Pazar Mart 2, 2025

Paramaz! (Nubar Ozanyan)

20 devrimci militanın darağacına çekiliş tarihidir 15 Haziran 1915. Paranın ve korkunun egemen olduğu bir dünyada Türkçülüğün ve Turancılığın hüküm sürdüğü bir coğrafyada Hınçak militanı 20 Ermeni devrimci, son nefeslerini korkusuzca darağaçlarında verdi.

Paramaz’ın (Madteos Sarkisyan) yiğit sesiydi gecenin karanlığını parçalayan. “Yoldaşlar! Yiğitçe, başımız dik gideceğiz ölüme!” Cellatlar korktu. Karanlık sindi 20 Ermeni devrimcinin önünde.

Kimdi bu yiğit ve bir o kadar da cüretli insanlar? Neyi amaçladılar? Ne istediler? Bu karanlık ve kötülük dolu dünyada neye itiraz ettiler? Kime karşı durdular? Neden cellatların ve karanlığın önünde eğilip diz çökmediler?

Dara çekilirken “Biz 20’leri asıyorsunuz, ama arkamızdan 20 binler gelecek”, “Siz sadece bizim vücudumuzu yok edebilirsiniz fakat inandığımız fikirleri asla” diyerek ağır bedeller ödeme pahasına özgürlük özlemlerini dile getirdiler. İnanç ve kararlılığın korkusuz sesi oldular.

Politik kimlik ve devrimci duruşlarından dolayı dara çekilen 20 Ermeni devrimci, anılmayı ve önlerinde saygıyla eğilmeyi hak edecek kadar değerli işler yaptılar.

Dara çekilirken sadece dizginsiz katilleri utandırmadılar aynı zamanda hafıza katillerini ve devrimci tarihi kendileriyle başlatan sahte İttihatçı ve cumhuriyetçi Türk solcularını da utandırıp, yarı-aydın cehaletleri içinde boğdular. Sosyalist hareketi hafızasız, devrimci mücadeleyi tecrübesiz bırakmak isteyenleri, her şeyi kendileriyle başlatıp kendileriyle tanımlamaya çalışanları utanç duvarına çivilediler.

Devletin inkar ve imhası yetmezmiş gibi sahte solcuların inkarı ve Ermeni devrimci hareketini görmezden gelip yok saymaları devrimci mücadelenin üstünde ağır bir bulut gibi yıllarca dolaştı. Oysa tarihsel gerçekliğin bilgisi, mücadelenin gelişimi ve yönünü doğru belirlemesi açısından önemli bir rol oynar. İttihatçı-Türk solcuları, devrimci hareketi tarihsel birikimden mahrum bırakmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

Ermeni halkı henüz Paramaz ve arkadaşlarının yasını tutamadan, daha büyük acı ve çileyle karşılaştı. Yıllarca düşünülüp uygulamak için fırsat ve uygun zamanı kollayan İttihat-Terakki faşistleri, binlerce yıldır Ermeni-Rum-Süryani-Keldani halkın yaşadığı toprakları zorla Türkleştirme ve homojenleştirme kararını uyguladı. Ölüm yolculuklarına zorlanan halkın yaşadığı kadim topraklar adeta ölüm tarlalarına çevrildi. Sadece topraklar değil vicdanlar, zihinler ve duygular da çölleştirildi.

Soykırım sadece mazlum ve savunmasız halkların kıyım ve kırımı değildir. Biriktirilip yaratılan uygarlıkların yıkımı ve sahipsiz bırakılmasıdır. Kazanılan hakların, elde edilen özgürlük fikirlerinin ve mücadele tecrübesinin de kesintiye uğratılmasıdır. Hafıza katillerinin devreye girerek tarihe ve geçmişe ait ne varsa silip ortadan kaldırmasıdır. Bilim-felsefe-sanat-edebiyat-zanaat ve sanatın silinerek kesintiye uğratılmasıdır.

Devrimci fikir ve birikimin kurutulmasıdır. Yerine Türkçülüğün ve Turancılığın kara harflerinin yazılmasıdır.

Eğer Ermeni Soykırımı ve mücadelesi meselesinde zihin açıklığı olsaydı bugün Kürt ulusal özgürlük meselesinde de doğru ve devrimci bir tutum alınırdı. Ermeni Soykırımı üzerine gerçek bilgiye sahip olunmadığı, Ermeni devrimci meselesine doğru yaklaşım olmadığı için Kürt ulusal özgürlük meselesinde de inkar ve görmezlikten gelme bu denli etkili oldu. Şovenizm ve reformcu solculuk hak etmediği kadar yer edindi.

Ermeni soykırım ve mücadelesine şaşı bakanın ve sorunlar karşısında kekeme olanın dili Kürt ulusal özgürlük meselesinde de hakikatin dili olamaz.

Paramazların sesi karanlığın en koyu anını parçaladı. Bugünün Denizlerine güç ve kararlılık verdi. Paramazların özgürlük rüzgarıydı Denizlerden Deniz”e esen. Hrant’ın toprağa düşen özgürlük düşüydü Deniz Poyrazlara ilham veren.

Karanlığın ve korkunun sahipleri bilsin ki, halklar yenilmez. Onlar yenilmez irade, tükenmeyen Denizdirler. Ne namert pusular ne de idam sehpaları ne de işkence tezgahları tüketebilir halkların evlatlarını. Bir Kürt ananın çığlığında “Bir giden bin gelen” Deniz olurlar. İdam sehpalarında Paramaz olurlar. Kalleş pusularda Deniz Poyraz olurlar. Halkların özgürlük hayalinde devrimci olurlar.

Ülkemizin zeytin ağaçları kadar yeşil, pamuk tarlaları kadar çok, buğday taneleri kadar canlı, davaları kadar büyüktür yürekleri. Savunuları pak ve aydınlıktır. Yüreksizlerin silaha, cellatların idam sehpalarına sarılması duydukları korkularındandır.

Er ya da geç saraylar yıkılır, taçlar devrilir. Her yer Paramaz ve her Poyraz Deniz olur.

5074

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar