Şimdi ilerleyebilen bir savaşçıyım...

Gerilla alanına geldiğimde; bu koşullarda yürümeyi bilmeyen bir durumdaydım, şimdi ilerleyebilen bir gerillayım. Kendime karşı yanılsamalı bir bakış açısına sahipken geldim bu alana. Kendi gerçeğini göremeyerek hep “ben yapabilirim” yanılsaması vardı. Zamanla öğrendikçe yapabileceklerimi/yapamayacaklarımı gördüm.
Her şeyden önce kendi gerçekliğimi gördüm. Her alanın zorluğu olduğu gibi bu alanın da zorlukları var. Sistemden, aileden ve toplumdan şekillenerek bu alana geliyoruz. Ben, en azından yoldaşları “mükemmel” olarak hayal edip, sistemin bize yüklediği rolleri unutarak geldim buraya. Benim için farkına varma süreci bu alanda gerçekleşti; daha çok kendime yoğunlaştım, kafa yormaya başladım.
Aynı zamanda yoldaşları anlama, örgütü tanıma, anlama yönünde bir sürecin içine girdim. Sivil yaşamdan farklı bir yaşam şeklimiz var ama esası oluşturan nokta, bilinçli olmamız ve örgütlü olmamız. Sistemden farklı ele almış olduğumuz eğitimlerimizde; genelde öğrenmeye, öğretmeye dönük bir çalışma yürütüyoruz, kendi pratiğimizi sorgulayıp ele alıyoruz. Özgün olarak kadın eğitimi alıyoruz daha derinleştirerek sorgulayarak bir kafa yoruş içerisine giriyoruz.
Kamufle yaptığımızda aklıma şu gelmişti; aslında ben sivilde hep kamufle yapmışım, kimsenin görmemesi için bir şeylerin üstünü örtmekti bir anlamda yaşam tarzım. Ama örgütte böyle değil. “Ben böyleyim beni değiştir, değişmek istiyorum” şeklinde açığa çıktı. Bir nevi özgürleşmek için bir kanat çırpıştı benim için, ilerleyebilme, zincirlerinden kopabilmekti gerilla alanı... İlk zamanlarda bu alana yabancı hissettim.
Kendini buraya ne kadar ait hissetmek istiyorsan sivildeki yaşamından o kadar kopmam gerekir ve bu alana göre şekillenmen gerekir. Hayatımda böyle uzun yürüyerek bir yerlere gitmedim hiç. İlk defa burada bu kadar uzun yürüdüm, hem yaşımın genç olmasından kaynaklı hem de yaşantımdan kaynaklı ilk defa burada yemek yaptım, depo kazdım, köyde büyüdüm ama ilk defa doğayla burada bu kadar iç içe oldum.
Şu ana kadar hayatı günü birlik yaşadım, çok planlı yaşamadım bir gün sonra ne olacak diye düşünmedim ama ilk defa burada düşündüm, kendime kafa yordum, yaşamımı sorguladım.
Hayatımdaki bir diğer dönüm noktası da silahlar, kamufle ve nöbetler oldu… İlkleri burada yaşadığım için çok mutluyum bunun yaşantımda da önemli yerde duracağını düşünüyorum... Korkularımla yüzleşiyorum, kendimle hesaplaşıyorum... Yaşamda hep düz yolların olmadığını, yokuş tırmanmam gerektiğini, nefesini kullanabilmeyi, zamanını değerlendirebilmeyi ve gerektiğinde elini tetiğe korkmadan götürebilmeyi öğrenebiliyorum...
Kış sürecinde kitle faaliyetinde neler yaptığımız, hatalarımız konusunda özeleştirel yaklaşmayı öğreniyoruz. Yoldaşları daha yakından tanıma, anlama, onlara dair kafa yorma aynı zamanda kendini tanıma, kendine yönelme fırsatı buluyoruz. Bu alana sonbahar sürecinin sonunda gelmemin nedeni; gelişebilmek, ilerleyebilmek içindi. Şimdi ne kadar doğru karar verdiğimi görebiliyorum. Çünkü katkılarını da görüyorum.
Gerillaya nasıl katılmaya karar verdiğim konusuna gelirsek; sivilde zaten bunu tartışıyordum ama “bahar sürecinde giderim” diye planlıyordum. Tabi kabıma da sığamıyordum. Bu alandan gitmek istiyordum. Gerilla alanı benim için yaşantımın yeni başlayacağı bir yerdi. Bir kadın toplantısından sonra kararım kesinleşti. “Ben gideceğim” dedim.
İkinci toplantıdan sonra ise katıldım. Ve hayatımın değişeceğini biliyordum ama gerillayı da, gerilla yaşamını da abartma durumu vardı. Gerillada olmak demek sistemin benim üzerimde söz sahibi olamayacağı ve hayatımda yer kaplayacağını düşünmüyordum ama kendimle beraber sistemin bendeki bütün yansımalarını da buraya taşıdım. İlk önce hareket tarzıma, düzenime baktığımda benim buraya alışmam, ait olmam için bu alanı kavrayabilmem gerektiğini anladım. Her şeyi en basitten algıladığımın, dikkatli olmadığımın ve sorgulamadığımın farkına vardım. Mesela gerillaya gelmeden önce her şeyi daha basite aldığım için ve zorlanacağım aklıma gelmiyordu. Bu da sistemin bizi tembelleştirdiğinin bir örneğidir.
Gerilla dediğin zaman bendeki çağrışımı; sadece savaştı. Bunu tek yönlü düşündüğümün ve basite aldığımın burada farkına vardım... Gerillaya katılmamın bir nedeni de sivildeki yoldaşımın, gerilla alanında olmasıydı.
Yoldaşın benim üzerimde manevi bir ağırlığı vardı. Yereldeki faaliyetin içine girdikçe onu anlamaya başladım ve benim de onun yolunda, yoldaşlarımın yolunda gitmemin doğru olacağını anladım ve işte buradayım… (Dersim’den bir kadın gerilla)
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.