Çarşamba Nisan 16, 2025

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir. İhanet ve vefasızlık, devrimin yüreğine saplanan en keskin hançerdir.

Özgürlük fikrine, sosyalizm ideallerine karşı yanlış yapmaktan korkan, dört bir yandan kuşatılma altında olduğunda bile umudunu kaybetmeyen Istepan Şahumyan ve 26 yoldaşının anıt mezarı Ocak 2009’da Azarbeycan- Bakü Belediyesi tarafından yıkılır. Önce anıtın ateşi söndürülür. Sonra anıt mezar yıkılır. Ve ardından 26 siyasi komiserin kemikleri boş bir araziye atılır. Aralarında Istepan Şahumyan’ın da olduğu üç Ermeni devrimci önderin kemikleri başlarına isimleri yazılı bir mezar taşı bile bırakılmaz.

Şimdi 21. yüzyılın ilk çeyreğinde adına “Cumhuriye Turki” denilen katiller, Kürt özgürlük gerillalarına karşı benzer suçları işliyorlar. Mezarlıklar tahrip ediliyor. Gerillaların mezar taşları yıkılıyor. İsimsizliğe ve sahipsizliğe doğru yollanmak isteniyor. Tarihe bakalım, tarihi doğru okuduğumuzda göreceğiz ki, özgürlük savaşçı ve öncülerinin kaderleri hep birbirine benzer olmuştur. Zalimler, vicdansızlar mezarda bile özgürlük ve devrim savaşçılarını rahat bırakmamış naaşlarına saygı duymamıştır. Unutturmak için ellerinden gelen her türlü kötülüğü ardlarına bırakmamışlar.

İlginçtir, 26 siyasi komiserlerden Azeri önderlerin kemiklerinin üzerlerine kime ait olduğu yazılı taşlar bırakılırken söz konusu Ermeni devrimci önderlerin kemikleri olunca bir mezar taşı bile çok görülmüştür.

Irkçılık ve ayrımcılıklarını, hızını alamadıkları kin ve nefretlerini anıt mezarlara, mezar taşlarına kadar sürdüren Azeri petrol ve gaz baronlarının siyasal temsilcisi Aliyev sadece sosyalizm düşmanlığı yapmıyor, aynı zamanda tıpkı üstadı R.T. Erdoğan gibi her fırsatta utanç verici bir şekilde Ermeni düşmanlığı yapmaktan geri durmuyor.

İlginçtir ki, İlham Aliyev’in babası Haydar Aliyev de siyasal yaşamı boyunca oldukça kaypak, zikzaklı, iğrenç tutum sergilemiştir. Kendisiyle yapılan bir röportajda yaşamı boyunca sosyalist olmadığını belirten, ancak Azarbeycan Komünist Partisi Merkez Komite sekreterliğini yapan Baba Haydar Aliyev, Stalin hayatta iken Stalin’e övgüler dizen; ölümünden sonra Stalin düşmanlığında en önde yürüyen Andropov, Brejnev’i bolca övmekten geri durmayan; SSCB’nin en üst kademesine kadar çıkarak başkan yardımcılığı yapan, SSCB’nin yıkılmasıyla birlikte Komünist Parti’ni en başta terk eden, daha sonra kurucusu olduğu “Yeni Azarbeycan Parti”sinin genel başkanlığına seçilen Haydar Aliyev her sürecin ve dönemin insanı olma ünvanına sahip bir petrol baronudur. Yıllarca giydiği sosyalizm gömleğini koşullar oluştuğunda, zamanı geldiğinde ilk başta çıkararak kapitalizmi yeniden inşa etme yolunda en önde yürümüştür.

Devrim ve sosyalizm mücadelesinde istisna diyebileceğimiz hakikate ulaşan saygın insanlar çıkacağı gibi insanlığını bulamayan küçük insanlar da çıkar. Devrim ve sosyalizm ideallerine içtenlikle bağlı olanlar her türlü zorluk ve tehlike karşısında inançlarını kaybetmeyenler gibi tam aksi yolda yürüyenler de olmuştur ve olacaktır.

Istepan Şahumyan nezdinde çıkarılacak sayısız ders ve tecrübeler vardır. Devrim mücadelesinde yenilgi ve basarısızlıklar yaşansa da içinden sağ çıkılan yenilgiler başarının anası olmuştur. Kabul etmek gerekir ki, Sovyet devrim önderlerine ve öncülerine en büyük ihanet edenler önderlere en abartılı övgüler dizenler olmuştur. Bilinir ki, özgürlük mücadelesinde nankör ve vefasızlara güvenilmez ve onların yası tutulmaz, cellatların safında duranların güneşi parlamaz.

2459

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar