Cumartesi Eylül 21, 2024

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında. Amed’in bıçkın sokak ve caddelerinde düşmana yönelik cezalandırma, kolektifi ve halk adına kamulaştırma eylemlerine imza atmaktan geri durmadı. Giydiği şalvar, belindeki on dörtlü ve uzun boylu devrimci yürüyüşü en çok ona yakıştı.

Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın görüşleriyle ilk tanıştığında İGD’liydi. Devrimin sert esen rüzgarı gibi yayılan önder yoldaşın devrimci görüşleri onu fena sarsttı. Savunduğu sosyal şoven pasifisit parlamentarist görüşler bir deprem gibi sarsıldı. Önce sersemledi. Kimdi bu köylü kılıklı, genç Kaypakkaya? Silahlı devrimdeki ısrarı, hemen her konudaki berrak-bilimsel temel teorik görüşleri Serdar yoldaşı fena etkiledi.  Kaypakkaya yoldaşın görüşlerini anlamaktan, ne yapılması gerektiğini düşünmekten geri durmadı. Şapkalı, köylü kılıklı bu önderin görüşleri, onun öğrenci kökenli bir küçük burjuva kibrine ya da şehir görünümlü gençlik kaprislerine kapılmasına zaman tanımadı. Büyük bir alçakgönüllülükle sarıldı önder yoldaşın devrimci görüşlerine. Amed’in küçelerinde büyümüş, Ankara’yı sonradan görmüş bir Amedli çocuğun küçük burjuva fikirden ve solculuğundan kopması zor olmadı. Beline on dörtlü silahı taktığında artık geriye dönüp bakma, eskiden savunduğu görüşlere tenezzül etme ihtiyacı duymadı. O artık Amed’in yiğit bir Partizanıydı.

12 Eylül’ün sert esen faşist rüzgarında Amed’de, Siverek’te, Karcadağ’da oluşturulan ilk gerilla birimleri içinde yer almakta bir an olsun tereddüt etmedi. İki yoldaşıyla Hazro kırsalında düşmanla giriştikleri çatışmaya kadar dağları mücadele ve direniş alanı olarak seçti. Takım elbiseli Serdar Can artık üzerinde şalvar, elinde güllü G1, dağların ilk Partizanlarından biri olmuştu. Kürdistan dağlarında artık Ermeni bir Partizan’ın devrimci şarkı ve şiirleri esecekti.

Kürdistan dağlarında oluşturulan ilk gerilla birimi içinde yer aldı. Hazro-Lice kırsalında ilk gerilla olmanın onurunu taşıyanlardandı. Partizan’ın Dersim’den sonra oluşturulan ilk gerilla direniş notunu son mermisine kadar çatışıp savaşarak Hazro dağlarında bıraktı. Mermisi bitince ne elini ne de silahını düşmana verdi. Mermisi biten silahını kırarak İstanbul-Altıyol’da şehit düşen M.Zeki yoldaşın geleneğini yaşattı. Yanında Amed’in-Hazro kazasında iki yoldaşı şehit düşünce yaşamı boyunca ne onları ve ne de önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşı unuttu. Hem ideallerine hem de şehitlerin anılarına bağlı kalarak dürüst ve onurlu yaşadı.

Bütün Partizanlar gibi hem işkenceli soruşturmalardan hem de Amed’in 5 Nolu Zindanın ağır işkencelerinden geçti. Şiiriyle, kalemiyle, sesiyle direnişin onurlu saflarında yerini aldı. Tüm devrimci tutsaklar gibi birkaç zindan ziyaretinden sonra geride direnişçi şiirleri, nenesinin Ermeni soykırım trajedisini masal tadında anlatılarından oluşan bir kitap bıraktı.

Her yerde hakikati aradı. Nenesinin anlattığı şifreli soykırım masallarını çözmeye çalıştı. Nenesinin ve sonra da direnişçi annesinin zulüm yollarında bıraktıkları her bir kanlı mendil parçasını arayarak gerçek kimliğini buldu. Kılıç artığı bir Ermeni olduğunu öğrenince faşizme ve soykırımcılara olan kini daha da büyüdü. İlk kez usta kalemiyle müslümanlaşmış Ermeni halkının derin ve bitmez acılarını kaleme aldı. Türkiye ve Kürdistan’da sayısı tahmin edilemeyecek kanlı, acılı toprağa dokundu. Kimsenin kolay kolay cesaret edemediği bir hakikate dokunduğunda aslında zorlu bir o kadar da aydınlık bir yol açtığının fakında değildi. Onun açtığı yolda Lübnan kamplarında birlikte gerilla yoldaşlığı yaptığı Nubar Ozanyan yürümeye devam etti.

