Cumartesi Mart 1, 2025

PARTİMİZ TKP-ML 1. KONGRE’SİNİ GERÇEKLEŞTİRDİ! PARTİYLE DEVRİME ŞAN OLSUN 1. KONGREMİZE!

Partimiz TKP-ML, kuruluşundan 47 yıl sonra 1. Kongre’sini gerçekleştirmiş bulunuyor. Kongremiz sınıf düşmanlarımızın ve Partimizi içten darbelemek isteyen sol görünümlü sağ oportünist çizgi sahiplerinin saldırıları altında gerçekleştirildi. Kongremizin tarihsel önemi, Partimize yönelik gerçekleştirilen düşman saldırılarıyla birlikte Partimizi darbeleyip tasfiye ederek, militanlarımızda, taraftarlarımızda ve halkımızda “umut kırımı” ve “güven bunalımı” yaratmak isteyenlere dur demesidir. Bununla yetinmeyip kuruluşundan itibaren resmi bir programa sahip olmayan Partimizi bir programa kavuşturmasıdır.

1.Kongre’mizin önemi gerek düşmanın yoğun saldırıları ve gerekse de darbeci tasfiyeci çizgi sahiplerinin uyguladığı deşifrasyon ve ihbar furyası altında son derece yoğun bir gündem ve temsili değil doğrudan demokrasiyi işleterek gerçekleştirmesinden kaynaklıdır. Partimiz, bir yandan gücü ve gerçekliği oranında sınıf mücadelesinin gündemlerinden kopmamış, diğer yandan ise kendi içinde sorunlarını tartışmış ve kongresinde de bu sonuçları sentezlemiş durumdadır.

Partimiz, Alman emperyalizmi ve TC faşizminin ortaklaşa gerçekleştirdiği merkezi saldırı sonrasında, birliğine yönelen görünürde “sol” oportünist gerçekte sağ oportünist darbeci tasfiyeci çizgi sahiplerini, kongre ya da konferansa taşımak istemiş, bu yönlü bir iki çizgi mücadelesi içinde olmuş, ne var ki bu çizgi sahipleri “hizip” ilan ettikleri Partimizle bu platformda hesaplaşmaktan özellikle kaçmışlardır. Partimiz, bu çizgi sahipleriyle merkezi platformlarda mücadeleyi zorlamış ancak bu çizgi sahipleri kendilerini ısrarla Parti iradesine dayatmış, varolan krizi değil Partiyi çözmeyi ve böylece kendi iktidarlarını korumayı ve Partiyi bölmeyi tercih etmişlerdir. Ardından da Partiyi sahiplenen kadrolarımıza, üyelerimize, militanlarımıza ve taraftarlarımıza yönelmişlerdir. Bu koşullar altında Partimizi sahiplenen MLM’ler bir Örgütlenme Komitesi kurmuşlardır.

Örgütlenme Komitesi bir yandan sınıf mücadelesinin gündemlerine müdahale ederken diğer yandan Partinin yeniden örgütlenmesini önüne koymuş, Parti iradesinin merkezileşmesi için çalışmalarına başlamıştır. Bu sürecin başlangıcında Parti üyemiz Nubar Ozanyan yoldaş Rojava’da şehit düşmüştür. Partili kimliğimizin özü ve özeti olan Nubar Ozanyan yoldaşın kaybı, Partimiz açısından ağır bir darbe olmuştur. ÖK bu süreç içinde Parti güçlerimizin korunmasında, faaliyetimizin kesintisiz devamında, gerilla güçlerimizin sevk ve idare edilmesinde ve en önemlisi de merkezi platformumuzun örgütlenmesinde çalışmalarına devam etmiş, önüne çıkan kimi engellemelere karşı uluslararası düzeyde etki yaratan bir kampanya yürütmüştür. Bu pratik, Partimizin iddia ve cüretini dosta da düşmana da göstermiştir.

Son On Yıl: Sağ Oportünist Bir Çizgi Ve Hesap Vermemek İçin Partiyi Bölmek!

8.Konferans’ımızdan on yıl sonra toplanan Kongre irademiz, Konferans’tan günümüze kadar geçen süreyi incelemiş, başta 8. Konferans’ımızın iradesini devrettiği 8. PMK olmak üzere Partimizin bütün faaliyet alanlarını değerlendirmiş ve kimi sonuçlar çıkarmıştır.

