Sermayenin İştahı; Doyumsuz ve Korkunçtur!
Türk emperyalist tekelci devletinin iştahı oldukça kabardı. Sermaye birikimi için karşısında doğal ve toplumsal yıkım tanımamamak için çırpınıyor. Bunun en son örneği; “Kanal İstanbul Projesi”dir. Emperyalist iştahının kabardığı diğer bir nokta ise Libya’dır. Ve elbette bir de Doğu Akdeniz meselesi var.
“Kanal İstanbul Projesi”
Proje haliyle doğanın tam da kalbine saplanan bir paslı bıçak gibi duruyor. Sadece doğanın kalbine değil, İstanbul ve çevresinde yaşayanların kalbine de saplanan sermayenin kanlı hançeri olacaktır.
Kapitalist kitlelerin istemlerine göre değil, kendi çıkarına göre hareket eder ve etmek ister. Amaç; nereden, nasıl olursa olsun sermayenin büyümesidir. Toprağın ve işçinin bitesiye ve ölesiye soyulması, doğanın katliamı, ekolojik dengenin geriye dönüşümsüz bozulması vb. gibi eylemlerle sermaye büyorsa – ki böyle büyüyor-, bunlardan kaçınmadı ve kaçınamaz. Katliamlarının üstüne yeni ve daha büyük katliamlar yapmaktan çekinmez. Bu onun varlık nedenidir. Çünkü sermayenin iştahının doyum sınırı yoktur.
Sermayeye evreni de versen doymaz. Sermaye doyduğu anda kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar. Ama onun karakteri doyumsuz olduğu için, işçi sınıfının ona dur demesi gerekiyor.
Türk tekelci burjuvazisi’nin “Kanal İstanbul Projesi” için “ağızı sulanıyor” dense, yalan olmaz. Az buz değil, kaba taslak yüz milyar ABD Doları’na yakın bir sermayeden söz ediliyor. En büyüğünden en küçüğüne kadar bütün tekeller, bu proje gerçekleşirse bize ne düşer diye, leş kargaları gibi beklemeye girmiş durumdadırlar. Beklemekten de öte, bunun gerçekleşmesi için yoğun çaba da harcadıkları kesindir. Aynı zamanda en büyük payı almak için de kıyasıya bir biriyle yarışıyorlardır. Tabi ki, bu proje gerçekleşirse, en büyük pay yine hükümete en fazla destek verenler alacaktır. Ancak bu denli büyük bir projeden herkese bir pay mutlaka düşer ya da öyle ayarlayacaklardır.
Ne var ki, sorun niyetlenmekle olmuyor. Kapitalizmin kendi nesnel gerçeklikleri de var. Kapitalizm demek sermaye demek ve sermayenin iktidarı demektir. Türk tekelci devlet kapitalizmin sermaye gücü, daha büyük bir emperyalist devlet ya da tekellerden kredi desteği almadan bunu gerçekleştirmelerinin olasılığı yoktur. Erdoğan’nın “ yap-işlet” ya da “milli bütçemizle yaparız” demesi, şimdilik boş. Özellikle “milli” olanı bütünüyle yalan ve hamasi bir propaganda. “Yap-işlet” olabilir. Bu da yine bir emperyalist devletin desteği ile olabilir. Adı sıkça öne çıkan Çin sosyal emperyalizmi bu fırsatı kaçırmak istemeyebilir. Ancak, onlarında Türk devletinden isteyecekleri bedeller olacaktır. Emperyalist sermaye hiç bir zaman “hayır işi” için gelmez. Hiç bir sermaye hayır işi için sermaye harcamaz. Ancak, kaz gelecek yere tavuk bağışlayabilir.
Faşist Erdoğan hükümeti’nin bu projeyi hayata geçirmek istediği açık. Ancak, sermaye bulamazsa seçim yatırımı olarak kazma vurma “açılışı” yapabilirler. Geçmişte hocası Erbakan’ın yaptığı gibi. “Kanal İstanbul” ve “milli araba” projeleri, birazda seçim yatırımlarına benziyor. Gerçekten istemediklerinden değil, istiyorlar, ancak her ikisi de büyük sermaye gerektiren yatırımlardır ve şu anada ciddi bir ekonomik kriz içinde olan Türk tekelci devlet kapitalizminin boyunu oldukça aşıyor.
Kapitalistin mantığını belirleyen sermayedir. Kapitalist normal bir insan gibi düşünemez. Onun mantığını belirleyen kapitalist sistemin işleyiş biçimidir. Zaten kapitalist normal bir insan gibi düşünebilseydi, kapitalizm diye bir şey olmazdı. Kapitalizmin ahlakı ve vijdanı kanlıdır. Başkasının malını (işçinin emeğini) çalarak varolan bir sistem ve sahiplerinden toplumun genel çıkarlarını düşünmesi beklenemez.
“Üretimin sınırlarını –der Marx- kapitalistin karı belirler, asla üreticilerin gereksinimleri değil.”
Sermaye çalışanların emeğine (artı-değer) zorla el koyarak sermaye olmuştur ve çalışanların refahını değil, kendi karının katlanmasını düşünür ve ona göre hareket eder. Doğanın ekolojik dengesinin bozulması onu hiç ilgilendirmez. Ve hatta ekolojik dengenin bozulmasıyla kendisinin de yok olacağını bilse dahi, yine de o eylemi yapmaktan çekinmez.
Bu katlimın durdurulmasının tek bir yolu var: sermayenin bu kanlı saldırısına karşı, kitlelerin top yekün direnişe geçmesidir. 30.12.2019
Yeni yılda, işçi sınıfı ve emekçilerin, kapitalizmin tüm yıkımlarına karşı birleşerek; kapitalist sömürüye, dünya çapında gelişme eğilimi içinde olan faşizme ve emperyalist savaş tehlikesine karşı sınıf mücadelelerini geliştirmeleri dileğiyle...
Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar
İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!
İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..
Ben İstanbul Surlarinin Dibinde Şehit Düsecegim
Türkiye Devrimci Hareketi 1980'li yıllarda tartıştığı konuların başında Kürt Sorunu ile SSCB'nin halen sosyalist mi ?, emperyalist mi ? diye üzerinde şiddetli tartışmaların yürütüldüğü bir süreçten geçerek bugünlere geldi.
“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”
“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]
“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.
“5N 1K değil miydi?” denecek olursa… Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…
Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.
Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]
“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]
Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.
“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:
“her şey akıyor
her şey akıyor, panta rei ve irin
akıyor kalbimize, senin ve benim;
yazdıkları taş levha üstüne, kirle
Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]
“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]
Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…
Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal…
Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2
Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.
Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.
Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]
“Durgunsa ya da suskunsa insan,
mutlak bir nedeni vardır.
Suskunluğa aldanma,
herşeyin bir zamanı var!”[2]
Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…
Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…
SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]
“Bir yazarı okumak, yalnızca
neler söylediğini öğrenmek değildir;
onunla birlikte yollara düşmek,
onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]
Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2
Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2
DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz
Bir kez daha, “Terör” mü?[1]
“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]