Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.
Bu, elbette ki bir koşuldur! Çünkü etkili ve sonuç alıcı devrimci siyasal mücadele yürütmedikçe, devrimin asıl öznesi addedilen kitleleri eğitip örgütleyerek devrim saflarına kazanabilmek asla mümkün olamayacaktır. Bu tarz bir mücadelenin yürütülebilmesi de yine aynı şekilde, bir başka koşulla mümkün olabilecektir. Bu koşul ise; tıpkı bir fide gibi, devrimci siyasal mücadelenin de ancak ki uygun toprağa ekilmesi halinde boy verip gelişebilme şansına sahip olabilmesidir.
Devrimci siyasal mücadele için uygun zemin, elbette ki somut ve çok yakıcı olarak toplum yaşamını birinci dereceden ve doğrudan ilgilendiren, etkileyen ve belirleyen iktisadi, siyasi, sosyal, askeri ve kültürel alana ilişkin tüm sorunlardır. Yani bir diğer ifadeyle; “devrimin maddi nesnel koşulları” dediğimiz sorunlardır da bunlar.
Fakat burada, bu sorunların her birinin aynı oran ve öncelikle, güncel boyutlu devrimci siyasal mücadelenin konusu olmayacağının ayırdında olmak gerekir. Bu bakımdan yaşanılan/içinden geçilmekte olan süreç itibariyle kitlelerin yaşamının doğrudan etkileyeni olanlarının, isabetli bir şekilde belirlenerek, öne çıkarılması gerekir.
Gerçek anlamda etkili, sonuç alıcı ve adım adım ana hedefe vardırıcı bir devrimci siyasal mücadele, ancak ki öne çıkan her bir somut, güncel toplumsal sorun üzerinden yürütülecek aktif siyasi propaganda ile, öncelikle sorunun doğrudan muhatabı kitlelerin ve dayanışma içine çekilmesi gereken ilerici- demokrat ve diğer devrimci sol-sosyalist yapılar ve de geniş kamuoyunun bilinçlendirilip örgütlenerek, hak arama ve alma doğrultusunda bir mücadelenin organize edilebilmesiyle mümkün olabilir.
Bu tarz bir mücadele hattı tutulmadıkça, bu yapılmadıkça ve de başarılamadıkça; başta kendisini komünist addedenler olmak üzere, normalde hiçbir “öncü”/ “önder” kurum ve kuruluşun, devrimci siyasal mücadele yürüttüğünü söyleme hak ve yetkisini öyle kolayca kendisinde görmemesi gerekir.
Ama ne yazık ki bu siyasal öznelerin birçoğunun devrimci siyasal mücadele adına yaptığı, hemen hemen tek şey; bazı sorunlar hakkında soyut, sığ bazı analizler yapmaktan, durum tespitinde bulunmaktan ve de söze dayalı kınama ve protesto tepkileri ortaya koymaktan ibarettir.
Bu söylenenlerin bir abartı veya aslı astarı olmayan bir karalama olmadığını, söz konusu kesimlerin gazete ve dergiler üzerinden ortaya koydukları tutum yazılarına ve sosyal yaşam pratiklerine bakarak anlamak pekâlâ mümkündür. Örneğin bir dergide, “sentez” sunumlu, “AKP’nin İdeolojik Modeli; Dindar ve Kindar Gençlik!” başlığı altında, bir tutum yazısı yayınlanmış: “AKP iktidarı, eğitim sistemine yaptığı bu müdahaleyle düşünsel ve inanç özgürlüklerinden yana olmadığını, tek din, hatta tek bir mezhep anlayışı ve o anlayışa uygun kamusal ve özel yaşam dışında bilme ve kültüre yaşam hakkı tanımayacağını bir kez daha göstermiştir.” Dedikten sonra, “son söz” yerine söylenenler de sadece şundan ibaret kalmış: “Eğitim, sınıflar ve sınıf çatışmalarından bağımsız düşünülemez. Egemen sınıflar kendi eğitim sistemlerini topluma dayatmaya çalıştıkları ve bugün için bunda da başarılı olduklarını görmekteyiz. Son 22 yıllık AKP iktidarı bunu göstermektedir. Ülkemizde amacın demokratik, bilimsel, özgürlükçü, parasız ve eşit eğitim sistemini oluşturmak olmalıdır.” (abç)
Evet, devrimci siyaset ve devrimci siyasal mücadele adına takınılan/takınılabilen tutum, işte tamamen bundan ibaret. Görüleceği gibi bu tutumda, milyonlarca insanın yaşam ve geleceğini doğrudan ilgilendiren bu şeriat esaslı modele karşı, toplumsal bir direniş hattı örgütleyerek veya zaten örgütlenmişse, bunun bir bileşeni olup, çeşitli toplum kesimlerini ve diğer yapıları da bu direniş cephesine katılmaya çağırıp, direnişi daha da büyüterek, bu karşı devrimci saldırıyı geri püskürtme görev ve sorumluluğu, bir “öncü kurmay” olarak ve de devrimci siyasal mücadele yürütme adına, bir görev ve sorumluluk olarak üstlenilmemiş. Hal böyle olunca da yukarıda bahsi edildiği gibi herhangi bir abartı veya kara çalma durumunun olmadığı da kendiliğinden rahatlıkla görülüp anlaşılabilir.
Keza bir başka “öncü kurmay” da örneğin; “Dünya Savaş Tehdidine Karşı Emperyalizmin Korkusunu Büyütelim!” şeklinde, son derece yerinde ve de haklı bir çağrıda bulunuyor. Peki devrimci siyasal mücadele adına, normalde ne beklenir bu çağrıyla? En azından; başta kendi yerelinde olmak üzere, uluslararası alanda ilişki ve bağlantıda bulunduğu devrimci ve komünist yapılarla birlikte, anti emperyalist savaş karşıtı tüm kesimleri, örneğin “Dünya barışını koruma görev ve sorumluluğu” şiarı etrafında birleştirme ve organize olduğu/olabildiği her seferinde de küresel, olmadı lokal düzeyde, eş güdümlü kitlesel protesto ve tepkiler sergilemeyi, günün, acil görev ve sorumluluklarından bir diğeri olarak önüne koyması beklenir, değil mi?
Ama maalesef ki böylesi fiili bir devrimci mücadele tutumuna tanıklık yapılamıyor. Çağrıda, sonuç niyetine söylenenler, sadece şundan ibaret kalmış: “… Ekonomik ve siyasi olarak krizin aşılamayacak kadar derinleşmesi, birçok ülkede isyan ve ayaklanmaların baş gösterdiği, bölgesel savaş ve işgallerin on binlerce insanın hayatına mal olduğu bir süreçte ezilen halklarda biriken öfkenin patlaması, dipten gelen dalganın yüzeye çıkarak esas düşmana yönelmesi emperyalizmin en büyük korkusudur. Bu korkuyu büyütmek ve korktuklarını başına getirmek ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin her cephede büyütülmesi ve desteklenmesiyle olacaktır. Kapitalizmin en yüksek aşaması emperyalizme karşı en geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirecek anti emperyalist cephenin büyütülmesi bugün en önemli görevlerden biridir.” (abç)
Görüleceği gibi bu tutumda da o hayal alemlerini süsleyen geniş halk kitlelerini proletarya önderliğinde birleştirme olasılığını mümkün kılabilecek olan o geniş halk kitlelerini emperyalist savaş tehdidine karşı örgütleyip harekete geçirme sosyal pratiğinin esamesi dahi yok. Umut, bugünkü realitede karşılığı olmayan “ulusal ve sosyal kurtuluş savaşlarının yükseltilmesine” bağlanmış. Keşke bunların bugün emperyalist savaşın önüne geçebilecek bir gerçekliği olsaydı; ama yokken ve bu biliniyorken, bu sorumluluğu bunlara havale etmek, aslında kayda değer hiçbir şey yapmamakla eşdeğer değil midir?
Özetle: Devrimci siyasal mücadelenin ele alınış ve yürütülüşünden anlaşılan şey, işte bu iki farklı örnek somutundaki gibidir denirse, hiç de yanlış olmayacaktır.
(Devam edecek.)
https://www.kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/mevcut-kosullarda-devrimci-siyasal-mucadelenin-one-cikan-toplumsal-dinamikleri-1
Halil Gündoğan
Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!
1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.
"Legal parti sorunu" Üzerine
Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.
Emperyalizm Üzerine Notlar -2
“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”
Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)
TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!
Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var
TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!
“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!
Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!
Emperyalizm Üzerine Notlar
Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.
Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.
Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..
"Başkası olma kendin ol
Böyle çok daha güzelsin"
Anasının kuzusu
Ciğerimin köşesi"
Marifet solun sağıyla başarılı olmak değil ki.
Afyon, antalya, istanbul, ankara...
İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.
Sanki seçimleri kaybettiren sol gibiymiş gibi
Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi
Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.
Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.
Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*
Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.
Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim
Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.
TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!
İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı
İsyan, Direniş, Serhildan!
Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.