On yıl gibi Parti tarihimiz açısından oldukça uzun ve tüzüğümüz açısından kabul edilemez bir süre boyunca 8. PMK’nın en önemli başarısızlığını Partiyi merkezi bir iradeye taşıyamaması olarak tespit eden Kongremiz, Partiyi bu kaostan çıkarmak amacıyla kurulan ÖK’nın faaliyetini de değerlendirmiş, kimi eksikliklerine rağmen kuruluş amacını yerine getirmesinden dolayı başarılı bulmuştur.

Kongremiz 8. PMK önderliğini ideolojik, politik, örgütsel ve askeri olarak değerlendirmiş, 8. Konferans’ın 8. PMK’ya ve Partinin önüne koyduğu ve dört ana yönelim olarak tanımladığı görevleri, kimi dönemlerde atılan ileri adımlara rağmen esasta yerine getirmede başarısız kaldığını tespit etmiştir.

Önderlik demek her şeyden önce ideolojik önderliktir. 8. PMK bırakalım Partiye ideolojik önderlik etmeyi, kendisi ideolojik bir sorun olarak Partinin karşısına çıkmış ve nihayetinde iradesini yitiren bir organa dönüşmüştür. Politik alanda yaşanan kimi gelişmeleri tahlil etme ve Partinin önüne görev olarak koymasına rağmen, bu adımları süreklileştirmediği ve denetlemediği için başarısız kalmıştır. Örgütsel alanda kadro ve halef yetiştirme politikası olmasına rağmen, bırakalım Partiyi örgütsel olarak ileriye taşımayı, daha geri bir pozisyona savurmuştur. Parti çevresinde sayısız ileri militan olmasına ve faaliyetin önemli bir kısmı bu yoldaşlarca omuzlanmasına rağmen, bu yoldaşları partilileştirmek üzere bir yönelim izlenmemiştir. Askeri olarak ise Dersim’de gerilla savaşının ilk adımları atılmasına rağmen, ortaya çıkan gelişmeye doğru müdahale edilmemiş, gerilla savaşının yaşadığı tıkanmanın ve kendini tekrar etmesinin önüne geçilememiştir. Rojava’da atılan adımlar ise Partinin darbeci tasfiyeci saldırıya maruz kalması nedeniyle gerektiği gibi değerlendirilememiştir.

Bu noktada Kongremiz yaşanan sürecin sorumluluğunu sadece 8. PMK olarak değerlendirmemiş, Partinin bu süreçteki rolü ve oportünist tavrı üzerinde de durmuştur. Önderliğin belirleyici olduğu yerde, haklar ve görevler paylaşımında, bir bütün olarak Partinin önderlik üzerinde denetim, sorgulama ve hesap sorma görevini yerine getirmediği üzerinde durmuş ve bu tavrı mahkum etmiştir.

Partimizin Güvenliği Her Şeyin Üstündedir!

Kongremiz Partimizin son süreçte yaşamış olduğu düşman operasyonlarını (2015 Merkezi operasyonu, 24-28 Kasım Aliboğazı vd.) değerlendirmiş ve çeşitli sonuçlara ulaşmıştır. Bir kısmını kamuoyuna açmayacağımız bu kararlarda Kongremiz; “sol” görünümlü sağ oportünist darbeci tasfiyeci çizgiye önderlik edenlerin niteliği üzerinde durmuş ve belli bir netliğe kavuşmuş durumdadır.

Kongremiz, Nisan 2015 karşı devrimci saldırısı öncesi ve sonrası üzerinde durmuş, ardından Partimize yönelik gerçekleştirilen darbeci tasfiyeci saldırıyla birlikte tartışmaya açılan “düşman uzantısı” iddialarına son noktayı koymuş ve tüzüğümüzden hareketle darbeci tasfiyeciliğin değerlendirmesini yapmış bulunmaktadır. Kongremiz toplamda bu süreçte Partinin duruşunu sorgulamış ve çeşitli sonuçlara ulaşmıştır.

Kongremiz, Partimizin yaşamak zorunda bırakıldığı bu süreçte özellikle halk kitleleri nezdinde güvenirliliğinin hedeflendiğini, sadece Partimizi değil genel olarak halk kitlelerinde devrime olan umutların kırılmak istendiğini tespit etmiş ve doğru sorular sormanın doğru yanıtlara ulaşmamızı sağlayacağı sonucuna varmıştır. Bu anlamda meselenin dışımızda değil içimizde olduğu, Partimizin ideolojik olarak sağlamlaşmadığı, stratejisi doğrultusunda davranmadığı, devrimci çalışma tarzını uygulamadığı koşullarda bu türden gelişmelerle karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştır. Dolayısıyla asıl sorunu Partimizde aramak doğru olandır. Devrimci olandır.

Kongremiz hem ülke dışında hem de ülke içinde Partimize yönelik saldırı tehlikesinin devam ettiğini, emperyalistlerin partimizi bir tehlike olarak görmeyi sürdürdüklerini ve yeni saldırılar gerçekleştirebileceklerini, darbeci tasfiyeciliğin yarattığı deşifrasyon ve ihbar etme pratiklerinin ise Partimizin güvenliğini tehdit etmeyi sürdürdüğünü tespit etmiştir. Bu yönlü önlem alma çabalarımız ve attığımız adımlar dahi darbeci tasfiyeci grup tarafından yeni deşifrasyonlar ve ihbarcılıkla karşılanmaktadır.

Bu noktada yapılması gereken, yılların deneyimi üzerinden elde edilen ilkelerimizle hareket etmek, doğru bir çalışma tarzını hayata geçirmek, devrimci uyanıklığı bir an olsun elden bırakmamaktır. Söz konusu olan iktidar iddiası olan Partimizin güvenliği, yoldaşların ve halkımızın kanı, canı ve emeğidir. Gerisi elbette teferruattır.

 

On Yıllık Değişim: Emperyalist Kapitalist Sistemin Krizi ve Faşizmin Yükselişi

Parti Kongremiz, 8. Konferans’ımızdan günümüze geçen 10 yıllık sürede ülkede ve dünyada yaşanan gelişmeler ve değişimler üzerinde durmuş ve belli sonuçlara ulaşmıştır. Bu sonuçlar önümüzdeki süreçte uygun biçim ve yöntemlerle kamuoyuyla paylaşılacaktır.

Kongremiz uluslararası alanda emperyalist kapitalist sistemin ekonomik krizinin halen devam ettiği, buna rağmen emperyalist kapitalist sistemin kendini yeniden üretmeyi başardığını, başta vekalet savaşları olmak üzere dünya çapında emperyalistler arası krizin ve çelişkilerin şiddetlendiği, emperyalist klikler arasında dengelerin değiştiği vb. tespitlerde bulunmuştur.

Bu sürecin Afrika, Güney Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu üzerinde doğrudan doğruya yansımaları olduğu, devrimin fırtına merkezlerin halen ezilen bağımlı uluslar ve ülkeler olmaya devam ettiğini vurgulamıştır. Bu noktada özellikle Partimizin Ortadoğu yöneliminin devrimci sonuçlar üretmeye uygun bir zemin sunduğu üzerinde durulmuştur.

Enternasyonal proletaryanın ve ezilen dünya halklarının emperyalist kapitalist sistemin uygulamaya koyduğu politikalara ve bunların yaratmış olduğu sonuçlara yönelik itirazlarının, isyanlarının, eylem ve protestolarının çeşitli biçim ve içeriklerde sürdüğü ancak komünist bir önderlikten yoksunluğun önemli sorun olduğu tespitini yapmıştır. Bu bağlamda Kongremiz uluslararası komünist hareketin içinde bulunduğu durumu tartışmış, “komünistlerin birliği geleceğin değil bugünün sorunudur ve proletaryanın enternasyonal bir örgüte ihtiyacı vardır” görüşünü ileriye sürmüştür. Aynı zamanda kongremiz Partimizin anti-emperyalist, anti-faşist kitle örgütleri, devrimci ve ilerici örgütlerle ilişkileri üzerinde durmuş, Partimizin yönelimi ile birlikte ele alınmasını kararlaştırmıştır.

Kongremiz son on yıllık süreçte ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal gelişmeler üzerinde durmuş, ekonomik krizin siyasal krize yol açtığı, Türk hakim sınıflarının yönetememe krizi içinde olduğu, başta ekonomik kriz olmak üzere hakim sınıflar arasındaki çelişkilerin keskinleşmesiyle darbe girişimlerinin vb. dönüp, ilerici devrimci örgütlere ve halk hareketine yönelmesini doğurduğu, krizin her alanda faşist saldırganlığı artırdığı üzerinde durulmuştur.

Kongremiz, Türkiye devrimci komünist hareketinin önderlik meselesinin tayin ediciliği üzerinde durmuş, Partimiz de dahil olmak üzere, Türkiye devrimci hareketi işçi sınıfı ve halkın mücadelesine önderlik etmede sınıfta kaldığını vurgulamıştır. Kongremiz bu noktada özeleştirel bir tutum içinde olmayı doğru bulmaktadır. Partimiz de dahil olmak üzere devrimci örgütler, işçi sınıfıyla, halk kitleleriyle, onların kendiliğinden de olsa hareketleriyle ilişkilenmede, sınıfla ve halkla temasta ve örgütlenmede sorunlar yaşamaktadır. Bu nedenledir ki başta Partimizde yaşanan darbeci tasfiyeci saldırıda olduğu gibi, devrimci komünist hareketler örgütsel sorunlarla karşı karşıya kalmış, içten darbelenerek güç kaybetmiştir.

Sürecin ağırlığı ve faşizmin saldırganlığının üst boyutta olması, beraberinde devrimci komünist hareketlerin birlikte hareket etmesini ikili ya da çoklu eylem birlikleri içinde süreci karşılaması gerektiğini dayatmaktadır. Bu noktada HBDH önemli bir olanak olmakla birlikte Partimizin bu eylem birliği içinde rolünü oynayamadığını vurgulamak gerekir.

Kitle hareketinin dibe çekildiği, dipte güç biriktirdiği ve koşulları oluştuğunda dalgalar halinde yüzeye vuracağı durumda, en dipte kitlelerle temas etmek, stratejik yönelimimiz doğrultusunda çalışmayı sürdürmek doğru olan devrimci tutumdur.

Yenilenmeyen Yenilmeye Mahkumdur!

Partimizin 8. Konferans’ından günümüze yaşanan gelişmeleri inceleyen Kongremiz, Türkiye toplumunda yaşanan değişimleri ve ortaya çıkan çelişkileri tahlil etmiş ve kimi devrimci sonuçlara ulaşmıştır. Bu noktada önemli olan husus, kendi öznel subjektif dünyamızı, nesnel dünyanın yerine geçirmemektir. Kendi öznel düşüncelerini nesnel dünyanın yerine geçirenler oportünizme düşmekten kaçamazlar. Nesnel dünyada yaşanan değişimleri inceleyip, dünya görüşü doğrultusunda yeniden üretmeyenler yani bayatı atıp tazeyi almayanların, kirli gömleği çıkarıp temiz gömleği giymeyenlerin sınıftan ve halk kitlelerinden kopması kaçınılmazdır.

Partimizin son on yıllık süreçte izlediği çizgi bu olmuştur. Kongremiz, Partimizin kuruluşundan itibaren ertelediği program tartışmasında bu noktanın üzerinde durmuş ve günümüzde Türkiye toplumunun içinde bulunduğu durumdan hareketle yeni başlıca çelişmeler tespit etmiştir. Kongremiz bu çelişmeleri, “ezen ulusla ezilen ulus ve milliyetler arasında çelişme”, “ezen inançla ezilen inançlar arasında çelişme”, “ataerkil sistemle ezilen cins arasında çelişme” ve “sistemle ekolojik sistem arasındaki çelişme” olarak belirlemiş ve programını zenginleştirmiştir.

Kongre irademiz ayrıca ülkemizde başlıca çelişmeler içinde değerlendirdiği “ezen ulusla ezilen ulus ve milliyetler arasında çelişme” içerisinde Kürt ulusal sorununu tartışmış ve UKKTH yerine Özgürce Ayrılma Hakkı kavramının kullanılmasını kararlaştırmıştır. Yine bu gündem içinde Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi kavramının kullanılması ve Kürt ulusal hareketinin, ulusal devrimci bir hareket olarak tanımlanmasını kabul etmiştir.

Kongre irademiz ayrıca Partimizin yaşadığı “sol” görünümlü sağ oportünist darbeci tasfiyeci çizgi sahiplerinin pratiklerinin değerlendirilmesiyle tüzük maddelerini yeniden ele alıp düzenlemiş, Parti isminin yazımını ise bu çizgi sahiplerinin de aynı ismi kullanmaları nedeniyle TKP-ML olarak değiştirmiştir.

Şan Olsun Komünist Kadın Örgütümüze!

Kongre irademiz, Partimizin kuruluşundan itibaren ihmal edilen, bu anlamıyla bir özeleştiri konusu olan ezilen cins ve mücadelesine yaklaşımını da değerlendirdi ve özerk bir komünist kadın örgütlenmesi olarak Komünist Kadınlar Birliği’nin kurulmasını kararlaştırıldı.

Partimizin kuruluşunda değinilen ancak daha sonraki yıllarda kurulması yönlü bir adım atılmayan aksine Parti içinde dahi tüzüksel anlamda daha geri bir noktaya savrulan ezilen cins ve mücadelesine yaklaşım; 8. Konferans’ımızla birlikte daha sistemli ele alınmış, esas olarak Partili kadın yoldaşlarımızın emeği ve mücadelesi sonucunda nitel bir sıçramayla önemli bir düzeye ulaşmış durumdadır. Gerisi örgütsel inşa sorunudur ve başta kadın yoldaşlarımız olmak üzere Partimiz bu görevi, Kongre iradesinden aldığı güçle yerine getirecektir.