Nubar Ozanyan yoldaşla Serdar Can’ın devrimci yolculuğu Ermeni halkının yaptığı sayısız zorlu yolculuklar gibi geçti. Bekkaa Kampı’nda ilk kesişen yolları Hayastan’da daha sonra İstanbul’da devam etti. Onları ne tel örgülü, mayınlı hudutlar ne düşman karakolları durdurdu. İki kadim yoldaş vefa ve bağlılığın en anlamlı ve en değerli örneklerini yaşamları boyunca ve son nefeslerini verinceye dek gösterdiler.

Serdar Can yoldaş proletarya partisine yönelik iç saldırı sonrası hakikatin, devrimci değerlerin ve ideallerin yanında saf tuttu. Kadim yoldaşı olan Nubar Ozanyan’ın şahadet haberini duyunca heybetli duruşuyla “Komutan cephededir” diye haykırarak hem derin üzüntüsünü hem de nasıl durmamız gerektiğini herkese gösterdi ve öğretti. Kalbi kadim yoldaşının toprağa düşüşüne daha fazla dayanamadı. Son kez İstanbul’da karşılaştıklarında yılların hüznü ve yoldaşlığa bağlılığın en değerli anılarını birlikte yaşadılar.

Nubar Ozanyan yoldaş yönünü savaş alanına verirken Serdar Can halk ve devrim için çalışıp mücadele etme sözünü İstanbul’un yoksul semtlerine dönerek verdi. Her iki yoldaşın yaşam ve mücadele pratikleri, devrim ve halk için yaptıkları hepimize örnektir.

Serdarame, Caneme, Hevaleme geride okunacak eserler, anılacak devrimci pratikler bıraktı. Belinde düşürmediği on dörtlü, elinde eksik etmediği güllü G1 en çok ona yakıştı. Amed Zindanı’nda söylediği direniş şarkısı en çok da ona yakışıyordu. Devrim yapma duruşu, gerilla yürüyüşü en çok ona yakıştı. Biz geride kalanlara derin bir hüzün, keskin bıçak gibi devrimci öfke ve öndere bitmeyen derin bağlılık bırakan Can Serdar yoldaşa sonsuz minnet ve derin saygıyla.

(Bir yoldaşı)

192

Ermeni yiğidi LEVON EKMEKÇİYAN yıldızlara uçtu..Sarkis Hatspanian

Bugün, 29 ocak 1983’te Ankara Mamak Cezaevi’nde idam edilerek ölümsüzleşen Ermeni halkının yiğit evlâdı Levon Ekmekçiyan’ın sonsuza uçmasının 32.inci yıldönümü…

Mevzubahis Kürtlerse ‘devrimcilik’ teferruattır! Celal Başlangıç

Küba’da Che, Vietnam’da Le Duan, Meksika’da Marcos enternasyonalizmine varıp da… Kobanê’de IŞİD çetelerine karşı Kürtlerin zaferini görüp dumura uğramış, neredeyse “Türk-İslam sentezcileri”yle benzeşenler için yazılmıştır bu yazı. Başkalarının alınmasına gerek yoktur.

Şeyh Bedrettin müridi Börklüce Mustafa‘ydın Karaburun’da.

Mustafa Suphi oldun, Ethem Nejat oldun Karadeniz’de.

Bursa Mapushanesinde yatan Nazım‘dın.

Che‘ydin, Fidel Castro‘ydun Sierra Maestra Dağlarına çıkan.

Le Duan‘dın Vietnam’da.

