Çarşamba Nisan 23, 2025

Soma ölüm ocağı ; ՍՈՄԱ`Ն ՄԱՀՎԱՆ ՕՋԱԽ Է ,

Soma maden ocağı katliamı,Türkiye'nin aynı zamanada dünyanın en büyük maden ocağı faciası olarak şimdiden tarihe geçti.Soma İşçi Katliamı olarak da anılacak,hafızalardan kolay kolay silinmeyecek bu vahşet,işçi ölümlerinin en büyük olma özelliği ile de işçi sınıfı mücadele tarihinde yerini koruyacaktır.

13 Mayıs 2014 günü meydana gelen,devlet yetkililerinin ''trafo patlaması'' olarak gösterdiği, aksine karbonmonoksit gazının sıkışması ile oluşan maden faciası tüm emekçileri yasa boğdu.Bu katliamda resmi rakamlar ölen madenci sayısını 301 olarak açıkladı.Ama gerçek bu değildi.Ölü sayısının gizlendiği,bu rakamın üstünde olduğu herkesin kanaatıdır.Vardiya değişimine denk gelen bu facia anında 787 işçinin ocakta bulunduğu söylenmektedir.Hiç bir kayıt düzeninin bilinçli olarak gösterilmediği,hiç bir zaman da gösterilmeyecek belgelerde kesin ölü sayısı hep gizli kalacaktır.

''Sır'' dolu bu patlamada,her şey gizlendiği gibi kaçak çalışan çocuklar ve Suriye'lilerin akıbeti hakkında devlet bütün giriş ve çıkışları tutarak bağımsız,muhalif gözlemcilerin araştırma ve inceleme yapmasına engel olmuştur.19 yaşında maden ocağında ölen Celal Yıldız,3 sene önce Facebook sayfasında okul parasını kazanmak için 2011 yılında maden ocağında işe başladığını duyurmuştu.Gizlice çıkarılan,ölü çocuk madencilerin akıbeti bugün veya yarın muhakkak ortaya çıkacak.

Soma maden faciasında,AKP iktidarı ile çıkar birliği kuran Soma Holding yöneticilerinin kirli ilişkileri,aynı zamanada su yüzüne çıkmaya başladı.Soma Holding maden işletmeleri genel müdürünün eşi Melike Doğru'nun,Manisa Büyükşehir Belediye Meclis üyesinde, şirketi temsil ettiği belli olmuştur.30 Mart yerel seçimlerinde Soma'lı 3 bin maden işçisini ''yoksa işten atılırsınız'' korkusuyla,zorla AKP mitingine götürdükleri ortaya çıktı.Üstelik burada ''en büyük başkan,bizim başkan'' diye,Somalı işçilerin şapkalarıyla selamladıklarını,yandaş basının aksine,muhalif kesimlerin araştırmaları sonucu ortaya çıktı.Tüm bunlar yetmiyormuş gibi,seçimlerden önce yoksul halka AKP'nin siyasi çıkarlarına hizmet etmek ve oy alabilmek için Türkiye genelinde bedava kömür dağıttıkları ortaya çıktı.Manisa'da AKP bu yüzden %45 oy oranıyla I.Parti seçildi.

TKİ'nin sahibi olduğı Soma Maden Ocağı,özelleştirme ile Soma Kömür İşletmeleri AŞ sahibi Alp Gürkan'a devredildi.Köklü değişiklikler yapılarak üretimin arttırılması için ne gerekiyorsa yapılacaktı.Günde 3 vardiya olarak çalışılmaya başlandı.Bu günde 11 ton kömür demektir.Vardiyalar arasında rekabet,''kim daha çok kömür çıkardı'' yarışı başlatıldı.Elverişsiz ortamlarda,tamamen performansa dayalı,işçinincan güvenliği hiçe sayılarak daha çok kazanma ile aşırı kar hırsı öneçıktı.