Komünist Kadınlar Birliği’nin kuruluşu ve mücadelesi sadece emperyalizme, faşizme değil başta ataerki olmak üzere her türden gericiliğe karşı partinin kendi içindeki mücadelesini geliştirecek, onun devrimci yanını da güçlendirecektir.

Partimiz Türkiye Devrimine Önderlik Etmeye Muktedirdir!

1.Kongremiz; dünyada ve Türkiye’de yaşanan değişimlerle birlikte, Partinin kendisini ve faaliyet alanlarını değerlendirerek, önüne gerçekçi olmayı, yakına ancak ileriye doğru adımlar atarak, ideolojide derinleşmeyi, politikada yetkinleşmeyi, örgütsel anlamda sağlamlaşmayı ve askeri olarak kararlılık vurgusu yaptı.

Kongremiz, Başkan Mao’nun; “Devrimci savaşa önderlik etme yeteneğimizden kuşku duyan herkes oportünizm batağına saplanacaktır” (Mao Zedung, Japon Emperyalizmine Karşı Taktikler Üzerine, 27 Aralık 1935, Cilt 1, Kaynak Yayınları, sayfa, 206) ifadelerinden hareketle Partimizin Halk Savaşı’na önderlik etme yeteneği, bilgisi ve tecrübesi olduğundan hareket etti ve Halk Ordusu’nun önüne çeşitli görevler koydu.

Kongremiz faşizmin, emperyalizmin, feodalizmin, ataerkinin ve her türden gericiliğin saldırılarına karşı esas olarak ideolojik bir duruş sergilenmesi gerektiği, bu anlamıyla Marksizm Leninizm Maoizm biliminin Partimizin, enternasyonal proletaryanın ve halkımızın elinde en önemli silah olduğunu teyit etti.

Kongre irademiz, ideolojik meselelerde taviz vermeden politik alanda yaşanan gelişmeleri doğru tahlil edip müdahale etmenin, belirlenmiş biçim ve içeriklere saplanıp kalmadan yeni açılımlar yapma cüretinin ideolojik derinleşmenin üzerinden yükselecek politik yetkinlikle olabileceğinin altını çizdi.

Kongremiz, başta emperyalizmin, faşizmin partimize yönelik saldırıları olmak üzere, Partimizi tasfiyeye yönelen darbeci tasfiyeci oportünizmin her türlü deşifrasyon, ihbarcılık, tehdit ve taciz politikalarına karşı örgütsel olarak sağlamlaşmanın son derece önemli olduğunu ifade etti ve bu alanda izlenecek yol haritasını belirledi.

Kongremiz, askerileşme alanında 8. Konferans’tan günümüze yaşanan tecrübeleri özetledi ve başta Halk Ordusu olmak üzere partinin bütününün ve özerk örgütlenmelerinin önüne önemli ve planlı görevler koydu.

Toplamda Kongremiz, önceki tarihsel tecrübeler de dahil olmak üzere son on yıllık süreyi değerlendirdiğinde kavranması gereken temel halkanın Partimizin doğru çizgisinin (ve askeri çizgisinin) ancak ve ancak mücadele içinde gelişip güçlenebileceğinin altını çizdi. Partimiz kendi içindeki sol ve sağ oportünizmle amansız bir mücadele vermeden kendi komünist çizgisini geliştiremeyecek ve güçlendiremeyecektir.

Kongre irademiz, Partimizin kendi ilkelerine, tarihsel tecrübesine dayandığı ve kitlelerin mücadelesi içinde olduğu ve kitlelerin hareketleriyle doğru temelde ilişkilendiği müddetçe gelişip güçlenebileceği, iktidara aday olan, Halk Savaşı’nı basitten karmaşığa büyüten bir pratik izleyebileceğini güçlü bir şekilde vurguladı. Kongremiz bu noktada temel meselenin Partiye ve kitlelere güven olduğunun, parti ve kitleler olduğu müddetçe her türlü mucizenin yaratılabileceğinin altını çizdi.

YAŞASIN 1. KONGRE’MİZ!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP-ML, HALK ORDUMUZ TİKKO, GENÇLİK ÖRGÜTÜMÜZ TMLGB, KADIN ÖRGÜTÜMÜZ KKB!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN MARKSİZM-LENİNİZM-MAOİZM!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

TKP-ML Merkez Komite Siyasi Büro

Nisan 2019

17050

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Proletarya Partisi

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar