RAF artık müzede: Selami İnce

Avrupa 68 isyanını başlatan olaylardan biri de Almanya’da bir öğrenci liderinin polis tarafından vurulmasıydı. İşte o öğrenciyi vuran polis sessiz sedasız eceliyle öldü. Ölümün hatırlattıkları ve kısa bir tarihe yolculuk…
Berlin’de 2 Haziran 1967 tarihindeki gösteride, zamanın öğrenci liderlerinden Benno Ohnesorg’u vurarak öldüren eski polis memuru Karl-Heinz Kurras 2 ay önce ölmüş. Aslında 87 yaşındaki bir adamın ölmesinin hiçbir olağanüstü yanı yok. Önemli olan şu: Birkaç yıl önce, bir Batı Alman polisi olan Kurras’ın aynı zamanda Demokratik Almanya adına çalışan bir ajan olduğu iddiaları ortaya atıldı. Bu iddialar Kurras’ın sağlığında da ne kanıtlandı ne de çürütüldü. Kurras’ın Benno’yu vurduğu bile kanıtlanamadı.
Belki de bütün Almanya’nın hatta bütün Avrupa’nın kaderini değiştiren adamın oynadığı rolü, bilerek mi yoksa bilmeden mi oynadığı anlaşılamadan bu defter kapanmış oldu. Daha da ilginci, Kurras, bu suikasttan hiçbir ceza almadı. Çünkü savcılık olayı araştırırken istekli davranmadı, polis olayın üzerine gitmedi ve savunmanın iddiaları kanıtlanamadı.
İsyanın fitili
Karl-Heinz Kurras’ın Benno Ohnesorg’u vurarak öldürmesinden sonra Avrupa 68 isyanı başladı. Almanya’da “sokak eğlencesi” biçiminde devam eden gençlik muhalefeti, bu ölümden sonra “eğlencenin bittiğini” ilan etti ve yıllarca ülkeyi uğraştıracak Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) kuruldu. Hatta adını bu olaydan alan “2 Haziran Hareketi” adıyla radikal bir sol örgüt bile ortaya çıktı. Bütün bunlara şeklen de olsa sebebiyet veren ilk ve tek kurşunu sıkan adam, şimdi tantanalı sırlarıyla gömüldü.
Karl-Heinz Kurras’ın yaşamı gibi, ölümü ve hatta gömülmesi de sırlarla dolu. Kurras’ın öldüğünden Alman kamuoyunun haberi olmadı. Spiegel dergisi 17 Şubat’ta öldüğünü öğrendi ve nüfus müdürlüğüne başvurdu. Anlaşıldı ki, Kurras, 16 Aralık 2014’te ölmüş ve ailesi anonim bir şekilde gömülmesine izin vermiş. Berlin’de yaşayan Kurras, hayatının son döneminde bakıma muhtaç durumdaymış.
Şimdi asıl konumuza dönelim…
İlk siyasi cinayet
İran Şahı’nın 2 Haziran 1967’de Almanya’yı ziyaret etmesi, Alman öğrencilerinin geniş tepkisini çekti. İran Şahı, ABD’nin müttefiki bir diktatördü ve Alman gençleri hem İran muhalefetiyle dayanışmak hem de ABD politikalarını protesto etmek için günler öncesinden Şah’ın Almanya gezisini engelleme çalışmalarına başladı. Öğrenciler, Şah’ın Almanya ziyaretini engelleyemedi ama Şah Berlin’e geldiğinde bu büyük gösteriyi organize etti.
Gösteriler en kalabalık olduğunda, parkın kenarından bir yerden sıkılan tek kurşun, 26 yaşındaki Benno Ohnesorg adlı öğrenciyi ağır yaraladı. Ama polis anonsları “Bir polisin göstericiler tarafından öldürüldüğü” biçimindeydi. Ortalık karıştı! Öğrenci hastaneye yetiştirilirken öldü.
Benno Ohnesorg’un öldürülmesi öğrenciler arasında büyük bir şaşkınlık ve tepki yarattı. Polis Kurras’ın hiç ceza almaması, 1968’de öğrenci lideri Rudi Dutschke’nin de suikasta uğraması bunun üzerine eklenince, öğrenci hareketi daha da kitleselleşti, daha da radikalleşmeye başladı. Bu tarihten itibaren bütün kentlerde büyük gösteriler düzenlendi.
Ancak radikalleşen muhalefet genel kitleden ayrışmaya da başladı. Örneğin RAF’ın (Kızıl Ordu Fraksiyonu) çekirdek kadrosu olacak insanlar yavaş yavaş sokaklardan, bu gösterilerden çekildi. Daha sonra RAF’ın kurucu liderlerinden olan, o dönemin öğrenci liderlerinden gazeteci Ulrike Meinhof, şunları yazıyordu: “Eğlence sona erdi. Sokak eğlencesi zamanı geçti artık…” Ardından da Almanya’nın 35 yılını meşgul edecek RAF ve o denli etkili olmasa da yine de etkisi hissedilen 2 Haziran Hareketi kuruldu.
Her iki tarafın polisi mi?
Şimdi yıllar sonrasına gelelim: 2009 yılında, Karl-Heinz Kurras’ın Demokratik Almanya Cumhuriyeti adına çalışan bir ajan olduğu iddiası ortaya atıldı. İddiaya göre, gizli servis Stasi adına da çalışan bu polis, Batı Almanya’yı karıştırmak için bu eylemi yapmak üzere özellikle görevlendirilmişti. Yani bu gösteride polis Kurras, memuru olduğu Batı Almanya için değil, ajanı olduğu Doğu Almanya için çalıştı. Elbette bu tez Kurras tarafından asla kabul edilmedi ve belge diye sunulan her şey de bu tezi kesin doğrulayamadı. 2009’da mahkeme bu konuda dava bile açtı ancak mahkeme delil yetersizliğinden 2011’de tekrar kapandı.
Şimdi 68’i başlatan ya da Avrupa radikal sol örgütlerinin doğmasına neden olan bu ilk kurşunu sıkan adam da öldüğüne göre, tarihin bir önemli dipnotu daha, sahneden ayrılmış oluyor. Polis Kurras’ın kim olduğu ve hangi rolü oynadığı “bilinse iyi olurdu” demek mümkün. Ancak, çok sık tekrarlanan sözü tekrarlamak gerekirse, “tarihin dilek kipiyle arası çok iyi değildir,” sonuçlara bakalım. Hiçbir komplo teorisine yakınlık duymayanların tarafındayım…
Çok ziyaretçisi olan biri
Polis Kurras’ın eceliyle ölmesi, sadece bir tarih hatırlatması açısından öneme sahip. Almanya’da 68 hareketi zaten çoktan tarih olmuştu. Şimdi de ironik bir biçimde söylemek gerekirse, Almanya’da RAF müzeye kaldırılmış durumda. Evet, Berlin’deki Alman Tarihi Müzesi’nde 21 Kasım’da başlayan ve 8 Mart’ta bitecek olan bir sergi var: RAF sergisi!
Sergi, Benno Ohnesorg’un vurulma anından itibaren öğrenci hareketinin genişlemesini, radikalleşmesini anlatarak başlıyor ve 1998’de RAF’ın kendini feshetmesiyle bitiyor. Elbette devletin gözüyle olaylara bakılıyor ve “teröristlerin nasıl haklı talepleri olan öğrenci mücadelesini radikalleştirdikleri” falan anlatılıyor. Kitaplarda ve filmlerde yer alan birçok olay ve bilginin bu sergide orijinallerini görmek mümkün. Yüzlerce dergi, broşür, afiş, fotoğraf, bildirinin yanında silahlar, motosiklet ve araba parçaları sergileniyor. Alman Sonbaharı’nın izleri her tarafta…
Berlin’in ortasındaki bu sergiden çıkıyorum. Tüm bu tarihin tam ortasındaki isim Ulrike Meinhof buradan yaklaşık 10 km ötede yatıyor. Berlin Mariendorf’a gidiş kolay. Oradan ötesi biraz zorlaşıyor. Çünkü burada birkaç mezarlık bulunuyor. Karıştırmamak lazım. Ulrike Meinhof, 15 Mayıs 1976’dan beri Dreifaltigkeitsfriedhof III’te yatıyor. Kendisiyle barışık izlenimi veren genç bir adam olan mezarlık bekçisi girişte soruyor: “Aradığınız ünlü biriyse, söyleyin belki yardımcı olurum.” Gerçekten de oluyor. “Zaten çok ziyaretçisi var. Anladım ona geldiğinizi…”
Meinhof’un mezar taşında adı dışında hiçbir şey yazmıyor. Keşke şöyle bir cümle yazsaydı: “Tarih, sınıf çatışmalarının tarihidir.” İnsanlar ölüyor, çatışma da tarih de sürüyor.
Son Haberler

Aşırı Sermaye Üretimi ve Marmara’nın Ölümü
İşçinin, emekçinin katledilmesi, yoksullaştırılması, sıradanlaştırılması, aşağılanması, yaşam araçlarının elinden zorla alınması, üretimine oranla insan gibi yaşamasının engellenmesi; doğanın katledilmesinden ayrı ele alınamaz. İşçinin karşı karşıya kaldığı sınıf muamelesi, doğanında karşı karşıya kaldığı bir sınıf muamelesidir. İşçi ve doğaya karşı tavır, burjuvazinin karakteristik sınıf eylemidir. Ya da daha açıkcası, kapitalist sistemin temel yapısıdır.

Katliam Bir Devlet Geleneğidir!
Son süreçte yaşananlar, gündemin yoğunluğu, faşist devlet ve mevcut iktidarın saldırı politikaları…
Elbette ki bütün saldırıların içerisinde, saldırılacak ilk alan Kürt ulusunun siyaset yapabildiği, devrimci, demokrat ve daha birçok kesimin ortaklaşabildiği HDP oluyor.
HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırı, kapatma davası, iddianamenin ikinci kez Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi, Kobane Davası duruşmasını takip edenlere karşı gerçekleşen faşist saldırı ve toplamda bunlardan önce HDP’nin yıllardır, durmaksızın faşist iktidar tarafından hedef gösterilmesi.

Toplumsal Cinsiyet ve Din: Antropolojik Bir Bakış[*]
din adamı göremezsiniz,
din adamları
ezen sınıfın asalağıdır.”[1]

Sevdiği Renk Mavi; Tutkusu Da Aşk ve Devrimdi[*]
Mütevazı bir dev nasıl anlatılır?
Çok zor. Ama yine de hakkında yazılabilecek şey, “Yazdıkları gibiydi” olabilir.
Aşkı, ayrılığı yazan ve “Tüm çiçekleri koparabilirler ama yine de baharın gelmesini asla engelleyemezler,” diye haykıran bir sosyalistti O.
“Evet, şiir isyandır… Biz şairler nefretten nefret ederiz ve savaşa karşı savaşırız,”[2] derdi.

CHP bir alternatif değil AKP'nin sınıf kardeşidir!...
Kapitalist toplumda temel çelişki emek-sermaye arasındaki çelişkidir ve kapitalist toplum içerisindeki temel iki sınıftan burjuvazi ile proletaryanın ve bu iki sınıf menfaatine faaliyet yürüten en basitinden en karmaşığına bütün siyasi örgütlerin sınıf savaşının neresinde durduklarını belirleyen de bu çelişkidir. Elbette Türkiye toplumunun sosyo-ekonomik yapısına paralel, bu temel çelişkinin yanında başka çelişkiler de bulunur ve bu çelişkiler sınıf mücadelesinin dinamiklerini oluşturur.

İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)
Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!
Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!
Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!
Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?
On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

Paramaz! (Nubar Ozanyan)
20 devrimci militanın darağacına çekiliş tarihidir 15 Haziran 1915. Paranın ve korkunun egemen olduğu bir dünyada Türkçülüğün ve Turancılığın hüküm sürdüğü bir coğrafyada Hınçak militanı 20 Ermeni devrimci, son nefeslerini korkusuzca darağaçlarında verdi.
Paramaz’ın (Madteos Sarkisyan) yiğit sesiydi gecenin karanlığını parçalayan. “Yoldaşlar! Yiğitçe, başımız dik gideceğiz ölüme!” Cellatlar korktu. Karanlık sindi 20 Ermeni devrimcinin önünde.

Politik gerilik ve yetmezlik…
Geçen sayımızda okuma ve özellikle yazma faaliyetine uzak duruşumuz üzerine bir şeyler söylemeye çalışmıştık. Bu alabildiğine ilişkili iki başlıktaki geri durum, başka bir dizi çalışma-önlem-öneri vb.nin yanında pratik müdahale ve çeşitli kararların alınması ile tersine çevrilebilir.
Dönemsel olarak ya da faaliyet alanları özgülünde yoğunlaştığımız zamanlar olsa da bütünlüklü ele alma ve sonuçları kolektifimize mal etme anlamında beklenen tablonun gerisinde olduğumuz kabul edilmelidir.

Unutmamalı… Kanıksamamalı![*]
Yaşar Alperen Savaş (17)… Felek Batur (7)… Raşid Oso (8)… Hakan Sarak (5)... Mahmut Buluk (16)… Zeliha Cuma (7)… Helin Şen (12)… Serhat Savaş (15)… Enes Ata (8)…
Bu isimleri olasıdır hiç duymadınız. Ya da belki duydunuz/okudunuz, sonra da unuttunuz.

Haklar(ımız) İçin Devlete Karşı Özgürlük Mücadelesi[*]
“Kolluğun Kötü Muamelesi, Ayrımcılığa, Cinsiyet Eşitsizliğine, Yaşama Hakkı ve Temel İnsan Hakları İhlâlleri”, vb’leri meselesine dair ilk saptamam: Özgür ol(a)mayanların, hiçbir hakkı ol(a)madığı; yani haklarına sahip çıkabilmenin bir özgürlük eylemi olduğu/ olması gerektiği yönündedir. Çünkü, “İnsanın temel özgürlüğü, yaşamını daha iyi kılma özgürlüğüdür,” diye uyarır hepimizi Bertolt Brecht!

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi Yol Göstermeye Devam Ediyor!
Pandeminin dünyada etkisini devam ettirdiği süreçte, yeni değişimler hızlıca gündemimize girmektedir. Çokça bahsedilen pandeminin dünyada açığa çıkardığı ortak özelliklerinden biri eşitsizlikleri arttırması, emperyalist kapitalist sistemin tüm özelliklerini artık gizlenemeyecek bir şekilde ortaya çıkarmasıdır.