Özelleştirilip tamamen AKP iktidarının çıkarları için hizmet yürüten Soma maden ocağında sistem kar üzerine kurulmuş olduğu için hükümet ile işveren ortak hareket etmektedir.Siyasi ilişkileri vardır.TKİ kendi payına düşen kömürü aldıktan sonra,geriye kalan kısım işletme payı olarak siyasal sermayeye kar kalmaktadır.İş güvenliğinden kaçınan işveren,maaliyet masraflarından kaçınarak azami kar peşine düşmüştür.İş güvenliğinin olmadığı ocakta,işçiler tesadüfen bu günlere gelebilmişlerdir.İş yeri sahibi Alp Gürkan,Soma maden ocağını bu koşullarda ''I.sınıf çalışma yeri'' olarak kamuoyuna gösterdi.

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yani sermaye ile içiçe geçen siyasal iktidar, ilişkilerinde çıkar ortaklığı kurdular.Hep birbirlerini destekleyen açıklamalarda bulunarak gerçekler gizlendi.''Dünyanın en güvenilir maden ocağı'' olarak gösterilen Soma maden ocağı,maalesef kendi yalanlarına göre ''bir trafo patlamasına dayanamadı''.Ne yaşam odaları,tam teşekküllü oluşturulmuş,ne alternatif kaçış yolları var,hiç bir iletişim sistemi yok,gaz maskeleri çalışmaz durumda (her biri kaza anında 45dakika çalışması gerekir),işçiler olay anında hiç bir işe yaramayan maskeleri attıklarını söylediler.Tamamen ihmaller ile dolu bir işyeri olduğu ortaya çıktı.Oysa ki önceden ''olası bir kaza anında 500 işçinin günlerce yeme,içme ihtiyacını karşılayacak,nefes alabilecekleri yaşam odaları oluşturduk'' açıklamasında bulunmuşlardı.Ne dedilerse yalan çıktı.

           KAZA DEĞİL,CİNAYETTİR  ,

           ՊԱՏԱՀԱԿԱՆՈԻԹՅՈԻՆ  ՉԷ   ՍՊԱՆՈԻԹՅՈԻՆ  ՈԻ  ԿՈՏՈՐԱԾ Է ,

13 Mayıs'ta meydana gelen,dünya tarihinin en korkunç madencilik faciaları arasında anılan Soma maden ocağı katliamı,AKP'nin kendini bu suçtan kurtarmak için söylediği kader,kaza gibi açıklamaları hiç kimseyi inandıramamış,suç üstü yakalanmışlardır.Halen de suç işlemeye,gerçekten olup-bitenleri kamuoyundan gizleyerek,devam ediyorlar.Eneri Bakanı'nın,Soma Maden Ocağı şirketine ''sağlık ve güvenlik'' tedbirleri için,teşekkür ederken,sakalından utanmadı,allah korkusu yaşamadı.Vicdanı sızlamadı.

Tehlikeli boyutlara ulaşan karbonmonoksit gazının yükselişini cihazların uyarmasına rağmen,kömürlerin hiç görülmemiş şekilde ısınması,ışıkların sönmesi,kaza olacağının emareleri bes belli iken,''çalışın bir şey olmaz'' diyen,''dayıbaşları'',''ekipbaşları'' işçileri ölüme gönderdiler.İşçiler üstünden kar sağlayan bu kan emiciler patronun madendeki uşaklarıdır.Yine bir teknisyenin tüm uyarılarına kulaklarını tıkayan şirket yetkilileri Kar ve aşırı üretimin durdurulmasını istemediler.Kulak asmadılar.''Bu kablolar dayanmaz,mutlaka bir arıza olacak,faciayla sonuçlanacak,birgün hepimizin cenazesini buradan çıkaracaklar'' demesine rağmen dikkate almadılar.