Bayılırdın bağırmaya:

“Ho ho Ho Şi Min

DERYA’YA… Mesil DEMİRALP

 

Bazı insanlar hayatımızdan öylece çekip giderler, bazılarıysa geçip giderken hayatlarımıza dokunur dokunuşlarıyla iz bırakır, zenginleştirir bizi…. Özgür yarınlara dair umudumuzu büyütür. Derya işte bu iz bırakan, bıraktığı izle zenginleştiren insanlardandı

"TKP/ML TİKKO Rojava: “Kobane zaferini selamlıyoruz”

 

Rojava’da kantonların ilanının yıl dönümün 1. yılına girerken Kobane’ye işgal girişiminde bulunan DAİŞ çetelerine karşı alınan zafer zulme karşı direnenlere umut kaynağı olmuştur. DAİŞ çetelerine karşı yürütülen destansı direnişin 134. gününde Kobane’nin çetelerden temizlenmesi “Düştü, düşecek!” pervasızlığına karşı inancı ve kararlılığı temsil etmektedir. Kobane direnişi emperyalizm ve onun uşağı olan T.C devletine karşı saltanatlarının elbet bir gün yıkılacağının, rahat uyku uyuyamayacaklarının habercisi olmuştur.

No Pasaran! H.Gürer

Avrupa’da faşizme karşı, insanlığın enternasyonal anlamda tek vücut ve ortak bir ruh ile kavgaya tutuştuğu en etkili sahalardan biri, şüphesiz ki İspanya’dır! Çünkü insanlık, İspanya’da yanlızca Franco faşizmine karşı değil, onun müttefikleri olan Hitler ve Mussolini’ye, yani Avrupanın en etkili üç faşist gücüne karşı direnmiş ve zafer elde etmiştir! 

SYRIZA ve DEVRİM

 

Yunanistan’da seçimleri SYRIZA’nın kazanması, ilerici kesimlerde bir moral etkisi yarattı. Özellikle reforumcular bayram etti ve SYRIZA’nın programı izlendiğinde kendilerinin de kazanacağı hayallerine kapıldılar.

24 Ocak Vartinik Baskını ve ALi HAYDAR YILDIZ

Hayatımın unutulmaz anı. Menzil ve yaşam hakkı vermeyen haşin bir kış. Geyiklerini mağaralarına kapatan sisli, boranlı yüce zirveler. Yarı yıkık bir ev ve halkın korkarak, 'sizi öldürecekler, gidin buralardan,' diye mırıldana mırıldana acıdığı, destek vermeye çalıştığı bir avuç silahsız gerilla.

Dünü ve bugünü ile hapishaneler

Hapishanelerin bir kurum olarak tarih sahnesine çıkışı kapitalizmin ortaya çıkışına paralel ve aynı süreçte olduğu görülmektedir.

Bir yoldaşından Özlem’e…Yoldaşa, Anneye…

Saçlarına ak düşmüş, kırk yaşını doldurmuş bir anneden gerilla olur mu hiç? Bu yaşta bir yürek, dağlara çıkacak kadar sevdalı olabilir mi? Sakın olmaz demeyin. Hayretlik, olmazlık belirten sözcükler sakın kullanmayın. Özlem yoldaş, saçlarındaki aklar belli olmasın diye saçlarına kına yakan, gözlerinin etrafındaki hafif kırışıklılar olmasa gelişkin yaşını belli etmeyecek kadar atak ve çevik bir kadın gerillaydı. Hareketli oluşu kadar, yanık sesli bir anneydi. Katliama uğramış, sürgün edilmiş Kürt kadınının tekrar dağlara dönmüş yanık sesli destanıydı.

Neo-liberalizm, yükselen faşizm ve radikal İslam- Derya Barış

PEGİDA'yla DAİŞ, Altın Şafak'la Taliban, Boko Haram'la El Kaide kardeştir; neo-liberalizm ise bunların ebeveynidir. Neo-liberalizmi anlamadan radikal İslam'ı ve Avrupa'daki faşizmi anlamak, Batı'daki faşizan eğilimlere bakmadan radikal İslam'ı algılayabilmek mümkün değildir.

Gerçeğin cehennemine hoşgeldiniz!

Fransa’nın başşehri Paris’te mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yönelik saldırı ve hemen ardından yaşanan çatışma ve rehin alma olayı hem dünyada hem de Türkiye’de yankısını buldu. Bu saldırıların etkileri önümüzdeki süreçte kendini göstermeye devam edecektir. Ancak hiç kuşku yok ki daha şimdiden bu saldırılar, tıpkı 11 Eylül saldırılarında olduğu gibi, emperyalistler tarafından kendi çıkarları için istedikleri bölgelere müdahalenin meşru gerekçesi olarak propaganda edilecek, “ya bizdensin ya da düşmansın” doktrini yeniden güncellenecektir.

Sayfalar