Pazar Eylül 22, 2024

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında. Amed’in bıçkın sokak ve caddelerinde düşmana yönelik cezalandırma, kolektifi ve halk adına kamulaştırma eylemlerine imza atmaktan geri durmadı. Giydiği şalvar, belindeki on dörtlü ve uzun boylu devrimci yürüyüşü en çok ona yakıştı.

Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın görüşleriyle ilk tanıştığında İGD’liydi. Devrimin sert esen rüzgarı gibi yayılan önder yoldaşın devrimci görüşleri onu fena sarsttı. Savunduğu sosyal şoven pasifisit parlamentarist görüşler bir deprem gibi sarsıldı. Önce sersemledi. Kimdi bu köylü kılıklı, genç Kaypakkaya? Silahlı devrimdeki ısrarı, hemen her konudaki berrak-bilimsel temel teorik görüşleri Serdar yoldaşı fena etkiledi.  Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini anlamaktan, ne yapılması gerektiğini düşünmekten geri durmadı. Şapkalı, köylü kılıklı bu önderin görüşleri, onun öğrenci kökenli bir küçük burjuva kibrine ya da şehir görünümlü gençlik kaprislerine kapılmasına zaman tanımadı. Büyük bir alçakgönüllülükle sarıldı önder yoldaşın devrimci görüşlerine. Amed’in küçelerinde büyümüş, Ankara’yı sonradan görmüş bir Amedli çocuğun küçük burjuva fikirden ve solculuğundan kopması zor olmadı. Beline on dörtlü silahı taktığında artık geriye dönüp bakma, eskiden savunduğu görüşlere tenezzül etme ihtiyacı duymadı. O artık Amed’in yiğit bir Partizanıydı.

12 Eylül’ün sert esen faşist rüzgarında Amed’de, Siverek’te, Karcadağ’da oluşturulan ilk gerilla birimleri içinde yer almakta bir an olsun tereddüt etmedi. İki yoldaşıyla Hazro kırsalında düşmanla giriştikleri çatışmaya kadar dağları mücadele ve direniş alanı olarak seçti. Takım elbiseli Serdar Can artık üzerinde şalvar, elinde güllü G1, dağların ilk Partizanlarından biri olmuştu. Kürdistan dağlarında artık Ermeni bir Partizan’ın devrimci şarkı ve şiirleri esecekti.

Kürdistan dağlarında oluşturulan ilk gerilla birimi içinde yer aldı. Hazro-Lice kırsalında ilk gerilla olmanın onurunu taşıyanlardandı. Partizan’ın Dersim’den sonra oluşturulan ilk gerilla direniş notunu son mermisine kadar çatışıp savaşarak Hazro dağlarında bıraktı. Mermisi bitince ne elini ne de silahını düşmana verdi. Mermisi biten silahını kırarak İstanbul-Altıyol’da şehit düşen M.Zeki yoldaşın geleneğini yaşattı. Yanında Amed’in-Hazro kazasında iki yoldaşı şehit düşünce yaşamı boyunca ne onları ve ne de önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşı unuttu. Hem ideallerine hem de şehitlerin anılarına bağlı kalarak dürüst ve onurlu yaşadı.

Bütün Partizanlar gibi hem işkenceli soruşturmalardan hem de Amed’in 5 Nolu Zindanın ağır işkencelerinden geçti. Şiiriyle, kalemiyle, sesiyle direnişin onurlu saflarında yerini aldı. Tüm devrimci tutsaklar gibi birkaç zindan ziyaretinden sonra geride direnişçi şiirleri, nenesinin Ermeni soykırım trajedisini masal tadında anlatılarından oluşan bir kitap bıraktı.

Her yerde hakikati aradı. Nenesinin anlattığı şifreli soykırım masallarını çözmeye çalıştı. Nenesinin ve sonra da direnişçi annesinin zulüm yollarında bıraktıkları her bir kanlı mendil parçasını arayarak gerçek kimliğini buldu. Kılıç artığı bir Ermeni olduğunu öğrenince faşizme ve soykırımcılara olan kini daha da büyüdü. İlk kez usta kalemiyle müslümanlaşmış Ermeni halkının derin ve bitmez acılarını kaleme aldı. Türkiye ve Kürdistan’da sayısı tahmin edilemeyecek kanlı, acılı toprağa dokundu. Kimsenin kolay kolay cesaret edemediği bir hakikate dokunduğunda aslında zorlu bir o kadar da aydınlık bir yol açtığının fakında değildi. Onun açtığı yolda Lübnan kamplarında birlikte gerilla yoldaşlığı yaptığı Nubar Ozanyan yürümeye devam etti.

Nubar Ozanyan yoldaşla Serdar Can’ın devrimci yolculuğu Ermeni halkının yaptığı sayısız zorlu yolculuklar gibi geçti. Bekkaa Kampı’nda ilk kesişen yolları Hayastan’da daha sonra İstanbul’da devam etti. Onları ne tel örgülü, mayınlı hudutlar ne düşman karakolları durdurdu. İki kadim yoldaş vefa ve bağlılığın en anlamlı ve en değerli örneklerini yaşamları boyunca ve son nefeslerini verinceye dek gösterdiler.

Serdar Can yoldaş proletarya partisine yönelik iç saldırı sonrası hakikatin, devrimci değerlerin ve ideallerin yanında saf tuttu. Kadim yoldaşı olan Nubar Ozanyan’ın şahadet haberini duyunca heybetli duruşuyla “Komutan cephededir” diye haykırarak hem derin üzüntüsünü hem de nasıl durmamız gerektiğini herkese gösterdi ve öğretti. Kalbi kadim yoldaşının toprağa düşüşüne daha fazla dayanamadı. Son kez İstanbul’da karşılaştıklarında yılların hüznü ve yoldaşlığa bağlılığın en değerli anılarını birlikte yaşadılar.

Nubar Ozanyan yoldaş yönünü savaş alanına verirken Serdar Can halk ve devrim için çalışıp mücadele etme sözünü İstanbul’un yoksul semtlerine dönerek verdi. Her iki yoldaşın yaşam ve mücadele pratikleri, devrim ve halk için yaptıkları hepimize örnektir.

Serdarame, Caneme, Hevaleme geride okunacak eserler, anılacak devrimci pratikler bıraktı. Belinde düşürmediği on dörtlü, elinde eksik etmediği güllü G1 en çok ona yakıştı. Amed Zindanı’nda söylediği direniş şarkısı en çok da ona yakışıyordu. Devrim yapma duruşu, gerilla yürüyüşü en çok ona yakıştı. Biz geride kalanlara derin bir hüzün, keskin bıçak gibi devrimci öfke ve öndere bitmeyen derin bağlılık bırakan Can Serdar yoldaşa sonsuz minnet ve derin saygıyla.

(Bir yoldaşı)

218

Soykırım Üzerine Resmi Söylemler Ya Da T.C. Soykırımı Neden Tanımalıdır.

“Nominibus mollire licet mala.”[1]

Siz Can Yoldaşlar Meclise Yakışırsınız!

Önümüzdeki 7 Haziranda Genel Seçimler yapılacak ve milyonlar yeni parlamento temsilcilerini seçeceklerdir. Bu seçim Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden birisidir.

Anlayana Güney Afrika:Haluk Gerger

Bugün Güney Afrika Cumhuriyeti’nde büyük çoğunluğu oluşturan mazlumlar, eskinin kölesi-bugünün “özgür” siyah yoksulları, kendilerinin sandıkları bir rejim ve iktidar altında, büyük sıkıntılar içinde yaşıyorlar. İki kahraman direniş örgütü, Siyahların Afrika Ulusal Kongresi (ANC) ile müttefiği Güney Afrika Komünist Partisi (GAKP)’nin iktidarı, yeri geldiğinde, madencileri, grevci işçileri, yoksul emekçileri kurşunlatıyorlar. Yoksulluk, yoksunluk, açlık ve işsizlik, hastalık, gerilik, çürüme, eşitsizlik ve adaletsizlik kol geziyor Güney Afrika’da.

Nasıl oldu bu?

7 Haziran seçimlerine dair-gerekçeli tavrımız :Temel Demirer Sibel ÖZBUDUN

“Hakikâtin yalan,  yalanın da hakikât gibi  göründüğü bir  dönemeçteyiz şimdi!”[1]

Pablo Picasso’nun, “Kimsen, öyle kal”; Oscar Wilde’ın, “İnsanın rüyaları büyük olmalı ki, hiç gözden kaybolmasın,” uyarılarını hiç ama hiç unutmayanlardanız ve de burjuva patentli “temsili demokrasi” yalanını ve dolayısıyla da “seçimleri”ni gereğinden fazla önemsemeyiz.

Tehcir kanunu ve kanlı şafak,24 Nisan 1915

Bugün dahi tartışılan Tehcir kanunu,yani Ermeni'lerin zorunlu göçe tabi tutulması,henüz Osmanlı'ların Anadolu topraklarında ,Hayastan topraklarında varlıklarından henüz bir haber iken,sonradan gelip yerleştikleri topraklardan asıl yerlileri olan Ermeni'lerin sürülmesi kararıdır.Bu anlamda Tehcir Kararı,ermeni ulusu'nun anavatanından sökülüp atılması kararıdır.Rus yenilgisi ile başlayan,Van direnişi,Sarıkamış'ta bozguna uğrayan Enver Paşa ve komutasındaki ordu,yenilgiye gerekçe olarak Ermeni'leri göstermişlerdir.Faturasını Ermeni'lerden çıkarmışlerdır.Talat Paşa ABD Büyükelçisi ile yaptığı g

Dersim kazanmalı!—ergin doğru

Haziran seçimleri Türkiye’nin açısından belirleyici olacak etkiye sahip görünüyor. Seçimler halklar mücadelesinin temel amacı olmasa da, halkların demokratik gelişimi ve özgürleşmesi açısından önemli bir araç olarak kullanılabilir.

Haziran seçimleri, Türkiye açısından önemli olduğu gibi, Dersim’in genel konjonktürü açısından da tarihsel bir öneme sahiptir. Bu seçimler Dersim açısından tarihsel bir hesaplaşmanın tamamlanması, kendi tarihsel kimliği ile buluşma açısından önemli bir dönüm noktası olacaktır.

Tunceli devletin, Dersim halkındır..

Bahar heryere ve hep gelecek

“Maalouf, ‘insan geçmişin yok olması karşısında kendini kolay avutabilir ama, geleceğin yok olmasını kaldıramaz’ diyor. Benim gibiler için de sorun burada başlıyor. Zira, benim gibilerin geçmişi bir yana geleceği de ‘yok olduğu’ görülüyor” yazmıştı Günay Aslan, 20 yıl sonra “Dönüş Bileti” aldığında.

Sürgünler Meclisi’nin kurulmasının ardından, Günay Aslan’ın bu yazısındaki açıklığı, samimiyeti, gerçeği yazmadaki cesareti; kendimizi nasıl tanımlayacağımıza yardımcı koca bir çakıl taşıydı!

Seçimler, AKP ve Çiller benzerliği

Son zamanlarda Türk Ordusu tarafından gerçekleştirilen her türden askeri operasyonlara ilişkin; “bir devletin güvenlik politikalarıdır”, algısı yaratılarak, aslolan perdelenemez. İçinden geçilen süreç bir taraftan bir “çözüm” süreci ve diğer taraftan da bir “seçim” sürecidir.

PKK, son iki yıldır silahların gölgesinde olmayan bir coğrafya ve halk gerçekliğini açığa çıkarmak için elinden gelen her pratiği sergilemesine rağmen Türk devleti için aynı şeyleri maalesef söyleyemiyoruz ki zaten dile getiriyoruz.

Devrimciler Açısından Seçimler Bitmiş midir

Bir tek insanın burnu kanamadan, bir tek insanında canı yanmadan..
Devletin açıklamasına göre anlam veremedikleri bir şekilde ülkenin dört bir tarafında elektrik kesintileri gerçekleşti.
Miliyarlarca dolar zarar.
İster emperyalizmdeki işe yaramaz işletmelerin / sömürgelerinde / tasfiye oluşuna kriz diyin isterse de başka bir şey.
Çağımız katma değeri yüksek üretim ilişkilerine sahip olma ve katma değeri yüksek üretim ilişkilerine tüketebilecek insan / ülke / tipi yaratabilme çağı.
Ve ....

Haydar Mecit öldü mü? Deniz Faruk Zeren

Aynanın kırıldığı yerde suretler indi yeryüzüne.

İnsanın kırıldığı yerde ayetler.

O ne bir suret, ne de ayettir. Ne mitolojik bir öğe, ne nostaljik bir iç geçirme, ne de anılarına sığınılacak bir tatmin aracıdır.

O yaşayan, canlı, yürüyen, gören, bilen, anlayan, büyüyen, durmadan üreten bir gerçekliktir.

Çünkü inandığı bilim ve o bilimle ürettiği düşünceleri ve o düşüncelerle, canıyla, teriyle yeri geldiğinde kanıyla kurduğu, yürüttüğü ve koruduğu organizma yaşamaktadır.

Türkiye’ye Türk Türü Şeriat Geliyor -Dursun Ali Küçük

*Türk türü şeriat mı?

Sayfalar