Böyle tehlikeli ve sorunlu bir işyerinin müfettişler tarafından senede iki kere denetlemeye tabii tutulması ayrıca bir sorun olarak görülmelidir.Denetleme önceden şirkete haber verildiği için,tabi ki buna da ''denetleme'' denilirse,önceden hazırlanan tüm dökümanlar imzalanır,yemekler yenir,sonradan herkes yine bildiği gibi hareket ederdi.Tüm bu olup bitenleri sadece izlemekle yetinen Maden-İş Sendikası bu katliamda,bu acı tabloda çok büyük sorumlulukları vardır.Suç ortakla-

rıdır.Hiç bir işçinin memnun olmadığı,aynı şirketin bir sözcüsü gibi çalışan Maden-İş,işbirlikçi,işçi düşmanı yüzünü göstermiştir.Sendika seçimide ise işçinin hiç bir seçeneğinin olmadığı,doldurulan zarfların sadece götürüp sandığa atmaktan başka bir rolü olmadığı ortaya çıkmıştır.

           SKANDAL,

           ՍԿԱՆԴԱԼ ,

Dünya madencilik sektöründe,maden facilarının olduğu ülkelerin başında Rusya,G.Afrika, Çin,Zimbabwe,Hindistan almaktadır.Ama Türkiye bu ülkeleri geride bırakarak,işçi katliamlarında 1.ülke,en çok ölümlerin yaşandığı ülke olarak yerini almıştır.Avrupa ülkelerinde,her geçen gün gerileyen ölüm oranları,yerini Türkiye'ye bırakmıştır.İnsan Hakları ihlallerinde yine Türkiye ilk sırayı almaktadır.Bunlar tesadüfi değildir.Özelleştirilen işyerleri,fazla kar amacıyla,yoğun çalışma tempo-su,getirilen prim sistemi kazayı tetiklemiştir.Ekipbaşı,dayıbaşı ile zorla çalıştırılan aynı zamanda taşeron işletmelerde emeğin ucuz olması sebebiyle katliamlar ve ölümler kaçınılmaz olmuştur.

5 Ağustos 2010 yılında Şili'de meydana gelen faciada, bilim-teknoloji ile donanan insanoğlunun faciadan sonra kurtuluşlarının mümkün olacağını görmüştür.Ama yüzlerce emekçinin kanını akıttığı Soma maden ocağında bir kurtarma rezaleti beraberinde yaşanmıştır.İçeride mahsur kalan emekçiler,bir umut kurtarılmayı beklerken çoğu kendi imkanları ile kurtulabilmişlerdir.İlk dört gün boyunca ''dualarınızı eksik etmeyin'' denilerek,kadere,olaylar akışına bırakılmıştır.İlk günde olayın vahametini gören,bilen yetkililer uluslararası yardımı kabul etmemişlerdir.Dünya kamuoyunda bütün maden ocağının foyalarının ortaya çıkmaması pahasına işçi ölümlerini onaylamışlardır.Kendi ellerinden de hiç bir şey gelmemiştir.Ölümlere seyirci kalınmıştır.Oysa ki bir Acil yardım talep edilmesi durumunda,belki ölümler bu kadar ağır olmayacaktı.Gelen yardım talepleri de geri çevrilmiştir.

Hatırlanacak olunursa Şili'de 700metre yerin altında tam 69 gün,33 maden işçisi mahsur kalmıştı.Sonunda bunların hepsi uluslararası yardım ile kurtarıldı.Olay anından itibaren içeride kaç kişinin olduğu,isimleri ile açıklandı.İçişleri,Acil Durumlar Bakanlığı devreye girerek derhal bir kriz masası oluşturuldu.NASA yerin altına özel bir cihaz göndererek kontakt sağlandı.Özel bir delik açılarak,yaşam malzemeleri gönderildi.İşçiler gönderdikleri notlarda güvenlikli olarak bilinen yaşam odalarında olduklarını bildirdiler.69 gün sonra kurtarıldılar.Ama son senelerde meydana facialarda halen madenden çıkarılmayı bekleyen işçilerin-emekçilerin cesetleri bulunmaktadır.Tüm bunlar ortada iken utanmadan yetkililer Şili'de meydana gelen olay için ''çok uğraşmışlar biz onları 15 dakikada kurtarırdık'' açıklamasında bulundular.Pes doğrusu.

AKP iktidara geldiğinden bu yana iş cinayetlerinde 15 bine yakın işçi hayatını kaybetti.Taşeron işletmelerinde işçi ölümleri sendikalı işletmelere oranla %34 daha fazladır.İşçi ölümlerinin bu kadar çok olmasının sebebi Türkiye'nin uluslararası sözleşmeleri imzalamamasından meydana gelmektedir.Çünkü bu imzanın bedeli , ağır maliyet faturaları getireceği için Türkiye buna ya naşmamaktadır.Uluslararası Çalışma Örgütü olan ILO'nun Sağlık ve Güvenlik Sözleşmesine imza atmamaktadır.Bunun adıcinayettir,katliamdır.İnsanlığa karşı işlenen suçtur.

            NİYE KAÇIYORSUN ULAN İSRAİL DÖLÜ,

            ԻՆՉՈԻ  ԵՍ  ՓԱԽՉՈԻՄ   ԱՅ   ՀՐԷԱՅԻ  ՀԵՏՆՈՐԴ ,

Bu ülkede her zaman ''ilklerin'' adamı olarak gösterilen RTErdoğan'ın şimdiye kadar gelen Başbakan'lardan ayrı olduğu yaşanan12 sene zarfında belli oldu.İlkin bir köylüye ''ananı da al git'' diyerek gündeme oturmuştu.Ama bugün artık herkes tarafından da kabul gören gerçeklik başbakanın küfürbaz,hakaret eden,vatandaşı azarlayan,tokatlayan,sinirlenince kendine hakim olamayan taraflarıdır.Ermeni kimlik ile bu ülkede yaşamanın ne kadar zor olduğunu,devletin en üst yetkili-sinden,sıradan bir vatandaşa kadar,günlük yaşantımızda ağzından duymaya alışık olduğumuz ''ermeni dölü,ermeni oğlu ermeni,ermeni adam'' hakaretlerine başbakan bu sefer ''israil dölü'' diyerek bir ilke imza attı.Başbakan yardımcısının zorunlu olarak açıklama gereği duyduğu,İsrail lobisinin telefonla arayıp olayı soruşturduğu olay Soma maden ocağını sözde ziyareti sırasında yaşandı.

Acılı,yaslı ailelerin yüzlerce cenazeleri ile çok zor günler geçiren Soma halkının kabaran öfkesinden korkan RTErdoğan koruma ordusu ile bir protestocunun ''babamın katilinin burada ne işi var'' sözüne çok öfkelenince tokat attığı görülmüştür.Yine göstericiye ''niye kaçıyorsun ulan İsrail dölü'' diyecek kadar saldırganlaşmıştır.Anti-semit düşmanı yüzünü göstererek,ırkçı olduğunu, nefret söylemi işlediği, artık inkar edilemeyecek kadar kayıtlara geçmiştir.

Soma katliamının ardından bölgeye koruma orduları ile gelen Başbakan ile Cumhurbaşkanı kitlelerin tepkisi ile karşılaşmışlardır.Kitlelerin öfkesinden kaçacak delik aramıştır.Senelerdir biriken kitlelerin öfkesi artık patlama noktasına gelmiştir.Soma ölüm ocağında meydana gelen patlama ile ilgili açıklamalarında ''bunlar doğal şeylerdir,literatürde iş kazası denilen bir şey vardır, bunun yapısında fıtratında bunlar vardır'' diyerek yeni bir skandala imza atmıştır.

 Halkımıza reva görülen her türlü hakaret,küfür ve tokadı devrimciler unutmayacak şekilde not etmişlerdir.Bunun hesabını er veya geç mutlaka soracaklardır.

Yoksul,onurlu yüzü kömür karası ama vicdan sahibi insanlar,görünüşte partisinin ismi Ak, ama vicdanları kömürden de kara olan AKP'lileri bir gün mutlaka tarihin çöplüğüne gönderecektir.

Halkımızın başı sağolsun !

          Mayıs 2014   

ERMENİ  DEVRİMCİLER

ՀԱՅ  ՀԵՂԱՓՈԽԱԿԱՆՆԵՐ

100281

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar