Çarşamba Ocak 8, 2025

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

6436 üyeli Birlik ve ilerleme adı taşıyan (İttihat ve Terraki`)nin 331 nolu üyesi Mustafa Kemal` in  siyasi rakiplerini tasviye ederek,katlederek yoketmesi ve iktidarını sağlamlaştırması ardından daha öncede ittifak yaptığı Kürt  feodallerininde desteğiyle Kürt ulusal hareketini ezmeye yönelik  politiklar uygulamış,karşı koyanları asi  olarak adlandırmış  ve 1925 ,1928,1930,1938   Şeyh Sait,Ağrı,Zilan Dersim katliamlarını gerçekleştirmiştir.Türk hakim sınıfları T.C nin kuruluşundan günümüze dek Kürt ulusuna milli zulüm uygulaya gelmiştir.Kuruluş harcını teklik üzerine karan „tek dil,tek millet,tek bayrak“ gibi ırkçılık özeti olan söylemlerle Anadolu coğrafyasında yaşayan çeşitli milliyetlerden halkı asimile etmeye çalışarak,tehcir ederek,katlederek ari bir Türk milleti yaratma gayesi ve projesi  her türlü zulme, devlet terörüne ve yığınların zehirlenmesi için miili eğitim müktesebatlarında pompalanan şoven „ Türküm doğruyum çalışkanım“ „Bir Türk dünyaya bedeldir“ Ne mutlu Türküm diyene“ gibi ırkçılığın megoloman tarzda, okullarda her gün verilişine rağmen başarılı olamadı. Türkiye sınırları içerisinde başta Kürt ulusu kendisine yönelen milli baskı ve asimilasyon politikalarına karşı direndi,başkaldırdı,isyan etti, meşru haklarını kazanmak için özgürlük mücadelesi başlattı.  „Mücadelenin biçimini belirleyen devlettir“ belirlemesine uygun olarak, tepeden tırnağa bir şiddet aygıtı olarak örgütlenmiş, faşist devlete karşı, Ulusal haklarını kazanma ve bağımsız Kürdistan yolunda 1984 ler sonrası daha örgütlü, sistemli  ve silahlı bir  mücadele başlatan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yürüttüğü mücadeleler sürecinde çeşitli merhalelerden geçerek mücadeleyi  bugüne  getirdi.1999 yılında,Bağımsız devlet kurma projesinden vazgeçtiğini  açıklayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Kürt ulusal haklarının  verilmesi, Kürt kimliğinin tanınması ve Anayasada yer alması, özgürce örgütlenme hakkı vb. gibi şartların yerine getirilmesi kaydıyla meselenin  barışçıl demokratik yöntemlerle konuşularak ve müzakere edilerek çözülebileceğine yönelik tavırlar geliştirdi. Türk devleti,  Kürt ulusal özgürlük mücadelesine karşı her yolu denemesine karşın, çare bulamaması nedeniyle vede Türk egemenlerinin kendi iç dalaşları sürecinde AKP nin toplumsal değişime olan ihtiyacın rüzgarını arkasına almak için,demokrat,değişimci bir görünüme bürünerek “Çözüm Süreci“ gibi çeşitli adlarla Kürt ulusal hareketinin esir, legal ve illegal temsilcileriyle 3 yıl kadar görüşmeler sürdürdü.Bu görüşmeler sürecinde devletin ve onu yöneten AKP kliğinin tek amacı vardı, Kürt hareketini oyalamak, hile ve entrikalarla tasviye etmek, güçten düşürmek, özellikle silahlı güçlerini tasviye etmekti. AKP nin tek başına iktidarı ve Tayyip Erdoğan`a başkanlık yolunun açılmasında Kürt oylarına olan ihtiyaç, HDP nin içindeki devrimci sosyalist kesimlerinde etkisi ve katkısıyla „Seni Başkan yaptırmayacağız“ da somutlanan Demirtaş`ın etkili açıklamalarıyla ete kemiğe bürünen  söylem ve akabinde 7 Haziran seçim sonuçlarında ortaya çıkan 13.1 % lik başarılı sonuç, AKP nin tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayamamasını sağladı ve Tayyip in başkanlık hevesini kursağında bıraktı. Devlet fabrika ayarlarına geri döndü ; 7 Haziran seçimleri sonrasından 1 Kasım seçimlerine kadar olan süreçte, AKP ve Tayyip şürekasının eski derin devlet diye tabir edilen „Ergenekon“ vb. çetelerle ve  ülkücü mafyaya kadar olan kesimlerle ittifak yaparak Kürt ulusal hareketine, HDP ye ve devrimci kesimlere yönelik saldırılarının dozunu artırması, Çözüm sürecine son vererek masayı devirmesi, Suruç, Ankara katliamları ,Işid çetelerinin taşeron olarak kullanılması, Kürt illerinde ve kentlerinde sokağa çıkma yasakları, sivillerin,çocuk,kadın,ihtiyar demeden kolluk güçlerince katledilmesi, Tanklarla,toplarla ve her türlü savaş mekanizmalarıyla direnen Kürt halkınasaldırması devletin fabrika ayarlarına , yani 1925 `lere geri döndüğünün açık kanıtıdır . Bu ortamda Amed`de toplanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) nin yayınladığı sonuç bildirgesinde “Öz yönetimlerle ilgili siyasi çözüm deklarasyonu” başlığıyla hazırlanan deklarasyonda„ özerklik“ „özyönetim“ gibi taleplerin  14 madde de yer alması,Türk egemenlerini, gerici sınıfları ve azgın şoven türk ulusalcılarını çileden çıkarmaya yetti.HDP ve DBP ve DTK eşbaşkanlarına yönelik davalar açılması, Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi kuşatma ve linç kampanyası startıCumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanının yargıya, gereği yapılsın talimatlarıyla verildi.  Bölgesel Özerklik talebi karşısında  tutum ne olmalıdır ? Sınıf bilinçli proleterler, Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını her şart altında savunurlar. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ,ayrı bir devlet kurma hakkından başka bir şey değildir. Bu hakkı kullanıp,kullanmayacağını veya ne yönde kullanacağına Kürt ulusu kendisi karar verir.DTK kongresinde açıklanan sonuçlar ve hedeflenen talepler eksik,yetersiz ve geri olarak bulunup,eleştiriye ve değerlendirmeye açık yanları  olan talepler şeklinde değerlendirilebilinir.“Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hâkim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı, eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir“ (iK) Kürt ulusunun haklı meşru demokratik taleplerini savunmak ve desteklemek, azdırılmaya çalışılan türk şovenizmine ve tekçiliğe karşı,bütün milliyetlere tam hak eşitliği şiarıyla, geliştirilen direnişe destek vermek görevi ve  tarihsel sorumluluğu bütün „halkların kardeşliği“ ve eşitlik ilkesini savunanların omuzlarındadır.  DTK tarafından formüle edilen ve tartışmaya açık denilen öneri paketinin mevcut durumda partneri ve muhattabı  yoktur. Türk devleti  en azgın biçimde savaş ve saldırı yöntemiyle Kürt halkını  geriletmek, abluka ve sokağa çıkma yasaklarıyla bezdirmek ve iradesini teslim alma gayreti içindedir.Kürt ulusuna yönelik Türk devletinin  sürdürdüğü kapsamlı saldırılara karşı. Türkiyenin diğer bölgelerinde  yeterli bir dayanışma ve  kitlesel destek  yoktur.       Var olanlar cılızdır ve Türk devletinin savaş cüretini kırmaya yönelik caydırıcı olmaktan uzaktır.Bu durumda Türkiye`de  işçi sınıfı,emek örgütleri ilerici devrimci tüm kurum ve bireyler, Avrupa`da göçmen demokratik örgütler  Kürt halkının direnişiyle her yönlü dayanışarak,tepkilerini ve her türlü imkanlarını seferber ederek, aktif,passiv tepkiler koyarak  bu sürece yanıt olmalıdır. Bu özgün süreçte,yürüyüş ve etkinliklerde sıklıkla slogan olarak haykırdığımız „ Yaşasın halkların kardeşliği“ yerine, öncelikle„Kürt ulusuna tam hak eşitliği“ sloganını ve şiarını haykırmalıyız. Ve en önemlisi bu meselede, “Halkların kardeşliği sloganı baştan beri burjuva-liberal bir hiledir. Önce tam hak eşitliği, ondan sonra halkların kardeşliği,” (ibrahim Kaypakkaya) Önce eşitlik sağlansın, sonrasında kardeşlik,…! yoksa eşitlik sağlanmadan, tam hak eşitliğine yönelik vurgular yapılmadan bu yönlü mücadele yürütülmeden sadece „Halkların Kardeşliği“ ne ve birlikteliğine vurgu yapmak, ezen ulus burjuvazisinin ekmeğine yağ süren bir işlev görmekten ve inceltilmiş milliyetçilikle bezenmiş sosyal şovenizm olmaktan öteye bir anlam taşımayacaktır.
59888

Mahmut Özkan

Gündeme dair politik yazıları ile tanıdığımız Mahmut Özkan özellikle ATİK sitesindeki yazıları ile tanınmaktadır.

Son Haberler

Mahmut Özkan

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar