma faaliyetine uzak duruşumuz üzerine bir şeyler söylemeye çalışmıştık. Bu alabildiğine ilişkili iki başlıktaki geri durum, başka bir dizi çalışma-önlem-öneri vb.nin yanında pratik müdahale ve çeşitli kararların alınması ile tersine çevrilebilir.
Dönemsel olarak ya da faaliyet alanları özgülünde yoğunlaştığımız zamanlar olsa da bütünlüklü ele alma ve sonuçları kolektifimize mal etme anlamında beklenen tablonun gerisinde olduğumuz kabul edilmelidir.

Unutmamalı… Kanıksamamalı![*]
Yaşar Alperen Savaş (17)… Felek Batur (7)… Raşid Oso (8)… Hakan Sarak (5)... Mahmut Buluk (16)… Zeliha Cuma (7)… Helin Şen (12)… Serhat Savaş (15)… Enes Ata (8)…
Bu isimleri olasıdır hiç duymadınız. Ya da belki duydunuz/okudunuz, sonra da unuttunuz.

Haklar(ımız) İçin Devlete Karşı Özgürlük Mücadelesi[*]
“Kolluğun Kötü Muamelesi, Ayrımcılığa, Cinsiyet Eşitsizliğine, Yaşama Hakkı ve Temel İnsan Hakları İhlâlleri”, vb’leri meselesine dair ilk saptamam: Özgür ol(a)mayanların, hiçbir hakkı ol(a)madığı; yani haklarına sahip çıkabilmenin bir özgürlük eylemi olduğu/ olması gerektiği yönündedir. Çünkü, “İnsanın temel özgürlüğü, yaşamını daha iyi kılma özgürlüğüdür,” diye uyarır hepimizi Bertolt Brecht!

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi Yol Göstermeye Devam Ediyor!
Pandeminin dünyada etkisini devam ettirdiği süreçte, yeni değişimler hızlıca gündemimize girmektedir. Çokça bahsedilen pandeminin dünyada açığa çıkardığı ortak özelliklerinden biri eşitsizlikleri arttırması, emperyalist kapitalist sistemin tüm özelliklerini artık gizlenemeyecek bir şekilde ortaya çıkarmasıdır.